Age of Adepts - Bölüm 0006
Çevirmen: Queen Düzenleyen: ggurcan
Gizemli Gölge
Basit Yanan El büyüsü bile yaklaşık 20 adept enerjisi gerektiriyordu. Bu bilgi Greem’in Yanan El’i üst üste dört kez kullanabileceğini gösteriyordu. Tabi ki bu sadece teorideydi gerçek hayatta işler çok daha farklı yürüyordu.
Adept’lerin en yüksek performansı gösterebilmesi için enerji havuzlarının tamamen dolu olması gerekiyordu. Zor bir deney ya da büyü yaparken en iyi performanslarını ortaya çıkarmak için enerji havuzları tamamen dolu olmalıydı. Enerji Havuzu doluyken en iyisini yapardı, ancak bir Adept’in Enerji Havuzu en yüksek seviyedeyken iyi iş çıkarırken en düşük sevideyken de normalden daha kötü çalışırlardı çünkü zihinlerin yorulurdu bu yorgunluğun en büyük belirtileri baş Ağrısı ve beyindeki belirli dokuların şişmesi ve Adept’in hasta hissederek kusmaya başlamasıydı.
Bu durumdayken bir büyü yapmayı denerse normalde yalnızca beş saniye süren büyüyü on saniyede tamamlayabilirdi hatta büyünün elinde patlama şansı bile vardı.
Bu nedenle genellikle art arda büyü yapması gereken Adeptler olumsuz etkilerden korunmak için enerjilerinin bir kısmını korumaya çalışıyordu.
Greem’in durumundan yola çıkarak Greem’in Enerji Havuzunun % 5’in altında olduğu için ruh yorgunluğu yaşadığını anlayabiliriz. Bu durumu atlatmanın en iyi yolu iyi bir uyku çekmekti. Sonuçta uyku beynin kendini rahatlattığı zamandı.
Çip harikaydı ancak çalışırken Greem’in büyük miktarda Ruhu enerjisini tüketiyordu. Dolayısıyla, Ruh Yorgunluğundan acı çektiğini fark ettiğinde Greem yatağına kadar uyumamak için mücadele etti, gittikçe ağırlaşan vücudunu yatağa bıraktı ve hemen uyuyakaldı.
Greem uyurken gün hızla ilerledi ve sonunda bataklığın üzerinde ay parlamaya başladı. Ay göğe yükselmiş olsa da yoğun bulut ve sisten dolayı arada bir gözüküyordu. Kule’nin sakinlerinin çoğu uyuduğu için bataklığa derin bir sessizlik hakimdi.
Greem’in yatağının yanında aniden uzun ve tuhaf bir karanlık gölge belirdi, üzerine eğildi ve sessizce ona baktı.
Ağır Ruh Halsizliğinden kaynaklanan mide bulantısı sonucunda Greem iyi uyuyamadı. Uyurken bile kaşları kaşlarını çatıyordu.
Ay tekrardan karanlığa daldığında tuhaf gölgenin vücudunda karanlığın içinde kayboldu. Yüzü net bir şekilde görülmese de kızıl gözleri garip bir şekilde parlıyordu. Bu gözleri gören kişi istemsizce korkudan titremeye başlardı.
“Kan… Kan… Kana ihtiyacım var…”
Gölgeden çıkan kollar ilk başta Greem’in boğazına doğru uzansa da bilinmeyen bir nedenden ötürü isteksizce kollarını geri çekti. Hareketleri içinde bulunduğu şiddetli mücadeleyi yansıtır nitelikteydi. Aynı kelimeleri tekrar tekrar mırıldanmaya devam etti.
Birkaç dakika sonra kontrolünü kazanmış gibiydi. Bir an duraksadıktan sonra arkasına dönüp Greem’e baktı kimse ne düşündüğünü bilemezdi birkaç dakika Greem’e baktıktan sonra arkasını döndü ve pencereden atladı.
Bu pencere kulenin dışına çıkıyordu Bu, pencereye bağlı güçlü bir büyü olduğu anlamına geliyordu yani bir yabancının bu yerde serbestçe dolaşmasını imkansızdı. Ancak garip bir şekilde bu gölge Greem’in odasına kulenin dışından girmesine rağmen kuleyi çevreleyen büyüyü tetiklememişti.
Eğer Greem bu olayı görseydi bunun yalnızca Çırak Adept’lerin sahip olduğu büyülü tılsımla gerçekleştirilebildiğini hatırlardı.
Gölge Adept Kulesi’nin dış duvarını son derece hızlı bir şekilde tırmanıyordu. Hareketleri çok hızlıydı sırf bu hareketleri yüzünden kulenin dik yüzeyine tırmanmak çok kolay gibi gözüküyordu ancak öyle değildi! Böyle kolayca tırmanabilmesinin sebebi inanılmaz gücü ve el becerisiydi. Şaşırtıcı bir şekilde özellikle ay ışığının ulaşamayacağı yerlerden tırmanıyordu bu tırmanma şekli onu gizlerken hareketlerini daha da olağanüstü gösteriyordu.
