Glutton Berserker - Bölüm 006
Bölüm 006 Heart Ailesinin Karanlık Tarafı
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Faen_the_1134
Yürüyerek Kraliyet Başkenti Seyfat’a döndüm. Öldürdüğüm canavarları ödül ile takas etmek için, takas tesisini ziyaret ettim.
*Burada meşhur savaşçıların bulunduğu bir kalabalık vardı*
Bazen, buradan hiddetli sesler duyabilirdin. Ayrıca, resepsiyonun önünde ödül pazarlığında bir anlaşmazlık yaşanıyordu.
Eğer bu adamlara bulaşırsam, sorun yaşayabilirim. Omuz silktim ve sıraya girdim.
Önümdeki iyi fiziğe sahip adam bana baktı ve burun kıvırdı (beni beğenmedi). Görünüşümden kaynaklandığını düşünüyordum, partilerdeki ayak işlerini yapan tipler gibi gözüküyordum.
Bu şu an için benim için uygundu.
Eğer bu kadar çok canavar malzemesi ile ortaya çıkarsam, herkes [Ah, partinin emir kulu siz misin?] diye düşünürdü, bu yüzden garip şüpheler çekmezdim. Bu sefer, 38 Goblin kulağı getirmiştim, o kadar da şaşırtıcı olmamalıydı.
[Sıradaki, lütfen.] (Tezgahtar)
Oops, benim sıram. Çantamı tezgahın üzerine koydum. Küçük bir çanta olduğundan, Goblin kulakları çantadan fırladı.
[Önce kontrol edeceğim…Oh, tatlım çok fazla avlamışsınız. Büyük bir partiyle mi avlanmaya gittin? ] (Tezgahtar)
[Eeh, evet, evet öyle yaptım. Çok çalıştık, güçlerimizi birleştirdik. Herkesin keyfi yerindeydi…Bence.] (Fate)
Umutsuzca hayali partim hakkında konuştum, öyle bir parti bulunmadığı için, havalı bir parti hayal etmiştim. Sonra, Greed konuştu.
[Kendimi gülmekten alıkoyamıyorum.] (Greed)
[Kapa çeneni.](Fate)
Kahretsin. Resepsiyondaki kişi Greed’in sesini duyamıyordu, o yüzden bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Çünkü devam eden konuşma sırasında aniden [Kapa çeneni] demiştim. O kelimeleri Greed için söylemiştim, ama tezgahtar onun için söylediğimi düşünüyor olmalıydı.
[Özür dilerim. Önemli değil.] (Fate)
Zorla gülümsedim ve kahkaha attım, bir şekilde ondan kurtulmaya çalışıyordum. Kendimce.
Takas tesisinden çıktığımda rahatlamış hissediyordum. Tezgahtar ile yaptığım konuşmamdan, insanların normalde aynı canavardan en fazla on tane avladıklarını öğrendim. Nedenini sorduğumda ise, aynı türden canavarları avlamaya devam ederseniz, size kin beslerler ve agresif bir biçimde sizi hedef alamaya başlarlar dedi.
Şimdi düşününce, daha önceki Goblinleri avlarken, avın ikinci yarısında, sanki ebebeynlerini öldürmüşüm gibi saldırmaya başlamışlardı…Anladım.
Bundan sonra, takas etmeye gittiğimde, diğer savaşçılarında yaptığı gibi kendimi 10 canavarla kısıtlasam daha iyi olur. Kendimi olaya daha fazla vermeliyim. Her seferinde büyük miktarda canavar parçası getirirsem, herkes bunun garip olduğunu düşünmeye başlar. Büyük bir mesele olmamasına rağmen, hızımı biraz azaltmalıyım.
Çantamın içine baktım, 3 gümüş sikke ve 80 bakır sikke vardı.
Beş yıl boyunca kıt kanaat para biriktirerek—Sadece 2 gümüş sikke elde edebilmiştim.
Şimdi, sadece yarım günde bu miktarı fazlasıyla aşmıştım.
