No Game No Life - C3Bölüm 03-10
Çevirmen: Sumire & Redaktör: Fri
——Sora ara sokakta koşuyordu, bir mermi başını sıyırıp geçti.
Bir mermiyi başarıyla atlattı diye hemen havaya giremezdi.
Atıcı Shiro idi. Bir kez atlatmış olsa dahi yeniden saldırabilirdi.
Düşün! Bu kadar seken atış arasında yapabileceğim en beklenmedik hareket ne olurdu?!
Zamanım yok, hata yapamam ve üstelik saniyesinde cevabı bulmamı bekliyorsun!
“Anaaammm, işte bu!!”
Sora ona doğru gelen mermiye doğru bağırdı ve mermiden kurtulmak için geriye doğru sıçrayış sergilemeye başladı.
Akabinde, bir sonraki mermi Sora’nın gözlerinin önünden geçti.
“——kahretsin, bu hareketleri bile öngörmüştü!”
Mermiden ucu ucuna kaçabilmiş olmasının sebebi… Hızının ve atlayış mesafesinin, Shiro’nun öngördüğünden bir miktar fazla olmasıydı. Ama —— bir sonraki saldırı doğru olurdu.
Kesinlikle, rakibi küçük kardeşiyken öngörme savaşını kazanamazdı.
“Ahh~! Ne yapmamı istiyorsun, Shiro!”
Sora koşarken bağırıyordu.
Şimdiye dek Sora, Shiro’nun saldırılarından fiziksel yetenekleri arasındaki fark sayesinde kıl payı kurtulmuştu.
Shiro’nun gücü kalmadığı için koşamamıştı. Koşsaydı yorulurdu ve nişanları keskin olmazdı.
Mesafe ve fiziksel yetenekteki avantaj Sora’ya düşünecek zaman kazandırdı.
(Ona karşı blöf ya da korkutma anlamsızdı. Düşmanın hareketini öngörmek ve mühürlemek için matematik kullanan makinemsi yetenekle… Bir oyunda biri böyle bir karakter tasarlayacak olsaydı oyuncular kazanamaz ve yapımcılar azarlanırdı!)
Karmaşık yollardan otobana kaçan Sora gördüğü büyük binaya doğru koştu.
Bu binanın ne olduğunu yalnızca Doğu Birliği’nin tasarımcısı bilebilirdi ama ——
(Kıvrılan tasarımıyla büyük bir salon —— kıvrımlar daha fazlaysa mermi daha çok seker ——)
Ama sezileri onu uyardı, onu karşı tarafa geçip yakındaki bir masayı devirmeye zorladı.
Pat diye çıkan bir sesle —— mermi masaya çarptı.
Shiro’nun saldırısını engellediğinde Sora rahatlayacağına korktu.
“——?!”
Sora’nın vücudu aşağı doğru kaydı ve zıplamadan önce yuvarlanıp çıktı.
Onu takiben bir arkadaki masadan sıçramadan önce kıvrımlı tavana çarptı.
“Kıvrımlı bir bölgenin sekme açısını bu kadar kolayca hesaplamak?! Ne olursa olsun bu biraz fazla abartı, Shiro!”
Kardeşim, şaka yapıyorsun, değil mi? —— Sora bağırmak istedi.
“Kahretsin, hayır, bu topografik farklarla çözülebilecek bir problem değil!”
——Koş. Daha hızlı koş ama düzensiz bir tempoya tutulma!
Onun öngörüsünün önüne geçip öngörüsünü önceden öngör!
Çatıya koş! Çatıya çıktığımda sekebilecek mermiler sınırlı olacak ——
(————bu onun öngörüsü dahilinde olmalıydı ama yine de, manipüle edilmemiş bir durumda en uygun hareket biçimini öngörebilirdi ——)
Umutsuzluk hissi içinde kalan Sora aniden —— bir şüpheye kapıldı.
(Bekle bir saniye, bu tuhaf değil mi…)
Şimdiye dek Shiro hâlâ koşmamıştı.
