No Game No Life - C3Bölüm 03-7
Çevirmen: Sumire & Redaktör: Fri
■ İzleyici katı ■
Oyun başladı.
Şaşkına dönen seyirciler bu aptalca oyunu gözlemliyorlardı.
Siyah peçesinin gölgesi altında, siyah gözlerini saklayan gergin atmosferde bir kız vardı.
——Kurami’nin silüeti belirdi. (…Fii, görebiliyor musun?)
《Evet~ Açı mükemmel, Kurami’nin görüş alanını tamamen alabiliyorum. .》
Kurami’nin görüşü şu anda binanın dışındaki elf —— Fiel ile senkronizeydi ve sohbet ediyorlardı.
Elven Gard’da doğmuş Kurami için bu, nefes almak kadar normal olsa da…
(Gerçekten, bu tür bir büyüyle vurulmaya katlanabilen diğer ırklara kıyasla.)
——İno’nun kaşı seğirmeye başladı.
(——Bu… Büyü kokusu?)
İnsanların ana salona bağlanacak kapasiteleri yoktu, ve tabii ki Werebeastlerin de.
Ancak, İno sıra dışı duyularıyla büyü [kokusunu] yakaladı ve etrafına bakınmaya başladı.
(…Kurami Zierh! O neden burada…!)
Onun, Elkia’nın kral elemesi müzakerelerine katılmak üzere Elven Gard’ın elf ırkı tarafından casus olarak gönderildiğini hatırladı…
(——[Diğer ırkların izlemesi] için çekilmiş bir kişi, hı…)
——Kurallar yalnızca katılımcıların ve izleyicilerin anılarını kapsıyordu.
Kurami, şu anda uzakta olan elflere rapor vermek için büyü kullanıyorsa bu oyunu Elven Gard bilecekti.
Sanal gerçeklikte koşmakta olan Sora’ya bakarken İno şunları düşündü:
(Bu adam —— bu dereceye kadar hazırlanmış..!)
——[cesaretin varsa hile yap bakalım, oyundaki hilelerin bile ortaya çıkacak.]
Gözleri kapalı adamın suratında sığ bir gülümseme belirdi.
《Fufu, hala rol kesiyor… Fazla duyarlı kulakların şu anda tepki veriyor, yo~》
Etkilenmeyen İno’nun dikkatini onlara yönelttiğini görünce Fii gülmekten kendini alamadı.
——Bu, Sora’nın arzuladığı bir gelişme olmalıydı.
(Fii, bu [Bilgisayar alanı], Sora’nın tahmin ettiği bir oyun, büyünün karışamayacağı bir dünya, anlaşılan yapabileceğimiz bir şey yok——)
《Anlıyorum, önemli olan buna bakıyor olmamız.》
——Fii’den beklendiği gibi.
Sora’nın isteğini duyduğunda niyetini anında kavramıştı.
(Böylece, Doğu Birliği açık bir hile kullanamaz…)
Oyun içeriğine kıyasla —— hilelerini Elven Gard bilecekse, karşı önlemler alabilirlerdi… Bu da demek oluyordu ki bir dahaki sefere Doğu Birliği kesin olarak biterdi.
Bu sebeple, Sora, içeriği kendi çıkarına kullanabilir, [Fii]ye izletirse, kaybetse bile onun anıları silinmezdi.
(…Ama yine de, hile yapmalarına izin vermeye hiç niyetim yok, o yüzden Fii de yardım etmeli.)
《Hıhı~ bunu sürdürmek çok yorucu yo~! Ama Kurami için sıkı çalışacağım.》
——Sora’nın anılarını yeniden kontrol etti, bu oyunu kazanma yöntemiyle ilgili olanı.
Ne kadar dönüp bakarsa baksın, bu çok riskli bir plandı.
Ancak, tüm o negatif faktörlere rağmen, [zafer], bu kelime Sora’nın anılarında parlıyordu.
Böylesi kendine güven dolu bir cevap —— Sora’nın inandığı kişide yatıyor olmalıydı.
