Glutton Berserker - Bölüm 056
Bölüm 056 Eşkiyaların Toplanma Yeri
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Faen_the_1134
Ertesi sabah, bir süredir özlemini duyduğum kuş sesleri eşliğinde uyandım. Dün, han sahibi tarafından bir hoş geldin mahiyetinde akşam yemeğine misafirhaneye çağırılmıştım ve sanırım alkolü biraz fazla kaçırdım.
Bu bana biraz ekstra altına mal oldu, bu yüzden cüzdanım tamamen bomboş kaldı. Eğer bugün canavar avlayarak para kazanmazsam burada kalmaya devam edemezdim.
Akşam yemeği sırasında sahibe kocasının öldüğünü söyledi, bu yüzden 3 çocuğunu kendi başına yetiştiriyormuş. En büyük oğlu kendi geçimini sağlamaya başlamıştı ve şimdilerde kale şehrinde paralı asker olarak yaşıyordu.
Ayrıca sahibenin 2 tane kızı vardı. Biri 14 diğeri ise 8 yaşındaydı. Dün benimle aynı masada yemek yediler. Ama bana soğuk davrandılar ve çoğunlukla sessiz durdular, onlarla konuşmaya çalıştığımda beni takmadılar. Dün gece sadece sahibe ile konuştuk.
Giysilerimi değiştirirken kapının çalındığını duydum. Ürkek sesinden yola çıkarak sahibe olmadığını anladım. Kızlarından biri olmalıydı. Kurukafa maskemle yanıt verdikten sonra kapıyı açtım.
“Günaydın, Fate-san”
“Günaydın.”
“Yemekhanede kahvaltı hazır. ”
“Un, anladım.”
En büyük kızı kaçmadan önce bunları söyledi ve kapıyı kapattım. Nedense… kızarıyordu, acaba neden? Ah!? Oops. Kıyafetlerimi değiştirmenin ortasındaydım, bedenimin üst tarafı çıplaktı. Genç bir bayana böyle görünmek utanç verici sayılırdı. Sonra, özür dileyeceğim.
Öyle bile olsa kıyafetlerim yıpranmıştı. Kraliyet Başkenti’nden beri birçok savaş atlatmıştı. Özellikle Makine Meleği Haniel’e karşı olan kavgada. Giysilerimin nerdeyse her yerinde delikler vardı.
“Bunları değiştirmek zorundayım.”
Duvara yaslanmış olan Kara Kılıç Greed’i alırken, kafamın içinde neşeli bir kahkaha yankılandı.
“Beni kullanan kişi için bu çok onursuzca. Hızlı bir şekilde para kazan. Ayrıca benim içinde daha güzel bir kın almayı unutma.”
“Asıl amacın bu değil mi?”
“Elbette öyle.”
Greed asla değişmeyecek. Yeni başlayanlar için.
Greed’in kını da savaşta hasar görmüştü. Hâlâ kullanılabilir ama bir yedek olarak kullanılabilir. Fikrimi değiştirdim, ikimiz içinde yeni bir görünüş sağlayacağım.
Eğer bir şey olursa, şu an hiç param yoktu. Fiyatlandırma Kraliyet Başkentinin 5 katıydı. Fu~… konaklama ücreti, kıyafetler ve kın… İlk defa gerçekten yaşamak için canavar öldürmek zorundaydım.
“Şimdilik iyi olmalı. Hadi gidelim, Greed.”
“Evet.”
Greed’i aldım ve odadan çıktım.
“*Onii-chan… Neden kılıcınla konuşuyorsun…?” (*Onii-chan=Ağabey olduğu gibi bırakmak istedim :D)
Sonra benimle arasına biraz mesafe koydu. Kılıcımla konuştuğumu gördüğü için beni garip bir insan olarak görüyormuş gibi görünüyor. Bu bir yanlış anlaşılma! Kıza açıklamak için yaklaşmaya çalıştığımda benim olan mesafesini korumaya devam etti. Sonra ağlamaya başladı.
“Anneeeeee!”
Sahibeden yardım almak için kaçtı.
Şu andan itibaren onların bakımında olacağım… Ama ilk günden benden nefret etmişlerdi…
Greed [Zihin Okuma] aracılığı ile çok güldü.
“Hahahaha, onların senden nefret etmesine engel olamazsın, değil mi Fate?”
“Bu kimin yüzünden oldu acaba!?”
“Kesinlikle benim yüzümden değil.”
“Gerçekten SENİN hatan…”
Hayır hayır hayır. Böyle davranmaya devam edersem, benim tuhaf olduğumu düşünmeye devam edecekler. Koridorun ilerisinden, en büyük kız uzaktan bana bakıyordu.
Gözleri yanlış anlaşılmalar ile doluydu. Bu noktada, onun önünde çıplak çıkmıştım ve kılıcımla konuşmuştum— Kesinlikle tehlikeli birinin davranışlarıydı. Ne pahasına olursa olundan ondan kaçınmalıydı!
“Yanlış anladınız. Bu kılıç yaşan bir silah…”
“Daha önce yaşayan bir silah duymamıştım.”
Ku… Tabii ki duymadı. Greed benimle konuşmadan önce bende öyle bir şey olduğunu bilmiyordum. Birden bire, kendimi nasıl açıklamam gerektiğini bilemedim…
Bu engellenemez. Lütfen kılıcıyla konuşan bu…adamı kabul edin. Ancak söylemem gereken bir şey daha vardı.
“Ah doğru. Bunun dışında öncesi için özür dilerim.”
“Ne için?”
“Bundan sonra düzgün bir şekilde giyindikten sonra cevap vereceğim.”
Onun tepkisini beklerken kafamı eğmiştim ve sahibe geldi. Belki de kahvaltı hazır olmasına rağmen gelmediğim için beni aramaya çıkmıştı.