Sora onun atış alanından çıkmaya kalktığında geri çekilip yolunu engelleyebilir ve mesafeyi kısaltabilirdi.
Enerji harcama yok, yorgunluk yok, devamlı aynı keskinlikte atışlar ama ——
(…Beni vurmak isteseydi koşardı ve bu atış yapacak bir fırsat oluştururdu…)
Shiro’ya koşmamasını söyleyen —— Sora’nın kendi olmalıydı.
Çünkü İzuna’yla savaşırken keskin nişan gerekliydi.
Öyleyse basitçe beni yenmek istese nefessiz kalmasında sorun ne olurdu?
Bu durum Jibril için de aynıydı, öyleyse —— “…Yanılıyorsam durum fena olur… Ama…”
Yalnızca buna güvenebilirim diye düşündü Sora. Kapıyı tekmeleyip çatıya çıktı.
“Huu… huu…Tamam, Shiro? Nii neredeyse sınırına dayandı, bu muamele benim gibi bir otaku için çok fazla… Huu…”
Sora’nın peşinden gelen —— gözleri hâlâ ifadesiz olan Shiro’ydu. Sarsak bir şekilde yürüdü, namlusunu Sora’ya doğrulttu.
(Onuncu kat, yakınlarda başka yüksek bina yok ——)
“Ah~ Shiro… Gerçekten yanılıyorsam ——“
[Üzgünüm] demek üzereydi ama bu fikirden vazgeçti.
Bu doğru bir cevaptı, ne yanlış yargı ne de yanılgıydı.
Kurami’yle kumarı sırasında o da Shiro’ya böyle bir yük yüklemişti. Şimdiye dek bir abi olarak —— kesinlikle yanılıyor olamazdı!
“————————HIYAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!” Sora beton yeri tekmeleyerek fırladı.
Shiro’nun tetiği çektiğini gördü.
Sora ilk montunun sol kolunu salladı.
Shiro şüpheyle onun alnını hedef aldı —— Sora merminin yönüne kolu fırlattı. İlk montundan kalan son parça vuruldu, mermiyle birlikte yok oldu. “…Nii… Seni seviyorum?”
Shiro sıkıca Sora’ya tutundu, Sora geri cevap verdi: “————evet, Nii en çok seni seviyor.”
[İzuna, şimdi.]
——kulağındaki kelimelere yanıt verircesine.
İzuna karşı binadaki pencereden sıçradı.
Gözleri ve namlusunun yakaladığı, çatıdaki Sora ve Shiro’ydu. Nihai saldırı, İzuna bunun için duruma atladı.
Sora, binanın tepesinde kendini kontrol edemeyen Shiro’yu kucaklıyordu.
Duruşunu değiştiremiyor, kaçamıyordu. (————çabalarım boşa gitti-desu.)
Ama İzuna yaklaşırken Sora’nın gözleri onu yakalamadı.
“…Haha, ne kadar naif.”
Sora mutlu mutlu gülümsedi, elindeki şey —— el bombasıydı.
“————?!”
Fırlatılan el bombasına karşı İzuna refleks olarak onu vurdu —— anında pişman oldu.
(Hayır —— benim hatam-desu!)
Flaş belirdi, İzuna’nın retinası yandı.
Sonra el bombasının patlama sesi kulak zarlarını felç etti, duymasını engelledi.
Titreşen görüşüyle İzuna, dumanı delip geçen bir mermiden zar zor kaçtı.
İzuna kabul etmek zorundaydı —— bu yalnızca şanstı.
(Öngörü… hayır, doğru değil-desu.)
Nasıl öngörüldüğü önemli değildi.
Asıl önemli soru ————
(Nasıl bu kadar kesin bir atış yapmayı başarabildi-desu!)
Kendini kontrol edemeyen Shiro’yu tutarken Sora hedef almadan keskin bir atış yapmayı başarmıştı.
Sora bir oyuncu olsa dahi insanlar bu tür bir şeyi yapamazlardı ——
Ancak, İzuna’nın düşünceleri bölündü.
