Glutton Berserker - Bölüm 024
Bölüm 024 Ayrılış
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Faen_the_1134
Hado’nun ruhunu tüketmem sayesinden açlık durumumdan kurtulabilmiştim.
Gelgitlerim bittiğinden dolayı gözüm orijinal rengi olan siyaha geri dönmüştü.
Ne kadarda rahat, artık göz bandı takmama gerek kalmamıştı. Artık tanıyan birisi beni gördüğünde bunu bir yaralanma olarak açıklamama gerek yoktu.
Haldo’yu yendikten sonra—- Üç Burix kardeşlerden birisi olan, beni aşağı çeken ağırlıklardan birinin kaybolduğunu hissettim. Kaybolması gereken iki tane daha vardı, ama şu anda başkentte olmadıkları için henüz bir şey yapamıyorum.
Hâlâ Roxy sorunu vardı. Yarın Gallia’ya gidecekti.
Belki de konaktaki birkaç hizmetkarı bu konuda bilgilendirmişti. Büyük ihtimalle hizmetkârları yönetenleri.
Bana söylemelerinin hiçbir yolu yoktu. Bu beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı ve derinden üzmüştü.
Onlara göre ben güçsüz bir insandım, yani bana söylemelerinin bir anlamı olur muydu ki? Büyük olasılıkla, Roxy kimseyi endişelendirmemek ve üzmemek için durumu dile getirmiyordu.
Yol boyunca birkaç Goblin avladım, statülerimi en son halini kabul edilebilir bir düzeye yükselttim.
Karanlıkta konağa doğru yürürken Greed,
[Gerçek kimliğini saklarken güvenilir olmak istiyorsun… Ne büyük bir kibir.] dedi.
[Kapa çeneni.] (Fate)
[Bundan vazgeç hemen. Bu çok sıkıntılı.] (Greed)
[O zaman, kapa çeneni!] (Fate)
Son söylediğim şey çok sesli olduğu için yakınlarda yürüyen insanlar şaşırdı ve onların bakışları aklımı başıma getirdi. Bu bakışları halledemediğim için, endişeli bir şekilde hızlıca konağa geri döndüm.
Çoğunlukla birinci kattaki pencereden karanlık konağın içine gizlice girerdim.
Yatağa atladım, Greed’i başucuma bıraktım ve uyumak için gözlerimi kapadım.
Bu garipti….
Hado’yu halletmiş olmama rağmen uykulu hissetmiyordum.
Kafamda dönen düşüncelerin ardı arkası kesilmedi. Sonra, Roxy’i düşünmekten uyuyamamıştım ve sonra ben anlayamadan sabah geldi.
[Fate, iyi bir şeyler söylememe izin ver. Birinci sınıf bir savaşçı istediği zaman dinlenebilir. Bir düşünce tarafından rahatsız edilmek seni üçüncü sınıftan bile düşük yapar.] (Greed)
[Neden üzgün hissediyorsun? Seni hor görmüyorum, ne de olsa benim efendim sensin!] (Greed)
[Kapa çeneni] (Fate)
[Hahaha, hâlâ biraz cesaretin kalmış gibi görünüyor. Dışarısı hareketlenmeye başladı.] (Greed)
Düşüncelere daldığım için dışarıda olanları fark etmemiştim. Koridordan iki veya üç kişinin ayak sesleri geliyordu. Bir şeyler tuhaftı, normalde buradaki çalışanlar aşırı kuralcı ve terbiyeliydi.
Çok fazla koşan vardı, aklıma gelen tek bir şey vardı.
Sonunda sabah, diğer çalışanlara söylendi.
Odamdan dışarı çıkarken yatağa çarptım.
Dışarı çıkınca üzgün görünen hizmetkarları gördüm.
Sonra bende insan kafilesine katıldım ve konağın girişine yöneldim.
Roxy’nin etrafı bir sürü hizmetkarla çevrelenmişti.
Etrafındaki hemen hemen herkes ağlıyordu.
Roxy benim yaklaştığımı fark etti ve beni çağırdı.