[Beş yıl boyunca ne yaptım ben…] (Fate)
İyi bir hayata biraz daha yaklaşmıştım, şimdiye kadar yaşadığım çarpık dünyanın korkunçluğunu anlamlandırmaya çalıştım.
Bunu düşünürken, Rafal’ın grubuna olan öfkem daha da güçlendi. Çöp olduğumu söylüyorlardı. Bu nedenle, öfkelenmeme izin verilmezdi…Öyle demişlerdi.
Guu…
Rafal ve beraberindekilerin düşünceleri. Kafamı doldurdu, Goblinler ile fazlasıyla dolmuş olması gereken midem, guruldamaya başlamıştı. ”Onları yemek istiyorum, onları yemek istiyorum.” Der gibiydi.
Hala çok erkendi. Dahası, Roxy de vardı.
Bu benim artık problemim değildi.
Peki, bu para ile ne yapmalıyım? Oh, evet!
Giysilerim yamalar ile kaplıydı, bu yüzden paranın nereye gideceği belliydi.
===========
[Herkes güzel kıyafetler içinde iyi gözükebilir, anlıyorum] (Greed)
[Kapa çeneni.] (Fate)
Kirli görünüşüm temizlendi. Kıyafet mağazasında 2 gümüş sikke harcadım ve ısmarlama kıyafetler aldım.
Ve ayrıca, 50 bakır sikkeyi Kara kılıç Greed’e bir kılıf almak için harcadım. Artı Greed’i yağdan ve kirden arındırmak için 10 bakır sikke daha harcadım.
Bunlarla beraber, Kutsal Şövalyelerin yaşadığı bölgeye gitsem bile, korumalarda kötü izlenim bırakmazdım.
Bana hangi açıdan bakarsanız bakın, normal bir insan gibi gözüküyordum.
Yüksek bir özgüvenle Kutsal Şövalye bölgesinin girişine geldim.
Kutsal Şövalyeler bölgesi diğer bölgelerden farklıydı. Yüksek duvarlar ile çevrelenmişti ve *sanki içerisini koruyan başka bir kaleye benziyordu.
İsmimi korumaya söylediğimde, içeri geçeme izin verdi. Roxy önceden ayarlamış gibi gözüküyordu.
Bundan emin değildim, ama doğrulamak için ona ihtiyacım vardı. Sonra iki asker tarafından kuşatıldım. Sanki kötü bir şey yapmış gibi refakat edildim.
Kraliyet Başkentindeki beş büyük soylu ailelerden birinden de beklendiği gibi köşklerine kadar eşlik edildim.
Köşke yaklaşırken gözlerime inanamadım. Bir aptal bile köşkün çok büyük olduğun anlayabilirdi.
Bana eşlik eden askerlerden biri, binaya girdi ve bahçeden geçti.
Ve bir süre sonra beyaz elbiseli bir kız onunla beraber geldi. Çok güzel bir kızdı.
[Yeni mi geldin? Seni bekliyordum.] (Roxy)
Bu ses Roxy’e aitti. Onunla basit bir kapı bekçisiyken tanıştığım için, onu sadece beyaz hafif zırhıyla görmüştüm. Elbiselerle tamamen farklı bir insan gibi gözüküyordu. Gerçekten çok güzeldi. Askerler tasdik ettikten sonra, geri çekildiler.
Sadece ikimiz kalmıştık, belki de ona aptalca bir suratla baktığım için anlamlandıramamıştı.
[Sorun ne?] (Roxy)
Roxy merakla sordu.
[Roxy-sama çok güzel, bu yüzen kendimi ona bakmaktan alamıyorum. Üzgünüm.] (Fate)
Yanakları kızardı, ve hafifçe boğazını temizledi.
[Ara sıra, elbise giyerim. Senin de, görünüşün farklı. Öyleyse, takip et beni.] (Roxy)
Büyük bir konak olmasına rağmen, çok sakindi, Herhangi bir hizmetçi görmemiştim, sessizdi.
Bakımlı çimlere bakarken Roxy’nin arkasından yürüdüm. Gerçekten çok sessizdi.
