No Game No Life - C2Bölüm 03-2
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör:ggurcan
Yeniden kütüphanede. Sora ayaklarını çapraz bağlayarak masaya oturdu, başını tutuyordu. Bir süredir ağzından çıkan herşey için iç çekiyordu. Shiro herzamanki yerinde kucağında, ona endişe ile bakıyordu.
“…Abi… İyi misin?”
“…Evet, üzgünüm, Shiro, umutsuzluğa kapıldım biraz.”
Kardeşinin endişesi ile boyandı, ama yinede bunun söylenmesi gerekiyordu.
“Tamam, eski kral biraz aptaldı, ama Tanrım, bunu yapmak için alkolik ya da başka bir şey olması lazım…”
İç çekmeler…
Dinleyen Steph, uzun bir iç çekiş duydu ve tersledi.
“Oldukça kabaydın, biliyorsun! !”Steph, masanın Soranın oturduğu tarafına vurdu.”Daha önceden büyükbabmın doğruyu yaptığını söylediğini sanıyorum!”
Ama Sora, Büyük bir iç çekişle, tekrarladı.
“—Sadece ülke topraklarının yarısını ziyan eden çılgın birini nasıl savunabilirim?”dedi, tahmin edilebilir şekilde en son gördükleri kaybedilen araziler yönünde işaret ederken.
“Bu araziye kaç çiftlik ve sanayi sığırabilirsin? Eğer aptal soylular gibi bahse girip toprakları kaybetmeseydi, toprakların değerini ikeye katlayabilirdik, biliyorsun!”
“Peki, Bu—!”
Ağzını bir açtığında kapatamıyordu, Sora söylenmeye devam etti, mırıldanarak:
“Evet, tabiki senin büyükbabandı…’şans’ saçmalığına inanarak, oynamaya devam etti ve sonunda kazanacaktı… Uluslararası çekişmeden bahsediyoruz… Ne demek olduğunu anlamadı mı ?”
—Evet, kişisel olarak oynanan bir oyunla uluslararası oyun farklı hikayelerdi. Diğer insanların hayatlarından sorumlu olan yetkili temsilcinin, hayatları teminat olarak ortaya koyduğu bir oyun. Uluslarası bir savaştı—Egemenlik için bir kumar. Her ırk, her ulusun bütün bilgi birikimi ve stratejisiyle birbirlerini yok etmek için seferber olduğu bir oyun. Sekiz seferden daha azına hazır olmayan bir ulusa meydan okumak için—
“Eğer iyimser yorumlayacak olursam ‘İçkili miydi ?’”
Ama omuzlarını silkti, aşağı baktı ve sözlerini sıkarak, Steph konuştu.
“Büyükbabam—doğruydu… oyunalara çok fazla kafası basmıyordu…”
Ama—kafasını kaldırdı ve bağırarak:
“Milyonlarca Immanitynin hayatının yükünü önemsemeyen bir tür deli değildi! İkinizden farklı olarak, o bir dürüstlük timasiliydi!”
Ama bu durumdan doğan timsal ele alındığında…
“Eğer ‘dürüstlük timsali’ toprakların yarısını çöpe atıyorsa,’Sıradışı bir sapkın olduğum için mutluyum.’”
“~~! Benim için bu kadar yeter!”
Tarşılamayan Steph gözlerinde yaşlarla omuzlarını sallaya sallaya kaçtı. Onun kaçmasını izlerken, Shiro mırıldandı:
“…Abi… Bu… Ağır oldu…”
“…Bunu gördükten sonra ne dememi bekliyordun? …”
Sora birçok şey hakkında konuştu, öfkesi dindi ve heycanını kaybetti.
—Ozaman. Sora Stephin getirdiği kekleri ve çayları fark etti. Shiro Sorada daha hızlı bir şekilde bir tanesi aldı ve ağzına attı.
“…Mm, Güzel… !”
Shironun monoton herzamanki sesini duydu, Sora isteksizce birtane aldı.
