Glutton Berserker - Bölüm 020
Bölüm 020 Dönüm Noktası
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Faen_the_1134
Aisha’yla konuşurken zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Fark edemeden akşam olmuştu. Aisha dinlenmeye ihtiyacı olduğu için, ne yapmalıyım diye düşüncelerde kayboldum.
Kendi odama döndüğünde, konağın içinde büyük bir curcuna vardı.
Merak ettiğim için, odamdan çıktım; görünüşe göre Roxy planlanandan daha önce gelmişti.
Planlanan dönüş yarın sabahtı. Hizmetçiler bu ani dönüş nedenliyle etrafta koşuşturuyorlardı, çünkü yemek hazırlamak ve banyoyu hazırlamak gibi, yapacakları pek çok şeyleri vardı.
Onlara bakarken hızlıca Roxy’i aradım.
Çünkü Koboldları avladığım vadiyi gördükten sonra ne düşündüğünü en kısa zamanda öğrenmek istiyordum.
Oradaydı! Kapıda hafif zırhını çıkardı.
[Roxy-sama! Eve hoş geldiniz.] (Fate) (Ç.N. Okaeri)
[Ah, Fate. Az önce döndüm.] (Roxy) (Ç.N. Tadaima anladınız siz. :D) (D.N. …xd)
Düşündüğüm gibi kasvetli duruyordu. Eminim vadinin o feci görünüşünü kim görse, böyle olurdu.
Buna karşılık, Koboldlar artık gelmeyecekler gibi görünüyordu. Roxy’i dinlerken beynim zonkladı…
[Bir şey mi oldu? Planlanandan önce döndünüz.] (Fate)
[Görüyorsun…] (Roxy)
Hafif zırhını çıkarmayı bitiren Roxy, bana vadideki gizemli manzarayı anlattı.
Bu sabah silahlı adamlarla vadiye kadar eşlik etti. Ve oraya vardıklarında gözlerinin önündeki manzara, güçlü bir saldırı tarafından tahrip edilmiş bir uçurum idi. Güzelim doğa mahvolmuş, ağaçlar devrilmiş ve zemin oyulmuştu.
Her yıl gördükleri vadiden daha farklı görünüyordu. Evet… Buna neden olan benim için bile, çok fazla olduğunu düşünüyordum, bu yüzden Roxy ve grubunun tepkileri çokta şaşırtıcı değildi.
Roxy, onu takip eden kişilerden hemen çevreyi araştırmalarını istedi. Vadide hiçbir şey yoktu, sanki her şey kaybolmuş gibi; kimse ne olduğunu anlayamadı. Ancak, 10 Kobold Astı ve 2 Saldırgan Koboldun cesetlerini oradan çokta uzak olmayan kayalıklarda bulmuşlardı.
Cesetleri bulan adamın rehberliği ile olay yerine geldiğinde, Koboldların gelişi güzel kılıç ve ok darbeleriyle öldüklerini gördü. Koboldlar tek taraflı bir biçimde katledilmişlerdi.
Özellikle Saldırgan Koboldlar epey güçlü canavarlardı. Kutsal Şövalyeden daha düşük birinin onları yenmesi imkansızdı.
Kolayca ikiye bölünen bir ceset vardı. Diğeri ise bir şey tarafından korkutuldu ve sanki kaçmaya çalışırken kafasının arkasından bir okla vurulmuş. Daha da huzursuz eden şey ok yarasıydı, çünkü okun kendisini hiçbir yerde bulamamışlardı. Ayrıca cesetten çıkarıldığına dair bir kanıtta yoktu.
Bu tür yaralamaları kimin yapabileceğini düşünürlerken, bir Şeytan Yayı olabileceği akıllarından geçti. Büyü gücünü oklara dönüştürerek fırlatan, güçlü bir silahtı. Herhangi sıradan bir savaşçının sahip olabileceği bir eşya değildi.
Çok harika bir silahtı… Roxy’nin hikayesini dinlerken,
[Ve, bu yüzden bir sonuca vardım.] (Roxy)
[Eh, sadece bununla…] (Fate)
Böyle bir kanıttan, Roxy’nin nasıl bir sonuca vardığını merak ediyordum. Beni keşfettiğini söyleme sakın.
[Bunu, geçen gün gördüğüm Gaullian kızın yaptığını düşünüyorum.] (Roxy)
Woops, zanlı sanırım beklemediğim biriydi.
Ancak, bunu… ona itelemek değil mi?
Sanırım Roxy yüzümdeki hayal kırıklığını fark etti, yanaklarını şişirdi ve,
[Anladığım kadarıyla somut bir kanıt yok! Ama bölgedeki insanları sakinleştirmek için bunu yapmalıyım…]
Vadi yıkıldı ve Koboldlar yok edildi. Ailenin başı olarak bölgedeki insanların huzursuzluklarını gidermek ve onları rahatlatmak için bir şeyler yapması gerekiyordu.
