No Game No Life - C3Bölüm 02-1
Sonraki gün—Elkia kraliyet sarayı. Küçük bir konferans odası.
Sora, Shiro, Steph ve Jibril’in yanında Kurami ve elf de vardı.
Sora alaylı bir tebessüm takındı, Shiro her zamanki ifadesindeydi, Kurami ise sakin gözlerle etrafı tarıyordu.
Dün kendilerini uyuyabırakacak kadar ağladıkları enkaz hallerinden eser yoktu.
Yakından incelersen gözlerinin hafiften kırmızı olduğunun kanıtları vardı ama aşağı yukarı normal kondisyonlarını kazanmışlardı.
“…Peki, bizi neden buraya çağırdın?”
Steph altta yatan soruyu seslendirdi.
Bunu bekliyormuşçasına Sora cevap verdi.
“Kurami’nin hafızasından bazı şeyler anladım ama ortak bir amacımız var. Kendimizi tanıtmalıyız.”
——[Ortak bir amaç].
Dün Kurami, [Elven Gard] ile çift taraflı ajan olmaya zorlanmıştı.
Jibril ve Steph birbirlerine bilirmiş gibi bakışlar atarak Kurami’ye baktılar. Kurami – kömür gibi kara saçlarını yana çekerken zeka parlayan kara gözleriyle sade bir şekilde konuştu:
“—Ben Kurami Zierh. Memnun oldum.”
……….
Daha fazla konuşmayacağı belliydi. İstemsizce Sora devam etti.
“Hı, 18 yaşında, benimle aynı yaşta. Boy 158 cm, yukarıdan aşağıya üç ölçüsü—“
“S-Sen?! Bu alçakça!!”
Kişisel bilgilerini hızlıca aktaran Sora’ya, Kurami acelece bağırdı.
“Ayrıca sütyenini şişiriyor ve asıl ölçüsü—“
“A-Anladım! Anladım dur artık, düzgünce yapacağım!!”
Kurami dışında herkes onun yine yarı ağlar vaziyette olduğunu fark etti ama sessiz kaldılar.
“A-Ama ondan önce – “Fii”yi tanıtmam lazım……”
Kurami’nin bakışıyla Fii denilen elf hanım ağzını açtı.
“Selaaam, Ben Fiel Nilvaren”
Pofuduk görünümlü şapkasından dökülen altın saçları ve elflerin karakteristik uzun kulaklarıyla, onlu yaşlarının ortalarında gibi gözüken kız tamamen beklenmedik bir sesle konuştu.
“Orada bir şeytan bekleyen herkes, lütfen bana Fii demekten çekinmeyin~”
Demek güneş gibi parlayan bir gülümseme böyle oluyordu. Pofuduk pofuduk kibarlık yayan Fii’ye karşı, sözde şeytan Jibril başını eğip sordu:
“Amanın, anlaşılan baya nefret ediliyorum. Neden acaba?”
—-Bunun komiklik olma ihtimali var mıydı?
Herkes gözlerini Jibril’e çevirmişken Sora elini yanağına dayadı.
“Başkentte ‘Cennet darbesi’ni ateşleyen kişi için bu oldukça büyük bir şey.”
Anlaşılan Sora’nın parmak bastığı nokta neredeyse beklenmedikti.
“Hı, çoktan açıkladığım üzere, bu benim suçlanmam gereken bir şey değil—“
“He canım, kesin öyledir! Başını çarptın diye başkenti yok etmek, aşırı ileri gitmektir!”
Sora’nın sert cevabında Fii gülücükler saçarak zıpladı.
“Lafı bile ol~maz, sonrasında bir de bütü~n kitaplarla kaçtın. O zaman kaybettiğimiz büyüyü geri kazanma~k, 800 yıl aldı, biliyor musu~n?”
Sora’nın parmakları, çekiçler gibi masada çalıyordu.
“—-Davalı Jibril, lütfen davayı sunun.”
“Öyle deseniz de… Elf kafalarının nadirliği 2 ve [Cennet darbesi]ni çağırmak için çok fazla güç kullandım, kesinlikle buna değmedi. Demek istediğim, beş yıl sonrasına kadar büyü bile kullanamadım, biliyor musunuz?”
Bu ‘Cennet Darbesi’nin ne olduğundan tam olarak emin olmasa da bu saldırının “bir şehri haritadan silecek” bir şey olduğu açıktı.
Böylesi bir gücün, tüm insanlık için gizlice iç rahatlığı olan Flugellerden biri için bile bir bedeli vardı.
……O bir yana, beş yıl gerçekten yeterli bir tazminattı.