Kurami bu oyunda böyle bir şey yapıp yapamayacağını düşündü.
“… Görelim —— Sora.”
Böylece, Kurami siyah peçeden baktı ve koşan Sora’yı yansıtan ekrana dikti gözlerini.
■Oyunda■
Kurgusal Tokyo’da binalar arasında, beton ormanda koşan bir sürü insan vardı.
——Sora, etraflarında toplaşan NPC kemonomimileri başarılı bir şekilde atlattı.
Keskin gözleriyle gözlemlerken düşünmeye başladı.
Çünkü NPC’ler werebeast olarak ayarlanmışlardı, fiziksel yetenekleri kesinlikle onlardan yüksekti —— ama…
Sora onların hareketleriyle zar zor başa çıkabiliyordu.
Bu muhtemelen, hareketlerinde bir benzerlik olduğundandı, onları kucaklamak isteyen monoton hareketler.
Ama, böyle bir şey önemli değildi, daha önemli olan ——
Bunda öncelikli olan ve eski oyuncu alışkanlıkları yüzünden, Sora yaklaşım vuruşu olan NPC’leri [Önce başından] vurmayı sürdürdüğü için onda şiddet hissine yakın bir his bırakıyordu.
“NPC (kızların) yok olması ve onların kıyafetleri —— zamanlamada küçük bir gecikme vardı!)
Oyuncular, tek bir bedeni dahi kaçırmama yetenekleri arasındaki küçük farkı saptadılar.
Kısmi yıkım ———— gerçekten de mümkündü!
Sora silahıyla hedef alıp ateşledi.
Silah parladı, pembe mermi ses hızında uçtu, NPC(kızın) eteğini vurdu.
——NPC(kız) yok olmadı, ama havaya kalpler saçıldı. Yalnızca etek kayboldu!
“Dü——Düşündüğüm gibi!!!!!! Bu, bu oyunun asıl yakalanması gereken nokta!!!”
Hayır, yapmalıydılar. Vücutlarına yakın duran eşya —— işte bu!
Yalnızca iç çamaşırını vurma işi —— yapılabilir!!
“Kıyafet —— tahminen pamuk, ortalama 1.5 mm.”
Eteğini kaybeden NPC (kız) hızını son derece artırarak Sora’ya doğru koşmaya başladı.
“Merminin kesinliği 1 mm olsa gerek… Ama, yapabilirim——!”
NPC (kız) elleri açık Sora’ya doğru koştu.
Belini hafif bükerek Sora NPC (kızın) elinden sıyrıldı ve yana bir adım attı.
En düşük olasılıklı hareketi kullanarak Sora NPC (kızın) arkasında geçmek için iki adım attı.
Sora silahıyla aşırı derecede yakın mesafeden hedef almaya başladı ———— iç çamaşırının yatay çizgisini!
“——tam burası!”
Ateşlenen mermi iç çamaşırını sıyırarak geçti —— sonra kayboldu.
Ama NPC (kız)’dan da küçük pembe kalpler yayılmıştı, [(Aşkın gücü)Enerjisi]ne dönüşerek kayboldu…
“Kahretsin laaan! Neden, neden iç çamaşırı giyemezsin ki?! Her şeyin canı cehenneme!!!”
■İzleyici katı■
Sora’nın iç çamaşırını ortadan kaybetmekte başarısız olduğunu gören bir oda dolusu izleyici…
OOOOOOOOFFF… pişmanlık sesleri çıkardılar.
Bu sahneyi izleyen Kurami belini tuttu, yönünü çevirmemek için kendini zor tuttu.
(Bu bir hile, bu bir hile, bir niyeti olmalı, bir şeyler yakalamış olmalı, dayan, Fii.)
《Ben iyiyim… ama Kurami gözlerini kırpmayı kesebilir mi, bayılmak üzereyim.》
[GÜZEL! Sütyen yok edildi! Ne kadar akıllıca, el sütyeni kullanmak!]
