No Game No Life - C2Bölüm 02-7
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör:ggurcan
…—-
Ve böylece birkaç saat geçti. Bundan sonra, onların oyun alanı hiçbir kelime olmayan bir yer haline gelmişti. İlkel ormanlarda moai ve piramit duruyordu. Ortada, Sora çıplak ama on galonluk bir şapka takarken oturmuş köri yiyordu. Onun kucağında, Shiro ağzını mantar şekilli atıştırmalılıklarla dolduruyordu, kedi kulakları ve eşarbı hariç çıplaktı. Ve sonra birşeyler almasına rağmen kıyafetlerinden sıyrılmaya devam eden jibril var ve hala çıplak. Sonunda Steph vardı—-
“Eegya#%$ ≠†∂@+§&~#↓Ψ∞Ŷ!”
— Cthulhu ordusu tarafından kovalanıyordu, SAN noktaları neredeyse 0’a ulaşıyordu. Sora ağzı köriyle doluyken konuştu. ÇN: ( [Call of Cthulhu] oyununda, San oyuncunun akıl sağlığını temsil eder, 0’a ulaştığında delirirler.)
“Mnch, mnch… Hey, Jibril, Hala acıkmadın mı?”Kabuk(Mantle) ”.”
“Bunun hakkında endişelenme. Güçsüz İmmantylerin aksine Flugellerin yemeğe ihtiyacı yok”Yankı(Echo) ”.”
“Oh, Anlıyorum… Ama uykun yok mu? Güneş doğmak üzere bırakmak istemiyor musun?”
“—Heh-heh… Flugellerin dinlenmeye ihtiyacı yok, yani lütfen endişelenmeyin–”
“Hala sonsuz bir kelime kaynağım var. Sizden alabildiğim kadar bilgi almaya istediğimden memnununiyetle birkaç gün, hatta aylarca devam edebilirim!”
–Jibril hala bunu yapmak istediğini açıkça belirtirken, bu ürpertici kelimeleri tatlı bir şekilde söyleyiverdi. Stehe umutsuzluktan başka hiçbir şey hissettirmedi—Ama Sora herzamanki gibi şakacı tavrıyla cevapladı.
“Ahh, Sabahı odamda selamlamaktan gerçekten çok hoşlanıyorum, O yüzden ilerleyelim—“Dış çekirdek(Outer Core) ”.”
“Öyle mi? Eğer yorgunsanız kasıtlı olarak kaybedebilirsiniz, gücenmem.”Ergonomik Kronometre(Ergonomik Timepiece)”.”Jibril devam etmeden önce mırıldandı.”Sonuçta, bana zaten zayıf bir İmmanity için yeterince eğlence verdiniz.”
Jibril bunu bir gülümsemeyle söyledi, Sora kaşlarını çattı.
“…Bizi güçsüz, kırılgan olarak çağırmaya devam ediyorsun… Beni biraz kızdırmaya başladı…”
Varlıklar (Entities) ”.”
Bu sözle beraber, Stephi kovalayan topluluk yok oldu.
-Hfff!Hff-hff–!! …Beni kurtardığın için sağol…
“Beni nerdeyse öldürmüşlerdi,”Steph yere yığıldığında kabarmıştı.
Gözlerini köşedeki bu sahneye dikti ve Sora şöyle dedi:
“Peki, evet biliyorsun, Sıralama altıdan birini küçümsüyor? Biz insanlar gözünde karınca gibi gözüküyoruz, eh? Fakat karıncalar tarafından küçümsenmenin nasıl hissettirdiğini anlayamam.”
“Bunun için özür dilerim, Kendinizi –zayıf görmüyor olabilirsiniz, Aman tanrım…”Sandalet(Sandal)”.”
Jibrilin tepkisi sanki içtenlikle afallamış gibiydi, Sora öfkenin sancısını bir gülümsemeyle tahrik etti.
“Eğer uzun yaşamın güç olduğunu düşünüyorsanız, Güçlüsünüz—Aptal kim?”
Bu sözle beraber Jibril seğirmeye başladı.
“Benim—İmmanityden daha aşağıda olduğunu mu düşünüyorsun?”
—Jibrilin Soranın grubu için hissetiği saygı değildi. Daha çok bu ilginç bir kitaba duyduğu hisse benziyordu: Diğer bir değişle, saf merak. Kitabından daha aşağı olduğu söylenince bu beklentisinin de ötesindeydi. Her ne olursa olsun Jibrili küçümseyen Sora devam etti.
