No Game No Life - C1Bölüm 00-4
“….Argh, artık yeter bu kadar…….yatıcam.”
“Bekle! Takımın iyileştirmesinden sorumlu olan kişi sensin, ve eğer sen çıkarsan—”
“…..Eğer sen, Nii, sen yapabilirsin.”
“Teorik olarak, bu mümkün! Eğer benim iki karakteri ellerimle ve senin karakterleri de ayaklarımla yönetirsem—”
“…..Fi…ght!”(Dövüş/Savaş)
“Bekle bir dakika! Lütfen bir dakika dur, küçük kardeşim! Eğer uyursan ben kesinlikle ölürüm——Uoooooooo, gördün mü, gittim ve öldüm!”
Şimdiden hazır noodle kutularının yığını beş kutu uzunlukta bir kule olmuştu. Aynı zamanda bunun anlamı bu kardeşler şimdiden tüm-gece oyun oynamayı beş gündür arka arkaya yapıyorlardı.
Kardeşinin acı bir durumda olduğunu bilse dahi, Shiro yinede oyun konsolunu yastık gibi kullanarak uyudu.
Ring—
Aniden kardeşlerin mail ses tonu olan bir uyarı sesi geldi.
“….Nii, bir e-mail.”
“Artık ne bekliyorsun ki dört farklı karakteri dört farklı ekrandan oynayan abinden? Benden bir iyilik mi istiyorsun, ama gerçekten ekstra bir gücüm kalmadı!”
O yetenekli bir şekilde elleri ve ayakları ile mouseyi kontrol ediyordu. Dörtlü partisine öfkeyle emir verdi ve bir nefeste cevapladı.
“Boşver eminim başka bir reklamdır, sadece salla gitsin—”
“….Ya eğer….bir arkadaştan geliyorsa?”
“Kimin arkadaşı?”
“…Nii’nin.”
“Haha, ne kadar garip, sanki ironik bir ifade ile göğsüme bıçak saplıyorsun gibi hissettim, benim sevimli kardeşim.”
“Benim…demeni…istemiyorum………..”
(DekuNotu: Shiro Sora’dan mail atanın kendi(Shiro)’nun arkadaşı olduğunu söylemesini istemiyor.)
“Öyleyse boşver reklamdır. Yada şöyle mi demeliyim, uyumak istiyorsan, sadece uyu! Eğer uyumayacaksan, lütfen biraz bana buraya yardım et-Hayıııırrr,öld-öldüm!”
Hadi tekrar edelim, Onsekiz yaşında. İşsiz güçsüz. Bakir çocuk. Popüler olmayan. Doğru dürüst iletişim kuramayan. Oyun manyağı. Övünmek gibi olmasın ama, hiç kız arkadaşı olmadı, hatta [Arkadaş] olarak çağırabileceği kimsesi olmayan. Bu maddeler küçük kız kardeş içinde geçerli.
“…Uu….ne sinir bozucu.”
Shiro tüm gücünü toplayarak ayağa kalkmak için bilincini açmaya çalıştı. Gerçekten bir reklam olsaydı bu kadar problem olmayacaktı.Ama, ya bekledikleri yeni bir oyunun reklamı ise.
“….Nii, tablet nerede…?”
“Burdan saat üç yönünde, solda ki ikinci erotik oyun dağının içinde, ve etrafında üç dört kutu ile sarılmış-Uoooo, ayaklarıma kramp girdi!”
Izdırap içinde ki kardeşini takmadan, Shiro kolayca Soranın tam adresini verdiği yerde tableti buldu. Belki biri sorgulayabilir neden bir hikikomori ve NEET hastası tablete ihtiyaç duyabilir diye. Ama bu, tabi ki de, aptalca bir soru, çünkü cevabı apaçık,oyun için kullanıyorlardı. Ne var ki, tabletin esas kullanım amacı bu değildi, Sayısız oyun için sayısız e-mail adresine ihtiyaçları vardı, ama oyun için kullanmadıkları adresler hariç, hala otuzdan fazla e-mail adresleri vardı, hepsi senkronize idi. İşte bu gerçek kullanım şekli idi.
“….Ses Ring— dedi… öyleyse bu… ana hesabın üçüncü adresinden geldi….bu o mu?”
Normal bir kişiye göre sıradışı hafızaya sahip bu beyaz saçlı kız, kolayca mesajı buldu.
