Glutton Berserker - Bölüm 062
Bölüm 062 Karışık Renk
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Faen_the_1134
Bu olanlar yüzünden kalbim oldukça etkilendi.
Ama sıkıntı olmamalı. Kurukafa maskesinin tanınma engelleme etkisi sayesinde, Roxy Fate olduğumu anlamayacak. Belki de sadece şüpheli maske takan garip bir adam olduğumu düşünecek.
Ağzımı açtım ve bana bakan Roxy’e cevap vermek üzereyken kendimi durdurdum.
Bu tehlikeliydi… Onun hizmetkarı olduğum zamanlardaki gibi konuşacaktım. Artık onun hizmetkarı değildim, eğer onunla aciz bir şekilde konuşsaydım, benden şüphelenebilirdi. Sanırım bir savaşçının konuşacağı gibi konuşmalıydım.
“Ya sadece bensem?”
Dedim ve Roxy’nin yanıtını bekledim. Maskemin altında ecel terleri döküyordum. Ayağımı işaret ederek, “Lütfen orda çekilin. Bastığın kişiler için üzülüyorum.” dedi.
“Oh, oops.”
Görünüşe göre önceden yerdeki bilinmeyen savaşçılardan birinin üstünde duruyordum. Daha önce bilerek yapmıştım ama tekrar yapmak istememiştim. Roxy’nin görünüşü beni etkilediği için yanlışlıkla tekrar üzerlerine basmıştım. Elbette kötü hissettim bu yüzden bilinçsiz yatan savaşçılara baktım. İşe yaramayacak olsa da, bu durum için bir bahane üretmeye çalıştım.
“Sadece meşru müdafaaydı. Sadece bana saldırdıkları zaman karşılık verdim.”
“Anladım… Demek böyle oldu.”
Roxy 8 savaşçıya bakarken elini çenesine koydu ve başını salladı. Dördünün elinde hala silah vardı, bu yüzden gerçekten bana saldırdıklarını düşündü. 8 savaşçıyı inceledikten sonra tesis personeline sordu ve onlarında hikayelerini dinledi. Anladım, sadece dahil olanların ifadesini almakla kalmayıp 3. şahıslardan da bilgi almak istedi.
Bu, onlara karşılık verdiği ve ilk onların saldırdığını kanıtlamalı.
Köşe uzun bir süre düşündükten sonra, Roxy personeli dağıtıp “Şimdi durumu anladım.” dedi.
Bana doğru yürüdü. Öncekinin aksine, şimdi daha sakindim. Yanıma geldiğine garip bir şey hissettim.
Ehh?! Roxy bu kadar küçük müydü?
Krallıkta gözlerimiz pek buluşmadığı için biraz bakmak zorunda kaldım. Ama, biraz aşağıya bakmak zorunda kaldığımı hissettim.
Roxy küçülmüş olabilir mi?! Hayır, hayır bu olamaz.
Şimdi düşününce, elbiselerimin de küçük gelmeye başladığını hissediyordum… Sanırım ben uzadım. Buraya gelene kadar sürekli dövüştüğüm için, fark etmemiştim. Belki de beslenme düzenim geliştiği için daha fazla besin aldım.
Burix Ailesinin altında bir kapı bekçisi olarak çalışırken, küçük maaşım nedeniyle az besleniyordum. Roxy’nin hizmetkarı olduktan sonra daha lezzetli yemekler yemeye başlamıştım ve şimdi bir savaşçı olarak daha besleyici yemekler yiyebiliyorum.
Myne ile olduğum zaman, yemekleri çok israf ediyordu. Tabii ki, hepsi benim sorumluluğumdaydı.
Hmmm…. Ya da belki de geç olgunlaşanlardanım ve yeni yeni büyümeye başladım. Her neyse, hâlâ 16 yaşındayım. Acele etmeye gerek yok.
Anladım… yani artık Roxy’den daha uzunum… Bu sürprizi kafamdan atmaya çalışırken,
“Dinliyor musun?”
Roxy bana seslendi. Sakince cevap verdim.
“Ah, tabii ki dinliyorum. Eee, ne oldu?”
“Yani hiç dinlemedin?! Tatlı keder… Sanırım bunun için seni de hapse atmam gerekiyor.”
Uuuuu, hapisten başka her şey olur lütfen.
Beni tehdit ettikten sonra Roxy gülümsedi ve özür diledi.
“Tekrar sormama izin ver o zaman. İsmin nedir?”
“….Mukuro.”
“Anladım… Oldukça garip bir isim.”
Roxy bunun gerçek adım olmadığını anlamış olmalı. Ancak savaşçılar takma isim kullanmaya meyilliydiler bu yüzden çok peşine düşmedi.
Rahatlayıp iç çekerken, bu kargaşayı anlatmaya başladı.
“Bu sefer seni görmezden geleceğim. Personele göre, kasti olarak zayıf görünümlü savaşçıları seçiyorlar ve onların paralarını vermeleri için zorluyorlar. Ek olarak, bir süredir Kutsal Şövalye olmadığı için bunu yapmaya devam ettiler. Yaptığın şey oldukça kabaydı aslında. Sadece buranın da krallık tarafından yönetildiğini unutmayın.”
“Bunu duyduğuma sevindim. O zaman benden bu kadar. ”
“Bir dahaki sefere, dikkat çekmemeye çalış. Ayrıca kıyafetlerinizde en kısa zamanda değiştirin. Bu… bakanların gözleri için hiç hoş değil.”