Ekrandan Sora’nın sesi geldi, izleyici katı ise OOOOOOOOOOOOOOOO sesleriyle dolmuştu.
(…Şu aptal ırk, artık umurumda değil…)
Kurami düşünmeyi kesti.
《Ahh, Kurami, gözlerini kapama, aç geri, Kurami!》
■Oyunda■
(——güzel, son tasdik.)
Kemonomimilerin onu takip etmesini yaşayan Sora, neşe içinde binalar arasındaki ara sokağa doğru koştu.
Shiro onu izliyor ve küçük adımlarıyla Sora’yı yakından takip ediyordu.
Jibril binalar arasında sıçrıyor, Sora’nın arkasındaki NPC(kızları) neşe içinde dağıtıyordu.
Bakışları karşılaştığında Sora başıyla onayladı.
“Shiro, silah performansını rapor et.”
“…Çok zekice, parametreler kabaca… metrelerce…”
Shiro devam etmeden önce derin bir nefes aldı.
“Mermi hızı 300 m/sn, çap 400 m, rüzgar ya da yer çekiminden etkilenmiyor; düz gidiyor ve sekebiliyor, sekme limiti ve silah çapı geometrik olarak benzer, sekme açısı ve etki açısı geometrik olarak benzer, basit…”
Bilgi selini tek nefeste aktardı. Nefesini tekrar kazandıktan sonra, Shiro konuşmaya devam etti.
“…Ne kadar… yorucu.”
Konuşmak, Shiro için kafa yormaktan daha yorucuydu. Sora küçük kız kardeşinin başını okşamaya başladı.
“Güzel, iyi iş çıkardın, Shiro’dan beklendiği gibi!”
Bunu duyan Shiro daha iyi bir ruh haline büründü…
“Jibril, fiziksel yeteneklerin ne durumda?”
Sora ve Shiro buraya geldikten sonra bile hâlâ aynıydılar, koştuktan sonra nefesleri tükeniyordu.
Öyleyse Jibril’de ne tür değişimler olmuştu?
“Büyü kullanamamak [Kendimi] inkar ediyormuşum gibi hissettiriyor, fiziksel sınırlarımın sınırı bu. Gerçekten, yalnızca fiziksel vücuda sahip olmak içimi kötü ediyor.”
Bina duvarları arasında sıçrayabiliyorsa onun içini kötü eden neydi… ama Sora, dikkatli bir şekilde sordu:
“Daha önce demiştin, Werebeastler fiziksel sınırlarını aşabiliyorlarmış. Bununla seninki arasındaki fark ne?”
“Rahatsız edici olsa da doğru.”
Jibril yalnızca şunları söyledi:
“Daha önce tartıştığımız üzere, Werebeastler [Kan Yıkımı] kullanabiliyorlar, bunu oyuna yansıtırlarsa —— anında yenilirim, o yüzden hazırlıklı olmakta fayda var.”
——[Kan Yıkımı]… Werebeastler, fiziksel sınırlarını aşabilecek bir yeteneğe sahipti ve bu, onların güçlerinin birkaç kat artmasıyla sonuçlanabilirdi.
Bu, Werebeastlerden tarafından hazırlanmış bir oyunsa bu yetenek de kesinlikle var olmalıydı.
“Flugel, Werebeastler… Bu dünya fazla abartılı.”
Sora içini çekti —— yine de, gerekli bilgileri toplamışlardı.
“Başka bir deyişle, büyüyü yasaklayan bu sanal alanda, oyun [Fiziksel yeteneğe] dayandığından, karşı taraf ezici bir üstünlüğe sahipti —— düşmanın düşündüğü muhtemelen bu.”
Sora dayanamayıp gülmeye başladı.
[Dövüşme] zorunlulukları yoktu, bu bir oyundu.
——Önceki dünyada [Boşluk] 280’den fazla oyunda zirvedeydi.
İkisi de her oyunun doğrularını ortaya çıkarmışlardı, ki ——
“Bir oyun ne kadar karmaşık gözükürse gözüksün, son hareket için iki tür hareket vardır.”
