Hai to Gensou no Grimgar - Bölüm 04
Çevirmen: Krepyn & Düzenleyen Friolero
Level 1: Bir Fısıltı, bir Arya, bir Duacı, Bir Uyanış
Bölüm 4: Loncadaki Yaşamın Keyfini Çıkarmak
Ondan sonra birçok şey oldu ve şimdi Haruhiro kendini Nishimachi adlı bir bölgede, kendi başına bir sokağın köşesinde dikilirken buldu.
“Bu binaydı sanırım…” dedi kendi kendine.
Nishimachi yoksulların yaşadığı bir bölgeydi, diğer bir deyişle gecekondu mahallesiydi. Eski ve harap olmuş, bir o yana bir bu yana yıkılan binalardan oluşuyordu. Önünden geçtiği tüm insanların kıyafetleri yırtık pırtıktı. Doğrusu Haruhiro’nun dolaşırken girmek isteyeceği yerlerden biri değildi.
Neden bunu seçmişti? Şansı olduğunda fikrini değiştirmeliydi. Ama şimdi çok geçti, çoktan belirlenmişti.
Haruhiro tamamen taş ve tahtadan yapılmış binanın etrafına bakınmak istedi ama isteğinin imkansız olduğunu gördü. Zorlayıp denediğinde bile binanın etrafını sarıyor gibi görünen patika bir yerde yolu aynı malzemelerden yapılmış duvarla kesiliyordu. Patika onu inanılmaz alçak bir kapıya getirdi.
Paslı kapının ortasında amblem gibi görünen bir alet vardı ve içine anahtar mekanizması yerleştirilmişti. Giriş bu muydu cidden?
“Pardon!” Haruhiro’nun seslenişi cevap almayınca kapıya vurmayı denedi. Elini acıttı; kapı kolunu, itmeyi, çekmeyi her şeyi denedi ama açamadı.
Belki yanlış yerdeydi. Geri döndüğünde arkasında alçak bir ses yankılandı.
“Gelme nedeninizi belirtin.”
Nereden gelmişti? Haruhiro bilmiyordu. Yakınlarında ondan başka kimse yoktu ve kapı da hala sıkıca kapalıydı. Gaipten sesler duyduğunu da sanmıyordu. Kesinlikle biri seslenmişti.
“Erm… Loncaya katılmak istiyordum,” diye cevap verdi.
“Gir,” dedi ses aynı zamanda kapıdan gelen şakırtı sesiyle.
Kapı açılmış mıydı? Haruhiro kolu döndürmeyi yeniden denediğinde kol döndü. Kapıyı normalden ağır bularak çekti ve açıldı. Kapının ardında toz kokan dar bir koridor vardı. Koridorun iki yanı da ipler, metal nesneler, çarklar ve Haruhiro’ya yabancı gelen birçok nesne bulunduran raflarla doluydu.
Endişeli bir şekilde kapıyı kapatınca binanın içinin dışından daha parlak olduğunu fark etti. Işık tavanda asılı bir lambadan geliyordu ve orada koridor dönüyor, daha da darlaşıyordu. Bir şekilde vücudunu yan döndürerek bir odaya kadar ilerledi.
İçerisi tam olarak aydınlık değildi o yüzden odanın ne kadar büyük olduğu hakkında bir fikri yoktu. Bir masa yerleştirilmişti ve üstünde de bacak bacak üstüne atmış bir kadın oturuyordu. Elinde tuttuğu bir bıçağı sanki normalmiş gibi döndürüyordu. Saçları yüzünün yarısını kapatacak kadar uzundu ama vücudunun diğer tarafları bu kadar kapalı değildi. Aksine kolları, bacakları ve göğsü açıktaydı.
“Demek Hırsızlar Loncası’na katılmak istiyorsun.”
“E-evet,” Haruhiro yutkundu. Gözünü dikmemek daha iyi olurdu o yüzden bakmaktan kaçındı. “Planım oydu en azından.”
“Görünüşünden Kızıl Ay acemisi olduğun anlaşılıyor. Bugün buraya gelen ikincisisin.”
“İkinci mi?”
“Çok önemli değil. Eğer bize katılmak istiyorsan eğitimin benimle birebir şekilde olacak. Eğitmenin ben olacağım. Gururlandırıcı değil mi?”
“Uh, ben…” Haruhiro göz ucuyla kadına baktı ama bu bacaklarına veya göğsüne bakarak olmayacaktı o yüzden yüzüne odaklandı. Kaç yaşındaydı? Büyük ihtimal göründüğünden yaşlıydı. Otuzlarındadır herhalde diye düşündü. Haruhiro’nun on altılık yaşına göre baya büyüktü.
Ama bu seksi olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Cazibesi normallerin çok üstündeydi. Devam etti, “…bir onurdur. Evet.”
“Eğer beni yeterli görmediysen başkası da eğitmenin olabilir.”
“Hayır! Kesinlikle ilgisi yok.”
“O zaman sana bir şey söylememe izin ver,” dudaklarını yaladı ve bıçağını masaya sapladı.”Benimle çalışmak çaba ister. Eğer ayak uyduramazsan, cezalandırılırsın.”
“…Lütfen çok yüklenmeyin.”
Kadın hafifçe kıkırdadı ve saçlarını bağladı. “Hırsızlar Loncası’nın kuralları ve geleneklerini biliyor musun?”
