No Game No Life - C2Bölüm 00-4
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Friolero
–Ufkun Ötesinde.
Dağlardan bile yüksek, insan algısının ötesindeki bir büyüklükte dev bir satranç taşı vardı.
Şahın tepesinde oturan ve kenarında ayaklarını sarkıtan yalnız bir çocuk vardı.
Eğleniyormuş gibi ıslık çalıyordu, elinde boş bir kitap ve tüy bir kalem vardı.
“Nn…Ne yazsam~”
Hikayesinin devamını düşünüyormuş gibi görünüyordu.
Zaman geçince, bir şeyler bulmuş gibi kalemi hareket etmeye başladı.
“Bir zamanlar tüm kaba kuvveti yasaklayan ve her anlaşmazlığın oyunlarla çözülmesini buyuran mutlak bir kuralın koyulduğu bir dünya vardı!…Orada. Hm. Böyle mi?”
Cennetten daha yüksekte oturan çocuk başını salladı, uzaklara baktı ve mırıldandı.
“…Acaba yakında harekete geçecekler mi…[Son parça].”
Çocuğun ismi Tet idi.
Her şeyin oyunlar tarafından belirlendiği dünya, [Disboard] yaratıcısı.
Eski tanrıların savaşından kurtulan, Tek Tanrı olarak adlandırılan [Oyunların Tanrısı].
O yalnız tanrı, gözleri parıl parıl parlarken uzaklara bakıyordu.
“—Bir soru, Immanty’nin yok olmasını engelliyor musun?”
İnce havada kibirli bir ses yankılandı.
“—En sonunda, harekete mi geçtin?”
Tet, kesinlikle o sesten biraz suçluluk hissetti ama gülümsemeye devam etti.
“Gizlice dinliyor musunuz? Ne kadar da çirkin bir alışkanlık.”
Yalnız Tanrı Tet onu izleyen kusurlu varlıkla konuştu.
Hiç kuşkusuz eski tanrılardan biriydi—ve bunlardan biri hala sınırlı miktarda güce sahipti.
Şimdi Tek Tanrı olan Tet kim olduğunu kolayca bulabilirdi ama buna hiçbir ilgisi yoktu.
“—Bir soru, Immanity kimin taç giyeceğine karar verme sırasında bir olay değişikliği saptandı. Taraf mı tutuyorsun?”
Tet sıkılmış bir tonda cevap verdi.
“…Gerçekten, siz çocuklar her zamanki gibi sıkıcısınız.”
Sonra döndü ve gözleri bir kez daha beklenti ile ışıldadı.
Özlem dolu bir gülümseme ile Tet konuştu.
“Kimsenin tarafında değilim. Eğer bunu bile anlamıyorsanız sonsuza kadar eski oyunları oynamaya devam edin.”
Sonra güldü.
Büyük hayal kırıklığının ortasında bu kahkaha büyük umutlar taşıyordu.
“Gelecekler. Tüm yolu— ve hiçbiriniz onları durduramazsınız.”
Uzaklara baktı, son Immanity kentine—Elkia’ya.
Bir tanrı için uzun yıllar göz kırpması kadardı.
Gözleri—-
Bir çocuğun lunaparka gitmek için ebeveynlerinin beklemesi gibi sabırsız bir şekilde parlıyordu.
Bir fısıltı ile Tet, boşluktaki sesin varlığının azaldığını doğruladı.
“Beni çok bekletme, ??-san.”
Üstüne oturduğu parçayı teklemedi.
“Yakında sabrım tükenecek~ Eğer beni çok bekletirseniz—Dışarı çıkıp oynamak zorunda kalabilirim?”
Dudağını korkusuzca kıvırarak Tanrı konuştu.
“Ah, bu doğru. Devamı-”
Hikayesinin devamı aklına gelmiş gibi, Tet tüy kalemini kaldırdı.
“Bir gün başka bir dünyadan iki oyuncu Exceedlerin en düşüğü olan Immanity ülkesine davet edildiler. İkili, Immanity’nin kalan son topraklarını diğer ırklara karşı savunmaya geldi—Elkia, sonra kral ve kraliçe oldular—Her şey burada başlıyor…kayd-”
—Hikaye ilerlemeye devam etti.
Sonunda herkes tarafından bilinen büyük bir destana dönüştü.
Bu gelecekteki tanrıların hikayesiydi.
Bir sonraki efsanenin proloğu yazılıyordu-