Beş duyusu henüz stabil olmasa da algıladı.
Sora’nın kucağında ——
Kontrol edilemez durumda olması gereken —— Shiro.
Silahının namlusu sakin, mekanik ve emsalsiz bir doğrulukla —— İzuna’ya doğrultulmuştu.
Gözlerinin net olduğu ve doğrudan ona baktığı kesindi ——
“Bu an için ———— koşmayıp fiziksel gücünü topladın, değil mi, Shiro?”
“…Nii… Seni seviyorum.”
Öncekiyle aynı cümle —— ama Shiro bunu söylerken yüzünde gururlu bir gülümseme vardı.
■İzleyici katı■
“Bu nasıl müm——!”
Gösterilen ekranı izleyen İno konuşuverdi. İno konuşmaları İzuna’ya aktaradurmuştu.
Saldırı anı ve saldırı komutları, mükemmel olmalıydı.
Kaçan Sora’nın ve takip eden Shiro’nun kalp atışlarını hep [dinliyordu].
Eriyik eriyik silahıyla vurulduktan sonra oluşan kontrol edilemez durum kurallara göre [15 saniye] idi.
Ama Sora, Shiro’yu vuralı [2 saniye] bile geçmemişti.
Sora kesinlikle Shiro’yu vurmuştu, silah sesini bile duymuştu, öyleyse… neden?! —— O anda, İzuna da İno da aynı olasılığı düşündü.
■Oyunda■
(Kıyafeti vurdu, saldırıyı kamufle etti-desu?) Sora’nın tuttuğu Shiro.
Atış sahteyse kıyafet kaybolmalıydı —— ama gözle görülür bir değişim yoktu…
Ancak, İzuna aniden uçuşan kıyafetleri gördü, düşünceleri değişti.
İzuna Shiro’nun bacağı ile beli arasındaki kıvrıma baktı. Sora’nın en başta yaptığı anlamsız davranışları düşündü —— (Yoksa —— gerçekten de yaptı…)
Kritik bir anda, İmanity’nin kaderine bağlı olan sahnede. (——gerçekten de hedef alıp [İç çamaşırını] vurdu-desu?!)
Bu aptalca bir sonuçtu —— ama durumu tamamen açıklamıyordu.
Vurması bir kamuflaj ise Shiro hâlâ İzuna’nın (aşk kölesi) takım arkadaşı olmalıydı.
Ama Shiro [Silahı ona doğrultmuştu]. Bu, varılacak sonuçları daralttı. Ulaşılabilecek sonuç —— bir taneydi.
İzuna’nın düşüncelerini bölerek Sora konuştu:
“Nihayet farkına vardın mı? Başından beri —— Shiro asla senin takım arkadaşın değildi.”
Sora’ya kalkan olunan atış —— Sora’yı dahi kandıran mükemmel bir roldü.
Shiro’nun beyaz tişörtüne bakınca farklı bir şeyler vardı. Aradaki farkları bulunun oyunundaki gibi, bir düğme kayıptı. O zaman, Shiro, İzuna’nın saldırısını engellemek için bir düğmesini feda etmişti.
Shiro merminin yolunu milimetresi milimetresine öngörüp hesaplayabilirdi —— ve mükemmel rolüne başladı.
■İzleyici katı■
(Nasıl —— bu nasıl mümkün olabilir!)
İno bu durumu o kadar kabullenemedi ki içten içe çığlıklar atıyordu.
(Sora gerçekten panik içindeydi! Ve Shiro’nun kalp atışlarında özel bir şey yoktu, gerilim yoktu!)
Shiro, İzuna tarafından vurulduğu andan beri, kalp atışları —— aynı kalmıştı.
Aklı ve ruhu bu kadar sakin ve kalp atışları bu kadar düzenli… Ancak, durum buysa, bunun anlamı ——
(Kendi abisini dahi kandırmıştı?!)
Gergin olmadan, titremeden, heyecanlanmadan —— tereddütsüzce kendi abisini kandırmıştı.