“O yüzden emin olmak için, en azından gösterecek bir şeyim vardı, yavaşça tüm kitapları yanıma aldım. Hatta [On Kural]dan sonra—ehehe, şimdi düşündüm de, kesinlikle oldukça büyük bir yüktü ehe, ehehehe~”
“Davalı Jibril—-suçlu.”
“Neden?!”
Sora, acil yardım bekleyen Jibril’i görmezden geldi.
Olay, pek çok insanını öldürmüş olan kişiyi affedip affedemeyeceğiydi.
“Immm, öyleyse sana Fii diyebilir miyim?”
“Evet, buyur?~”
“Birlikte çalışacağımızı görünce, her türlü potansiyel şeytani arzuyu ortadan kaldırmak isterim. Jibril’i affetmen mümkün müdür?”
Sora’nın doğrudan ana konuya girmesiyle Fii değerlendirip neşeli sesiyle cevapladı:
“Imm~ bu oldukça zor olacak~.”
Ancak, Kurami gözlerini kapattı ve kollarını dolayarak konuştu:
“…Fii, Sora’nın planının işe yaraması için onun gücü zaruri olacak. Ben de senden rica ediyorum.”
Uuu… Başka seçenek yokmuş gibi iç çeken Fii merhamete geldi.
“Öyleyse~ ayaklarımı yalarken ‘Lütfen beni affet Fiel-sama’ dersen, seni affedeceğim~♥”
“Amanın~ Ben de göklere çıktın sanmıştım ama çıkan yalnızca uzun kulaklarınmış Bayan Elf ♪”
İkisi birbirlerine kara kara güldüler.
Ama şimdiye dek Sora’nın kucağında ilgisizce telefon oyunu oynayan Shiro mırıldandı.
“…Ji-bril…..suçu……ceza”
“Nneeeee, ger-gerçekten bu hayvanın ayağını bana yalattıracak mısı—“
“…Ceza”
“U-uuuu… Bunu asla kabul etmem ama sahibim öyle diyorsa…”
Fiel’in ayaklarına çömelirken Jibril bunları söylemişti.
Yalar yalar…
“—Lütfen beni affet Fiel-sama(monoton)”
“Tama~m, seni affediyorum~”
Böylece, Fiel, onu gerçekten affetmiş gibi keyifli keyifli gülümsedi ve ellerini bir araya getirdi.
–Bu yeterince iyi miydi?
Sora, onun geçmişle pek ilgilenmediğinden ve yalnızca Jibril’e zarar vermek istediğinden şüphelendi. Aman neyse.
“S-s-s-sahip, b-birazcık konuşabilir miyim?”
Sora’nın düşüncelerini okuyormuş gibi, Jibril vahiy inmişçesine ona doğru koştu.
“Ö-Öyle alçak bir yaratığın ayağını yalamak ve özür dilemek, utanç doruğu olmalı diye düşündüm ama nedenini merak ediyorum! Bu – sahibimden bir emir olduğunu düşündüğümde, tuhaf… Her tarafımın ürperdiğini hissediyorum! Bunun sebebi kesinlikle—“
“Tamam Kurami, lütfen tanıtımınla devam et—“
Sora onu görmezden gelip tartışmaya dönmeye çalıştı ama ona rağmen…
“Im, tuhaf bir histen bahsediyorsanız, bende de var.”
“—-Hı, Steph? N’oldu?”
Kurami’nin hissiz yüzünü işaret ederek ilan etti.
“N’oluyor yani? Bu, büyü ve hile kullanarak beni yenen kişi değil mi?”
“Kandırılman senin hatan. Şimdi Kurami, lütfen devam et.”
“Hey?!”
Tek kelimeyle kenara atılan Steph’i görmezden gelerek konuştu Kurami.
“Fii… Benim çocukluk arkadaşım. Daha kesin olmak gerekirse – benim sahibim.”
Shiro bir anlığına kafası karışmış gözüktü, o yüzden Jibril açıkladı.
“Elven Gard demokratik bir ülke ama bazı bölgelerinde diğer ırklarla anlaşma yaparak onları topraklarına katıyorlar – kısaca, [kölelik]e yakın bir sistem.”
“Hı… Öyleyse Kurami…”
Steph bağırmaktan kendini alamadı ve Kurami onayladı.
“Evet, büyük büyükbabamın neslinden beri Nilven ailesinin köleleriyiz. Elven Gard’da doğup büyüdüm.”
Kelimeleri tükenen Steph’e acı acı gülümseyerek devam etti Kurami.
“Büyük bir şey değil… Herkesin kendi mücadeleleri var.”
Sora’ya bakarken, Steph ve Jibril, akıllarında uçuşan Fii ile ilgili şu soruyu düşünüyordu.