“Demek istediğin?”
Jibril’in sorusuyla yüzleşen Sora meraklı bir gülüşle cevap verdi:
“——Taktiksel ve karşılıklı hareket, bu da demek oluyor ki aktif ve pasif.”
Bu da demek oluyor ki —— önce başlayan kazanır.
Bir oyuncu gerçeği olduğu söylenebilir, ve ——
“Fark etmediler, antik zamanlardan beri bu insanlığın oyunudur.”
[Avlanma] —— denen oyun.
“Shiro, hazır mısın? Kaçarken çok göze batmamaya çalış —— olur mu?”
“…Anladım…”
“Başlama zamanı demek, hı?”
—————…
Sora’dan yüzlerce metre uzakta, bir binanın sekizinci katında.
İzuna, küçük pencereli bir depoda saklanıyordu.
Güneşin yansıdığı yer yüzünden Sora pencereyi göremedi. İzuna Sora’nın ve arkadaşlarının yerini ve hareketlerini saptamak için Werebeast içgüdülerini kullandı.
Dört düşman vardı, oysa tek başınaydı.
Kazanmanın pek çok yolu olsa da en ufak hatada sona ulaşılırdı. Dahası, karşı tarafta bir Flugel vardı. Savaştan önce, İzuna, düşmanlarının savaş kapasitelerini analiz etmeye odaklanmıştı.
Üçlünün, NPC(kızlar)ın kıyafetlerini çıkarırken o kadar eğlendiklerini görünce İzuna mutsuzca suratını asmıştı.
——[ Oyun oynarken『mutlu』 hissettiğin son sefer ne zamandı?]
Sora’nın kelimeleri, İzuna’nın dudaklarını ısırmasına yol açtı.
(Mutluluk neydi? Nasıl öyle bir duygum olabilir-desu?!) Oyun, yağmalamaya benziyordu, dolaylı bir dövüş.
…Kaybettiğin zaman bir sürü insan mutsuz olurdu. Bu nedenle kazanmak gerektiği açıktı.
Ancak, kazanınca, diğer taraf acı çekerdi, hayatlarını bile verebilirlerdi.
Bu tür şeyler [Mutluluk] muydu?
Hissedilen tek duygu —— avcı olmaktan kaynaklı [Suçluluk] olurdu.
(Neden bu kadar mutlu gözüküyorsunuz? Desu!)
İzuna sinir olmuştu, Sora’ya kilitli gözleri daha da keskinleşmişti.
——aniden gözleri, Sora’nın elindeki [bomba]ya takıldı.
Sora elini salladı, [El bombası]nı fırlattı. Aniden pembe bir flaş belirdi.
Bir bam sesinin ardından büyük şok dalgaları oluştu. “————?!”
İzuna’nın saklandığı bina sallandı.
İzuna korkudan atlayıverdi. Sonra tetiğe geçip dinledi.
(…Saklanma yerim bulundu-desu?! İmkansız-desu!)
Oyunun başından beri İzuna, gözlemlemek için Sora ve arkadaşlarıyla arasına mesafe koymuştu.
Werebeastlerin beş duyusuna sahip olmadıkları sürece —— hayır, sahip olsalar bile yerini saptayamazlardı.
Ama İzuna’nın duydukları —— 100 metre çapındaki her hareketi fark edebilecek radarımsı kulaklarıyla.
Binada yürüyen ayak sesleriydi.
(Bu ses —— Shiro’nun-desu.)
Kısa ve hafif adımlarla belli bir tempoda yürüyordu.
İzuna’nın en [Tehdit dışı] olarak belirlediği düşmandı.
Hayır —— yalnızca Shiro değil, Sora ve Steph de. İnsanların yeterli savaş kapasiteleri yoktu.
İzuna en başta, Flugel Jibril yüzünden hemen saldırmamıştı.
Rakibin oyun teknolojisi olsa da, oyunlarını bilseler de, insanlar hep aynıydı —— Werebeastlerin reflekslerine ayak uyduramazlardı.
