No Game No Life - C4Bölüm 04-4
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: ggurcan
“Pekâlâ, ana fikri anlamış olmalısın, bu yüzden…”
Sora huzursuz görünüyordu.
Yakından bakıldığında, kucağında oturan Shiro da garip görünüyordu.
–
“Hmm? Ustam, bir şey mi oldu?”
…
Sora bu ciddi durumu tamamen parçalayarak acınacak bir ifade ile sordu.
“Bahsettiğin tuvalet… Immanityinin dışkılaması için uygun mu?”
“Başka ne tür tuvaletler var?”
Sora herkese işaret ederken bağırdı.
“Ne tür bir insanlık dışı mesane ile doğduğumuzdan bahsetmişken! Tüm gün kenarında oynamak, okyanusa dalmak, gece sahile geri dönmek ve hatta balık yemek normal bir insan çoktan şimdiye kadar sınırına gelirdi!”
“…N-Nii… S-Shiro…”
Shiro gözünde yaşlarla işaret ederken Miko yürekten güldü.
“Güzel bayanalar bu tür şeyler yapmaz, nasıl hissettiğini gerçekten bilmiyorum ama işinizi görmek için bir yer bulduğunuz sürece bir sıkıntı olmaz değil mi?”
-Jibril’i saymazsak Miko-san [Yaşayan Varlık] değil mi-
Sora ayağa kalktı bu tür yorumların zamanı olmadığını hissetti.
“B-Biz- hayır, ben tuvalete gidiyorum, Shiro çiçek toplayacak.”
Sora Shiro’yu taşıyarak koştu.
“…N-Nii- sarsma… beni…”
“Ah! Bu plajda en azından [Deniz kenarı Çay evi] olmalı! Nerede!?”
Sora ve Shiro sesli bir şekilde koştu.
Mükemmel sessiz sahili arkalarında bırakarak…-
Sadece patlayan havai fişekler ve dalgaların sesi vardı.
“Pekâlâ şimdi koşulsuz bir şekilde teslim olmalarını beklemeliyiz. Yoruldum bu yüzden geri döneceğim.”
Miko çok yorgun görünüyordu, ayrılığa hazırlanmak için ayağa kalktı.
“Ah, bekle bir dakika! Ino-san hakkında ne yapacağız?”
Steph aceleyle sordu, nihayet durumu anlamaya başlamıştı- Sirenlerin Immanity’yi yemek olarak almak istediklerini anlamıştı.
Plum’ın Dhampirleri serbest bırakmak için plandan yararlanmak istediğini anlamıştı.
Ayrıca, Sora’nın her şeyi görmüş olduğuna ve bunların ondan bir seviye yukarıda olduğu gerçeğini kabul etmişti.
Ama-
Sirenler hala [Hatsuse Ino] olarak bilinen bir karta sahipti.
Steph bu sorun çözülmediği için bağırdı.
Ve- Miko arkasına döndü.
Ay ışığının altında daha da büyüleyici görünüyordu- ve canavar benzeri uğursuz bir gülümsem ile konuştu:
“Hiçbir şey yapmayacağız. Böylelikle iki ırkı birden ele geçireceğiz- iyi bir anlaşma değil mi?”
Miko Steph’in her şeyi anlamasının [hiçbir] yolu olmadığını belirtti.
Söylemek istediğim- olayı özetleyebilirdi.
(Ne Sora Ne de Miko-san başından beri kimseyi kurtarmayı planlamıyordu-!)
Sora ve Miko diğerleriyle tartıştı- iki türü de [Şahmat] edebilecek tek hareket.
Sadece bu amaç aslında onlar için çok kolaydı.
-Ino’ya bir kurban gibi davranmak.
“…Bu tür şeyleri… onaylamıyorum.”
“Huh?”
Altın- Miko’nun canavarımsı gözleri Steph’in dizlerinin titremesine neden oldu, tam bir [Canavar] gibiydi.
Ama öyle olsa bile- Steph çevresini incelemeye devam etti, zorlayarak sesini çıkardı.
Sora ve diğerlerinin olmadığı bir Elkia da Steph’i destekleyen tek Werebeast-Hatsuse Ino’ydu.