Bunu söylerken Roxy kızardı, sonra benden uzaklaştı.
Beni bir sapık sanmış olabilir mi…? Gerçek ismimi kullanmamam iyi olsa da, Mukuro’nun gözünde önemli ölçüde düştüğünü tahmin edebiliyordum. Sorun değil, ne de olsa sahte bir isim… uuuuu….
Benden uzaklaşan Roxy, hâlâ baygın olan 8 savaşçıyı taşımaları için getirdiği askerlere emir verdi. Belki de hapishaneye. Umarım orda kaldıkları süre boyunca bu olanları düşünürler.
O zaman hadi tesisten ayrılalım.
Yürümeye başladığımda, Greed [Zihin Okuma]aracılığı ile konuştu.
“Aya~, Hiç sıkılacağımı sanmıyorum. Çünkü… Fufufufufu! Fate senin aktörlüğün… Çok kötü! Çok gergindin! Seni adamantite ile karıştırabilirdim. Fate Graphite, neden ismini Fate Adamantite yapmıyorsun?”
“*Shaddap.” (Çevirmen Shut up yazmaktan sıkılmış galiba, yeni fark ettim önceki bölümlerde de vardı 😀 )
“Dahası, çok kızarmıştın. İzlemesi gerçekten çok zordu. Beni bile rahatsız etti.”
Piç. Bu Greed… Aniden Roxy ile karşılaştığımdaki gerginliğimden eğleniyordu. Bu adam gerçekten… Allahın cezası.
“Peki, hadi gidelim. Sana yeni bir kın almayacağım.”
“Bunu söylemeye nasıl cüret edersin! Bununla bir alakası yok. Biliyorsun, ben Roxy önünde aptallık yapmanı izlemeyi bir hobi olarak görüyorum ve izlerken çok zevk alıyorum! Bu çok eğlenceli, değil mi Fate?”
“Bunu bile bana mı soruyorsun? Ve böyle garip hobiler edinme.”
Bu durumda, Roxy ile karşılaştığım bir dahaki sefer daha iyisini yapacağım. Greed’in boş yapmasını görmezden gelip acele ettim.
Çünkü kıyafetlerimi olabildiğince hızlı değiştirmek istiyordum.
“Ah, Fate. Roxy’nin sana söyledikleri yüzünden endişeleniyor olabilir misin?”
“……….”
“Tam üstüne bastım, ha.”
Yüzde yüz, tam üstüne bastı.
Ticari bölgeye girdim ve hemen uygun fiyatlı ekipman satan bir dükkan buldum. Vitrinde sergilenen siyah renkli, hafif giysileri gördüm. Taşıması kolaymış gibi duruyordu.
Ayrıca savunma statülerini de ihmal etmiyor. Kaplaması püf noktasıymış gibi görünüyor. Öyle mükemmel şekilde dikilmiş ki, onun için harcanan çaba ve zamanı görebiliyorsunuz.
Hadi üzerinde [Tanılama] kullanalım. Aslında 400 dayanıklılığı var. Normal giysiler yaklaşık 100 dayanıklılığı vardır bu yüzden çok daha uzun süre dayanacaktır.
Ne yapmalı… Fiyatı 80 altın. Şuan 103 altınım var almak için çoğunu kullanmam gerekecek. Ancak fena değil.
Dükkana girerken Greed,
“Günün sonunda yine siyaha karar verdin, ha. Biraz gösterişli bir şeyler al. Ayrıca benim kınım ne olacak?” dedi
“Eğer yetmezse, biraz daha avlanırız.”
Sonuçta Gallia canavarlarla dolup taşıyordu. Para kazanmak için düşünmeye gerek yoktu. Statülerini yükseltmek isteyen bana çok uygundu. Greed alışılmadık şekilde ikna olmuştu ve sessizliğe gömüldü. Söz veriyorum en kısa zamanda alacağım.
Sakin ve şık bir dükkana girdim. Kapıdaki çanlar hoş bir ses çıkardı. Benden 2 yada 3 yaş büyük genç biri dükkanın içinde belirdi.
“Hoş geldiniz, Ne arzu etmiştiniz…”
Bana sanki bir tabak balığa bakıyormuş gibi bakmaya başladı, sonra elbiselerime baktı.
Bu adamın nesi var?
Burada müşteriye hizmet etmesi gerekiyordu. Buna aldırış etmiyordum ama genç adam elbiselerime takılmış gibi görünüyordu. Yüzü çok yakın, geri çekil! Sert bir ifade ile sordu.
“Efendim… Ne tür badireler atlattınız? Kendiniz yanan bir okyanusa mı attınız… Bu bir ilk.”
“!?”
Bu adam… Sadece ekipmanıma bakarak atlattığım savaşları görüyormuş gibiydi… Ne inanılmaz bir yetenek. Çok kötü, henüz ifşa olmamalıyım. Bunu düşünürken, dükkandan ayrılmaya çalıştım.
“Bekleyin bir dakika.”
Çıkmadan önce önüme geçti.
Sonra elimi tuttu ve
“Buna ne dersin, Tüm eşyalarını dükkanımdan alır mısın, lütfen? Sana yarı fiyatına satacağım…” diye sordu.
“Yarı fiyatına?!”
“Bu doğru. Yarı fiyatına.”
Neden böyle bir şey yaptığını sorduğumda, hayal kırıklığına uğradı ve sebebini açıklamaya başladı.