Ve sonra-dört rolün kontrolünü başarılı bir biçimde gerçek zamanlı olarak diğerlerine karşı savaşan arkadaki kişi, zafer çığlığı attı, e-mail’e bakmadan önce.
【Yeni mail—-Konu: İkinize birden, 『 』.】
“…?”
Shiro yavaşça kafasını eğdi.
『 』 için yollanan e-mailler ender değildi.
Savaş İsteği, Davetiyeler, Provakatif Meydan Okumalar- bunlar onların genelde aldıkları idi, ama-
“…Nii.”
“Bu da ne, benim küçük zalim kardeşim ki uyuyacağını söyleyerek beni oyunda yapayalnız bırakan, ve en nihayetinde uyumayan ve yine de fiziksel olarak olarak yorgun kardeşini oynatan?””
“….Bu.”
Sanki onu dinlemeyecekmiş gibi duran kardeşinin bu iğnelemelerini duymuyormuş gibi, Shiro abisine mail i gösterdi.
“Hmm—bu da ne?”
Abisi mailin tuhaf olduğunu fark etti.
“Kaydediliyor. Tamam, oldu. düşürülen eşyalar kontrol ediliyor, buda tamam.”
Yanlış bir şey olmadığını kontrol ettikten sonra, Sora beş gündür aralıksız çalışan oyun monitorünü kapatıp ve yeni aldıkları maili kontrol etmek için gelen kutusunu açmak için diğer ekrana geçti.
“…Bu adama nasıl olur da 『 』 ın aslında bir çift kardeş tarafından yönetildiğini biliyor?”
Aslında birçok insanın hipotezi de 『 』 ın bir gurup insan tarafından yönetildiği idi,ama ana sorun mail in konusunda yazan değildi, ana sorun içeriğinde yazan:
【Siz kardeşler hiç yanlış dünyada dünyaya geldiğinizi hissettiniz mi?】
“Buda…..nedir?”
“………….”
Bu oldukça, hayır, önemli derecede ilginç bir mesajdı. Ve daha önce hiç karşılaşmadıkları bir URL içeriyordu. URL nin sonunda, ülkenin domain(sunucu/Alan adı) eki olan [.jp] yoktu. Bu URL belirli bir sayfayı işaret ediyordu-ve bir oyuna bağlanıyormuş gibiydi.
“…Ne yapmalıyız?”
Shiro pek ilgilenmişe benzemiyordu, tekrar oyun konsolundan olan yastığına döndü ve uyumaya çalıştı. Bunun anlamı şuydu karar vermeyi abisine bırakmıştı.
“Hmm, demek ‘sen’ bahse girmemi istiyorsun,huh. Güzel, en sonunda bir blöfe bile dönse, hadi diğer bir eğlence gibi davranalım buna.
Bu karara vardı ve URL ye tıkladı. Virüs olma ihtimaline karşı tam alarmda duruyordu, güvenlik uygulamaları tam gaz çalışırken. Ekranda beliren sadece basit bir satranç tahtasıydı.
“…..*Yawn*…iyi geceler…”
“Bekle, bekle, bekle! Bu meydan okuma 『 』 için, biliyorsun di mi. Eğer diğer rakip satranç programında avantaj sağlarsa, sadece ben kazanmamız için yeterli olmam!”
Sora uyumaya çalışan kardeşini durdurmaya çalıştı.
“…Kim bu günlerde…satrancı güzel oynuyor ki…”
“Umm, nasıl hissettiğini biliyorum, ama….”
Öyle bir program ki en güçlü Satranç Ustasını yenmeyi başarmış. Bununla bile, ard arda yirmi defa yendikten sonra küçük kız kardeş santranca ilgisini kaybetmişti.
“Eğer 『 』 kaybederse bu bağışlanamaz. Lütfen bari rakibin yeteneğinin sınırlarını görene kadar ayık kal.”
“….Uuuu…..yapacak bir şey yok.”
Ve Sora oyuna başladı. Abisinin yaptığı binci hamle,ikinci hamle, Shiro uykusuzluktan yığılı kafasını sallamaya başladı.Beş hamle, on hamle, ve daha o farkına varamadan tahtanın yarısı taşlarla dolmuştu. Shiro aniden gözlerini açtı ve ekrana bakmaya başladı.
“…Huh? Bu adam….”