Hiç tartışmadan, tamamen doğaçlama, koordinasyon mükemmeldi…
■Oyunda■
——Ama bunu deneyimleyen İzuna için artık böyle bir şeyin önemi yoktu.
Düşman ne tür bir hile kullanırsa kullansın, bu durumun tek bir anlamı vardı
(Buna kandım —— desu.)
Bu da demek oluyor ki bir kez daha, düşmanın yönettiği bir oyuna düşmüştü.
İlk mermiyi savuşturduğu için vücudu dengesini kaybetmişti. Ayrıca —— saldıran şu [Shiro] idi.
Ne olursa olsun artık savuşturamazdı. Kalkan olarak kullandığı kıyafetleri neredeyse bitmişti.
(Ama —— böyle seviyorum-desu.)
İzuna’nın kırdığı pencere —— içeride.
Karanlık odanın içinde hedef alan biri vardı, parlayan bir namlu belirdi.
İzuna’ya kaybedip —— [Düşman olan kişi, Jibril].
Mermi gökyüzünden büyük bir keskinlikle ilerledi, Sora ve Shiro’ya doğru ilerliyordu. (Çok kendinizi beğenmiş bir tuzak ayarlamışsınız —— ama bu, bu işi bitirmeli-desu.)
Onlardan iki adım ileride olan İzuna.
Durum buysa, gerçekten bitmişti —— İzuna kazandığına inandı.
——bu kez, titreme ve gerilme İzuna’nın vücudunu sardı.
Shiro tetiği çekti, bir mermi ateşledi.
Hedef aldığı —— İzuna değildi.
İzuna’nın tüyleri diken diken oldu.
Bu… Werebeastlerin özelliği —— [Altıncı his].
Başından beri fark etmişti, Shiro’nun silahı onun arkasındaki birini hedef alıyordu.
Jibril’i hedef alıyordu.
——ama bunu fark etmiş olsalar bile kimin aklına gelirdi?
Jibril’in ateşlediği mermiyi hedef almak——
Mermiyi vurduktan sonra, İzuna’ya doğru sekerdi —— bu kadar akla sığmaz bir şeyi kim düşünürdü?
Sayısız strateji ve içgüdülerinin sonucunda.
Onun planladığı şey, bu —— hayır, planlaması bile imkansızdı.
Mermiler, İzuna’nın arkasında birbirine çarptı —— sekti, mermi İzuna’nın kör noktasından geliyordu.
Bu, saptaması imkansız, ölümcül bir darbeydi.
Abisini kandırması, kendini kandırması, İzuna’yı kandırması, İno’yu kandırması, Jibril’i bile hesaba katması.
Tanrımsı bir şeydi —— hayır, şeytani hesaplamalardan çıkan bu saldırıdan kaçınmak imkansızdı.
Evet, saldırının vuracağı kesindi.
——genelde durum bu olur.
“——ilginç-desu!!”
İzuna kibir dolu bir ifadeyle sırıttı.
Aynı anda, vücudundaki kan kontrolsüz bir şekilde aktı, kılcal damarlarını patlattı, gözlerini ve vücudundaki tüyleri kanla boyadı, sinir ısısı arttı, hücrelerinin kaynamasına ve kaslarından ateş çıkmasına (?) yol açtı, fizik yasaları bile ağlamaya başladı.
——[Kan yıkımı].
Kendi fiziksel sınırlarını kıran kırmızı bir figür——
İzuna, kanla kaplı elleriyle —— sessizce kayboldu.
Var olan iki insan, Sora ve Shiro için, saptanamadı.
İzuna’nın insanların fark edemediği hızda hareket eden eli —— boşluğu yakaladı.
Sesten daha hızlı, eli, atmosferin sebep olduğu sürtünmeyi yoğunlaştırdı, düşen vücudunu yakaladı.
Sonra bunu bir [Tekme] takip etti.
Şok edici gücüyle, İzuna durağanlık ve yer çekimini ve yukarıdan gelen öldüreceği kesin mermiyi bastırmıştı ——
Çok az bir farkla… Onu sıyırıp geçti.