[Fate, günaydın.] (Roxy)
[Bu… Dünyada neler oluyor?] (Fate)
Gallia’ya yola doğru çıkmak üzereydi. Bunu zaten biliyordum, ama yine de ona sormalıydım.
[Bu sabah kaleye gitmem emredildi ve Gallia’ya gitmem söylendi. Bu büyük bir onur.] (Roxy)
Böyle değildi. Bir süre önce karar verilmişti. Bu sabahtan önce… Bu gerçek Heart Ailesi’nin hizmetkârlarının isyan çıkarmamaları için saklanmıştı. Heart Ailesi, krallıktaki insanlar tarafından çok sevilirdi.
Bu hissin çoğu Heart Ailesi’nin Başı olan Roxy içindi.
Gerçek niyetimi gizleyerek,
[Bugünlerde Gallia fazla tehlikeli. Babanız için bile…] dedim.
[Kesinlikle öyle. Ama babamın başarısız olduğu yerde, ben galip geleceğim.] (Roxy)
[Gallia’da ne kadar kalacaksınız?] (Fate)
[Çok sayıda şeytan toplandığı için, muhtemelen her zamanki gibi 3 yıl.] (Roxy)
İyi değil. Eğer o kadar uzun kalırsa, kesinlikle Cennetsel Ejderha saldırır.
O ölür.
Cennetsel Ejderha yaşayan doğal bir afetti. İnsanları hiçbir şeymiş gibi öldürür.
Kutsal Şövalyeler de bir istisna değildi.
[Bana öyle bir surat yapma, güvende olacağım. Ayrıca, ben uzaktayken Fat’in burda kalıp çalışmasını istiyorum. Böylece, Burix’ler tekrardan sana elini süremez.] (Roxy)
[Ben de…] (Fate)
[Fate, sorun ne?] (Roxy)
Ben söyleyemedim. Beni de yanında götürmesini söyleyemedim.
[Oburluk] yeteneğine sahip bir canavarım. Güç kazanmak için düşmanlarının ruhlarını tüketen… tanrının kurallarına karşı gelen bir varlığım. Bu dünyada, ben günahkâr bir kafirim.
(D.N. Şov yapma len…)
Eğer bunu öğrenseydi, muhtemelen geri çevirirdi. Bu düşünce ağzımı kapalı tutuyordu.
Benden ayrılınca, Roxy yakında gidecekti.
Onu durdurabilecek kadar yetkili değildim. Bu konağın bir çalışanı olarak sadece onu uğurlayabilirdim. (Ç.N. Bugün de Fate için yakalım.)
[Fate, bir gün tekrar görüşelim.] (Roxy)
[….Evet… İyi…Şanslar.] (Fate)
Roxy sonunda herkese veda ettikten sonra konaktan ayrılmıştı. Diğer hizmetkârlarla beraber, gözden kaybolana kadar orada durduk.
Sonra, Roxy askeri bölgeye gitti ve askerlerle beraber Gallia’ya yöneldi.
=====
Hâlâ gürültü yapan çalışanları görmezden gelip, odama döndüm.
Greed hâlâ yatağın üzerindeydi.
Hazırlanmalıydım. Ama sadece iki takım elbise, kurukafa maskesi ve Greed’e sahip olduğum için hazırlanmak uzun sürmedi.
Sonra, sonunda Greed’i tekrar elime aldığımda.
[Yani karar verdin.] (Greed)
[Evet, Gallia’ya gideceğim. Bir çalışanı olarak değil… Serbest çalışan bir savaşçı olarak.] (Fate)
[Anladım.] (Greed)
Odanın dışına çıktığımda, Hizmetkârların başı oradaydı.
Elinde bir çeşit sertifika vardı.
[Fate, al bunu. Bu Roxy-sama’dan. Bölgede çalışabilmek için bir tavsiye mektubu.] (Hizmetçilerin başı)
Bu, Roxy’nin bir süre önce düşündüğü bir şeydi. Ancak, artık gerekli değildi.
[Beni mazur görün. Ama bunu kabul edemem. Bundan sonra bir savaşçı olarak yaşayacağım.] (Fate)
Ona belime sarılı olan Kara kılıcı gösterdim.