Sora rahatsız hissederken, Shiro ayağa kalktı ve bir şeyler söyledi.
“…Nii, oyuncu değişimi…”
Hiç bir karşılık vermeden, Sora usluca sandalyeden ayağa kalktı ve çekildi. Shiro abisinin bu aşamadan daha fazla bir şey yapamayacağını düşündü. Başka bir değişle, Shiro diğer takımın dikkate değer bir rakip olduğuna kanaat getirmişti. Abisiyle yer değiştiren küçük kız kardeş hamlelerinin planlarını yapmaya başlamıştı.
Satranç bir [Sınırlı kararların sıfır-olasıklı oyunu] idi. Bu oyun[Şans] ın var olmadığı ve ara sıra amaç oyunu idi. Teori olarak, kazanmak için sağlam bir yol vardı, ama en nihayetinde buda bir teoriydi. Ustalaşmayla alakalıydı ve her bir muhtemel hamleyi-10^120 hamleyi- görebilmekti. Böyle biri kesinlikle yoktu.
Ama biri [Varlığı] nı idda ediyordu, ve bu Shiro idi. O ustalaşmıştı ve o çok fazla,devasa boyutta muhtemel hamleleri satrançta karşılaştırabiliyordu. Eğer en iyi hamleyi seçmeye devam edersen, öylece senin elin kuvvetli olur ve sen kazanırsın eğer ilk sen oynarsan. Eğer ikinci başlarsan ikinci kaçış beraberliktir. Teorinin gidişi böyle. İki yüz bin hamleyi bir saniyede öngören bir rakibe karşı olmaya ne dersin? Dünyanın en güçlü satranç programı yeteri kadar mükemmel olmadığını küçük kız kardeşe ardı sıra yirmi defa kaybederek ispatlamıştı.
“….Yok artık.”
Ve bu çeşit güçlü bir oyuncu karşısındakinden dolayı şaşırmıştı.
“Sakin ol.Eminim karşımızdaki bir insan.”
“Neden?”
“Bir program olsa, her zaman oynanabilecek en iyi hamleyi seçer. Bir şekilde bu iyi bir şey, ama diğer taraftan bunun anlamı o sadece daha önceden programlanmış taktikleri kullanabilir. Bu yüzden sen onlara karşı kolayca kazanabilirsin. Ama bu adam—”
Sora ekranı gösterdi.
“Diğer takım seni tuzağa çekti ve kötü bir hamle yapmana neden oldu, ve eğer sen bunun programın yapması için doğal bir şey olduğuna inanıyorsan, o zaman yanılıyorsun demektir.”
“….Uuu.”
Küçük kız kardeş büyük erkek kardeşin sözlerine karşı gelememişti.
—Tabi ki de, satranç oynama yetenekleri ili ilgili,hayır, bir çok oyunda Shiro ve Sora ezici derece de güçlüydüler. Belkide onları “dahi oyuncular” diye adlandırmak abartı olmazdı. Shiro’nun durumunda, o sadece mantığına göre hareket ederdi. İşte bu yüzden en güçlü satranç programlarını bile yenilgiye uğratıyordu. Ama ne var ki, diğer kişilerin [Niyeti] hissetmekte güçsüzdü. Bundan dolayı, böyle zamanlarda, Shiro Sora’ya bırakmak zorundaydı. Zayıf iletişim yeteneği olmasına rağmen, diğer kişilerin [Niyeti] ni algılaması beklenmedik şekilde olağanüstü idi.
“Sakin ol, eğer rakip program değilse, senin kaybetme olasılığın daha düşük olur. Onun provakasyonlarına gelme. Ben onun her bir provakasyonunu ve taktiğini ortaya çıkartacağım böylece sen onu yeneceksin.”
“…..Anlaşıldı…..Shiro elinden geleni yapacak…”
Dünyanın en iyi oyuncuları olmalarında ki başarının arkasında ki sebep buydu.
Oyun altı saatten fazladır devam ediyordu. Adrenalin ve dopamin beyinlerinde dolanıyordu, onların beş günlük tüm-gece oyun yapmalarından gelen yorgunluğunu unutmalarına sebep oluyordu, onlara en yüksek limitlerinde konsantre olmalarına yardımcı oluyordu. Altı saat-ama sanki bir kaç gün geçmiş gibi hissettirmişti.
