Glutton Berserker - Bölüm 101
Çevirmen: RüyaGezer & Düzenleyen:Friolero
Barbatos Aile Köşkündeki restorasyon oldukça iyi gidiyordu. Aynı zamanda askeri kesimdeki meyhane kavgasının etkileri yavaş yavaş temizleniyordu. Çılgın geçen gecede tahrip olan tüm araştırma tesisleri, Burix’lerin yönettikleri hariç, tekrar yenilenmişti.
Şeytani araştırma tesisi, Eris ve Ak Şövalyeleri araştırmalarını yaptıktan sonra yıkılmalıydı. Rafal’ın annesinin bulunduğu cam konteyner kaldırılmıştı. Kadının bedeni düzgünce toparlanıp, krallık tarafından ayarlanmış olan mezarlığa gömülecekti.
Bir kez daha, Burix’lerin neyin peşinde olduklarını anlamak için, Rafal’ın annesini gördüğüm yere gittim. Geceki dövüşte sadece bir oda görebilmiştim. Bu tesiste başka odalar da olmalıydı.
Odanın birisi vaktiyle Rafal’ın babası olan adama aitti. Odanın etrafına saçılmış olan şeylere -ki midemi sadece bulandıran şeylerdi- bakarak adamın ne kadar şeytani olduğunu anlayabilirdiniz.
Sonrasında, Rafal’ın kullandığı gibi görünen bir başka oda buldum. İronik olarak bu oda, annesinin saklandığı odanın üstünde yer alıyordu.
Duvarda, annesinin yanında gülen bir Rafal’ın bulunduğu bir resim vardı. Gallia teknolojisi ile ilgili araştırmalar kitaplığa düzgünce dizilmişti. Sadece buna bakarak, neredeyse her gün bazı araştırmalar yaptığını anlayabilirdiniz.
Ak Şövalyeler belgeleri ele geçirdikleri halde, Rafal’ın gençliğinde yazdığı bir günlüğü öylece bırakmışlardı.
Öylesine bazı dürtülerle günlüğe baktım ama içeriğinden şoka uğradım.
[Rafal…..sen…..lanet olası….]
Çünkü kitabı okumaya başlayınca Rafal’ın neden bu kadar çarpıklaştığı güneş gibi doğmuştu.
Başlangıçta, hep annesiyle beraber olan mutlu günlerini yazmıştı, ama bir gün duruyordu. Bir sonraki metin hüzünle doluydu. Belki de annesinin öldüğü gündü o gün.
Ancak babası, genç Rafal’a, yalan söylemişti. Kendisi onu katlettiği halde, annesinin salgın bir hastalıktan öldüğünü söylemişti. Üstelik onu görmesine de, hastalığın kendisine bulaşacağı endişesiyle, izin vermemişti.
Tabii ki, onun görmesine izin verilmeyecekti. Sonuçta, babası onu cam konteynere koymuştu.
Ve bir gün, Rafal 12 yaşındayken, şüpheli bir şekilde genç kadınları eve getiren babasını takip etmiş. Ve orada yeni öldürülmüş bir genç kadının, son derece keyifli olan babası tarafından cam konteynere konuluşunu görmüştü.
Bu odada bir sürü kadın bulunuyordu. Ve onların arasında, onu bulmuştu. Daha küçükken delicesine sevdiği güzel annesini bulmuştu.
Burada okumayı bıraktım. Geri kalan içerikler bir sürü karalamadan ibaretti.
Günlüğü kitaplığa koyduktan sonra köşke geri dönmeye karar verdim.
Kadınların cesetleri kaldırıldıktan sonra bu yer sonunda yıkılacaktı.
Ertesi gün, Roxy’den, onu ziyaret etmemi isteyen bir davet aldım.
Kuşların cıvıltısına uyanmıştım. Ve günlük alışkanlığım olduğu üzere, aynada kendi yansımama baktım.
[Yosh]
Barbatos Ailesinin başı olarak, utanılacak hiçbir şey yapmamalıydım. Hemencecik kıyafetlerimi değiştim.
Ve sonra, duvara yaslı olan Kara Kılıcın kabzasını tuttum.
『Ho, bugün oldukça şık duruyorsun.』
[Tabii ki. Bugün önemli bir gün.]
『Ha ha ha, güne bir kere olsa bile güler yüzle başladın. Bundan önce yüzünde hep kasvetli bir ifade vardı.』
[Kapa çeneni]
『Şey, sanırım her şey şu kızın sayesinde. Ama bu iyi olur mu? Oburluk yeteneği onu kesin hedef alacaktır.』
[Biliyorum. Ama öyle olsa bile, daha yalan söyleyemem.]
『Anlıyorum……bu durumda, nasıl istiyorsan öyle yap.』
[Öyleyse, ne yapalım?]
Roxy’ye Oburluk yeteneğimi anlattım. Öyle olduğu halde, beni isteyerek kabul etti.
Sonra anladım ki, korkan ve sonucunda yanlış şeyler yapan benmişim.
Belki de ,tek başıma yürümekten yorulmuşum ve Roxy ile beraber olursam farklı bir yola girebileceğimi düşünmüşüm.
[Bir anlığına bile olsa, Greed gibi rahat yaşamak istiyorum.]
『Benim gibi bir kılıç mı olmak istiyorsun?』
[İmkânı yok!?]
