No Game No Life - C2Bölüm 04-4
Çevirmen:Uchuujin & Redaktör: ggurcan
“Sizzz ne yaptınızzzzzzzzzzzzzz”
Kaleye geri döner dönmez, Steph böyle bağırdı, Sora kulaklarını kapattı.
“Neden daha önce söylemeden böyle bir şey yaptınız!!”
“Eğer söyleseydim, hayır derdin değil mi?”
Sora ve Shiro tahtlarında otururken kablosuz maç yapıyorlardı Dspleriyle, Steph öfkeden kuduruyordu.
“T-Tabii ki derdim! Ne yaptığını bile bilmiyor musun?”
“Düşmanın kaçmasını üç milyon Immanity’nin hayatını koyarak engelledim.”
—Yani? Sora ifadesizce cevaplamış gibi görünüyordu. Steph, neredeyse kendini kaybediyordu, bir şekilde sıyrılmayı başardı.
“V-ve kaybedersen sorumluluğu nasıl alacaksın?”
Bu sözlerle beraber geri geldi…
“Sorumluluk? Ne sorumluluğu?”
…Steph’in sonunda söyleyecek bir şeyi kalmamıştı.
“Eğer kaybedersek, Immanity biter. Nasıl bir sorumluluk var ki?”
Sora bunlarla hiçbir ilgisi yokmuş gibi konuşuyordu.
“Hadi ama Steph—- Heyecanlı değil misin?”
Hayır- Aslında bir şekilde havalı olduğunu düşünüyordu, gülümsemeye başladı.
“Eğer biz kaybedersek, o zaman üç milyon Immanity’nin hayatı bizimkiyle beraber alınacak ve oyun bitecek. Eğer biz kazanırsak, topraklarımız ikiye katlanacak ve Doğu Birliğndeki tüm hayvan kızlar bizim olacak— Bu şimdiye kadarki en heyecan verici oyun olmalı. Havaya giremedin mi?”
“…(Kafa sallama, Kafa sallama!)…”
Sora masumca gülerken, kucağında Shiro mutlu bir biçimde bacaklarını sallıyordu, Steph sadece omurgasında sarsıcı bir ağrı hissediyordu.
—Çıldırmışlardı. Bu kardeşleri ‘Kusurlu’ veya ‘Dengesiz’ oblik ifadelerle tanımlamak uygun değildi. Gerçekten. Gerçek anlamda— Çıldırmışlardı.
“İnsan… İnsan hayatına nasıl bu gözle bakabiliyorsunuz… ?”
Bu delilik, deliliğin ötesinde saf aşağılama, Steph korkuyu hissetti. Kurtulabilmek için kaçmak istiyordu, ağlamak üzereyken fısıldadı.
“Sahip olduğum tüm umudu kaybettim… İnsan ırkı uğruna yaptınız bütün abes saçmalıkların önemsiz olduğunu düşünüyordum, ama çok yanılmışım—! ”
Steph Sora’yı suçluyordu bu sahneyi daha önce birkaç defa daha görmüştük. Ama bu sefer, öncekilerden açıkça farklıydı; gözlerinde tamamen iğrenme ve hayal kırıklığı vardı.
Sora kibarca sırıttı ve cevap verdi.
“Sakin ol, Steph… Bu bir oyun, biliyorsun?”
–Bununla beraber, Steph’in şüphesi haklı çıktı. Bu adama inanmak— yanılmıştı. Bu adam, hayır, her iki kardeş de sadece oynuyorlardı. Immanity ya da Doğu Birliğini önemsemiyorlardı. Onlar bütün dünyayı sadece bir oyun olarak düşünüyorlardı—!!
–Büyükbabasının mirasını bu korkak kötü adama vermek bir hataydı—!
Umutsuzluk, hayal kırıklığı, terör— Stephin sayısız duygusu birbirine karışmıştı, aksine Sora ve Shiro’ya katıldığı anda derinden bir saygı duyan Jibril vardı, dedi:
“Ne kadar bilge bir usta… Bu, sizin egemen olmak için ne kadar uygun olduğunuzun kanıtıdır—-”
—-Zafer uğruna, kitlelerin hayatını bile ortaya koyardı. Bu pervasızlık veya taşkınlık değildi, kesin zaferin onayıydı. Steph, Sora ve Shiro ile ilgili, bilinmeyene korku içindeydi… Ama bu bu Jibril için aynı bilinmezlik, tapınacak, kıskanılacak ve büyüleyiciydi.
“N-Neyden bahsediyorsunu!!! Nasıl olabilir—–”
“O zaman sana bir soru sormama izin ver, küçük Dora.”
Steph Jibril’in değişik ciddi bakışlarında kaçındı.