En sonunda, en son belirleyici hamle yapılmıştı. Ve sonra oyunun sonunda duygusuz bir ses speakerden duyulmuştu.
‘Şah Mat’
Bu kardeşlerin kazanmasıydı.
“”…””
Uzun bir sessizlikten sonra—
“”Fuaaaaaaah.””
Her ikisi de uzun ve derin bir nefes aldı. Sanki oyun onların nefes almasını engellemiş gibi. Bir kez daha derin bir nefes aldıktan sonra, ikisi de gülmeye başladı.
“Harika……uzun zaman olmuştu…..bu kadar zor bir savaş yapmayalı.”
“Haha, böyle basit bir oyunda bu kadar zorlandığını hayatımda ilk defa görüyorum di mi?”
“…Nii, rakibimiz…..gerçekten insan mı?”
“Evet, eminim. Senin kötü hamle yapman için nasıl provoke edeceğine karar vermesi baya zaman aldı ve işe yaramadığı zaman onda ki rahatsızlığı hissettim. Eminim ki o bir insan- ya da belki ‘canavar’. ”
“…Merak ediyorum nasıl bir kişi acaba.”
Satranç ustaları seviyesindeki satranç programlarını bile yenebilen küçük kız kardeş ilgilenmişe benziyordu.
“Belki bir Satranç Ustasıdır? Programlar kesindir, ama insanlar karışık düşünür .”
“…Anladım…bir kez daha….Oynamak istiyorum….Shogi o Ejderha Kralı’na karşı.”
“Ejderha Kralı senin shogi meydan okumanı kabul edecek mi acaba? Neden bunu öğrenmiyoruz!”
Bu oyundan sonra, ikisi de harika bir mutluluk hissetiler ve birbirleri ile konuşurken mutlu mutlu sırıtıyorlardı.
Ring—
Aniden, bir mail uyarısı tonu duyuldu.
“Hey, belkide şimdi gelen o mail rakibimiz tarafından gelmiştir. Açmayı dene.”
“…..Un.”
Ama mailin konusunda sadece bir cümle vardı.
【Tebrikler. Bu çeşit bir yetenekle, eminim yaşamayı çok acı verici buluyorsunuz?】
Sadece tek bir cümle ile, bu sanki onların mental durumlarını sıfıra indirmişti. Sessizlik odayı doldurdu, ve sadece PC’lerin fan sesleri duyulabiliyordu. Sayısız tel yerde dağınık duruyordu, rasgele atılmış çöpler ve elbiselerle. Sanki gün ışığının engellendiği o odada zaman durmuş gibi hissetmişlerdi,ve bir yoksunluk hissi dolmuştu havada. Onaltı tatami ölçüsündeki bu odada izole olmuşlardı. İşte bu kardeşlerin tüm dünyası idi.
—Hoş olmayan hatıraları akıllarında canlandı bir anda.
Büyük kardeş, gayet doğal bir şekilde sadece insanların kelimelerini duyarak onların amaçlarını ortaya çıkaran kişi. Beyaz saçlı, kırmızı gözlü küçük kız kardeş, doğal olan kişi, yüksek zekaya sahip-ama öyle biri ki kimse anlayamıyor. Bu iki kardeş kalplerini aileleri ölünce kapatmışlardı. Her ne kadarda geçmişe ait hatıralarını iyimserlikle tekrar saymaya çalışsalar da – Hayır, hayır aslında hala aynı.
Küçük kız kardeş sessizce kafasını eğdi.
Düşündükten uzun bir süre geçmeden, büyük erkek kardeş kızgınca cevap yazmaya başladı.
【Bu seni ilgilendirmez! Ayrıca sende kim oluyorsun?】
Mesaja karşılık verdikten hemen sonra karşı cevap anında geldi. Hayır, eğer gerçekten bir cevap denilebilirse yada şüphe edilebilir çünkü bu yeni e-mailin içeriği-
【Siz çocuklar bu dünya hakkında ne düşünüyorsunuz? İlginç mi? Bu yer sizi huzurlu hissettiriyor mu?】
Bu kelimeler yüzünden, büyük erkek kardeş kızgınlığını unuttu ve gözleri kız kardeşinin ki ile buluştu.
Tekrar onaylamaya ihtiyaç yoktu, cevap başından beri besbelli idi.
“Bu iğrenç bir oyun.”