Sadece iki hafta boyunca onla olmasına rağmen, birlikte oynadılar ve Elkia’yı yeniden inşa etmek için mücadele ettiler, Elkian Fedarasyonunun kuruluşu için muazzam bir çaba harcadılar, onsuz nereden başlayacaklarını bilemeyebilirlerdi.
Doğu federasyonu veya Elkia için önemli değildi- Steph’e göre kesinlikle değersiz bir nefer değildi ve eğer birden fazla ırkı birleştirme uğruna bir kurban verilecekse- bu inanılmaz derecede olumsuz tepkilerere neden oludu.
Miko muhtemelen bu söylenmemiş kuralları anlayamadı-
“Hatsuse Ino şüphesiz ki çok yetenekli bir adam, Doğu Federasyonunun başından beri destekleyen biri ve hiç şüphesiz ölmesi emredilse [Emredersiniz] diyip itaat edecek biri-Bu tür bir adam tamamen değersiz sayılamaz-Ama nihayetinde büyük şeyler yapıp büyük bir adam olmaya devam edecek.”
Miko aya bakarken üzgün bir şekilde konuştu.
Kendi çıkarları için böyle bir adamı bile kolayca feda edebilirlerdi-!
(O zaman bende herhangi bir zaman kurban olabilirim- Böyle birine nasıl güvenebilirim!!)
Duygusal olarak yüklü Steph’in görüş alanının içinde.
Onlaradan biraz uzağa oturmuş Izuna belirdi.
-Tabii ki Izuna böyle bir durumla başa çıkamadı.
Dedesi Miko uğruna feda edilmiş olsa bile Izuna hala-
“Izuna mı-?”
-Bu senini için iyi mi? Steph cümlesini bitiremeden Izuna sanki kendini tutuyormuş gibi dizlerini tuttu ve dayanmaya çalıştı.
Alacakaranlıkta düzgün görünmese bile- Hala Izuna’nın sesini duyabiliyordu.
“…Büyük babam buna hazırlıklıydı, lütfen…”
Kamp ateşinden uzakta ay ışığı ve yıldızların soluk ışığı altında Izuna’nın ifadesi görülmüyordu.
“…Büyükbabamın kalp atışının sesi ve kokusu nasıl olursa olsun çok güzel kokuyor ve ses çıkarıyor, lütfen.”
Ancak Izuna’nın sesi.
Onun ağlama sesleri duyuluyordu- Zifiri karanlık olmasına rağmen duyguları yeterince iletilmişti.
“Büyükbabamın ölmesini istemiyorum…Ama Izuna yanlızlığı birçok insanı… kurtarabilir…lü, lütfen-”
Steph önceden olan sahildeki sahneyi hatırladı.
Deniz kenarındaki kargaşadan sonra- Kürkünü Sora’nın mı yoksa Ino’nun mu tarayacağına karar verirken.
Ino tarafından taranmaktan bıkmış olana Izuna, aksine- tereddüt bile etmeden ona dooğru yürüdü.
-Anladım… Son sefer olacağını anladı.
Weerbeastler- ünsanüstü duyulara sahipler ve o zamana kadar iletişim kurdular.
Bilmeyen tek kişi Steph idi, ama-
“-Hala üzgün hissetmiyor musun?”
“Üzgün değilim- sadece… bazı şeyleri anlamıyorum, lütfen.”
Dişlerini sıktı, nefes nefese görünüyordu.
Titreyen bir sesle Izuna sordu:
“…Sora – Kimse ölmeyecek, kimse acı çekmeyecek- demişti, lütfen! …A-ama o zaman neden – Izuna acı çekiyor, lütfen? Izuna garip mi, lütfen…!?”
-Göz yaşları yağmur gibi akıyordu.
Karanlık olsa bile sesinden hıçkıra hıçkıra ağladığı açıktı.
Ancak Steph- Beynine sıçrayan kanın yavaş yavaş dağıldığını hissedebiliyordu.
Hatsuse Izuna- bu çocuk çok genç.