“Zayıflık gücüne sahip değilsin. Hiçbir şey yapamaycağın anlamına geliyor—Örnek vermek gerekirse bazı aptalların şiddet yasaklandığından hiçbir şey yapamadığını duydum, doğru mu? ”
“…Görünüşe göre pozisyonun farkında değilsiniz.”Jibrilin gözleri onları ilk karşıladğındaki gibi parladı—Katil gibi.
Evet. Jibril istediği zaman Sorayı etkisiz hale getirebilirdi. Gerçekte kendini tamamen oyuna vermedi—aptal bir hırsızdan başka bir şey değildi.”Yerini unuttun mu?”Bakışlarıyla istedi. Sora hala konuşurken başını aldı.
“Tamam, Sanırım, zamanı geldi, Sana senin zayıflığını öğreteceğim. Hazır ol, kevaşe”
Ve elini kristarin üstüne koydu, Sora—
“Shiro, hazır mısın?”
“…Mm..”
Shirodan onay aldıktan sonra, Sora Steph ile konuştu.
“Stephy, Nefesin düzeldi mi?”
“Huh? Uhh Evet, zar zor… Teşekkürler.”
“Evet. Yaptığın herşey için sağol. Eğer canavarları bizden uzak tutmasaydın kazanamazdık.”
Jibrilin kaşları Soranın gelişigüzel zafer ilanından sonra çatıldı. Sersemlemiş Stephe bir baktı, Sora büyük bir gülümsemeyle söyledi.”—Yani, Steph!”
“E-Evet?”
“Birazcık öleceksin—Hazır ol! Otur.”
“—–Affedersin?”
Steph zahmetsizce yere sabitlendi, ne demek isteiğini anlamamıştı. Bu sırada, Sora ve Shiro büyük bir adım attılar ve “Litosfer(Lithosphere)” dediler.
–Aniden toprak kayboldu.
Kabuk, Dış çekirdek, bunlar muhtemelen Jibrilin bilmeyeceği kelimelerdi. Ve sonrada üst tabaka yani Litosfer—Yeryüzünün tüm yüzeyi kayboldu ve hepsi aynı anda kalan çekirdeğe baktılar. Yine de, Jibril doğal karşıladı.
“…Anlıyorum, Demekki bu yüzden Ruh devresini söylediniz—kanatlarımı etkisiz hale getirmek için.”
–Kelimelerin ne anlama geldiğini bilmese bile Soranın hedeflediği şeyi çözmüştü—Onu gezegenenin çekirdeğine atmak. Aslında hiçbir gezegenin çekirdeğini görmemişti –ona bir bakış attı.
…Merkez sıcaklığı altı bin derece… Yüzey sıcaklığı üç bin derece… Muhtemelen. Eğer plan yolunda giderse baskı onu muhtemelen onu devam edemez hale getirecekti, ama bundan önce—Sora ve kardeşi ölebilirdi. Jibril onların planlarının büyüklüğünün dehşetiyle güldü.
Evet—Sonuçta, bunu anlamı buydu.
“—Hala… Beni öldümeye mi çalışıyorsunuz?”
Hayal kırıklığını saklayamadı, Jibril gülümserken düşüyordu. Gezegen çekirdeğinden gelen ısı dalgalarından dolayı ikisinin dayanamayıp devam edemicek hale gelmesi an meselesiydi—Bu küçük zamanın onlar için keyifli geçmesine izin verebilirim diye düşündü.
“Sabah olmasına izin vermeyeceğim.”Akşam(Eve).””
Jibrilin fısıltısıyla- güneş kayboldu. Ama-Sora ve shiro derin bir nefes aldılar ve ellerini kristale koydular, minumum nefesle birlikte söylediler:
“…Sekizinci element(Eighth element)!”
–Nefes alma yeteneklerini kaybedince şiddetli bir baş ağrısına maruz kaldılar. Tabiki Jibrilde buna dâhildi… Ama sonra—
–Nefes almamı engellemek… Ne kadar anlamsız Tabiki –Jibril bir Flugel idi. Evi Avant Heim yirmi bin metrelik bir yükseklikteydi. Ruhlardan oluşan jibril için nefes alması gerekmiyordu. Özellikle acil bir sorun değildi. Ancak—İnsan olan Sora ve Shiro için ölümcüldü. Onlar boğulup devam edemez duruma geleceklerdi.