…Hiç bir kesin amacı olmayan yada kuralı, aptal bir oyun.
Yedi milyar kadar oyuncu kafalarına göre hareket ediyorlar.
Diğerlerinden fazlasına sahip olan kişi cezalandırılıyor. Şimdi her şeyden soyutlanmış küçük kız kardeş, herkesten uzaklaşmıştı çünkü kendi yaşıtlarından daha zekiydi kimse onu anlayamadı ve ona zulüm edildi.
Hatta diğerlerinden azına sahip olan da cezalandırılıyor. Büyük erkek kardeş, her zaman başarısız olan her zaman gülümseyen erkek kardeş, ailesi ve öğretmenleri tarafından hep azarlandı.
Atlatma hakları yok.
—Sessizlik sadece birini diğerleri tarafından zorbalık yapılması için hedef haline getirir.
—Çok konuşmak birini diğerlerinden yabancılaştırılmış hale getirir.
—Birilerinin gerçek niyetlerini fazlaca okuyabilme de diğerlerinden yabancılaştırılmış hale getirir.
Kesin amaçlar yok, parametreler yok, hatta türü bile bilinmiyor.
Biri ki kuralların cezalandırılır dediği işi yapsın, ve yinede o kuralı yok sayarak cezalandırılmıyor bile ve hatta sanki elitmiş gibi yukardan bakıyor millete. Hiç bir oyun bu tür zor ve berbat bir oyunla kıyaslanmaz.
“Kahretsin!”
Sora dişlerini sıktı ve küçük kız kardeşinin kafasını okşadı.
Bu ikisinin hissettiği atmosfer sanki heyecan verici o oyun bittikten sonra tanrılar aleminde ayakta duruyorlar gibiydi. Ne vardı orda, sadece toplumdan soyutlanmış iki kardeş vardı. Sadece onlardı ama çökmüş ve zayıf insanlar.
Bir Ring— sesi aniden duyuldu.
Mouseyi kullanan büyük erkek kardeş umursamadan bilgisayarı kapatmak üzereydi. Ama, kız kardeşi elini tuttu ve onu durdurdu.
【Ya eğer bir dünya var olsaydı her şeyin basit bir oyunla kararlaştırıldığı—】
Sora, aslında sadece bilgisayarı kapatmaya çalışmıştı, bu sözcükleri gördükten sonra okumak dışında bir şey yapamaz oldu.
【—Hedefler ve kuralları belli bir dünya olsa, oyun tahtası üstüne bir dünya, ne düşünüyorsun?】
İkisi de gülerek baktılar, ve her ikisi de başlarını salladılar. Sonra büyük erkek kardeş klavyede yazmaya başladı.
【Eğer gerçekten böyle bir dünya var olsa, o zaman gerçekten biz yanlış dünyaya doğmuşuz anlamına gelir.】
Mektubun içeriğini okuduktan sonra verdiği cevap buydu.
Aniden—
–Shaaaaa.
PC’nin ekranı sönük bir gürültü verdi ve sonra bir devre kesici aşırı yüklenme yapmış gibi bir ses çıkardı. Bu sesten sonra, başka bir şey duyulamıyordu ve her şey durdu sanki; Sadece e-mail ile ekran hareketli kalmıştı.
“Şimdi ne oldu—”
“…!”
Gürültü oda içinde duyulabiliyordu. Sanki evin kendisi çıtırdıyormuş gibi bir ses vardı, ve bir elektrik deşarj sesi de vardı. Erkek kardeş panikle ve hızlıca odaya baktı, ve küçük kız kardeşi sadece şaşkın bakakaldı. Bundan sonra, gürültü giderek şiddetlendi ve en sonunda boş bir TV kanalındaki statik gürültüden farklı olmayan bir ses haline geldi. Ve sonra hoparlörler-hayır, bilgisayar ekranından, bir [Gürültü] duyulabiliyordu.
[Bende aynı düşünüyorum. Siz ikiniz yanlış dünyada doğmuşsunuz.]
Aniden bir çift beyaz el ekrandan çıktı.
“Neee—!”
“…Hiii!”
Eller bileklerinden tutup ekrana doğru sürükledi.
[Ben siz kardeşlerin tekrar ve tekrar doğmasına izin vereceğim, doğmanız gereken o dünyada!]
Görüşleri kör edici bir beyazlıkla kapandı, ve gözlerini kapattılar.