Sadece esen rüzgarın sesi duyuluyordu.
*Kısa bir süre daha boşluktaki rüzgar sesleri tarafından takip edildik.
Konağın önüne vardığımızda, sağ tarafa geçtik. Huh? İçeri girmeyecek miydik?
*Sormama izin verecek bir atmosfer olsa bile, ben onun açıklamasını dinleyemeyebilirdim. Biraz ilerleyince,
[Bu….] (Fate)
Daha fazla konuşamadım.
Bana baktı, Roxy nazikçe gülümsedi. Ve sonra, eğildi ve elini bir mezar taşına koydu.
[Baba, onu bugün işe almaya karar verdim. Umarım onunla beraber kalbim yeniden canlanabilir.] (Roxy)
Roxy’nin demin söylediği sözleri *sindiremedim.
[Babam, üç gün önce Gallia’nın güneyinde öldü.] (Roxy)
[Gallia, huh?] (Fate)
Eğer yanılmıyorsam, bu canavarlar tarafından işgal edilen kıtaydı. Dahası, Kraliyet Başkentinin çevresindeki canavarların oradakiler ile karşılaştırılmak için yeterince güçlü olmadığı söyleniyordu.
Kutsal Şövalyelerin en önemli görevi, oradan krallığa doğru ilerleyen canavarları zapt etmekti. Bu yüzden krallık tarafından yüksek rütbeler ve yüksek ödenekler ile ödüllendiriliyorlardı.
Ancak, dürüstçe krallıktaki beş büyük soylu ailelerden birinin mevcut aile reisinin ölmesini beklemiyordum.
Roxy, sanki merakımı fark etmiş gibi konuştu.
[Ölüm sebebi canavarlar yüzünden değildi. Gallia’da başka sebepler de var.] (Roxy)
Bunu duyduktan sonra ,sadece tek bir şey düşünebildim. Sel, deprem, tsunami, bunlar onun sebep olduğu doğal afetler idi.
Yaşayan bir doğal afet—Hangi güce sahip olursanız olun, bunu durdurmanın bir yolu yoktu. Bu kadar güç ile, güven timsali oldu ve hatta bazı insanlar onu Tanrı’nın elçisi olarak adlandırdı.
Eğer onun tarafından hedef alındıysan, gelecek ölüme hazırlanmalısın.
[Babamın yönettiği birliklerin yok olduğunu duydum. Bu olanaksız, yuvasından uzakta uçan bir Cennet Ejderhası… Ne de olsa, son birkaç bin yıldır böyle bir durum hiç yaşanmadı.] (Roxy)
Cennet Ejderhalarının yuvası, Gallia’nın merkezinde yer alıyordu. Ayrıca, Gallia’nın sınırlarını asla geçmeyecekleri söyleniyordu. Yine de, aniden gerçekleşti. Sonu böyle olduğu için şanslıydı.
Ancak, hikaye geride kalanlar için bitmemişti.
[Sonunda, sabahki işimi bitirdim. Babamın cenazesi ve bir sürü başka şeylerle meşguldüm. Babamın pozisyonun aldığımdan beri, resmen Heart Ailesi’nin başı oldum.] (Roxy)
Kız çok zor zamanlar geçmesine rağmen yüksek bir özgüven gösteriyordu, karşısında sadece başımı eğebildim.
Ben hiç fark etmemiştim. Konumumuzu değiştirdiğimizde ,yüzünün her zamanki gibi göründüğü fark ettim, ve perde arkasında olanları bilmiyordum.
Böyle bir durumda bile, Roxy beni düşünmüştü ve beni buraya davet etmişti.
Ve ben Roxy’nin babası beni gücüm hakkında sorguya çektiğinde onu nasıl kandırmalıyım diye düşünüyordum.
Roxy-sama, özür dilerim. Ben…
[Böyle bir yüz takınmayın, İkimiz Heart Ailesini birlikte güçlendirelim. Bunu benimle yapar mısınız?] (Fate)
[Evet, memnuniyetle.] (Roxy)
O gün, ben Heart Ailesi’nin bir çalışanı oldum.