No Game No Life - C3Bölüm 01-6
Shiro, üzerinde [Üç] kazılı olan reversi parçasını eline yerleştirdi.
Boş yere baktı —— hayır, görünmez ama var olan oyun tahtasına bakıyordu ——
Bu maalesef, birini içeren 32 reversi parçasının savaşıydı.
İki taraf için de kalan parçalar miktarda küçüktü —— bu, çok önemli oldukları anlamına geliyordu.
Kullanılmaları kaybedilmelerine yol açacağından saklanmışlardı.
Ancak, bu kural ayarlanmıştı —— meydan okunan taraf tarafından, bu durumda, abisi.
Demek ki oyunun ilerleyişi, ortadan kayboluşu bile çok anlamlıydı.
Yani —— Shiro gözlerini kapatıp düşündü.
——Neden abisi onu yalnız bıraksın ki? Afallamıştı.
Ancak, cevap biliniyorsa hareketlerde kesin izlenmesi gereken yoldu.
İlk birkaç tanesi çok basit sebeplerdi.
Rakibine bazı anıları kasten veriyordu, kendini geçici olarak kaybeden taraf gibi gösteriyordu ——
“…Bu tür bir şey… Shiro… bunu yapamaz…”
Shiro biraz düşündükten sonra yüzünde hüzünlü bir gülümsemeyle bu sonuca vardı.
Abisinin hareketlerini Shiro sergiliyor olsaydı… kesinlikle delirmeden duramazdı.
Sadece abisi yanından ayrıldı diye abisinin varlığından şüphe duymuştu.
——Unutulsaydı sorun değildi.
——Abisini unutmak —— Shiro, ruhunun normal kalamayacağına inandı.
Shiro görünmez, dokunulmaz oyun tahtasına baktı.
Oyun tahtası cidden görünmezdi ama ——
Abisi güneş ışığından nefret ederdi, o yüzden pencere yanına oturmadığını tahmin edebilirdi.
Abisi, uyusa da, otursa da, hep Shiro’ya duvarın köşesini verirdi.
Çünkü açık bir alan varsa Shiro yalnız hissederdi, abisi hep onun için açık alanları bloklardı.
Oyun tahtasını göremiyor olsa da her şey onun için ortadaydı. Abisinin alışkanlıkları, hareketleri, abisine dair her şey, abisinin oturma pozisyonu ve Shiro’ya ayrılmış boşluk bile görülebilirdi.
(…Burada… Nii… burada…)
Shiro, abisinin nerede oturduğuna ikna oldu, boş olsa bile. Shiro’nun gözleri yanmaya başladı ama kendini tekrar zorlayıp düşünmeye devam etti.
(…Bundan sonra… ikinci… aynı zamanda… en büyük… sebep.)
Shiro, beyaz tarafının üzerinde [üç] yazan reversi parçasını sıktı.
Abisi, [siyah da olsa, beyaz da olsa] şu soru kesindi.
Çünkü o son parçayı hep [Shiro]ya bırakırdı —— kesinlikle beyazdı. [4]
Görünmez ve bilinmez oyun.
Başından beri hafızası yoktu, o yüzden neler olduğunu bilmiyordu.
Ancak, abisi kasten kaybetmişti ve Shiro’nun (beyazın) kazanmasına izin verecek adımı atmıştı…
Ve rakip, Sora’nın planına düştüğünü fark ettiğinde, yanlış bir hareketi yapmak için teşvik olmuştu…
Öyleyse, pozisyonu ters çevirecek olursak, abisi en uygun hareketi seçerdi.
Tüm bu tahminler —— kazanmak için üç hamle gerekliydi.
Yalnızca bu… yapabilirsin!
Shiro güvenle elini aşağıya doğru salladı ———— Çın, Nereden geldiği bilinmeyen ses üç kişinin kulaklarında çaldı.
Buna takiben…
“ACI——!”
“Of… N-Neler oluyor?”
Shiro , Steph ve Jibril başlarını tuttular, ani bir yarıcı baş ağrısı duydular.
Ekolar şeklinde, beyin, uğultuyu dışa vurdu.
Orijinalde görülemeyen oyun tahtası ortaya çıktı ve pıtır pıtır sesiyle siyah tahta yavaşça beyaza boyandı.
Sonra —— bir buçuk gün öncesine dair anılar —— geri akmaya başladı ———
[19. Gündüz]
Shiro ve Sora taht odasında oyun oynuyorlardı. “Ahh, nihayet geldiniz, neden beni bekletip durdunuz?” Abisi önündeki iki kıza bakarak bunları söylemişti. Siyah bir peçe takan siyah saçlı Kurami’ye.
Ve bariz uzun kulakları olan ve saklama zahmetine girmeyen elf kıza.