Altana’da aynı alanda çalışan insanların toplandığı, lonca denilen kuruluşlar vardır. Demirciler Loncası, Marangozlar Loncası, İnşaatçılar Loncası, Şefler Loncası ve benzeri. Ayrıca Savaşçılar Loncası, Büyücüler Loncası, Paladinler ve Rahipler Loncası, Avcılar Loncası, Dehşet Şövalyesi Loncası ve bir de Hırsızlar Loncası.
Loncalar; üyelerinin haklarını savunur, mesleklerini öğrenebilecekleri yerler sunar ve lonca üyeleri aralarında yardımlaşma sağlanır. Altana’da belli bir meslekle uğraşmak istiyorsanız bu alanın loncasına katılmış olmanız gerekir. Bir loncaya girmeden bir meslekle ilgili bir şey yapmaya çalışırsanız eninde sonunda işiniz lonca tarafından engellenir. Herkes bunu bildiği için hiç kimse loncaya katılmayanlarla iş yapmaz.
Tabii ki olay üye olmakla bitmiyor. Herkes konulan kurallara ve geleneklere uymak zorunda yoksa cezalandırılırlar.
Manato’nun dediğini göre böyleydi en azından. Manato Haruhiro’yu Hırsızlar Loncası’nın kendine has kurallarından da bahsetmişti ama hepsinin içinde Haruhiro gene de Hırsızlar Loncasını seçti.
“Hatırladığım kadarıyla tek kural hiç kural olmadığı;” diye cevap verdi.
“Kesinlikle,” kadın bıçağı hızlıca çekti ve döndürdü. “Ama bu demek değil ki bir yürütme şeklimiz yok. Mesela başkası tarafından alınmış bir yerde iş yapmıyoruz ya da kendi üyelerimizin işlerini devralmıyoruz. Ayrıca Kızıl Ay askerlerine geçerli kural bir partide sadece bir Hırsız bulunabileceğidir ve diğer dost Hırsızlardan veya diğer gönüllü birlik üyelerinden çalmayız. Eğer bir Hırsız olacaksan bunlar hakkında daha çok öğreneceksin.”
“Olmak istiyorum… Sanırım.”
“Bu senin ‘istemenle’ alakalı değil…” kadın Haruhiro’ya döndü ve eliyle zafer işareti yaptı “…bunun üstünden gelip gelemeyeceğinle ilgili.”
Bir loncaya katılmak sadece üyelik isteğiyle olmuyordu. Haruhiro elini cebine attı ve cebine zorla sığdırdığı deri keseyi çıkarıp bağlarını gevşetti.
Manato’ya göre herhangi bir loncaya katılmak için ödeme gerekliydi ve önceden yapılmış loncalar arası bir anlaşmaya göre tüm loncaların ücretleri aynıydı. Ayrıca yeni katılan üyeler mesleğin temellerini öğrenecekleri 7 günlük bir yoğun programdan geçiyorlardı.
Haruhiro keseden gümüşleri çıkarmaya başladı. Bir gümüş, iki gümüş, üç gümüş… üyelik ücreti ona göre çok fazlaydı ama ödemekten başka şansı yoktu. Hiçbir yeteneğiniz veya bilginiz olmadan Kızıl Ay üyesi olmanız imkansızdı. Haruhiro gerekli olduğunu biliyordu ama bu fiyatının fazla olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Dört gümüş, beş gümüş, altı gümüş, yedi gümüş… toplamda sekiz gümüş.
Sekiz gümüş. Sekiz yüz bakır. Her kebaba dört bakır dese bununla iki yüz kebap alabilirdi. Loncaya katılmak zorunda mıydı? Evet, başka türlüsünü düşünemezdi. Herkes Manato’nun açıklamasını dinlemişti ve hepsi yaptıkları şeyi kabul etmişti. Herkes şu anda kendi seçtikleri loncaya katılıyor olmalıydı.
Haruhiro derin bir nefes aldı ve daha fazla düşünmeden sekiz gümüşü kadının açık eline bıraktı.
Kadın elini kapattı ve kibarca gülümsedi. “Kendi sorumluluklarımızı bilerek, özgür ve kısıtlamalardan uzak bir şekilde çalışırız; daha sonra yeminini edeceksin. Artık Hırsızlar Loncası’nın bir üyesisin. Rahatladın mı?”
“Sanırım? Ama şimdi bir üye olduğuma göre takma ismim ne olacak?”
“Takma ismin bir Hırsız olarak kendine yaptığındır. Şimdilik ismin kısaca ‘Yeni Üye’ olacak. Şimdilik takma isme gerek yok. Yedi günlük eğitiminden sonra, ben, eğitmenin olarak sana uygun bir takma isim vereceğim.”
“Um, sana ‘Usta’ dememde bir sorun var mı?”
“Ah ah,” kadın Haruhiro’ya doğru eğildi ve elini çenesine dayadı. Göğüsleri… bu kadar yakından daha da saçma biçimde büyük gözüküyordu. Haruhiro içine düşeceğinden korktu.”Fena değil. Çok naziksin.”
Kadın genişçe sırıttı ve Haruhiro’nun çenesinin altına parmağının ucunu dayadı.
“Adım Barbara. Önümüzdeki yedi gün çok eğlenceli geçecek.”