No Game No Life - C3Bölüm 01-7
Çevirmen: Sumire & Redaktör: Fri
“…Nii ve Shiro haricinde…”
Shiro yeniden ortaya çıkan oyun tahtasını izleyerek gülümsedi.
Demekti ki, bu —— abisi tarafından tasarlanmış [dalavere]nin arkasındaki gerçekti.
“Hatırlıyorum, oyunun kuralları olsa bile gerçekten sahibimi unuttum.”
Bu kaçınılmazdı, oyunda yarışmayı kabul etmişlerdi.
Jibril kendi yetersizliğine sinir oldu. Kendi efendisinin varlığını silmeye çalışmak ve aynı zamanda şüphe duymak.
“A-Ama, neden Sora kaybolmuştu? Bu kastendi, değil mi?!”
Steph, hafızası geri dönünce bağırdı.
Ancak, öyle bile olsa, Shiro, Sora’nın anılarını ve niyetini söylemedi. —— Hayır, belki bu tür bir anı, başından beri yoktu. Shiro, abisinin niyetini kendi kendine söylemediğine inandı.
Çünkü o anı alınsaydı tüm plan yatardı.
Ancak, sorun yoktu —— çünkü şimdi [Anlamıştı] —— Reversi, bu da kısıtlı kararların oluşturduğu sıfır sonuçlu bir oyundu.
Garanti bir zafer oluşturmak satrançtan daha kolaydı.
Normal bir şekilde kazanmak için olsaydı Sora yalnızca kendi yerine Shiro’yu bırakırdı.
Reversiyi açık oynamayı seçip böyle yapmamış olmasının nedeni —— muhtemelen Shiro’nun rahatlamasına izin vermekti.
…Boş yerde, siyah parçada bulunan bir tür varlık vardı.
Kararsız, tereddütlüydü…
Evet —— bu kural Sora’nın planladığı gibiydi, sıra atlanamazdı.
Shiro’nun yeri —— yani beyazın sırasıydı.
Bu, Kurami’yi tamamen bloklayacak bir hareketti, Sora’nın görüşünü kaybetmeden önce kararlaştırdığı hareket.
Önemli bir parça önceden yerleştirilmişti —— tereddüt etmek söz konusu olamazdı.
…Vücudundan feragat eden abisine karşı hayranlıkla doldu, Shiro üzerinde [iki]yazan parçayı aldı.
Shiro tamamen anlıyordu.
Üzerinde [İki] kazılı olan parçanın [İçeriğini] ya da abisinin niyetini önemsemiyordu.
——Yine de, abisine sempatiyle şu cümleyi kurdu:
“…Bu plan… Kimse bunu tahmin… edemez… Nii… gerçekten güçlü.”
Shiro gülerken hamlesini yaptı.
Parçayı yerleştirir yerleştirmez oyun diskinin yarısı anında beyaza boyandı.
Kurami ve elf kız —— ve yavaşça görülmeye başlayan abisinin gölgesi, Jibril ve Steph gözlerini belerttiler.
Shiro umutsuzca, akmaya başlayan gözyaşlarına hakim oldu.
Abisinin bu oyuna dair planının anıları, Shiro’nun telefonundan silinenler, İnsanlık ve Jibril.
Bu noktadan sonra, üç parçanın neyi temsil ettiğini çıkarmak kolaydı ki ——
[Üç] —— kazanma yöntemi.
[İki] —— Shiro’ya olan sarsılmaz güveni.
Ve [Bir] ——
“…Shiro’yla ilgili her şey…”
Bunlar, Sora’nın kendi varlığından bile daha önemli olan içeriklerdi.
Neden çok kolay olduğundan bu kadar emindi?
Çünkü biri ters düz olsaydı —— Shiro bunu hissettiği sonucuna varabilirdi.
Artık kendin olmadığın anlamına gelebilirdi, abisini kaybetmiş Shiro gibi.
Abisini kaybettiğine dair gerçekler —— kaybetme ihtimali kendinden daha önemliydi —— çok aşikar.
Bu gerçeği anlıyordu, Sora başından beri ortadan kaybolacağını biliyordu ve durumu tersine çevirmek için Shiro’nun yerine geçmesine güvendi—— bu tür bir dolap, bunu görebilsen bile başa çıkabilir misin?
Siyah parçanın, yavaşça beyaza boyanan tahtada yerine konması kolay olmadı.
“…Tamam, Nii…”
Çok beklenmiş geri dönüş.
“…Geri gel——!”
Üzerinde [Bir] yazan parça tahtaya konunca Sora’nın figürü maddeleşmeye başladı.
——Tahtada siyah kalan son dört taşla, bir ses yankılandı: [Kazanan: Sora].
Aynı zamanda Shiro kazanana doğru koşuyordu.
Sora’nın ilk cümlesi——
“Çok iyi, Shiro, beni yendin, bunun bilincindeyim——“
Tereddütsüzce Sora’nın kollarına uçarken kelimeleri bundan hafifçe daha hızlıydı.
