No Game No Life - C5Bölüm 01-2
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: ggurcan
Hadi biraz manzarayı değiştirelim- Gökyüzünde yirmi bin metre kadar. Himalayaların üç katı yükseklikte Sora düşünmeye başladı. Önündeki manzarayı nasıl tarif etmeliydi? – İlk önce, lütfen bir Rubik küp hayal edin. Sonra bunu bulmacalarda iyi olmayan kısıtlı beyni olan birine verin- Bir zamanlar Rubik küpün bir parçası olan sayısız parça pense ile sökülüp zemine saçılacaktır. Şimdi lütfen yorum yapma dürtünüzü dizginleyin ve bu işlemi bin kere daha tekrarlayın. Nasıl oldu? Hayal edebiliyor musunuz? Bu yaptığınız işlemle ortaya çıkacak manzara- Sora’nın gördüğü ile aynı olacaktır.
“Bir Phantasma’nın sırtına inşa edilen anavatanıma hoş geldiniz. Cennet şehri- Avant Heim.”
Sırtını parçalanmış Rubik küp dağına vererek. Jibril [Şehri] yüzünde tatlı bir gülümsem ile tanıttı, Sora gözlerini devirdi ve mırıldandı:
“Um, bildiğimiz şehirlerde eğer doğru hatırlıyorsam, en azından yollar olur.”
Sayısız dev küplerden rastgele bir şekilde üst üste yığılmıştı. Bir sanatçı Avant Heim’e baktığında belki de bazı yüce temalar görecekti. Ama maalesef Sora- on sekiz yaşında sanatçı olamayan bir bakire idi, tarif etmek isteseydi aklına tek bir kelime gelirdi- Kaos.
“Tamam, Jibril- Şimdilik Flugellere önerebileceğim tek bir şey var.”
“…Yapılar…ulaşılabilir…olmalıdır…”
-Steph, Izuna ve Sora’nın ekibi kraliçenin gerçek uykuya yatma sebebini belirlemek için yollarını ayırmıştı. Geçmiş oyunların kayıtlarını incelemek için dünyanın en büyük bilgi deposuna geldiler—Flugellerin şehri, Avant Heim’e.
“Oh, ustam. Lütfen bana yakın kalın. Burada hava biraz ince.”
Sora ve Shiro Jibrili’in uyarısına kafa sallayarak cevap verdi. Ayrıca Sora’nın nasıl hareket ettikleri hakkında hiçbir fikri yoktu.
“…Peki, sanırım Flugeller burada yaşarsa toplu taşımaya ihtiyaç duymazlar.”
Onların altındaki şehrin yolu, kapısı veya bir penceresi yoktu. Neredeyse sınırsız hareket kabiliyeti olan bir tür için böyle şeylere ihtiyacı olmadığı açıktı ve sayısız devasa küp yapıların kapladığı devasa alanı karşılaştırabilecekleri herhangi biri insan yapısı yoktu.
“…Bu bir şehir gibi değil…Daha çok bir çengel bulmaca gibi…”
Duygusuz bir değerlendi yapan Shiro baktı ve mırıldandı:
“…Gökyüzü…mavi…?”
Yirmi bin metre onlar çoktan dış uzayın eşiğinde olmalıydılar. Yani gökyüzü mavi olmamalıydı…
“Avant Hein [On Altı Irk] arasında ikinci sırada yer alan bir Phantasma’dır. Bı ırk dünyadaki Elemental galerinin kaynağı olan üçüncü sıradaki Elementallerden bile daha yüksek bir sırada bulunuyor- Bunlar ve Elementaller tüm ekosistemden bağımsız canlılardır. Basitçe söylemek gerekirse…Avant Heim’i ayrı bir dünya olarak düşünebilirsiniz.”
Her ne kadar atmosfer ustalarım için yetersiz olsa bile- Jibril açıklamaya devam etti.
““Hmm…Anla—madım.””
Sora ve Shiro beraber kafa salladılar ve boş boş baktılar.
“Siz Phantasmalar ve Flugeller bizim tarafımızdan anlaşılmayan kelimelerle açıklamaya devam ediyorsunuz ve bu bir nedenden ötürü bu bizi rahatlatıyor.”
Bir dizi olaydan sonra Sora ufka baktı ve büyük bir ağacın altında bir şey gördü.- Gözleri onu kandırıyor olabilir miydi… Muhtemelen hayır, altında bir ejderha kafatası gibi görünen bir şey vardı ve dikkatli bir şekilde dekore edilip açık havada bırakılmıştı.
“…Jibril, bu şehrin sanat anlayışını anlayamadım.”
“Ne!? Burası sonunda ustalarımın tahtı olacak, hoşlanmadığınızı düşünmek beni hayal kırıklığına uğratıyor…”
Sora’nın homurdandığı duyan Jibril, isteksiz bir şekilde cevapladı.
“Şimdi bahsetmişken, şu kızı kurtarmalıyız değil mi?”
Sora işaret ederken konuştu-
“Aaaahhhh, güneş! Güneş! Eriyeceğim! Eriyip yanacağım ve buharlaşacağım!”
Pelerin takan Plum küçük çığlık atan bir top haline geldi.
“…Oh, ne kadarda üzücü…Senin tamamen unuttum. Hala yaşıyor musun?”
“Birkaç saniyeye öleceğim! Gücüm çekiliyor!”
Bir Dhampir için güneş ışığı ölümcüldü ve görünüşe göre büyüsüyle bir şekilde halletmişti ama büyük miktarda büyü tüketiyordu.
“Evet Jibril. Izuna ve Steph’i sonsuza kadar bekletemeyiz bu yüzden çok bilgiye nereden ulaşabilirsek bizi oraya götür. Ve Plum iç mekânda daha rahat olur-”
“Nasıl isterseniz. Lütfen ellerinizi bir kez daha yerleştirin. Ve ayrıca…”
Bir şekilde gergin görünüyordu- Ama yine de ifadesi okunmuyordu, Sora ve Shiro’nun kolunu kavradı ve konuştu:
“…Ustalarım, anlıyorum ki bu tür bir istekte bulunmak son derece kaba bir şey- ama lütfen iki isteğimi kabul eder misiniz?”
“…Ne, ciddi olman nadir görülür.”
“- Lütfen hayal kırıklığına uğrama ve lütfen inan.”
…Sora onu anlamadı.
Ve Jibril tek bir kelime söyledi ve sonra bağırdı:
“Oradaki şey.”
“E-Evet!?”
“Oradaki şey.” Olarak anılan Plum, kapüşonun altından bakarak yanıtladı.
“Onu burada bırakmanızı umursamıyorum- yani acele eder misiniz lütfen?”
“Ah, evet geliyorum. Ben olmadan gitme-”
Plum acele etti ve onu doğru atıldı, hemen Jibril’i yakaladı- Bir anda manzara değişti.