No Game No Life - C4Bölüm 00-1
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Fri
Werebeast ülkesi—Doğu Birliğinde, Başkentin eteklerinde, Kannagari, Izuna Hatsuse’nin malikanesi vardı, Elkiadaki eski Doğu Birliği elçisi. Ahşaptan geleneksel Japon mimarisini andıran bir şekilde inşa edilmiş, yeni kokan basit pirinç hasırlarından dokunmuş tatami paspaslı bir oda, klasik sözcüğünün yakıştığı durgunluk ve loşluğun ortasında, ”Ağaçların ve çimenlerin bile uyuduğu, gecenin ölümünde.” yalnız bir gölge hareket etti.
“…Shiro, uyanık mısın?”
Gölge *futonundan fırladı ve sessizce komşusuna yöneldi.
…Cevap yoktu, sadece uykunun huzurlu sesleri. Aceleyle, ama ses çıkarmamak için nefesini tutarak, gölge yastığı didik didik aradı. Ardından, aranan kaçaklar enselendi, odanın bir köşesine gizlice geri çekildi.
“Sağ temiz, Sol temiz— Temiz, kimse yok ama Shiro,” diye fısıldadı, yüzü açığa çıkarken elleriyle tuttuğu şeyi manipüle etti.
Kara gözlü, siyah saçlı ve dış görünüşünü mahveden gözlerinin altında siyah halkalar olan bir adam. Sora, on sekiz, Immanity’nin son ulusu Elkia’nın iki Hükümdarından biri. Hükümdar, etrafındakilere dikkat kesildi, sol elinde tablet bilgisayar ve sağ tarafında peçete kutusu vardı, yüksek sesle ve gururla fısıldadı:
“Bir fırsat yakaladığıma inanamıyorum— Sonunda zehrimi serbest bırakabileceğim!!!”
—O bir sapıktı. Eğer insanlar kralı şuan ki haliyle görecek olsalardı, kesinlikle ağlayacaklardı, Yazıklar olsun! Yanakları acı içinde ıslanacaktı. Ama yargılamaktan vazgeç, eğer yapabilirsen. O ve kardeşi, her şeye oyunlarla karar verildiği *Disboarda çağrıldığından beri iki ay geçmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar, köşeye sıkışmış insan ırkı Immanity’nin tahtını aldılar ve kardeşiyle beraber sayısız zor oyun oynadılar, Shiro— Büyü ve doğaüstü güçler kullanarak hile yapan diğer ırkların üstesinden geldikleri oyunlar. Sonra Immanity’nin topraklarını geri aldılar, üçüncüyü bitirmeye gidiyorlar— Dünyadaki en büyük ulus. O, Sora, bu oyunlar kadar aşırıydı. Sayısız kızla defalarca etkileşime geçti— Sadece insanlarla değil, bir melek kızla, bir elf kızla ve birçok hayvan kızlarla. Oyunlar sırasında ya da banyoda, çıplak bedenlerini görmemek için mertçe görüşünü karartı ve bakışlarını engelledi— ve bu şeftali çiçeği festivalinin yetersiz izleri tabletine ve akıllı telefonuna kaydedildi, kız kardeşi hep onun tarafındaydı, bugüne kadar hiç olmadı… Er, o sözcük neydi? Katılmak! Böyle bir adamı sadece bir sapık olarak görüp görmezden gelebilir misiniz?
—Evet hanımlar, söyleyin: Onu tamamen hor görebilirsiniz. Ama, beyler gerçekten anlayabiliyor musunuz?! On sekiz yaşına kadar bakire olan bu adamın çelik gibi ruhunu düşünün, göz yaşlarınızı tutabilir misiniz? Oldukça saygı değer değil mi, bu kadar uzağa gelebilmiş? Evet, buraya kadar gelmek— Bu herkesin aşk dediği şey değil mi? Küçük kız kardeşi bir kişiydi. Ama, çevresindeki kızlar sürüsünü kendi dürtülerinden korumak için— Bu erdemli ve onurlu olacak— Bu aşk değilse, o zaman bu nedir?
…Tartışmaya mahal var mı— kesinlikle yok! Peki, muhtemelen yok… Bence.
“Eğer isterseniz beni sapık olarak çağırabilirsiniz. Artık dayanamıyorum– hayır, bu asil bir hareket!!!”
Kahramanca göğüs gerdi hazinesini kavradı, Sora ellerini külotuna soktu, ve—-
“Uh,ummm… A-affedersin….”
“Eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeek!”
Sora, arkadan gelen bir kız çığlığı ile tataminin üzerine düştü. Üç kişi çığlık atarak yanıtladı.
“….Abi…. Eğer yapacaksan sessiz ol….”
Uyuyormuş gibi yapmaktan vazgeçti ve ayaklandı, kardeşi yarı açık ve kırmızı gözlerle, saf beyaz saçlı— Shiro.
“Mmf… Hey, bak, burada zaten birçok pislik var, des. Seninle yatmama izin ver kaltak, des.”
Siyah saçlı ve hayvan kulaklarıyla ranzanın üstünden gözetleyen, küçük Werebeast kız— Izuna Hatsuse.
“Ustam, şiddete izniniz var mı? Katledebilir miyim? Alınacak kafalar var mı?!”
Flugel kız havada belirdi, başının üzerinde süzülen bir hale vardı— Jibril.
Üçünün sesi farklı konularla beraber yankılandı. Tatami de yuvarlanıp iç çamaşırını düzeltti, Sora‘nın elinden bir şey gelmedi ama bağırdı, ”Bu dünyada gizlilik diye bir şey yok mu? Yoksa sadece benimki mi gasp edildi ya da ne?!”
Sonra, fermuarını kapattı, sinek sesi gibi bir ses çıktı.
“Bekle— Sen de kimsin? Bilge birinin kutsal yöntemleri gözetlemeye nasıl cüret edersin?!”
Sora, işaret etti ve bağırdı, herkes sonunda fark etmiş gibi gözüküyordu ve onların bakışları karanlığı delip geçerek orada duran siluete odaklandı. Karanlık odadaki bir gölge— Doğal olmadığı kadar da dikkat de çekmiyordu.
“Bana bak!” diyerek dudaklarını hoşnutsuzlukla büktü ve odayı parmak ucundaki büyülü bir ışıkla aydınlattı.” Sahibime haber vermeden bir tek ben yaklaşabilirim— Ne olabilirsin, bir Dhampir…?”
“Bir Dhampir?”