“Ara, sorun ne? Diğer müşteriler çoktan kahvaltılarını yaptı.”
Sahibeye durumu açıkladım. Çıplakken kızına kapıyı nasıl açtığımı. İkisini de rahatsız ettiğim için özür diledim. Sahibe kızına iyice bir baktı.
“Senin sorunun ne? Her zaman misafirlere kapıyı açmadan önce söylemiyor muydun? Neden böyle olduğunu merak ettim.”
Bazı sebeplerden dolayı, kızın yüzü kızardı ve yemekhaneye doğru kaçtı. İyi olup olmadığını merak ettim. Sonra sahibe yanağımı çekerek benimle konuştu.
“Lütfen, onu mazur gör.”
“Anladım, anladım. Çocuk o yaşta, ha?”
Sahibe başını salladı ve yavaşça beni yemekhaneye itti.
Bu noktada, bana fısıldadı.
“Bu arada, dün çok sarhoş olduğun için ve düzgün yürüyemediğin için kızım seni odana götürdü. O sırada, maskenin altından yüzünü görmüş.”
Bu bir yalan olmalı… Babylon’a vardığım daha ilk günden birinin yüzümü görmüş olması…
Aaaaaaaaa.
Gerçekten dünkü bana vurmak istiyorum. Sonra sahibe fısıldamaya devam etti.
“Sıkıntı yok, iyi biri olduğunuz sürece sırrınızı saklayacağım.”
“…Çok şükür.”
Aslında diğer hana taşınamazdım.
Un, anladım. Çok fazla alkol almamalıydım. Sarhoş olmuş akıldan iyi bir şey gelmez.
“Geçmişte olanlara pişman olmanın bir faydası yok. Hadi kahvaltı yapalım.”
“Şey… Bu doğru. Hadi yiyelim.”
“Hadi o zaman gidelim.”
“Lütfen beni o kadar zorlama. ”
“Yok canım!”
Burası hoş bir han. Buraya ısındım. Neredeyse uzun zaman önce kaybettiğim ailemin yanında gibiyim.
Sahibenin büyük kızıyla beraber kahvaltı yaptıktan sonra, dolu bir mideyle bilgi toplamak için ticari bölgeye gittim. Birçok şeyi değiştirmek isterdim ama param olmadığı için sabırlı olmalıydım. Ticari bölge biraz yerleşim bölgesine benziyordu. En iyi mağazaların çoğu ana yola yakın bir yerdeydi. Ne kadar derinlere gidersem, mağazanın o kadar düşeceğini hissediyordum.
Birinci sınıf bir dükkandaki elbiseler dikkatimi çekti bu yüzden bakmak için girdim.
“Oooo… Pahalı.”
“Sadece sen fakirsin!”
“Shaddap.”
Kıyafetlerin her birinin ne kadara mal olduğunu biliyormuş gibi, Greed benim şaşkınlığıma şikâyet etti. Bir süre ticari bölgede gezdikten sonra, Ork avlamak için dışarı çıktım.
Yürürken, insanların yavaş yavaş toplanmaya başladığını fark ettim.
Ne oluyor?
Belki de nadir eşya açık arttırması falandır. Küçük bir bar etrafında birleşen insan dalgası tarafından yutuldum. Barın görünüşü ne ilginç ne de güzel değildi. Eski kırmızı tuğlalarından bir geçmişi olduğu anlaşılıyordu ama zevkli bir atmosferi olduğunu söylemek zordu. Çoktan yıkılmış olsa daha iyi olurmuş gibi görünüyordu.
İnsanların isteyerek burada toplandığına inanmıyordum. Dahası, daha sabahtı.
Aslında insanların bu saatte içmelerine izin var mı? Ben öyle düşünmüyorum. Buradaki hemen hemen herkes zengin olmayı düşlüyordu. Savaşçılar canavar avına hazırlık yaparlardı. Tüccarlar mağazalarını açamaya hazırlanıyorlardı.
U~n, burada hayranlık uyandıran bir şey mi vardı…?
Olanları anlamaya çalışırken, bar açıldı. Ve ardı ardına sevinç sesleri duyuluyordu. Görünüşe göre herkes onun için buradaydı. Şaşırtıcı güzellikte bir kadın.
Genç yüzlü. Saçları ipeksi ve neredeyse su gibi akıyordu.
Ne… Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Duygularımı geriden bırakarak sanki ona bakmak zorundaymışım gibiydi… Bu his. Gerçekten çok garipti.
Onu görmeye gelen kalabalığa karşı geri çekilmeye çalıştım. İçgüdülerim alarm gibi çalıyordu…
Yaklaşma…
Greed [Zihin Okuma] aracılığı ile konuştu.
“Sonunda ne olduğunu anladım…”
“Bu… olabilir mi?.”
“Evet, haklısın. Senin gibi o da Ölümcül Günah yeteneği kullanıcısı.”
Derin bir nefes aldım ve açık mavi saçlı kıza bir daha baktım. Demek benimle aynı, ha?
Benim bakışlarımı fark etti. Hayır, sanırım benden haberdardı. Kolayca kalabalıktan çıktı, gülümseyerek bana baktı. Daha sonra çok büyüleyici ve ruh çalan bir sesle konuştu.
“Seni bekliyordum. Benim adım Eris. Seni krallıktan beri izliyorum. Bu yüzden Babylon’a geldim ve gelmeni bekledim.”
Daha sonra Eris dükkana girmem için işaret etti. Şimdi ne yapmalıyım?
Sorun değil. Sadece daveti kabul edeceğim. Belki de, aynı tür yeteneğe sahip olduğumuz için birbirimize çekiliyoruz.