“…Geleceğimizi biliyormuş gibi gözüken bir ton —— tabii ki…” Sora gülümseyerek Kurami’ye yanıt verdi:
“Evet, buraya gelme amacınızı biliyorum ve her an mümkün.”
“Öyleyse acele et, seni ortadan kaldırıp İnsanlığın satranç parçasını devralmalıyım.”
“Shiro, dikkatle dinle.” “Hım?”
“Sana inanıyorum.”
————[19. Akşam]…
“————Aynen böyle Jibril. Yapabilir misin?”
Sahibi saçma derecede korkutucu bir oyunu tarif etmişti ama Jibril cevaplamıştı: “——Üzgünüm ama bunu yapamam, böyle büyük bir oyun dönüşümü——“
“Tek başına yapmanı istemiyorum, Kurami’nin yanında getirdiği elf kızla yapacaksın, olur mu?”
Sora konuyu, kendini henüz tanıtmamış olan elf kıza getirdi.
“Benden Flugelle işbirliği yapmamı mı istiyorsun? Lütfen bırak da hakkını vere vere reddedeyim ah~?”
“Ne tesadüf, ben de daveti kibarca reddedeceğim ah~?” Bakışları arasında kıvılcımlar çaktı ama Sora’nın yüzünde ilgisiz bir bakış vardı. “Gerçekten mi? Öyleyse oyunu kabul etmiyorum, lütfen geri dönün, olur mu?” Sora soğukça onu reddetti. Sonra Kurami elf kıza dönerek:
“…Bana yardım etmek istediğini söylemiştin, değil mi?”
“Tabii ki ama benim bu şeytanla çalışmamı istemek… Uffff… Tamam, söz veriyorum.”
“…Nii.”
Abisinin belirttiği kuralları duyan Shiro gergin bir şekilde abisine baktı.
“Shiro, biz ikimiz her zaman briz.”
————[19. Gece]…
Jibril’in Dünya Bağdaştırıcı [çekirdeğine] tutunan elf kız sızlandı:
“Bu tür bir ana kullanım, ana salonu bombalamak istiyormuşsun gibi. Beynin normal çalışıyor mu acaba?”
“Üzgünüm ama şimdiki trend ana salondan bir şeyler düşürmek. Anlaşılan uzun kulaklı insanlar bir bombayla karıştırıyor he, bir dahaki sefere onun için [Daha az enerji] notu düşeceğim.”
“Hepiniz… Kimlerle barış içinde yaşayabiliyorsunuz acaba?”
“Belli bir Flugel’i düşündüğümde, binlerce hayata mal olan bir şeyi ateşlemişti… Genelde üstünlük kompleksi var ama [Cennetin darbesi]ni ateşliyor, ne kadar naif.”
“Kendinize bak, uçma kısıtlama büyüsünü açmasaydınız sizi önemsemezdik, kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. Bu büyüyü gördükten sonra bir paketi zar zor taşır oldum ve her birinizi kazara öldürseydim bile bunda ne sorun vardı ki?”
“Yeter, ikiniz de kesin ve işe dönün! Neredeyse bir gün oldu!!”
————[20. Gündüz]…
“…Tamam, gerçekten bir günü aştı.”
Sora, Jibril’e soğuk gözlerle baktı.
Kurami de ortağına aynı tür bakışlar atmıştı.
“Çok, çok üzgünüüüm, bu uzun kulaklı kız pek çok kez neredeyse kontrolden çıkmama sebep olduğu için.”
“Ya, bu kız her kontrolden çıktığını veto ettiğinde, her şeyi yeniden kodlamak zorunda kaldım!!”
Sora iç çekerek elini yanağına dayadı ve dedi ki:
“Boş verin, ah —— öyleyse kuralları yeniden açıklayayım.”
“…Nii.”
“Shiro, Nii endişelendiğin için mutlu ama sen içini ferah tut. Anlıyor olmalısın, değil mi?”
“Shiro, biz bir [sözle] bağlıyız.”
“Shiro, biz daha oyun başlamadan kazanırız.”
“——Hadi Doğu Birliği’ni bitirmek için gerekli son parçayı da ele geçirelim.”
“…Hıhı.”
Sora başını okşarken Shiro başıyla onayladı ve dedi ki:
“——tamam, başlayalım mı?”
————[20. Gece]……
“……….!”
Shiro, Sora’nın omuzlarına sıkı sıkı tutundu.
Shiro’nun sıkıca tutunulan sol elinin derisi delindi ve kanamaya yol açtı.
Abisinin anılarının, ellerinin, ayaklarını ve beş duyusunun alındığı önündeki manzaraya bakarken Shiro yalnızca izleyebiliyordu.
Abisi Shiro’ya inanıyordu ve karşılığında Shiro da Sora’ya güveniyordu.