“Şimdi şüphesiz tüm bunların boş olduğunu görüyorsunuz. Sadece beni biraz daha eğlendirin– Tetratonon”
Jibril onu boğulma yoluyla öldürmenin imkânsız olduğunu iddia etti, ikisinin hatrı için, belirli bir kelimeyi talep etti. Sora bunu kavramış gibiydi.
“…Kahretsin…”Canlı Doğası”(Natura)”
Sora, onun amacını ıskalamıştı, isteksizce cevap verdi. Beklediğinden daha itaatkârdı: Oyuna devam edebilmek için kesinlikle arkamıza zemin koymak istiyordum. Ama… Jibril gülümsedi ve bir sonraki hamlesini yaptı.
“Ozaman “Hava(aria)” diyorum.”
Ama bu kelimeden sonra Sora isteksizlik maskesini terk etti ve ağzı büküldü. Jibrilden beklediği gibi havayı oluşturan elementlerden habersizdi.
–Ani basınç düşüşü bilinçlerini yitirtmek için oyunculara saldırdı. Nefes alabileceğini düşünerek havayı geri getirdi ama nefes alamıyordu. Jibril aniden çığlık attı.
“—Ne—Neden—hhng?”
Ve sonra pişman oldu. Flugel içgüdüleri, Jibrile bir zehir soluduğunu söylüyorlardı. Zehirin adı aslında, periyodik tablodaki sekizinci elementti ya da oksijen. Onun bilinci basınç düşüşü ile bulanıklaşırken, Sora güldü. Jibril bunu bilmiyordu, Sonuçta—Atom teorisini bilmiyordu. Yani oksijen nedir bilmiyordu… Demek istediğim.
Nefes alamazdı. Doğal olarak ”Sekizinci element”in havanın diğer ismi olduğunu varsayıyordu değil mi? Ama Soranın ortadan kaldırdığı tek şey oksijendi—hava değil.
–Kural: Mevcut olan kaybolur ve olmayan ise belirir. Ozaman oksijenin olmadığı bir ortamda, biri hava derse ne olur?
–Cevap bundan önceydi. Havada tek elemente kaldı, oksijen, diğer bütün gazlar kayboldu. Bunu sonucunda tam yüzde seksen basınç düşüşü oldu, bu birinin bilincini kaybetmesi için yeterlidir—Ve diğeri ise alan oksijen doluydu, tek başına alındığında ölümcül zehirden başka bir şey değildi—ama sonra.
–Yavaşça. Sora Shiroyu öptü.
“…Mm!”
Dairesel Nefes. Oyunun, oyuncuların bedenin içini kapsamaz kuralınını kullanarak, ikisi akciğerlerinde kalan havayı aralarında paylaşabilirlerdi. Bilinçleri, bu keskin basınç düşüşünden dolayı bedenlerinden koparılacak gibi hissetselerde, hala dayanabilirlerdi—Kısa bir süre daha Shiritori oynamaya devam edebilirlerdi.
Jibril ne olan olaylara ne de Soranın davranışlarına anlam veremedi. Ama yinede, tüm yapılanlar ve söylenenler, hepsi boşunaydı.
“…Sizce böyle bir zehir… Beni durdurabilir mi?”
Jibril Sora ve Shiroyu küçümsüyordu, hala boşa çabalıyorlardı. Nefes almanın Flugeller için çok önemli olmadığını göstermişti. Yani, yapması gereken tek şey nefes almamaktı.
–Onlar için Flugeli öldürmek imkansızdı. Bu oyun bitmişti. Yakında gezegenin çekirdeğinden gelen ısı dalgası, tüm o işe yaramaz hareketlerine rağme, Sora ve kardeşine ulaşacaktı. Sanırım bu beklenen birşeydi—Sonuçta, onlar İmmanityli idi… Jibril Sorayı gözden geçirdi, gözleri oyuncak görmüş bir çocuk gibiydi, Jibrilin sıkıntısı büyüdü. Ama sonra—Jibril, Soranın yüzüne geri döndü…
“–!”
Sanki ona bakıyormuş gibi, bir sırıtma…
“Shiro,İşte başlıyoruz!!”
“…Mm!!”
Bu sefer, ciğerlerinde kalan tüm havayı çıkarmak için tüm güçlerini kullandılar.
–Sıradaki hamleleri. Havayı kontrol ettiler, tüketilen hava hariç,”Yaratılmış” bedenlerinden uzaklaşana kadar devam ettiler, vücutlarındaki son buharı sıkıştırdılar, çığlıklarla:
“”—Atmosfer!(Atmoshere)””
Bu sözle beraber, sonunda, bütün gazlar yok oldu—-.
“–?!”