Hareketleri hızlı ve zarifti ve yolculuğu boyunca ses bile çıkarmadı. Ayrıca mum ışığıyla aydınlatılmış odalardan kasten uzak durduğu için özel bir şey arıyor gibiydi. Bir süre aradıktan sonra, sonunda aradığı şeyi bulmuş gibiydi.
Dar bir pencerenin yanına asıldı başını hafifçe duvara dayadı ve dinlemeye başladı. Odanın içinden gelen nefes sesinin sabit olduğundan emin olduktan sonra sessizce pencereden odaya girdi
Bir süre geçmesine rağmen odadan hiç ses çıkmıyordu. Birkaç dakika sonra gölge nihayet odadan ayrıldı solmaya başlamış kan kokusu vücudunu sarmıştı.
Gölgenin yaptığı işten memnun olduğu belliydi. Kaybolmadan önce pencerenin yanında durdu be gökyüzüne baktı. Tam o anda bulutlar çekilmesiyle ayın gümüş benzeri ışığı gökyüzünden aşağıya indi ve figürün yüzünü aydınlattı.
Görülen yüz bir genç kıza aitti. Yüzü orantılı ve güzeldi eğer yakından bakarsanız üst dudağından hafifçe dışarı çıkan iki keskin dişi görebilirdiniz biraz daha yaklaştığınızda dişlerden akan kanı kolayca fark edebilirsiniz.
Güzel genç kız minik dilini kullanarak iki dişi de yaladı. Dilini çektiğinde dudakları nefis bir şarabı tatmışçasına bir hale büründü. Bir süre orada oturduktan sonra pencereden fırladı ve ay ışığının asla ulaşamayacağı karanlık gölgelerde kayboldu.
…………
Ertesi gün, Greem kapısının çalınmasıyla uyandı.
Greem hala başını döndüğü yavaşça ayağa kalktı ve sallana sallana kapıyı açtı. Dışarda bekleyen üç kişiyi gördüğünde şaşırdı.
Çırak Lideri Anksorus, Çırak Ellen ve Çırak Fenrir.
Çırak Lideri kişisel olarak Büyük Üstat Anderson tarafından atanıyordu ve Anksorus şu anki Çırak Lideriydi. Bu nedenle statüsü diğer çıraklara göre daha yukardaydı. Çoğu zaman Büyük Üstat adına Çırak yönetimi görevlerini yapıyordu. Ayrıca bir Orta-Çırak olduğundan ondan daha güçsüz olanların emrettiklerini yapması gerekiyordu. Eğer biri onu kızdırırsa kolayca hayatını alabilirdi.
Diğer iki adam, Ellen ve Fenrir’e gelince, onlar tıpkı Greem gibi yeni Acemi Çırak Adept’lerdi ama ikisi de iyi birer yalaka olduğu için tüm zamanlarını Anksorus’la birlikte geçiriyorlardı. Bu yüzden Çırak Liderinin güvenilir takipçileri olarak biliniyorlardı.
Genelde Anksorus bir yere gittiğinde bu iki yalakada yakınlarında oluyordu. Aralarındaki ilişki Katil Ağaçları ve Kan Emici Sarmaşıklar arasındaki ilişkiye benziyordu. İki yalakanın Anksorus’un yardımına ihtiyacı vardı. Ancak onun yardımıyla daha kolay görevleri seçebiliyorlardı. Diğer tarafta da Anksorus pozisyonuna göz dikmişleri yok etmek için bu iki yalakaya ihtiyaç duyuyordu.
Greem, eksantrik bir kişiliğe sahipti bu yüzden kuledeki diğer çıraklarla nadiren konuşuyordu. Çırak Liderinin grubuyla arasındaki ilişki iyi değildi ama kötü değildi. Bu yüzden odasında bu grubu görünce çok şaşırmıştı.
Çırak Lideri Anksorus yirmili yaşlarının ortasında genç bir adamdı. Şahin burnuna benzer bir burnu kalın kaşları ve keskin gözleri vardı. Yüz özellikleri onu yeterince sert göstermese de ona farklı bir hava katıyordu. Tahta kapı açıldığı an Anksorus’un parıldayan bakışları hemen Greem’in yüzüne düştü. Bakışları Greem’in cildinin yanmış gibi hissetmesine neden oldu.
Greem kalbinde küçük bir şok hissetti.
Bunun yalnızca bir kişinin Ruhu enerjisi taştığında meydana gelen bir olay olduğunu ve bu adamın genel gücünün çok yüksek bir seviyeye ulaştığını biliyordu.
Kule’de çırakların rütbesini ayarlayan net sınırlar vardı.
Sadece bir ya da iki Büyü yapabilen 10 ya da daha düşük bir Ruh seviyesine sahip olanlar, kuledeki Çırak Adeptler arasında en düşük rütbe sayılan acemi çıraklardı. Üç ila dört Büyü yapabilen ve 11 ila 15 arasında Ruh’a sahip olanlar orta Çıraklar olarak adlandırılıyordu. Son olarak beş veya daha fazla Büyüyü yapabilen ve 16’dan fazla Ruha sahip olanlar Kule’nin seçkinleriydi: Gelişmiş Çıraklık Adeptler.