Kurami’nin “büyük bir şey değil” demesi, zoraki olabilir miydi—
“…Pekala, bu tür bir şey gerçekten nadir değil. Benim gibi bir köleye arkadaş gibi davranan tek kişi Fii idi.”
Bu atmosferi bekleyen Kurami sohbet akışını bölmek için hikayesine devam etti.
“Ama bir köleye ‘arkadaş’ gibi davranmak aile ismini lekeler, böyle bir tavrı resmen göstermesine izin verilmez tabii ki.”
“Şahsen~, bu konu pek uymuyor, bilirsini~z?”
Fii’nin pofuduk sesi bu kez öfkeyle titredi. Kurami devam etti.
“Nilven ailesi, Elven Gard içinde meşhurdur. Ellerinde bir meclis koltuğu bulunur ve aile başı geçen yıl vefat ettiğinden beri, Fii, fiili baştı—“
Bunu duyunca tepkiler—
“Öyleyse Fiel-san, önümüzdeki seçime dek bir meclis temsilcisisin… Hı, bir senatörün, bir köleye özgürleşim hareketinde bulunması – hainlik değil mi?!”
–Dünyanın en büyük ülkesinde kocaman bir skandal olurdu.
Ama ondan öte, herkes Steph’e baktı. Herkes şaşırmış gözüküyordu.
“—S-Steph, demin söylediklerinin ne anlama geldiğini anlıyor musun?! Sakın söyleme, yine mi ateşin çıktı?!”
Herkes için konuşan Sora’ya, Steph hızlı bir şekilde arkasını döndü.
“Artık beni bir aptal olarak görmeyi kesebilir misiniz?! Siz iki muhteşem kralın bahşetmediği meseleleri biri anlamıyorsa, hiçbir şey düzgün çalışmaz!”
Pekala, bu muhteşem bakış açısı bir tarafa.
“…Bunda gerçekten sorun yok mu, Fii?”
“Eve~t? Ne konuda~?”
“Bizimle çalışırsan Elven Gard’ın çöküşüne yol açabilir, bilirsin?”
–Kesinlikle, Kurami’nin dediği gibi, Sora’nın hedefi öncelikle Doğu Birliği’ydi – ancak.
“Eve~t, şey, o başka zamanın meselesi~”
Fii’nin yüzündeki gülüş asla dalgalanmadı.
“Neyse ne, Kurami incinmediği sürece benlik sorun yok ~Doğrusu, ailemi falan daha az umursayamazdım ve… tüm ihtiyarlar aşırı gürültücüler, mümkün olsa hepsini atmak isterdim~”
Gülüşü, bulutlar kadar gamsız kaldı.
“Gerçi, ben bile, ülkeyi yok etmek için çok erken olduğunu düşündüm, ehehe~”
“A-Aniden, çok edepsizleşti…”
Tüm o kelimeler, o meleksi tebessümden geliyordu, Steph bir adım geri attı.
…Kurami içinse, kendi memleketini yok etmeye bile hazırdı.
Aslında, Sora bu kelimelerden şüphe duyardı… Ancak.
Belki de Kurami’nin anılarının bir kısmını alması nedeniyle, yalan dolan olmadığını hissedebiliyordu.
Onların ilişkileri… Kendi ve Shiro’ya kıyaslandığında – gizemli bir şekilde onlarla empati kurabiliyordu.
“Gözlerimi Kurami’den ayırırsam, gizlice ağlamaya başlıyor, o yüzden sürekli onun yanında olmak istiyorum~”
Fii Kurami’nin başını okşarken konuştu.
“A-Ağlamıyorum! Ona ağlama diyemezsin!!”
“Pekala, demek istediğim, Kral seçimi oyununu kaybettiğinde, bir bebek gibi ağlıyordun—“
Sora’nın bakış açısından Kurami hızla ona baktı ama Fii başını okşamayı kesmedi.
“Demek öyle oldu~ Kurami çok arzulu, hep bunu derim~”
Kıvranarak ama onun elini çekmeden Kurami konuştu.
“A-Artık ağlamıyorum, biliyorsun?! Sadece beni bebekliğimden beri tanıdığın için, bana daha ne kadar çocuk muamelesi yapacaksın?!”
Sora, Kurami’nin anılarından Fiel’in yaşını hatırladı.
Onlu yaşlarının ortalarında gibi gözükse de bir elf olarak gerçek yaşı – 52’ydi.
Fii’nin mutlu mutlu Kurami’nin başını sevmeye devam edişini izlerken düşündü.
(—-Arkadaş’tan ziyade, daha çok onun…… annesi gibi.)
Bu alışılmadık bakışta, Sora da, Shiro da, biraz kıskançlıkla baktılar.