Her zamanki gibi, böylesine [sonuçta bir silahım] gibi tembelce bir cevap, nasıl bir cevaptır!? Ne zaman bu alışkanlığını bırakır merak ediyorum.
『Oi, Aaron seni beklediğinden, acele etmen gerekmez mi? O ihtiyar her sabah erkenden kalkar.』
[Doğru.]
Odadan çıktım ve köşkün ana salonuna giden merdivenlerden indim. Aaron çoktan beni bekliyordu. .
[Kusuruma bakma. Biraz geciktim.]
[Yo yo, çok da beklemedim. Bu arada Burix Ailesinin durumu kararlaştırıldı.]
[Ve sonuç n’oldu?]
[Kutsal Şövalye unvanları ve mülkleri ceza olarak alındı. Hepsi. Olanların üstesinden gelebilmesi için Mimir’e bakmayı düşünüyorum.]
[Eh, onu evlatlık mı edineceksin!?]
Bu demektir ki, kız kardeşim olacak. Bu da oldukça sürpriz bir şey.
Aaron yüzünde gülümsemeyle başını salladı.
[Ama yapamıyorum. Artık Kutsal Şövalye olmayan birisi olarak kimseyi evlatlık edinemiyorum.]
[Peki, o zaman onu nasıl kollamayı düşünüyorsun?]
[Bu köşkte insan gücü eksikliği var. Ben de onu şey olarak işe almayı düşünmüştüm…..bir hizmetçi olarak.]
[Eeee, Mimir’i bir hizmetçi olarak canla başla çalışırken hayal edemiyorum.]
[Denemeden bilemezsin. Bu kız, geçmiş günahlarını atlatması lazım. Ve bir gözetmen olarak, ona rehabilitasyon sürecinde rehberlik etmek istiyorum]
Barbatos aile hizmetçisi Mimir, ha ……?
Hafızamdaki kız; kapı nöbetçiliği günlerimde, yere serilmişken yanağımın üstüne basıp [bu böcek] diyendi.
Eğer bir hizmetçi olursa, uyuyakaldığımda beni, geçmişteki gibi [uyan, seni böcek] diye mi kaldıracak? Eğer öyle olursa…..o zaman oldukça absürt bir hizmetçi olur.
[Tekrar düşünebileceğim bir oda var mı?]
[Gerek yok. Sakin, o iyi bir kız şimdi. Fate’i durum hakkında ne endişelendiriyor ki?]
[Mesela, uyurken yüzüme basarak mı uyandırır?]
[O da ne öyle!? Fate’in bir çeşit hobisi mi bu?]
[Kusuruma bakma, sadece boş yapıyordum. Söylediğimi unut lütfen.]
Mimir yarın köşke gelmeli. Myne gittikten sonra, sadece iki erkek kalan bu köşke iyi gelir…
Umarım ki köşk biraz daha canlı olur.
Aaron, Myne’yi öz kızı gibi görürdü. Bundan dolayı gittiğini duyunca bir şok yaşadı. Konuşamıyordu. Çok sevip saydığı birisi öylece gitmişti.
Şey, sanırım Mimir’i çoktan kabul etmeliyim. Sonuçta iki kardeşini de ben öldürdüm. Onun için, buraya gelmek için kendince sebepleri vardır.
Eğer, Barbatos Köşkünde hizmetçi olarak çalışacaksa, efendisi olarak bir gözüm üstünde olmalı.
[Mimir’in buraya gelişini bekliyorum.]
[İyi dedin, Fate. Peki şimdi, gidelim mi?]
[Evet]
Köşkün kapısını açtığımda, kapıda bizi bekleyen bir kız gördüm.
Yüzü, Roxy’i andırıyordu ve çevresinde dostane bir hava vardı.
Çok düşünmeden, hemen sordum.
[Neden, Aisha-sama…..buraya geldi ki?]
[Yanlış bir şey mi var? Şu anda sağlıklı olduğumdan, uzun bir aradan sonra krallığı ziyaret etmek zorundaydım.]
[Bir ziyaret!?]
[Aslında…..Buraya daha yeni geldim. Yani kızım bile burada olduğumu bilmiyor.]
[Buraya geldin ve bir sır olarak tuttun!?]
[Evet. Roxy gerçekten şaşıracak. Aslında hastalığımın iyileştiğini bile bilmiyor. Onunla buluşup direkt söylemeyi planladım.]
[Ooohhh…..]
Önce Mimir ve şimdi Aisha-sama…… Görünüşe göre, kızı, Roxy’e sürpriz yapmak için burada ……
Aklımda, beni heyecanlandıran, yaramaz düşünceler patladı.
Beni düşüncelerimle başbaşa bırakan Aisha-sama Aaron’u selamladı..
[Bu Aaron-sama değil mi! 10 yıl oldu!]
[Aisha, di’mi? Hala önceki gibi güzelsin.]
[Mou, Aaron-sama da hala tatlı dilli olmada usta.]
Aisha-sama mutluydu ve bir sebepten dolayı omzuma tekrar tekrar vurdu. Gerçekten enerjik …… Bu iyi. Şey, belki biraz fazla enerjik.
Ve sonra, Roxy’nin davet zamanı yaklaşırken, Roxy’i şaşırtma planı (Aisha-sama’nın adıyla) açılmak üzereydi.
Rgn: Bu Aisha-sama’yı sadece ben mi Ayşe-sama diye okuyorum.