[Ama… Vücudun zayıf değil mi? Savaşçı olman imkansız. Bunu al ve başka bir şey söyleme.] (Hizmetçilerin Başı)
Sonra inatçı bir şekilde reddetmeyi sürdürdüm, Hizmetkarların başı göğsündeki cebinden 5 altın çıkardı ve bana verdi.
[Seni zorlayamam, bu yüzden bu sana yardım edemez. Bu emeklilik maaşın ve bugüne kadar buradaki çalışmalarının karşılığı. Tutumlu kullan.] (Hizmetçilerin Başı)
[Şimdiye kadarki nezaketiniz için teşekkür ederim. Düzgün bir şekilde kullanacağım.] (Fate)
Çok fazla param olmadığı için, bu altınlar beni çok fazla sorundan kurtaracaktı. Bu parayla yürümek yerine arabaya binebilirdim.
Hizmetkarların başına teşekkür ettikten sonra ayrıldım.
Yoldayken bahçıvan ustamı gördüm. [Aptal çırak] diye bana öfkeyle söyleniyordu.
Ciddi ciddi beni halefi olarak gördü ve beni iyi yetiştirmeyi planlamıştı.
Birbirimize veda ettikten sona, ustam [Eğer istersen, buraya geri dönebilirsin.] diyerek hatırlattı.
Heart Konağı’nın önünde içten bir şekilde eğildikten sonra yolculuğum başladı.
Ticari bölgeyi ziyaret ettim ve bazı konserve yiyecekler aldım. Çok yiyordum, bu yüzden çok fazla yemek lazımdı.
Oh, doğru. Ayrıca orada yüzümü göstermem gerekiyordu. Aksi halde benim öldüğümü düşünürlerdi ve sandalyeme çiçek koyacaktı.
Her zamanki içtiğim yerde durdum. Hala çok erken olduğu için dükkanda hala hazırlıklar yapılıyordu. Ben yersiz bir zamanda mı geldim…? Böyle düşünürken, barmen yüzünü gösterdi.
[Ne, hâlâ çok erken. Bar daha açılmadı.] (Bar sahibi)
[Hayır. Sadece veda etmeye geldim.] (Fate)
Bunu duyduğunda, barmenin yüzü tarif edilemez bir ifadeye büründü, sonra bara geri döndü. Ne yapacak..? Bir süre sonra bir şişe şarapla döndü.
[Buyur, bir ayrılık hediyesi. Sık sık içtiğin şarap, senin favorin değil mi?] (Bar sahibi)
Yanında güldüm. Şarap içiyordum ama sevmiyordum. Barmen de bunu biliyordu, bu yüzden şaka gibi bir şeydi.
[Tekrar gel. O zaman sana farklı bir şarap getireceğim.] (Bar Sahibi)
[Evet, çok teşekkür ederim.] (Fate)
Şişeyi aldım ve çantamdaki boşluğa doğru ittim. Çantam patlamak üzereymiş gibi görünüyordu.
İsteksizce düzenli içme yerine veda ederek, devam ettim.
Ticaret bölgesinden çıkıyordum. Buradan bir arabaya binerek Gallia’ya gidecektim.
Burası biraz nostaljik hissettiriyordu. Arabalar girip çıkıyordu, Goblin avına giden savaşçıları götürüyorlardı.
Greed’i almamın—- ve burada Goblin avlamaya başlamamın üzerinden uzun süre geçmiş gibi hissettirdi.
Araca binmek için gerekli işlemleri hallederken, kaleye doğru baktım. Ben bir kapı bekçisiydim ve her şey o hırsızı öldürdüğümde başlamıştı.
Ve şimdi, Krallıktaki canavarların kaynağı olan Gallia’ya seyahat edecektim.
Eski bir kapı bekçisi olduğumu söylesem, acaba insanlar ne düşünür?
Belki de sadece bana aptal derlerdi.
[Sayın yolcular! Yola çıkmak üzereyiz!]
Bindiğim arabayla, Krallığın Başkenti Seyfal’dan ayrıldım.
Çok sıkıntı çekmiştim, ama birçok iyi anım da vardı.
Bir gün buraya geri döneceğim.
O zamana kadar, görüşürüz….