Glutton Berserker - Bölüm 026
Bölüm 26 Geçmişe karşı Mücadele
Çeviremen:ipatavatsiz & Redaktör: F A E N
Bunları söylediğimde, Seto’nun yüzü garip bir hal aldı.
Sonra önümde yere yığıldı ve zihnini hazırladı.
Onu bunu yapmaya zorlamam bile gerekmedi. Bu seto’nun kendi isteğiyle yaptığı bir şeydi.
[Fate, sana yalvarıyorum! Lütfen gücünü bize ödünç ver! Geçmişteki kötü anıları görmezden gelmenin zor olduğunu biliyorum ve bunun hakkında hiçbir şey yapamam. Ama sadece bu seferlik…] (Seto)
Tekrar Köye döndüğümde Seto tekrar tekrar taşlara vuruyordu. O köy şefinin oğluydu ve ayrıca benden 4 yaş daha büyüktü. O köydeki gençlerin odağıydı. O gün, eğer fırtına bana vursaydı. Umutsuzlukla dolu olarak hiçbir şey yapamayacaktım.
Ben, köy yetişkinleri tarafından küllere dönmüş uzaklardaki evde yaşadım.
Ben köyün geçimi uğruna sürgün edildim.
Ve benim sürülme nedenim olan Seto, şimdi bana yalvarıyordu.
Acıma… …Bu iyi miydi ki?
Bir zamanlar bu köyün iyiliği için birisini sürülmüştü. O 5 yıl önce sadece kendi gücünü gösteriyordu ve bunun yapılması gereken bir şey olduğunu biliyordum. Fakat şimdi Seto’ya baktığımda. Onun aynı gücü, artık onda yokmuş gibi görünüyordu.
Şimdi, ayaklarımı öpen Seto sefil ve geçmişte ki halinden çok farklı görünüyordu.
[Bu, ne söylemeliyim… Lütfen. Bize gücünü ver. Bunun karşılığında her şeyi yapacağım.
Öyleyse, onu reddedemezdim, bu yüzden ona yardım etmeye başlayacağım. Belki böylece köye mutlu bir şekilde geri döner… … Ebeveyn’lerimi ziyaret edebileceğim mezardan önce Gallia’ya gitmeliyim. Ben de bu fırsattan istifade [Oburluk] becerimi besleyebilirim… …işte bu. Sana yardım etmek istediğimden değil yani, genç baldy.
[Harika. Köye gidelim.]
[ Hakikaten mi?! Teşekkürler. O zaman, yarın sabah erkenden oraya gideceğiz.]
Öyle söyledi ve Seto başını salladı. Bu adam yarını beklemek için fazla endişeliydi. O gerçekten köydekiler için mi endişeleniyor?
[Şimdi gidelim.]
[Ama, neredeyse gün batımı olacak. Gece tehlikelidir. Bugün de bulutlu. Eğer gece boyunca yürürsek, canavarlara kolay hedef olacağız.]
[ İyi değil mi? Eğer canavarlar bizim için gelirlerse zaman israfından kurtulmuş oluruz.] .
Seto soluk yüzünü çevirdi ve vücudu bunu söylediğimde titredi. Ehh!? Tuhaf bir şey mi söyledim? Ben sadece onu düşündüğümden söylüyordum. Bu avlanmak için verimli bir yol olurdu. Bunu ekleyerek, elimi avucuna koyduğum Greed, benimle konuştu [Akıl Okumak].
[Peki belki de ön yargılı olabilirim ve senin çok miktarlarda Goblin avladığını biliyorum, fakat sen hepsinden daha iyisin. Koboldlara karşı yaptığın savaşı hatırla.]
[Bunu zaten biliyorum.]
Benim deneyimlerim goblinler dışındaki verdiğim savaşlardan kesinlikle eksik. Goblinlerle savaşırken, onları avlarken esnemek bile mümkün. Kendimi bir goblin avcısı olarak çağırabilirim.
Fakat, Greed’in bana anlattığı gibi, en zayıf canavar bile bir standart haline getirmez. Biz dün onun ikinci aşamasını açtık ve gücünü onaylamak için birçok goblin avladık.
Bunu kullanarak, yüzlerce avlanmak hiçbir şeymiş gibi hissettiriyordu. En azından, merkezin etrafındaki goblinlerin sayısı bir süre için düşük kalacak.
Seto kafası karışık bir biçimde beni izledi, onun bakış açısından ben kendi kendime konuşuyordum.
[Erm… …gerçekten şimdi mi gidiyoruz?]
[Evet, hava aydınlanmadan gideceğiz. Karanlıkta iyi görebilirim.]
[… …Peki. Fate’in planını izleyeceğiz. Yardım etmek isteyen tek savaşçı olduğun için önemli değil.]
Savaş… Seto şimdi beni nasıl biri olarak görüyor? Peki, belki de işsiz bir savaşçının teki olarak. Gara için çalışanlar gibi kötü adamlar olduklarından, sanırım sadece abartıdan ibaretler.
Gün batımında, Tetra kasabasından ayrıldık. Hedefimiz buradaki dağın batısındaki köydü.