Yalnızca bekleyebilirdi.
Steph, oyunu durdurma konusunda tereddütte olsa da Shiro’nun azap çeken görünüşüne bakmaya dayanamıyordu. Ellerini, yüzünü kapatmak için kullanıp ağlamaya başladı.
Jibril, sahibinin kararlı yüzünü görünce lal kesilmişti.
Gözlerini iyice açarak her hareketi izliyordu.
“——tamam, neredeyse bitti.”
Parçasını tutarken Kurami söylemişti. Kurami’nin durumu da tamamen zarar görmemiş değildi.
Olmayan hafıza bölümlerinin beynine akması korkunçtu. Anılarının alındığı gerçeğinin de bilincindeydi.
Ancak, oyun tahtası neredeyse tamamen siyaha dönmüştü —— Kurami’nin ezici bir üstünlüğü vardı.
“…Anıların oldukça ilginç ama niyetini hala anlamıyorum.”
Sora’nın anılarını kasten çalmasına rağmen gerçek niyetini hala bilmiyordu.
Sora’nın anıları —— beyninde parladı, Kurami acıyla yüzünü ekşitti.
“Yalnızca üç parçan kaldı ama hâlâ amacını bilmiyorum. Bu şaşırtıcı, gerçekliğin, varlığını oluşturuyor… aAma ne olursa olsun —— bunu bitireceğim.”
Çat sesiyle Kurami bir parça yerleştirdi.
“Bu bitirmeli.”
Bu kelimeleri söylerken Sora’nın vücudu gözlerinden kayboldu. Yandan izleyen üç kişi için, hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi, yüzlerinde kasvetli ifadeler vardı.
Kurami ve oyun tahtasından habersiz gibi, odadan dışarı doğru sendelediler.
Onlar da katılımcı olduğu için, hafızaları yok olurken böyle oldu.
Sonra, yalnızca Shiro’nun kalmasıyla, yatağa gidip sessizce uyuyakaldı.
“…Yerini alacak biri kalmadığından ve Sora kaybolduğundan, [Devam edemez] —— bu benim zaferim.”
Sonuç olarak hâlâ Sora’nın gerçek niyetini kavrayamamıştı.
Verdiği anılar onu deprese etmiş olsa da n’olmuş yani ——
“Kurami… Bir şeyler doğru değil.”
Oyun tahtası zafer ilanı yapmalıydı.
“Neler oluyor? Oyuna hiçbir şey yapılmadığını söylememiş miydin?”
“Y-Yanılmıyorum! Bunu ben modifiye ettim!”
“Öyleyse neler oluyor —— [Devam edemez] kuralını sağlamıyor olmadığı sürece?!”
Aniden, Kurami Sora’nın bıraktığı üç parçayı gördü.
Üzerlerinde bir, iki ve üç yazıyordu. Birinin varlığını en çok oluşturan en önemli üç parça.
“——bekle, varlığı kaybolduysa o üçü neyi temsil ediyor?” Yoksa —— onun [kendi varlığından] daha önemli şeyler mi? Kazanma şansının daha yüksek olması için mi?”
Nasıl böyle bir şey olabilirdi —— ancak, bu durumda, Sora’nın niyetine dair hafızayı neden ele geçiremediğini açıklardı.
“Kurami, ne yapacağız?”
“Hâlâ ne yapabiliriz ki?”
Oyunu zorla bitirmek isteseler Flugel’in gücü gerekliydi.
“Hafızam da silinmenin eşiğinde —— yalnızca bekleyebiliriz!”
Kurami oyunun hâlâ devam etmesine kızgınken böyle dedi.
“…Ne, bu adam ne yapıyor böyle——?!”
Adamı kolayca yenmişti ve onu ortadan yok etmişti.
Ama Kurami’nin aldığı onun anılarında, boş yere Sora’nın zafer tebessümü ettiğini hissetmişti ——— bu onun istemsizce titremesine sebep olmuştu.
———……
Kesinlikle, Sora’nın tasarladığı [dalavere].
Kurami’nin şüphelendiği şey, başından beri Sora avantajlıydı.
Ancak —— bunların ne olduğunu kimse bilmiyordu.
Oyunu yapan, elf büyüsü kullanmak olsa bile —— bundan sakınamadı.
Bu dolap yüzünden, hilenin imkansız olduğu bir durumun oluşturulması hilesinde bulunuldu.
——Bu oyun bir kişinin bilinçaltını yansıtıyor ve parçaların önemine karar veriyor.
Genel olarak, kimse, hangi içeriğin en önemlisi olduğunu bilmiyordu.
——Tam olarak.
[4] Shiro Japonca’da beyaz anlamına gelmektedir. O yüzden cevap Shiro = beyaz.