——Öyleyse…
[El bombası] ve [Yakındaki ayak sesleri], bu tuhaf hisler neydi?
Aniden, tehlike hissine kapıldı.
İzuna dinleyince binanın aniden NPC (kızlarla) dolduğunu hissetti.
Bu kaos içinde yaklaşan ritmik ayak sesleri…?
“——!”
İzuna tamamen alarma geçti ve kimonosunu tutup küçük kapıya doğrultmaya başladığı silahını ortaya çıkardı.
Bu, İzuna’nın saklandığı depoya bağlı olan tek kapıydı.
Kapı hafifçe açıldı, büyük miktarda NPC (kız) etrafta dolanıyordu.
Sıklaşmış ve hafif adım sesleri sekizinci kata ulaştığında ——
Aniden —— durdu.
( ——?)
İzuna duymak için kulaklarını kaldırdı, sonra ——
Adım seslerinin hızı aniden arttı.
Bir insan çocuğunun hızının hiçbir tehdit oluşturmaması gerekiyordu —— orijinalinde durum buydu ama ——
(——neler oluyor-desu?!)
Dışarıda —— NPC(kızların) etrafta dolandığı holde. Her silah çekilişinde biri kayboluyordu. Bu İzuna’nın tüylerini diken diken etti.
Bu tekrarlı hareketler dizisinde ne bir tereddüt vardı, ne de bir bozulma.
Yavaşlamadan sayısız NPC(kızı) dağıtmıştı, ayak sesleri genelde ——
(Buraya geliyor —— desu?!)
İzuna’nın artık şüphesi kalmadı, [Saklanma yeri keşfedilmişti] ——!
Beni nasıl buldular? —— bu soru artık önemini yitirmişti.
Beş duyusunu aktif eden İzuna yüzünü deponun dışındaki Shiro’ya döndü ve elindeki silahla kızın hareketlerini takip etti.
Shiro’nun yaklaşmasıya kapının dışından bir mermi ateşledi, patlama sesine neden oldu ve ortaya bir sürü kalp çıktı. Merminin sekişinden, Shiro’yu alnının ortasından vurduğu kesindi ——
Evet, hesaplı bir hareketti, merminin sekişini kullanmıştı ve Shiro bunu görememişti.
Ancak —— bu isabetli mermi ——
Shiro onu ucu ucuna atlatmıştı.
(——imkansız-desu!)
Evet, imkansız.
Ses hızında giden mermiyi gördükten sonra bundan kaçınmak imkansızdı.
Bilseler bile, onların —— vücutları zamanında tepki veremezdi.
On bir yaşında bir kızın formundalığından bahsetmiyoruz bile, ama ——
Bu —— [Atlatıldığı] bir durum.
Ondan önce, [Shiro’nun adımları] tüm o NPC (kızların) arasında hiç de kaotik değildi.
Adımları İzuna’ya cevabını vermişti.
Bunu doğrulamak için İzuna, Shiro’yu vurma girişimiyle başka bir mermi ateşledi —— ama…
“…İşe yaramaz…”
Shiro’ya doğru [Ateşlenen] mermi —— Shiro’dan gelen başka bir mermiyle geri püskürtüldü.
(Gerçekten —— böyle-desu?!)
Bu noktada İzuna’nın yeni bir inancı oluştu. —— Emindi.
Bu insan —— bu on bir yaşındaki kız.
Tüm hareketlerin dinamiklerini kavradıktan sonra harekete geçmişti.
——mermiler ve NPC (kızlar) yok yere buraya gelmemişti.
Merminin yerini belirledikten sonra kollarını doğrultup hedef alır ve ateşlersin.
Bu bir NPC (kız) olduğu sürece, açığa çıktığında peşine düşerler.
Açık saldırılardan belli bir modele sadık kalarak.
Sonra —— atlatmaya gerek yoktu.
Merminin izleyeceği yolda olmadığın sürece.
——Shiro’nun hareketleri gizliydi.
Onların asıl dünyalarında şehir efsanesi oyuncular [Boşluk] —— yani ki Sora ve Shiro.
