No Game No Life - C2Bölüm 05-2
Çevirmen: Uchuujin &Redaktör: ggurcan
Güneş camdan yansıyarak göz kapaklarında içeri girdi.
“…Mm… nngh…”
Ama bilinci daha fazla pineklme isteği içinde uyanmamak için direniyordu, Shiro uyumasına geri döndü, daha uyuma kararına vardı. Abisinin kolunu her zamanki gibi kavradı— ama. Gözleri hala kapalıyken elleriyle yokladı orda olması gereken şey yoktu.
“…Ngh?”
Belki de— Yine yataktan düşmüştü. Ama uyku sersemi haliyle aklından, artık kraliyet yatak odasında yatmadığı geçti. İsteksizce, abisini aramak için gözlerini açtı ve onu tuttu, ama—. Kişi— Her zaman orada olması gereken—…
—-…
Elkia Krallığı: Elkia başkenti, Elkia. Hakimiyet için başarısız bir girişimde bulunan Immanity’nin son kalesi. Kraliyet Kalesinin koridorlarında, bir kız garip bir şekilde yürüyordu. Stephanie Dola. Kırmızı saçlı, mavi gözlü, mükemmel görgülü soylu kız, eski kralın torunu.
—-Ancak, yorgunluktan gözlerinin altında oluşmuş koyu halkalar onun güzelliğini gölgeliyordu. Ürpertici bir gülümseme ile kartları tutarak, kraliyet yatak odasının yolunu tuttu. Bir hayalet… İzlenimi veriyordu.
“Heh, heh-heh-heh… Bugün vaat edileni alma günü.”
Yeni doğan güneş geceden kalma bilincini toparladı. Stephanie– Kızıl(aka) Steph— Rahatsız edici bir gülümseme attı.
“—Shiro, uyandın değil mi?! Sabah oldu.”
Bam, bam. Elleri kartlarla meşgulken, kapıyı tekmeledi, kaba bir biçimde kraliçeye ilk adıyla seslendi. Ama… Belki de kapı düzgün kapatılmamıştı. Tekmesi kapının ardına kadar açılması için yeterliydi—
“U-um… Uyanık mısın…?”
—Ve Steph yatak odasına bakındı, ama. Ne gördü—
“Abi… abi, nereeedesin… Üzgünüm… Benim hatamdı… Bir daha… Yataktan düşmeyeceğim… Bu yüzden… Lütfen ortaya çık… eugh…” (yazık :D)
—Shiro, dizlerinin üzerine çökmüş, ağlıyordu.
“—H—uh— Sorun ne, Shiro?!”
Bir süre önce burnundan soluyarak Shiro yapacaklarında bahseden Steph. Gördükleri karşısında şok oldu, kartları düşürdü ve Shiro’ya koştu.
“S-sorun ne; hasta mısın?”
Ama Steph’i bile duymamıştı. Shiro ağlamaya devam etti ve mırıldandı:
“Abi… Abi… Ortaya çık… Beni yalnız bırakma…”
Steph, mırıldıklarından rahatsızlık duydu, dedi ki:
“U-um… ‘Abi’ diye kimden bahsediyorsun? Sadece onu getirmeliyim, değil mi?”
—Sonra. Steph’in sözleri sonunda Shiro’nun kulağına erişmişti. Steph— Ne demişti? Shiro’nun sadece bir abisi vardı. Shiro telefonunu çıkardı ve rehberi açtı— ama.
“…Olamaz…”
—Bu olanaksızdı. Telefonunda kayıtlı tek bir numara vardı: Abisi. Şimdiye dek. Neden—. Neden telefonu— 0 kişi diyordu?
“…Bu imkansız… Olamaz, olamaz…”
Zaten beyaz olan teninden kanı çekildi. Steph önemsiz bir şey hissetti ve umutsuzca Shiro’yla konuştu.
“Sh-Shiro, iyi misin? Lütfen söyle sorun ne!!”
Ama Shiro artık Steph’in orada olduğunun bile farkında değildi. Bir hışımla telefonu eline aldı e-posta kayıtlarına, oyun hesaplarına, adreslere, resim klasörünü ve gizli klasörleri gözden geçirdi—- hayır.
—Orada abisinden herhangi bir iz yoktu.
“…Olamaz… Bu… Olamaz…”
Shiro panik içinde telefonundaki tarihi kontrol etti.
—Yirmi bir. Abisiyle tahtta oyun oynuyorlardı— On dokuzunda. Shiro hemen fotoğrafik hafızasında geri gitti, tüm oyun konsollarında, tablette ve telefonlarda görmüştü ve 19 olduğunu kontrol etti. Evet, kesinlikle on dokuzunda olmuştu. Ama ozaman yirmisi olmalıydı.
—O zaman dün ne yapmıştı?
–…Hayır. Hatırlamıyordu— Hernasılsa. Beş yıl önce okuduğu kitapları bile hatırlayabilen hafızasında, büyük bir boşluk vardı, bütün bir gün boyunca uyumuş gibiydi.
—Abisi onun yanında değildi. Rehberinde kayıtlı değildi. E-postalarda ya da kayıtlarda ya da kayıtlarda ya da herhangi bir yerde bir iz yoktu.
—Abisinin var olduğunu kanıtlayamamıştı. İpuçlarını birleştirdi, Shiro üç olasılık öne sürdü.
Olasılık 1: Bazı bilinmeyen güçler, abisinin varlığını bu dünyadan silmişti.
Olasılık 2: Sonunda kaybetmişti.
Olasılık 3: Çoktan kaybetmişti— ve şimdi akıl sağılığını yeniden kazanıyordu.
Ama bu olasılıklardan hangisinin doğru olduğuna bakmaksızın, hiçbiri, Shiro için, karanlığa dönen görüşünü aşmak için yeterli bir cevaptı. Titreyen bir sesle, zorlukla ağzını açtı.
—Cevabı tahmin edebiliyordu, ama duymak istemiyordu. Son umuduyla beraber— Onun adını Steph’e söyledi.
“…Ste-ph… Abim nerede… Sora nerede?”
Ama soru ona ulaştığında, tahmin ettiği gibi.
—Cevap, umutsuzca duymak istemediği şeydi.
“…Sora? Bu birinin adı değil mi? Kim o?”
—Oh.
–Lütfen. Bırakın korkunç olsun, berbat rüya. Uyanayım ve abimi her zamanki yerinde bulayım. Sadece ona “Günaydın”— diyeyim. Kendisini aşan karanlığa teslim olurken tek isteği buydu.
—Shiro bilincini kaybetti.