Bir Çırağın Ruhu 20’ye ulaştığında Sahte Adept olma niteliğini kazanır ve Büyük Üstat kendisine resmen Adept olması için gereken malzemeleri sağlar.
Şu anda Bataklık Kulesinde bir tane bile sahte adept yoktu!
Anksorus’a gelince, kaç tane büyüde ustalaştığı bilinmese de, bazı benzersiz büyü öğelerinin de yardımıyla bir Gelişmiş Çırağınkinden daha zayıf olmayan bir gücü serbest bırakabildi. Kule içinde Gelişmiş Çırak seviyesine ulaşan sadece üç kişi vardı: Hawkeye, Evil Bugs ve Madwoman.
Tabii ki, bunlar gerçek isimleri değil, takma isimlerdi.
Hawkeye batı kıyısından geliyordu asıl adı Clutha’ydı. Gücünü arttırmak için gözlerinden birini şahin gözüyle değiştirmişti. Bu ona bazı tuhaf yetenekler verdi.
Evil Bugs Actaeon, Hawkeye’dan daha tuhaftı. Kendi kanı ve etiyle korkunç bir böcek sürüsü yetiştiriyordu. Onunla savaşırken yapılan tek bir hata sonucunda binlerce böcek tarafından canlı canlı yenilirsiniz!
Sonuncusu Madwoman ortalama bir insandan çok daha büyük bir kılıç kullanıyordu, devasa kılıcı ve şiddet bağımlılığı birleşince o kadar korkutucu oluyordu ki kimse ona meydan okumaya cesaret edemiyordu.
Üçü de ya güçlü büyülerde ustalaşmıştı ya da benzersiz yeteneklere sahiptiler. Ne olursa olsun uzun süre çırak olarak kalmayacaklardı üçü de adept olma potansiyeline sahipti.
Bu kadar güçlü bir Çırak Usta’nın ateşli bakışıyla karşı karşıya kalan Greem’in ruhu açıkça onu desteklemek için yeterli değildi ve zihni önündeki kişi tarafından tamamen bastırıldı.
“Greem, dün gece kulede bir şey oldu! Bu konuda bir şey biliyor musunuz? ”Çırak Lideri Anksorus hiçbir şey söylemeden Greem’e bakıyordu bütün konuşmayı yapan Ellen’dı.
“Ne? Bir şey mi oldu? Büyü deneyinde biri mi öldü? ”Açıkçası Greem’in ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
“Büyü deneyleriyle ilgili hiçbir sorun yok. Birisi odasının içinde öldürüldü! ”Greem’in yüzü önce şaşkın bir hal almıştı sonra şaşkınlık hızla yerini şoka bıraktı Anksorus gözlerini hiçbir şey kaçırmamak için Greem’in gözlerine dikmişti.
“Öldürüldü?” Greem şaşırmıştı ama hemen kendine geldi ve “Kim öldü?!?” Dedi.
Zaman zaman Bataklık Kulesi’ndeki kazalarda Çırak Adept’ler ölmüş olsa da, ölümlerin çoğu tehlikeli görevlerde veya garip deneyler sırasında gerçekleşiyordu. Hiçbir Çırak Adept başkaları tarafından öldürülmemişti. Sonuçta her Çırak Adept Büyük Üstat Anderson için değerli bir hazineydi bu yüzden Çıraklarının birbirlerini öldürmesine asla izin verilmiyordu.
Bunu yapanlar kesinlikle ağır şekilde cezalandırılacaktı.
“Muret.”
Greem kaşlarını çattı.
Muret’i tanıyordu. Bu adam sadece bir büyüde ustalaşan sıradan bir çıraktı… Bildiği tek şey buydu. Hatırlayabildiği diğer şey çillerle dolu bir yüzünün olması ve ondan daha genç olmasıydı.
“Peki neden buradasınız…?”
“Odanı kontrol etmeliyiz. Her çırağın odasını kontrol ediyoruz. ”Anksorus soğuk bir şekilde konuştu.
“Doğru, herkesin odasını kontrol ediyoruz. Çabucak kenara çekil yoksa Büyük Üstada cinayetten sorumlu olduğunu söyleriz… Bu olursa ne kadar yaşayacağınızı düşünüyorsunuz? ”Kuşkusuz Fenrir buradaki en büyük rahatsızlıktı ve Greem’e tehdit oluşturuyor.
Greem büyük bir öfke hissetse de duygularını hızla bastırdı.
Herkesin odalarını mı kontrol ediyorlardı?
Hawkeye’ın odasını kontrol etme cesaretin var mı? Evil Bug’ın odasına ne dersin? Ya da belki Madwoman’ın odası. Madwoman önünüzde dursaydı arkanıza bile bakmadan kaçardınız!
Size yarın pardon bugün başka bölüm yok 😛
Kalbi öfkeyle dolsa da kısa bir tereddüttün ardından kenara çekilip odasına girmelerine izin verdi