Sürülmeden önce, o köyde 60 kişi yaşıyordu.
Ana tarım ürünü, sadece net bir akıntıya yakın büyüyen şifalı bitkilerdi. Yani her ev sahibi geçimini sağlayabilirdi.
Esas olarak şifalı otlar üretmelerine rağmen, Bazıları zaman zaman hastalanırdı. Hasatların beklentiye uygun olmadığı dönemler de vardı.
Bunu takiben, Babamın [Mızrak Ustası] yeteneğinin olması harika bir şeydi. Köy canavarların nadiren ortaya çıktığı bir alandaydı. Fakat bu nadir zamanlarda, onları babam hallederdi.
Babamın değeri buydu. Bu yüzden köylüler tek yeteneği yemek olan çocuğun varlığına katlanıyorlardı.
Sonsuza kadar sürmedi. Babam hastalıktan öldü ve geriye kalan benim gibi yetersiz bir atıktı.
Umutsuzca köye yardım etmek için şifalı bitki yetiştirmeyi denedim, fakat pek iyi gitmedi. Babamın korumasını kaybettim ve üstelik şifalı bitki yetiştirmede berbattım. Sadece köyden atılmayı bekliyordum.
Tabi ki, o zamanlar kimse [Oburluk] yeteneğinin önemini bilmiyordu. Bu büyük olasılıkla köylüler benden nefret ediyordu. Bir söylenti bile vardı, köyde çok uzun süre kalsaymışım, uğursuzluk getirebilirmişim.
Oh Pekala… Köyle olan ilişkim tam olarak mükemmel değildi. Eski günleri anarken, umursamadan çimenli dağ yolunda yürüyordum.
[Oi, Seto. Geride kalma, düzgün bir şekilde takip et. ]
[Üzgünüm.]
Seto [Gece Görüşü]’nde sahip değildi, bu yüzden o beni takip ederken sorun yaşıyordu.
Bir adamın elini tuttuğum bir hobim yok, bu yüzden kendi başına takip etmek zorunda.
Arkamdan bir ses geldi.
[Hey! Fate. Sabahki barda, bayağı kuvvetliydin. Üstelik önceden gerçekten zayıf olmana rağmen……]
[Öyle mi? Ben son zamanlarda hiç yemek yemedim, üstelik kuvvetli olduğumu düşünmüyorum. Bu normal değil mi?]
[Huh?]
Seto yanıtıma şaşırmış gibi bir ses çıkardı. Böyle bir yüzün olsa bile, gerçekten sana söylemek istemiyorum.
[Önemli değil. Acele et.]
[Tamam. Fakat bir şey daha sorabilir miyim? Bu kadar uzaklardan geldikten sonra bilmek istediğimi sanmıyorum… …ama daha sonra her şeyi anlatırsın.]
Köye geri dönersem, intikam almak garip olmazdı. Gerçekten… …bu kadar uzaklardan geldikten sonra ve şimdi soruyor musun?
Peki, aradığı savaşçıyı buldu, yani sonunda diğer şeyleri düzgünce sindirebilir. Beklenildiği gibi bu kellik, stres ve sıkı çalışma yüzünden olmuştu.
[Eğer yapmayacağımı söylersem, yalan söylemiş olurum. Ne olursa olsun, orası ebeveynlerimin gömüldüğü yerdi. En azından bir kere ziyaret etmeliyim.]
Hâlâ senden nefret ediyorum. Ama bunu ailem adına kendime saklayacağım. Bu kadar.
Erdemli bir aziz başkalarını affetmek için bana vaaz verirdi. Fakat sadece belli durumlarda, diğer taraf daha iyiye gitmezse, o zaman hepsi boş olacak.
Aksi takdirde, sonsuza kadar unuturdum. Zaten Burix’e karşı yeterince iğreniyordum.
Bu yüzden… İlk önce, beş yıl sonra o köydeki insanlar değişmiş mi ya da değişmemiş mi diye görmek istedim.
Her şey söylendikten ve yapıldıktan sonra, Yine de gideceğim…
Belki de sadece memleketimi terk edemedim.
Orada babam ile iyi anılarım vardı. Sadece biraz daha olsa iyi olurdu.
Karanlık yolun içinde, 4 den fazla tepenin ötesinde, köy sonunda nihayet göründü.
Birkaç evden sızan küçük ışıklar görebiliyorum. Görünüşe göre, canavar saldırıları henüz o kadar ciddi değildi.
[Sonunda gelebildik, hadi babanı görelim ーーköyün şefini.]
[Tamam, hadi gidelim. Seni buraya getiren kişi benim. Bu yüzden onlara Fate hakkında kötü bir şeyler söylemelerine müsaade etmem. Diğer her şeyle ben ilgileneceğim. İşte bu yüzden, canavarlar hakkında, sana güveniyorum.]
Seto derinden eğildi. Şimdi anladım ki beş yıl önceki Seto ile şu an ki Seto aynı değil. Umarım diğer köylüler de onun yaptığı gibi değişmişlerdir.