Çok itaatkâr, çok saf, çok akıllı- çok çalışkan.
Bu kız sekiz yaşında istemediği oyunlara katıldı hatta zevk aldığı şeylere karşı suçluluk hissetmesine neden olundu, tüm kıtanın yükü omuzlarına yüklendi.
Bu gerçek Steph’in fark etmesini sağladı:
-Doğu Federasyonunun eylemleri- buradan başlamadı.
-Çoğunluğun iyiliği için azınlığı feda etmek- onlar için normaldi.
“Doğu Federasyonunu çocukları ağlatacak şekilde oluşturdunuz değil mi- Aşağılıksın”
-Werebeastler daha önce küçük kabilelere bölünmüş haldeydi ve aralarında fikir ayrılıkları vardı.
Böyle bir yöntem, onları yarım asırdan kısa bir sürede birleştirdi ve Doğu Federasyonu adında büyük bir güç yaptı-
Steph birdenbire büyük resme küçük bir bakış attığını hisstti ve hatta o- Miko’yu küçümseyen bir şekilde azarladı.
Miko ile bakışları bir araya geldi ve cevapladı:
“Bazı harika şeyler için feda etmek- Gerekli bir kötülük değildir [Doğal] bir şeydir. Eğer her bir kişiyi önemsemek istiyorsan- o zaman her kişi kendi fikrini beyan eder böyle bir hükümet nasıl yönetilir… küçük kız.”
…Steph bunu inkâr etmesinin bir yolu yoktu.
Dürüst olmak gerekirse Elkia’nın soyluları da aynı şekilde davranıyordu.
Herhangi bir kayıp herhangi bir acı çekmemek için ellerinden geleni yaptılar ama sonuçta mükemmel eşitlik mümkün değildi.
Jibril ona yüklenmeye başladığında, Steph yumruğunu sıktı.
Belki de Steph’in bu fikri anlamadığı için, yüzünde meraklı bir ifade vardı.
“Dora-chan’ın söyleyecek bir şeyi mi var? Sadece bir kişiyi feda ederek ölen iki ırkı kurtarabiliriz ve Elkia’nın elini güçlendirerek Doğu birliği ile birleşmesine bir adım daha yaklaşabiliriz- Başka bir şey mi arzuluyorsun?”
-Steph hala inkâr edemiyordu.
“Olabilir mi-” Diye Jibril devam etti.
“Fedakârlık ve mutsuzlukluk olmadan mı dünyayı feth edeceğimizi sanıyordun- hayır bir adım geri at, Elkia’yı geri alabilir miyiz?”
“…!”
“Ya da sadece belki-”
Jibril daha kışkırtıcı bir gülümseme ile devam etti:
“Sadece sana yakın birinin incinmesini istemiyorsun- Ne kadarda bencilsin♥”
Steph dişlerini sıktı- Açıkça anlamıştı.
Sadece bir insanın feda edilmesi, iki ırkı birleştirebilirdi.
Hiçbir şey yapmazlarsa soyu tükenecek iki ırkı kuratarabilirlerdi.
Ino’yu feda ettiği için kötü hissediyorsa, o zaman-
“—Yani ne…!”
Steph kararlı bir şekilde konuştu.
Şoktan titreyen Izuna’ya nakarak bağırdı- uyanmış gibiydi.
“Bana ne dediğin umrumda değil bencil ya da ben merkezli biri olsam da buna rağmen, gerçekten bildiğim tek bir şey var! Tüm ırkları birleştirmek için bu yöntemi kullanmak- imkânsız!”
-Somut bir kanıtı yoktu.
Miko ve Jibril’in söleri doğruydu ve konuştukları şey tartışmasız daha gerçekçiydi.
Ama Steph [Yolun] bu olmadığından emindi.
Neden diye sorulsa-Muhtemelen- [Sağduyudan] dolayıydı.
İkisi mükemmel haklıydı ve kafa kafaya saldırmak için uygun bir yöntemdi.
-Ama aşağı çekiyordu.
Tüm ırklara kafa kafaya çarpışarak birleştirmeye çalışmak- muhtemelen imkânsız bir çaba olurdu.