“…Kahretsin, bu, bu gerçekten güzel…”
Tatlı, ama aşırı değil ve çok kabarık. Başka günler Stephin ev yapımı lezzetli tatlılarını yemiş olsalarda, bunlar apayrıydı. Muhtemelen tarifi gördü ve mutfakta debelenerek uğraştı, üzerinede kendi dokunuşunu ekledi. Shiro, onun Soraya dik dik baktığını anımsadı, Jibril gözlerini yaklaştırdı, emirleri bekledi, Saçını kopartarak, Sora konuştu.
“…Ahhh-peki,bir şans vereceğim!!”
꙱꙱꙱
Elkia Kraliyet Sarayı: Eski kraliyet yatak odası. Aslında Sora avludaki tek katlı yapıya yerleştiğinden beri burası Stephin odası. Devasa, kelimenin tam anlamıyla kral boyu bir yatak Burnunu çekti ve homurdandı. Steph konuştu.
“Yalancı… Büyükbabamın haklı olduğunu kanıtlayacağını söylemedin mi… ?”
Stephin karnındaki yastık gözyaşlarıyla ıslanıyordu.
“Büyükbabam… Aptal değildi!”
Heryerde taşıdığı anahtarı sıkıca elinde tutarken, gözünün önüne büyükbabasının yüzü geldi.
—-…
Büyükbaba, Bu anahtar ne için?
Oh, Demek burdasın Stephanie, buna dokunmamalısın.
Neden? Bu ne için?
Bu anahtar büyükbaban için çok önemli bir yerin.
Önemli? Oh, Babamın dediklerini hatırladım.
“Büyükbaba ‘insanların göremeyeceği kitaplar’ biriktiriyor.”
H-Hayır, hayır, Stephanie! Bu başka bir konu!
Bu-umudun anahtarı
Umut… ? Ne demek istiyorsun?
Ho-ho… Birgün, bu senin olacak, Stephanie.
Gerçekten mi?
Evet… Ama Stephanie, Sözlerimi iyice dinle.
Birgün tüm kalbinle inandığın Elkianın güvenebileceği birini bulduğunda, bunu ona ver.
—-…
Bazı nedenlerden, aklı on sene önceki olanlara gitmişti. Gördüğü görüntülerden iki yıl sonra anahtarı almıştı. Kilit hala onun için bir gizemdi, fakat bir anlığına da olsa anahtarı bırakmadı. Neden şimdi bunları düşünüyordu?
—Sora. Büyükbabasına karşı olan adamdı. Ona nasıl verebilirdi ki?
“Dora, bir saniyen var mı?”
“Eeeyaaaaugh!”
Vipp-Stephin başucunda ona bakarken Jibril belirdi, Steph şoka girerek ağlaması kesildi.
“B-B-Bu da ne? Neden İzinsiz giriyorsun!!”
“Söylemek istediğim başka bir konu var, yani lütfen bunun için endişelenme.”
Um, tam olarak konu bu değildi.
“Kütüphaneye geri dönmenizi ısrarla tavsiye ediyorum.”
“—Ne? Şimdi mi? Saat kaç biliyor musun—”?
Ama belki Steph bunun önemsiz olduğunu ddüşünüyordur, Jibril basitçe eğildi ve istifini bozmadan devam etti.
“Sahibim için iyi olacağını düşündüm ve geldim. Karar senin.”
Hiçbir şey demeden birkez daha ortadan kayboldu.
…Bu Flugel için: Düşünceleri Immanityden tamamen farklıydı. Steph ayrılık yüzünden rahatsız oldu, Jibrilin sözlerine kafa yordu.
–Şimdi, Soraya geri dönmesini mi söylemeye calışıyordu?
“…Şaka yapıyor olmalıydı. Bundan sonra nasıl geri dönmemi bekliyor!”
Steph battaniyesini çekti, ama odadaki saatin tik tak sesi kabarık kırmzı gözlerini açık tuttu.
Büyükbabsının hatırladığı sözlerini ve yeni tanıdığı adamı düşündü. Jibrilin gelip onla konuşmasından dolayı mıydı–yoksa hatırladıkları bir anlamı mı vardı?
“…Oh, Peki, ozaman!”
Battaniyeyi üstünden attı, Steph yataktan kalktı.