FPS dünyasında, kayıt tarihine en çok ölümü yazdırmış olan oyuncu —— Sora değil, Shiro’ydu.
Düşmanın dinamiğini kavrayıp hesaplama, düşmanın ne yapacağını önceden anlamak, ateşleme ve atlatma zamanlarına istinaden geleceği öngörmek, düşmana, [Mermi ona saplanmış ve sıcak takipteymişçesine] illüzyonlar yaşatmak gibi şeytani yetenekleri vardı.
(——bu mümkün mü-desu?!)
Tabii ki İzuna’nın, Sora’nın önceden içinde bulunduğu dünyayı bilme ihtimali yoktu.
İzuna’nın bu çıkarımda bulunması, Werebeast içgüdülerine güvenmesinden değildi.
Shiro’nun —— Flugel’den çok daha tehlikeli olduğunu söyleyen, oyuncu içgüdüleriydi.
Etrafta çılgınca koşturup arayarak, içi eşyalarla dolu, saklanacak küçük bir alan buldu İzuna.
Seken mermileri atlatabilen ve savunma oluşturabilen, böyle yerler —— elverişsizdi.
(——Yalnızca kaçabilirim-desu!)
Kaçmasına zaman kazanmak için, İzuna kapının dışına bir [El bombası] attı.
——ama el bombası kapıdan çıkmadan önce.
Dışarıdan bir mermi ateşlendi —— onu patlatan.
(Ne——?!)
Bam
İzuna hemen tüm o eşyaların arkasına saklandı, kapıdan içeri giren rüzgardan ucu ucuna kaçmayı başardı.
Ama böyle bir karşı atak, neredeyse bir el bombası atacağını önceden biliyorlarmış gibiydi.
Bu süreç boyunca, Shiro’nun adım sesleri düzensiz değildi. Depoya ulaşmasıyla İzuna’nın tüyleri diken diken oldu.
(Burada-desu!)
Shiro koşarak bir uçan tekme savurdu —— tekmeleyerek kapıyı açtı.
Sonra, depoyu havaya uçurmadan önce bir duman bombası attı.
Bunu takiben Shiro yakındaki bir büfeyi indirdi, Shiro’nun adım sesleriyle büfenin yıkılma sesi birbirine karıştı. İzuna’nın kulakları Shiro’nun konumunu saptayamadı.
İzuna düzensiz nefes alıp vermeye başladı —— duyamıyordu.
(————Yapabileceğim tek şey ateş etmeye başlamak-desu!)
Eşyaların arkasında saklanan İzuna hedef almadan ateş etmeye başladı.
Sayısız mermi ateşlendikten sonra süzülmeye başladı, odanın içi sonsuz bir bombardımana döndü.
Sonra —— bir anda…
İzuna, Shiro’nun nefes verişini duydu —— omurgasından aşağı soğuk terler döküldü.
İzuna hemen kendini dışarı attı.
Binadan dışarı çıkmak için yeri bile kıran gücüyle, küçük pencereyi kırıp geçti.
Geriye dönüp bakınca patlamanın sebep olduğu dumanlı odada, İzuna —— düşmanın, onun ateşlediği tüm mermileri vurma sesini duydu.
Sonrasında, yansıyan mermilerin hepsinin İzuna’nın saklandığı noktaya doğru geldiğini duydu.
(————Tam olarak neler oluyor-desu?!)
Bir an —— bir an bile geç kalsa, bir mermi bombardımanına tutulurdu.
Ama, bu kez, İzuna gözlerini şaşkınlıkla açtı. Bu Shiro’dan gelmemişti.
——yukarıdan gelmişti. “Biz~ geliyoruz?”
(Flugel —— Jibril-desu?!)
Anlaşılan onu pusuya düşürmüşlerdi, önceden onun dışarı atlayacağı zamanı öngörmüşlerdi.
——Hangi ara çatıya çıktı?!