“Kaybettikleri takdirde nasıl sorumluluk alacaklarını sordunuz, ama başka bir şekilde bakın. Eğer sahiplerim galip gelirse, Werebeastler bu kıtadaki tüm işlerinden, topraklarından ve haklarından arındırılacaklar. Sokakta kalacaklar, belki de ölümü bekleyecekler. Ustamın bunun için sorumluluk almasını ister misin? Ya da kaybettikleri için onların sorumluluğu olduğunu mu söylersin?”
“—Peki… Bu…”
Herhangi bir savunması yoktu. Ama yine de— Soranın eylemleri fazlasıyla sorumsuzdu. En azından… İnsanlara danışmalıydı, evet? Ama Jibril devam etti.
“Şimdi bile savaş yasaklanmış olmasına rağmen, bu dünyada ölümler ve öldürülmeler devam ediyor.”
–Savaşın yasaklandığı bir dünya Ancak, aksine, hepsi buydu. Hükmederek, dolaylı yoldan öldürmek çok kolaydı. Bu On Kuralın doğasıydı ve ayrıca. Tam olarak şu ana kadar Immanity’e ne oldu.
“Dora, Immanity’nin katılmadığını ve bunun yerine yok olması gerektiğini mi öne sürüyorsun?”
“P-Peki… Hayır, ama—! Hala!”
Hala, onların hiç sorumlu olmadıklarını söylemeye çalışıyordu… Deliceydi, ısrarlı Steph.
“Tam yetkili bir vekil olmanın nedeni buydu.”
Jibril, Flugellerin tam yetkili vekiliydi, Steph’e duygudan arınmış buz gibi bir bakış attı ve gerçeklerden bahsetti.
“Başlangıçtan beri, gerçeklik ve oyunlar öldürmekle ilgiliydi— Ne tür bi sorumluluk bekliyorsun ki?”
—Büyük savaşı yaşamış birinden gelen ağır sözler karşısında, Steph sessizliğe gömüldü. Ama beklenmedik şekilde çelişkili konuşan Sora’ydı.
“Huh? Hayır, kimse ölmeyecek. Bu sadece bir oyun diye söylemedim mi?”
“—NE?”
“Affedersin?”
“Uh?”
”…Mnn… ?”
Bir şeyler yerine oturmuyordu. Herkes iptal oldu. Sonra sonunda anlamış gibi, Sora konuştu.
“Ohhhh… Tama, tamam, şimdi anladım; işte böyle.”
Sora, sonunda hissedilen rahatsızlığı anladı.
“Eveet, her şeyin oyunlarla kararlaştırıldığı bu dünyanın garip bir şekilde çılgın olduğunu düşünüyorum, ama adamım, siz çocuklar— Eski dünyamızdakiler gibi düşünüyorsunuz… Bunun geldiğini göremedim.”
“…Ohhh…”
Shiro belki de aynı şeyi merak ediyordu, anlamış gibi gözüküyordu.
“Anladım, kimse bu oyunu nasıl yeneceğini bilmiyor— Tanrının sıkılıp bizi çağırmasına şaşırmamalı.”
Ama anladığı zaman eğleniyormuş gibiydi. Bakışlarını oyun konsuluna çevirdi ve beli belirsiz bir cevap verdi.
“Peki, rahatla. Dünyayı, söylediğimiz gibi fethedeceğiz. Bütün bunlar, Werebeastleri fetetmekle başlayacak, bunun başka yolu yok.”
O zaman, bir şeyler hatırlıyormuş gibi, devam etti:
“Oh, evet ve Steph.”
“Ah… n-ne?”
“Eğer kaybedersek neler olacağı ile ilgili soruna gerçek bir cevap vereceğim. ”
Şaklabanlık yapmadan. Steph’e ciddi bir bakış attı, Sora konuştu.
“—Kaybetmemiz için bir milyonda bir bile şans yok. Sana söylemedim mi? Bu şah mat.”
Soranın bu belirleyici sözleri—
“Doğu Birliğiyle olan oyunumuz çoktan bitti. Bizi yenmeleri çoktan imkansız.”
—Kafaları çok uzaklara gitti, Steph’in onlara inanmasının hiçbir yolu yoktu.
“Peki, kesin olmak gerekirse, eksik son bir parça var— Ama yakında onu da elde edeceğiz.”
“O zamana kadar, tek yapmamız gereken oyun oynamak ve beklemek.” diyerek Sora bitirdi, sonra kız kardeşiyle oynadıkları oyuna döndüler.
–Bunu tek anlayan kız kardeşiydi. Geriye sayısız ipucu kalmıştı, ama ikisi ipuçlarını cevaba uyduramadılar.
Jibril ve Steph sadece— birbilerine baktılar.