No Game No Life - C4Bölüm 00-4
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Fri
Sora’nın bu dünyayı yenmek için önerdiği büyük plan, ırkları aşan bir cepheydi— Arka planda olan bütün değişikliklere rağmen felsefe ve kültürleri aşan böyle bir planı gerçekleştirme çabasındaydı. Irkların sınırlarını aşmış bir oluşum. Çok ırklı bir ulus oluşturmak. Her şeyin oyunlar ile karar verildiği bir dünyada, teoride, olabilirdi. Bu sadece teorik olarak, bir düşün— ama.
“…Bu kişilere gerçekten güvenebilir miyiz?”
Irkları aşacaklarını söyleyen bu iki kişiyi düşünün, Irk parçalarını toplayacaklar ve Tet’e meydan okuyacaklar, tek gerçek Tanrıya, ağzı açık kaldı. Teslim edilen tüm bu bilgeliğe meydan okur biçimde hayallerden söz eden bir parça. Gerçekten birkaç tahtaları eksik mi? Gerekli koşulları yerine getirebilirler mi—? O— uzun saçlı, kulakları tilkiyi andıran ve altına benzeyen iki kuyruğu olan kız—-bu meseleyi düşünmüştü. Doğu birliğinin tam yetkili temsilcisiydi— Werebeastlerin—Miko-sama. Tapınağın iç bahçesinde, gölettin üstündeki kırmızı köprünün korkuluklarından, sudan yansıyan aya baktı—- ve düşündü. Birçok engel vardı. İki ırk için bile ırkların tepesine tırmanmak aşırı zor olurdu—Immanity ve Werebeast. Ortak bir amaç uğruna bile olsa iki ırkı bir araya getirmek harika bir başarıydı. Miko-sama, sayısız kabilelere ayrılmış, yüzyıllar boyunca sürekli iç çatışmada olan Werebeastlere refakat etmiş ve bir şekilde onları bir araya getirmişti— Kendi ismini unutma noktasına kadar her şeyi riske atmıştı— Tek bir ulus olabilmek için.
…Ve bundan dolayı, bu görevde yer alan zorlukları çok iyi biliyordu. Çok ırklı bir Ixseed ulusu oluşturmak— Bu normal yollar ile imkansız olurdu. Eğer mümkün olsaydı, demek istediğim…
“Pekala, beklemek, biraz daha beklememiz lazım değil mi? —eh-heh-heh”
—Kendisine baktı, geçmişte Werebeastleri birleştirme hayalinden söz etmişti ve sayesinde gerçek olmuştu ve ne zaman bu kadar muhafazakar birine dönüştüğünü merak etti, Miko-sama, bardağına sake doldurdu.
“Hep beraber, eğlenelim…. eh”
On Kuralın onuncu maddesini buyurarak, sakesini bir kerede içti.
—Bir zamanlar o da bunu denemişti ve bundan vazgeçmişti. Rüyasının devamı sona ermişti— Bu onun gidişatıydı. Ama aklını başına getiren bu yeni hikayeyi, güvenleri tam bir biçimde anlattılar. Ve henüz—
“Uzaktaki çiçekler için kendinden vazgeç ve ayağının altındaki taşlar belki seni onlara götürür.”
Herkes hayal kurabilir. Ama hayallerini açığa vurmak—bunun için nitelik gereklidir. Onları uygun biçimde inceleyene kadar bekleyebilirdi… Ellerindekilerin kalanını göstermeleri için.
Miko-sama ellerini havaya kaldırdığında, avuç içleri parlamaya başladı—ve Werebeast parçası belirdi. Tek Gerçek Tanrı, Tet tarafından dünyayı kurduğu ve on kuralı koyduğunda, verilen parçalardan biriydi. On altı tohumun sadece yetkili temsilcilerinin soyutlaştırabildiği, ışıktan oluşmuş gibi parıldayan bir parçaydı.
—Bunun gerçekte ne anlama geldiğini düşündü, boş bardağını korkuluklara koydu, parmaklarıyla ırk parçasıyla oynuyordu. Miko-sama gökyüzüne baktı ve hayalinden vazgeçmesine neden olan şeylere suratsızca güldü.
–[Onun] olmasını dört gözle bekliyordu.