İzuna hayretler içinde kaldı. Flugel olsa dahi bu oyun bu onların kesin fiziksel limitlerini kısıtlıyordu.
Büyü kullanamazdı, o yüzden uçamazdı.
Şayet iki ayağıyla hareket ediyorsa kendi kulakları bunu yakalayabilirdi ——
İçinde bulunduğu kötü vaziyete rağmen İzuna yine de sakince ve mantığıyla hareket etti.
Jibril’in bir [El bombası] atmaya hazırlandığını fark etti.
(——Bir flaş bombası! Desu!)
İzuna karar verdi.
Önce el bombasına saldırmak patlamayla sonuçlanırdı.
Yani —— el bombasını görmezden gel, Jibril’e ateş et ve sonra bombanın icabına bakmak için ikinci raundu kullan!
Seçtiği hareketleri tekrarlayarak İzuna tetiği çekti.
Ancak ——
“Fazla naif değil misin?”
Büyüleri kısıtlanmış olsa da Flugel’lerin fiziksel sınırları hâlâ Werebeastleri aşıyordu.
Jibril havadayken yakın mesafeye gelen mermileri vücudunu bükerek atlattı.
Mermi ucu ucuna Jibril’in kıyafetlerini sıyırdı, kıyafet kayboldu.
Sonra, el bombası patladı ve bir patlamaya yol açtı, bunu bir ışık patlaması izledi.
Jibril dumanda saklanmış düşmanı vurma girişimiyle silahını doğrulttu. Ancak, gözlerini şaşkınlıkla açtı.
İzuna’nın ateşlediği mermi —— üçüncü atıştı.
İki mermi ateşlendi —— ilki Jibril’in atlatmasına izin vererek.
İkinci mermi Jibril’i flaş bombasını atmaya çekmek için, sonra flaşta bir karşı atak.
Ve üçüncü merminin amacı ——
“Heh —— hı? Ah, uçamadığımı unutmuşum?!”
Jibril atlatmak için kanatlarını çırpmak istedi ama kanatlar yalnızca boşlukta hareket ediyordu.
İyileşemiyordu, alnından mermiyle vurulacaktı ——
Ama o anda.
Jibril tanık oldu ——
Aynı anda planın olmadığı bir durumda —— İzuna panik içinde, binanın diğer tarafındaki uzak iskelete baktı.
İzuna ansızın —— vücudunu bükerek elinden gelen en kaçamak önlemi aldı.
Bir mermi kıyafetlerini deldi —— ortadan kayboldu.
Sonra, aynı yönden ateşlenen bir diğer mermi yenice İzuna tarafından vurulan Jibril’e etki etti.
——canavarımsı tepkileriyle, durumla yüzleşti.
Atış Jibril’i anında kendine getirdi.
(Her şey plan dahilinde değilse tabii-desu?!)
İzuna aniden yukarı baktı ——
İzuna’nın pencereyi kırdığı yerde, Shiro silahıyla İzuna’yı hedef almıştı.
Ancak ——
(Buradan saldırıya uğramam-desu!)
Aynı Jibril gibi.
İlk saldırı yüzünden İzuna bunu savuşturmaya zorlanmıştı, başka karşılık veremezdi.
——Fiziksel yetenekleri daha güçlü olsa da uçamıyordu.
Havada savuşturmak için ayak basacak yeri olmadan —— böyle tuhaf bir harekette bulunabilmesi için ana odak noktasını görmezden gelmesi gerekiyordu.
Bu onun sınırıydı —— Pozisyonunu daha fazla sürdüremezdi.
Shiro’nun namlusu soğukça ona doğruldu.
Karşılık vermek? İmkansız. Kaçınmak? İmkansız. Bu durumda ——
Ateş.
Kaçınılamayacak bir mermi ——(——!!)
İzuna dişlerini sıkıp ellerini yukarıya doğru salladı.
İkinci kat giysileri mermiden kaçınmak için savruldu. Kimono’yu delip kayboldu.
Ancak, öncesinde mermi arkasında küçük kalpler bıraktı —— ortadan kayboldu. “Anlıyorum… Kıyafetler kalkan olarak kullanılabilir.”