Gözlerini tekrar açtıkları zaman, fark ettikleri ilk şey güneşin ışığı ve sıcaklığı idi. bunu hissetmeyeli bayağı uzun bir zaman olmuştu , ve ayrıca retinalarının ışıktan yanma hissi. Kendine gelen ilk erkek kardeş oldu, göz bebekleri düzeldikten sonra, fark etti ki ikisi de gökyüzünün tepesindeydiler.
“Uooooooooooo!”
Manzara bir anda dar bir odadan uçsuz bucaksız bir alana dönüşmüştü.
Onlar-havadaydılar.
Aniden uçsuz bucaksız gökyüzünde belirmek, Sora sonunda durumu kavradı ve bağırdı.
“Ne oluyor burdaaaaaaa!”
Ne görürse görsün, ne kadar çok bakarsa baksın, emindi ki bütün ada ayaklarının altındaydı-diğer adalarda aynı şekilde-hepsi havada süzülüyorlardı. Aynı zamanda belirli bazı yaratıklar gökyüzünde yanlarından uçarak geçiyorlardı,bir dragon. Uzaklarda, oldukça büyük satranç taşlarını dağların arasından görebiliyordu., ki bazılarının mesafe anlayışını kaybetmesine sebep oluyorlardı.
‘Bu nasıl bir fantazi-sanki bir giriş gibi?’ BunlarSora’nın aklında geçiyordu. Manzara, ne kadar karşılaştırmaya çalışırsa çalışsın, hiç böyle bir manzara bildikleri [Dünya] da yoktu. Ama şimdiki ana sorunun, hemen farkına vardı, bu değildi. Şu anda, onlar sky diving yapıyorlardı paraşütleri olmadan-bir serbest düşüş.
“Öleceğimmmm!”
Buna ikna olması 3 saniye sürdü.
Ama sanki bu acılı haykırışı kırmak için arkasında yüksek bir ses duyuluyordu.
“Benim dünyama hoşgeldiniz!”
Yanlarında düşen[Çocuk] , kollarını açıp gülerken konuştu.
“Bu Utopia siz çocukların hayalini kurduğu, bir dünya oyun tahtası üzerindeki, [Satranç Tahtası]—burada her şey oyunla karara bağlanır, birinin hayatı bile ve hatta ülke sınırları!”
Sora muhtemelen 10 saniye sonra anladı.
Shiro, durunu gözlerini açar açmaz anladı, ağlarken abisini kucakladı.
“…..Kimsin sen—?”
Korkunç derece hızla düşerken Shiro elinden gelenin en iyisiyle bağırdı, ama ne yazık ki sorusu sadece mırıltı ile kaldı. Ama çocuk sanki normalmiş gibi gülümseyerek cevapladı.
“Ben? Benim hakkımda~ Ben….şurada yaşıyorum.”
Bunu söylerken ufka yakın büyük satranç taşını işaret ediyordu, ki Sora bunu kısa süre önce ilk defa görüyordu.
“Hmm, sizin dünyanızda belki bana ‘Tanrı’, diyorlardı, dimi?”
Parmaklarını yanağına yerleştirdikten sonra, kendi kendini tanrı ilan eden tanrı şirin ve arkadaşça konuştu.
—Ama ne var ki, kimse doğruyu söyleyip söylemediğini bilmiyordu.
“Şimdi bunun sırası değil! Şu anda gerçekten hızlı bir şekilde yere doğru düşüyoruz-whooaaahh! Shiro!”
“………………………….!”
İyi bir şey olup olmadığını bilmeden, Sora Shiro’nun kolundan tutup vücudunu ters çevirdi ki Shiro üste kalasın. Bundan sonra, kollarında ki Shiro sessiz bir çığlık attı.
Bunu gören kendine Tanrı diyen çocuk onlarla mutlu bir tonla konuştu.
“Sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum. Evet, hiç şüphe yok, çok uzun sürmeyecek.”
Ve böylece, onların bilinçleri karardı.
[Referanslar:
1:”Boktan oyun” veya “kusoge”, her açıdan korkunç bir oyundur. Bazı nedenlerden dolayı, bazı insanlar aslında bu oyunları oynamaktan hoşlanır; Çoğu zaman istemeden komiktirler. Ayrıca şunu düşünüyorlar. Böyle korkunç bir oyunda kazanmak gerçek bir başarı.]