Akan gözyaşlarıyla Shiro kendini abisinin kollarına gömdü ve şunları söyledi: “…Üzgünüm… Üzgünüm… Daha önce —— yapmalıydım…!”
Durumu kavramakta ayak uyduramayan Jibril ve Steph şaşkın şaşkın baktılar.
Ancak, beklenmedik bir yerden bir ses geldi.
“Kurami! Kurami! Beni duyabiliyor musun?!”
Bakışlarını çevirdiklerinde gördüler…
Elf kız umutsuzca Kurami’yi çağırmaya çalışıyordu, Kurami’yse ——
Steph ağzını kapatıp nefesini tuttu.
Kurami boş bir kabuk gibiydi —— hayır, daha çok bir ceset gibi, zayıf bir şekilde sandalyede uzanıyordu.
…Steph, Sora’nın oyunu nasıl kazandığını anlamadı.
Ancak, Sora’nın tasarladığı bu oyunda bir kez kaybedersen, sonuçlar…
Tek bir yanlış hareket yapılmış olsaydı… Sora’nın kaderi… Steph bunu düşününce ürperdi.
O neyi kaybetmişti? —— yoksa etinden başka, diğer her şey kayıp mı edilmişti?
Kurami olarak bilinen kişi çoktan —— artık yoktu.
(O-Onda ne tür bir zihniyet var öyle, [arkada kalarak] başlayacak?!) ——
Bu oyun kavranılamazdı, Steph korku dolu gözlerle Sora’ya baktı.
Oyuna şahsen tanık olmasa sonuçların bu derece korkunç olduğunu hayal dahi edemezdi.
Hâlâ ağlayan Shiro’yu tutan Sora, ifadesiz bir yüzle konuştu:
“——Tamam, [Biz] kazandık, şimdi ilk rica şu.”
Onun kelimelerini duyan elf kız acı çekerek rica etti:
“Bekle —— ne yaparsan yap kabul edeceğim! O yüzden lütfen —— Kurami’nin böyle olmasına izin verme!!”
Ama Sora, her şeyini kaybetmiş gibi hissettiren gözlerle cevap verdi.
“…Ben kaybetseydim, Shiro da aynı ricada bulunurdu, o zaman kabul eder miydin?”
Evet —— [Acciente] sözüyle katlanmak zorunda oldukları bunlardı, oyunun başından beri ortak kabulleniş.
Pozisyonları tam tersi olsaydı Shiro’yla dalga geçerdi… Öyleyse —— “B-Biliyorum, bu çok bencilce bir rica! A-Ama rica değişim isteğinde bulunan sendin! Tamamen senin emrinde olacağım —— o yüzden nolur Kurami’yi bırakma… Kurami’nin böyle olmasına izin verme ——!”
Ancak, Sora şeytanca ve tiranımsı bir gülümseme gösterdi ve bir şeyi kesiyormuşçasına elini aşağıya savurdu.
“Yapa~mam mı? Şimdi onun kaderine karar vereceğim, yaniiiii ——“
“Hayır —— HAYIIIIIIRRRR!!”
“İstek 1, yağmalanmış ve çalınmış olan anılar —— geri dönsün.”
“————Hı…?”
Bu cümle herkesin bugününü senkronize etti.
“——Öhö! —— Fuuu… Fuuu…”
Kurami nefes almayı hatırlarken bilincini geri kazandı.
Uyanmış ve boş yerde bakan Kurami’ye doğru koştu kız.
“Kurami! Kurami! İyi misin?! Kim olduğunu biliyor musun?!”
Kız umutsuzca ağlıyordu ama Kurami nihayet uyandı.
“Evet… Hım, iyiyim… Ama…..”
——Kurami onun omuzlarına asıldı ve bir kabus görüyormuş gibi Sora’ya baktı.
“Bu adam —— Sora’nın neden iyi olduğunu anlayamıyorum.”
——sonra, kurallara göre, Jibril ve elf kızın işbirliği yaptığı oyun patladı.
Bunu görünce en çok ter döken beklenmedik şekilde —— Sora’ydı.
“Ne-Ne kadar tehlikeli… Jibril’in [çekirdeği] olmasına rağmen istek çok fazlaydı…”
——ulaşması imkansız olan bir şeyi yapamazdı.
Yani, Sora’nın isteği, ayakta kalamayacak hale gelene dek oyun tahtasının manasını tüketmişti.
Sora’ya bakınca Jibril sessizce ilerledi.
“…Sahip, bu tür bir oyunda, lütfen hizmetçiniz kimliğimle sizi durdurmama izin verin.”
“Reddediyorum, önümüzdeki potansiyel rakipleri hesaba katınca bu tehlike yeterince iyi.”
“Sadece ——“ göğsünde ağlayan Shiro’yu severken Sora şunları söyledi:
“Her neyse, kullandığım böyle bir yöntem —— benim hayal gücümden öte.”
“——HAYAL GÜCÜNDEN ÖTE Mİ?! ONU BENİM DEMEM LAZIM!”
Sora’nın anıları, Kurami’nin vücudunda onarılmış olsa da o anılardan şüphe etmeden duramadı.