Jibrilin içinden bir şeyler çıktı. Vucüdunda kalan gazlar—Atmosferin kaybolmasıyla oluşan sıfır basınçlı çevre, ona içeriden baskı yaparak, ciğerlerini parçalar gibi hasara yol açtı. Sora ve Shiro bunu önlemek için gazları çıkarmışlardı—Ama yine de, Jibril ölmedi. Çılgınlıktanda öte… Boğulma, Zehirlenme, Ani basınç değişiminden olan zorlanma? Ne olmuş yani? Tanrılar tarafından tanrıları öldürmek için yaratılan savaş ırkı olduklarını düşündüklerinde—Bu Flugel—Bu saçma şeylere karşı duyarlı gibiydi, onların aptallıkları fazla abartılmış olabilir. Mükemmel vakum—Böyle bir ortamda, İki İmmanity ölürdü. Jibril bu şakadan o kadar bunalmıştı ki, ağzını açtı—ve çözdüğünde dondu kaldı:
Ses iletilemezdi.
Ses dalgaları maddesel ortamda yayılabilirdi. Şimdi vakumdaydılar—Aslında uzaydaydılar, Herhangi bir araç olmaksızın sözler rakibine ulaşamazdı.
Oyunun kayıp kurallarından biri Jibril’in aklından geçti:
–Eğer otuz saniye içinde cevap vermezsen kaybedersin.
Ve… Bir insanın vakumda yaşayabileceği zaman— yaklaşık otuz saniyeydi. Bunu onun için mi hazırlamışlardı? Jibril ürpermesini zapt etmekten acizdi. Gerçekten de—Eğer onu “Devam edemiyecek” durumuna getirmek mümkün olsaydı, otuz saniye hayatta kalmak için kumar oynayabilir ve otuz saniye kuralıyla kazanabilirlerdi—Jibril gerçeğe ulaştığı zaman, Soranın gerçek yüzü göründü. Düşük basınç yüzünden her an yitirile bilecek bir bilince tutunurken, Sanki kardeşini basınçlandırmak ister gibi sıkı sıkı sarıldı, Soranın yüzünde yorgun bir gülümseme belirdi.”Bunu hissediyor musun?” sorusu yüzünden okunabiliyordu.
–Şimdi görebiliyorum: Gerçekten dikkate değer bir tür… Olaylar bu kadar ilerledikten sonra, Jibril Sora ve Shiroyu tekrardan değerlendirdi. Gerçekten de, onları sadece İmmanity olarak değerlendirmek bir hataydı—Ancak.
–Jibril sihir kullanmaktan acizdi. Bunu nedeni o bir Flugeldi ve vücudu sihirli ruhlardan oluşuyordu. Ve ayrıca nedenlerden biri de “Ruh devresi(Spirit Column)” kelimesi söylendiği için ruh devresinin ortan kalkmasıydı ama—Şimdi onlara takdir ve saygı dolu bir cevap vermek için daha fazla sebebi vardı. Onun ruhlarını dağıtmışlardı—Ama ışıkla uzayda tek bir kelime yazabiliyordu.
—“Kararsız(Erratic).”
Olayların gerçekte nasıl olduğunu görüyor musun? Jibril, İmmanity dilinde uzaya yazdığı kelimeyle meydan okudu. İradelerini ortaya koydular, bilgeliklerini çağırdılar, hilelerini bilediler, ölümlülüklerini kullandılar—ve yine de yeterli değildi. İmmanity Flugele karşı asla kazanamazdı. İnsanlığın cennete ulaşması için hiçbir yol yoktu—O sonsuzdu, bu çiğnenemez bir kuraldı. Shiroya yakışıkken kollarındaki güç eriyen bir kar gibi kuruyordu, Sora bilincinin bulanıklaştığını hissetti. Ama hala—Bu çaresiz duruma rağmen, bazı sebeplerde, ikisi sırttı, elini kristale koydu ve önceden yazdıkları notu çıkardılar.
–Notta yazan:”Coulomb Kuvveti(Coulomb force)”
Aralık anlık çağıma için bile çok kısaydı. Uzayda düştüklerinde, hava ve dış kabuk çıkarılmıştı. Uzay tek bir atomdan mahrumdu, görünürde kalan tek şey gezegenin demir çekirdeğiydi. Yüksek basınç ve sıcaklık altındaki sıvı metal küre, parladı ve Jibrilin retinalarını yaktı.