Bu kural söylenmemişti.
İzuna sağ salim yere inmeyi başarmışken Shiro hayranlıkla söylendi.
Anında zıplayarak gerçek bir dört ayaklı canavar gibi kaçtı.
Mermiyle vurulan Jibril önce asfalt zemine indi. —— bir anlık sessizlik.
Ama, hiçbir şey olmamış gibi yavaşça ayağa kalktı.
Sonra, kalp fışkıran gözlerle uzağa baktı.
“Sahip… Ahhhh benim sahibim… Lütfen bırakın yanınızda kalayım?” Jibril asfalt zeminde koşmaya başladı.
Üç yüz metre öteden nişan alan Sora’ya doğru gitti.
——Savaş başladığından bu yana on bir saniye geçmişti.
“…Huu… Huuuu…”
Duman dolu depoda Shiro yoğun bir şekilde soluklandı.
——Hareketleri bir makine kadar keskin olsa ve bilgisayarların dahi yapamayacağı hesaplamaları yapıyor olsa bile. Vücudu hâlâ on bir yaşındaki bir insan kız çocuğunun vücuduydu.
Fiziksel güçleri de dahil, bu oyun doğrudan kendilerini yansıtıyordu.
Shiro ve abisinin NEET olduklarından bahsetmiyoruz bile, egzersiz eksikleri yüzünden yorgun düşmüşlerdi —— ve yıkıcılıkları fiziksel güçten yoksundu.
Mümkün olduğunca çabuk karşılık vermek için Shiro vücudunu gevşetti ve mırıldandı:
“…Vura… Huu… madım…”
“Bu Shiro’nun suçu değildi, ona kıyasla ——“
Ona cevap veren üç yüz metre ötedeki Sora’ydı.
Jibril’in vurulduğu andan itibaren on beş saniye geçti.
Sora’yı kucaklayan vücudu bilincini kazanır kazanmaz Jibril hemen onu depoda olan Shiro’ya yolladı.
“Kendini harekete geçirememe durumu 15 saniye sürüyor… Ve ayrıca ——“
Sora, Shiro’nun yanına inip Jibril’e sordu:
“Jibril, doğruladın mı?”
“Evet, bizzat doğruladım.”
Sora’nın üzerine eğilip Jibril konuştu:
“Sahip ateş etmeden önce sahibimin olduğu tarafa doğru yöneldi, hata yok.”
Bu raporu duyan Sora başka bir soru yöneltti.
“Pekala, pusu kurmuş bir mevkideydim, nefesimi tutuyordum. Mermi patladığında ateş ettim ama ortaya çıktım. Tamamen şaşırtıcı, ölüymüşçesine davranıp nişana başladım ——“
“Jibril —— Flugel olsan sen keşfedebilir miydin?”
Bu, bilinmeyenden gelen saldırıları saptayıp saptayamayacağını görmek için bir soruydu.”
“——imkansız, bu Werebeast’lerin altıncı hissi olmalı?”
Bunu duyan Sora acı acı gülümsedi.
“Aptal olma, bu mümkünse artık altıncı his falan değil —— bu [Öngörü]”
Altıncı his denilen şey yalnızca beş duyuya bağlı [Yüksek sezi] idi.
Tüm bunları önceden algılayabiliyorlarsa insanların kalplerini okuyabilmek gibi yalanlar söylemelerine gerek yoktu.
Bu oyunda, Doğru Birliği’nin Elven Gard’ı dahi yenebildiklerini unutmuşlardı.
“——Öyleyse…”
“Evet, bu —— hile olmalı.”
Sora başını ellerinin arasına aldı.
“Gerçekten, ne baş belası bir hile yolu. Bunu hızlıca bitirip sonuca bağlamak istemiştim —— neyse, y noktasına ilerlemeliyiz. Jibril, lütfen Shiro’yu taşı, yoruldu. Ben farklı bir rota izleyeceğim.”
“Anlaşıldı.”