Sıradan bir insan Tanrıyı yeniyor, Flugel’i kendine teslim ettiriyor —— ama, bu şeylere kıyasla.
Sora’nın [geçmişinde] gözüken şey. Söylemeye dili varmadı.
Kurallar, Sora’nın anılarını saklamasına izin verdi.
Aklından geçen anılarla, Kurami korku dolu bir ifadeyle bağırdı:
“Nasıl —— [O deneyimlerden] sonra aklın yerinde kalabiliyor?!”
Bu şekilde bağırmak için hangi dayanağı vardı?
Sora’nın varlığını ele geçirmiş olsa bile, görebilirdi.
Sorun, Shiro’nun bilmediği bir şeydi.
Ama bunun bilincinde olan Sora için, orada bulunan herkese sordu:
“Hı? Birilerine normal gibi mi gözüküyorum?”
——Hayır. Herkes cevap olarak başlarını salladı. Güven ilişkisinin ötesinde miydi? —— yanlış.
[Kendini kendin yapan gerçekler] pozisyonunda duran [Güven] değildi.
Çoktan birinin var olma sebebiydi.
Ne bir metafor, ne bir abartma, bu ikisi kesinlikle —— her zaman birdi.
Çarpılmış. Hasar görmüş. Ancak, aslında çift olmaları için dizayn edilmiş gibi, bunlar onları birbirine bağlıyordu.
Kurami idrak edemedi ama Sora’nın geçmişiyle temasa geçtikten sonra, bir kaza durumunda anladı.
[Kader] —— bu kelimeyi kullanmak ucuz ve çok muğlaktı, bu tür bir anıyı tanımlayacak başka bir kelime yoktu.
“…Tamam, ikinci istek.”
Evet, Kurallara göre, istekleri —— [Biriyle gitmekti].
Elf kız tamamen alarma geçti ama Sora’nın niyetini bilen Kurami “sorun değil” diyip onu durdurdu.
“Bu elf —— [Fiel], hafızanı kurcalama izni istiyorum. Zorla yapılan bir şey değildi ama bu ortak anlayış içerisinde, Kurami kimi kastettiğimi anlıyor olmalı, değil mi?”
Kurami iç çekip başını salladı.
“…Evet, anlıyorum —— çifte ajan olmamızı istiyorsun, değil mi?”
Sora herkesin bunalımına gülümsedi, Kurami devam etti:
“O anıları bana verdiğin sürece, Kuralların artık gerekli olmadığını biliyordun. Ortağın olmam için beni çektin, gerçekten küçümsedim.”
Ama bir çocuğa şaka yaparmışçasına haylaz bir ifadeyle Kurami gülümsedi.
“——tamam, kabul ediyorum, çok ilginç değil mi —— [Planın].”
Ondaki ifadeyi gören Fiel anladı.
Sora’nın niyeti —— hafızasını paylaşmak, Kiurami’ninkini gözlemek ve kalmasını sağlamaktı.
Kuralları kullanmasına gerek yoktu ve yalnızca bir istekte bulunması gerekiyordu —— münasip zamanda hafızasıyla oynamak…
Doğu Birliği savaşında etki edebileceğini hesaba katmak —— ya da gelecekte diyelim——
Tüm bu sonuçları elde etmek… Elf kız konuştu:
“Anlıyorum… Dürüst olacağım —— [tamamen kaybettik].” Jibril ve Steph donakaldılar.
Bunlar dışında anlayan tek kişi Shiro’ydu, gözlerini açıp konuştu:
“…Nii… Muhteşem…”
“Değil miyim ya~? Yetenekli Nii’ni övebilir misin?” Sora oynayarak söylemişti.
Ama hâlâ Sora’nın göğsüne sıkı sıkı gömülü olan Shiro:
“…Hıhı… Nii, Shiro’nun gururu… Nii…”
“Uvaahh, beni bu kadar dürüstçe övmen, abin utanacak ama… Ah!”
Bir ip kesilmiş gibi Sora, Shiro’yla yere düştü, anlaşılan yorgunluk vurmuştu.
Steph ve Jibril panikleyerek koştular ama Sora elini kaldırıp onları durdurarak konuştu:
“——Shiro… Neredeyse zamanı geldi?” “…Hıhı, her an… hazır.”
Ve Kurami elf kızın —— Fiel’in elini tuttu.
“Üzgünüm, Fiel… Senden bir şey istemem lazım.”
“Nuuu, ah, tamam, devam et!”
Sora, Shiro, Kurami, üçü derin bir nefes aldılar.
“Uvaahhh, süper~ korkunç, ahhh, çok üzgünüm, bir daha yapmayacağım, ahhh, üzgünüm Shiro~~!”
“Vuuuuu~ …..Guuuu…… Guuuuu.” “Uvaaaa~~~~~~~~Gerçekten ——— Bu adam ne böyle ya ~~~~~” Üçü kalabalığı taşa çevirmişti.
Yanlış davranışından dolayı pişman olmuş çocuklar gibi, yorgun düşüp uyuyana kadar ağladılar ——