–Gezegenin çekirdeği… Demir atom çekirdeği Coulomb kuvveti nükleer kuvveti aştığında, atomlar bir araya gelir, bu astronomik fenomen normalde sadece büyük kütleli gök cisimlerinin ölümlerinin ardından meydana gelirdi, yerçekimsel çöküşle beraber. Ancak şimdi, Coulomb kuvvetinin kaybıyla, bu küçük gezenenin çekirdeğindeki füzyon anında başladı. Sonuç, Sora ve Shironun dünyasında demirin ışıl parçalanması sonucu gama ışını patlası ortaya çıkardı—ya da.
Birçok ışık yılı öteden yıldızları buharlaştıran Süpernova
Tanrılar tarafından diğer tanrıları öldürmek için yaratılan ırk direkt olarak bir hidrojen bombasında etkilenmeyebilir—Diğer bir deyişle, Güneşin koronasını aşan bir ısı, toplam basıncı elli megaton, havadaki buharlaşma nedeniyle oksijen kaybı ve sert basınç düşüşü ve kalan toksiteyle beraber.
–Sıralama altı, Flugel. Yetenekleri arasındaki umutsuz fark, İmmanity üzerinde sınırsıza yükselen bir duvar gibiydi. Ama sonlu bir duvar—
–Ve bununla beraber değersiz insanlar kendilerini aşıyorlardı.
Havasız, sessiz uzayda, Sora başparmağını kaldırdı, Jibril açık bir şekilde o sözleri duyduğunu hissetti.
“Evrenin başlangıcı, 50 milyar santigrat dereceye dayanabileceğini mi sanıyorsun? Hadi görelim, Flugel.”
—Jibril neler olduğunu ya da Coulomb kuvvetinin ne olduğunu bilmiyordu. Ancak Flugel içgüdüsü, düellonun başlagıcındaki patlamayla kıyaslanamayacak şekilde çığlık atıyordu, onun engin bilgi deposundaki hiçbir şey bunu durdurma yeteneğine sahip değildi. Cenneti ve dünyayı hiçliğe çevirebilecek bir ışık saniyenin onda birinden daha az bir zamanda saldırdı.
Bu—olamaz—nasıl olabilir–? Sonunda, Jibril Sora ve Shironun hareketlerinin ardındaki stratejiyi anladı. Yeryüzü yüzeyini silmeden önce biraz geriye atlamışlardı… Bunun anlamı Jibril onların biraz altalarında kalıyordu. Isı ne kadar olursa olsun—Önemli değildi. Zamanla ilgiliydi. İlk ölen kaybedecekti—sonra fark etti: Yani… Onun kanatlarını alırken ki… Gerçek amacı. İlk patlama—Onların bilmekleri şeylerin maddeleşip maddeleşmeyeceğini denemek için bir testti. Bu tek hamleyle, ihtiyaç duydukları tüm bilgilere zaten sahip oldular. Onu ısıyla baskıyla veya zehirle öldürmeyi denediler ve başarısız oldular ama başından beri bunu biliyorlardı. Bu hareketler serisi sadece bir yanıltmaydı. Herşeyi bu otuz saniyeye yatırıyormuş gibi gösterdi. Herşey, herşey bir tuzaktı. Soranın işaret parmağının belirttiği gibi—-Oyun ilk hareketle beraber bitmişti zaten. Normal bir yıldızın birkaç katı ışık yayan ve direkt bakması imkansız olan gezegen çekirdeğinden bakışlarını kaçırdı, Jibrilin kalbinde tek bir düşünce döndü.
–Başka dünyadan gelenler… Hayır, İmmanity—Gerçekten korkutucu bir ırk.
Sıralamanın mutlak olduğu bu dünyada—Savaşın yasaka olduğu ve herşeyin oyunlarla belirlendiği bu dünyada, İmmanitynin ondan on sıra aşağıda olduğunu düşünmesi—Onu öldürdü. Kral Soranın konuşmasıyla beraber Jibrilin zihninde bir gülüş yükseldi.
“…Hiçlikten doğduk ve yani her şey olabiliriz, en güçlü ırk bile—Eh?”
Tanrıya bile ulaşabilirler mi…?
Görüşünün kenarında, kaybetmenin verdiği ağırlıkla beraber, oyuncu olmamasına rağmen tümüyle bilinçsiz bir biçimde düşen Steph dikkatini çekti.
“—Gerçekten, birçok yönden korkutucu bir ırk”
Kalbinden onları sonuna kadar izleyebilmeyi diledi, gezegenin son anlarını kükreyen ölüm alevleri kapladı ve her şey beyaz oldu.