——bu nasıl acayip bir teori böyle?
Teoride kimse bu tür yetenekleri anlayamaz ve kabul edemez.
Ama bu oyuna aşina insanlar için, bu olguyu açıklayabilecek bir kelime vardı.
İzuna’nın görünüşün değişimine, kızıllaşmış gözleri ve alnına yönelmiş silaha bakılırsa, Sora —— acı acı gülümsemekten kendini alamadı.
“——havada iki kez sıçradı, benimle kafa mı buluyorsun?”
Bu, Jibril’in bahsettiği [Kan yıkımı] idi ——
Werebeastlerin fiziksel sınırlarına ulaşıp dünyanın sınırlarını kıran şey.
Bir merminin ateşlenme sesi duyuldu.
Ama o anda, iki mermi birbirine doğru ilerledi.
Yollarında hiçbir engel yoktu —— iki büyülü mermi eş zamanlı olarak kafa kafaya çarpıştı.
Iskartaya çıkmış oyuncaklar gibi, karşı koymadan düşüyordu Sora ve Shiro.
İzuna nihayet yere indi, asfalt zeminde kocaman çatlaklara neden oldu.
“Huuuuuuuuuu… Huuuuuuuuuuu ——!”
Ağır ağır nefes alarak dövüşen kalbini ispat etti, hayvanların yapıbilimindeki şiddeti gösterdi.
Vücudu taze kanla doldu, yavaşça siyaha dönen hava bunu ortaya çıkardı ——
■İzleyici katı■
“…——“
Sessizlik.
İzleyicilerin hepsi sessizdi.
Kurami de dilini yutmuş gibiydi, aynı ekrana bakan Fii dahi susmuştu.
——Bu [16 ırk]tan on dördüncü sıradaki Werebeast’ti.
Doğu Birliği’nin neden bu oyunu kabul ettiğini ——
Bu noktada Kurami anlamıştı, çok geç olsa da.
Kullanılabilecek hile sayısını sınırlandıran bu [Açık maçı] neden kabul ettiklerini.
Evet, çünkü Sora sayısız tuzak kurmuştu ama başka yolu olmalıydı.
Yine de, Doğu Birliği bu oyunu kabul etmişti, bu en basit cevaptı.
Ne kadar hesaplarlarsa hesaplasınlar, ne kadar strateji kurarlarsa kursunlar —— daima [performansları arasındaki farkla ezileceklerdi], bu saçma ve mantıksız sebep her şeyi tersine çevirmişti.
İnsanlardan iki sıra üstteydiler —— ama tam anlamıyla ezici [canavarlardı].
Bunu gören Kurami bile umutsuzlukla yutkundu.
——kazanmak imkansızdı.
Fii’nin sessizliği ve Jibril’in yenilgisi her şeyi açıklıyordu.
Tüm büyüyü mühürleyen bir yarışta, bu şartlar altında bu canavarları yenebilmek.
Maalesef —— [16 ırk] içinde bulunmuyordu.
İzuna’nın kendisi —— Werebeastlerin varlığı, bu alanda en korkunç şeydi.
(Bu… Doğu Birliği oyununun temeli mi…?) Bunun [İmkansız oyun] olduğunu görmek zordu. Doğu Birliği oyununun gerçek yüzü buydu ——
Sakinliğini geri kazanmak için bir anlık bir konsantrasyondan sonra İno’nun aklı başına geldi.
Sora ve Shiro’nun kalp atışlarını dikkatsizce kontrol etmeye cüret edemedi.
——İkisinin de kalp atışları düzenliydi, yani alınlarından mermiyle vuruldukları gerçeğini saklamaları imkansızdı.
Ama aynı anda, İzuna’nın kalp atışlarının aşırı şiddetli olduğunu fark etti.
Sesi tüm kat duyabilecekmiş ve aniden patlayacakmış gibiydi.
[Onları indirdin, İzuna. Bu kadar yeter, kanını dinginleştir şimdi!] İno, suratından aşağı süzülen soğuk ter damlasıyla İzuna’ya seslenmişti.