Ancak, buna neden olan kişinin kimliği, bölgeden alınan bilgilere göre tamamen belirsizdi. Sonra dün gördüğü Galluian kız olduğu sonucuna varmaya karar verdi.
Gaullianlar, askeri güçleri ile Gaul kıtasına uzun süre hükmetmişlerdi. Belgelere göre, dövüş yetenekleri Kutsal Şövalyeleri aşıyordu. Gaul kökenli kız eğer bu güce sahip olsaydı, vadide meydana gelen yıkım açıklanabilirdi.
Roxy, aslında bu fikre karşı olmasına rağmen, halkın kaygılarını gidermek için bu sonuca itildi.
Kendisi farkında olmasa bile yüzüne bakarak bunu anlayabilirdiniz.
[Anladım… Üzgünüm.] (Fate)
[Neden özür diliyorsun, Fate?] ( Roxy)
[Eh, aaa, bir nedenden dolayı söylemek istedim. Hahahah…] (Fate)
Hayır-hayır. Roxy’nin yüzünü gördüğümde, neredeyse itiraf edecektim.
Her neyse, Gaullianlar güçlüydüler. Kesinlikle, kahverengi kız Kobaldları bana verdiğini söylemişti. Belki de benimle tanışmasaydı Koboldları o avlayacaktı.
O zaman, Vadiyi yok etme ve Koboldları yenme işini Gaullian kıza bırakalım. Bunu bir borç olarak kabul edeceğim ve tekrar görüştüğümüzde bunu ona geri ödeyeceğim.
Adını bile bilmediğim Gaullian kız, Teşekkür ederim!
Her şey mükemmel değildi, ama hadi öyle olduğunu söyleyelim ve Heart Ailesi’ndeki herkes eski normal hayatlarına geri dönsün.
Bunları düşünürken, Roxy biraz sıkıntılı bir suratla bir şeyler söyledi.
[Birkaç kişi, Gaullian kızın sabah erkenden araziyi terk ettiğine şahit olmuşlar. Bu yüzden ona buraya gelme nedeni hakkında daha fazla soru soramadık. Bu yüzden onu durum için kullanarak kötü bir şey yaptım.] (Roxy)
[Roxy-sama…] (Fate)
Ben en kötüsüyüm. Ancak, [Oburluk] yeteneğini kullanarak savaştığımı kimse bilemez. Rakibimi öldürüp yeteneklerini alabildiğimin bilinmesini istemiyorum.
Bu suçluluk duygusunu hissederken, Aisha’nın sözleri beni delip geçti. Onunla düzgün bir şekilde yüzleşemiyordum… Onun yanında olmak istememe rağmen…
[Fate, ne oldu? Yüzün korkutucu bir hâl aldı.] (Roxy)
[Eh, öyle mi?] (Fate)
[Ara sıra böyle bir yüz yapıyorsun. Herhangi bir endişen varsa, lütfen benimle konuş.] (Roxy) […Teşekkür ederim, Roxy-sama] (Fate)
Boş sözlerle ona cevap vermekten başka seçeneğim yoktu.
=====
İki gün sonra; Roxy vadinin durumunu gözlemledi ve Koboldların artık gelmeyeceğine karar verdi.
Bir tür saldırıya uğrayan Koboldlar çoktan yok edilmişlerdi, ya da hayatta kalanlar olsa bile, Heart Ailesi’nin arazisine hiç gelemeyebilirlerdi.
Bölgede işi biten Roxy, beni aldı ve Krallığa geri dönmeye karar verdi.
Arabaya bindik, Aisha bizi geçirmek için hizmetçileriyle beraber girişe çıktı.
[Şimdi gidiyorum, Anne.] (Roxy)
[İyi yolculuklar. Boş zamanınız olduğunda, lütfen yine gelin.] (Aisha)
[Evet. Anne kendine dikkat et.] (Roxy)
[Elbette, biraz daha elimden geleni yapacağım.] (Aisha)
Bunu söylerken, Aisha bana baktı. Belki de hâlâ benden beklentileri vardı.
Gülümsedi.
[Fate, buraya tekrar geldiğinde, bir kez daha konuşalım. O zaman, cevabını duymak istiyorum.] (Aisha)
O zaman, cevap bir türlü ağzımdan çıkmamıştı; bu yüzden cevabımı beklemeye almıştım.
Aklımdaki düşünce ile yaşadığım gerçeklik hâlâ birbirinden farklıydı.
Buradan bu duygular ile ayrılırken, at arabası Kraliyet Başkentine doğru hareket etmeye başladı.