No Game No Life - C6Bölüm 01-6
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: Arda
Gidiş dönüş dört gün sürüyordu.
[Koloni]’ye ulaşmak için mavi kül dolu vahşi doğanın derinlerine inmeleri gerekiyordu.
Yüksek ve dik tepelerin eteğinde gizli bir mağara vardı.
İlk bakışta bir canavar yuvasına benziyordu. Ama bir kere içeri girdiğinizde, birkaç aşınmış sütun ve çok sayıda asılı lamba vardı.
Riku lambalardan birini aldı ve çakmak taşı ile yaktı. Lambanın loş ışığının rehberliğinde mağaranın derinlerine doğru indiler.
Etrafta dolaşan canavarları yakalamak için hazırlanan tuzaklara basmamaya dikkat ettiler. Daha sonra sağlam kütüklerden yapılmış bir duvara geldiler. Kapı kayıp kurt veya ayıların ileriye geçmesini engellemek için yapılmıştı.
Tabii ki, davetsiz misafir [Diğer Irklardan] olursa, böyle şeylerin bir faydası olmayacaktı.
Riku kapıya yaklaştı ve belirli ritmik bir düzende kapıyı çaldı— Sonra bekledi.
Daha sonra gıcırtı sesi kapının açılmasına eşlik etti ve sonra kürk ceket giymiş genç yüzlü biri göründü.
“Hoş geldiniz. Yorulmuş olmalısınız.”
Kapıdan içeri girerken Riku ve Allei hafifçe kafalarını salladılar.
“…Ivan-san nerede?”
Sessizce, Riku kafasını salladı.
Gardiyan sanki bir şeyler söyleyecekmiş gibi nefes verdi.
Sonra bir kez daha Riku ile konuştu.
“…Zor olmalı.”
…
Kapıdan geçince mekan genişlemeye başladı.
Burası— Yaklaşık 2000 kişinin gizli saklanma yeriydi. Mağaranın derinlerinden çıkan kaynak suyu su sorunun çözerken, açık alanda yetişen otlar hayvancılık için kullanılıyordu.
Ayrıca kıyıya bağlanan haliç, balık ve tuz elde edilmesine izin veriyordu. Dışarıda [Bir şeylere] denk gelme nedeniyle ölen diğer insan topluluklarına kıyasla burası yaşamak için oldukça güvenli bir kaleydi.
Buranın kalın kaya tabakası savaş sahasından gelebilecek başıboş bir mermiye dayanabilirdi.
—Tabii ki, bu öznel bir düşünceydi.
Riku tahta merdivenler aracılığı ile koloni içinde yürüdü.
Şehir meydanında çalışanlar, onlara baktı—
Bu kalabalığın içinden genç bir kız onlara doğru koştu.
Minyon olmasına rağmen mavi gözleri ve parlak saçları mağaranın içine biraz da olsa bir hayat getiriyordu.
Riku’ya doğru koşan kız ağzını açtı ve seslendi.
“Çooook— Yavaaaş! Ablanı daha ne kadar endişelendireceksin?”
“Elimizden geleni yapıyoruz.”
Riku mırıldanırken omzundaki çantayı yavaşça yere koydu.
“Coron, ben yokken bir şey oldu mu?”
“Bana Nee-san de! Öğrenmen için daha ne kadar söylemeliyim–!!”
Coron olarak bilinen kız başını sallarken dudaklarını büktü.
“Neyse boş ver. Söylemem gereken önemli bir şey olmadı— Her durumda, şu kirli pelerinlerinizi ve postunu çıkarın. İyice bir yıkanması lazım!”
Coron laubali bir şekilde toz kaplı Riku’ya vurdu ve,
“Allei sen de. İyice dinlen!”
Coron Riku’nun ekipman ve maskesini çıkarırken arkasındaki Allei’ye bunları dedi. Aniden, kalabalıktan bir figür belirdi.
Sorulmadan önce Allei cevap verdi.
“…Ivan’a gelince… Öldü.”
Coron afallamıştı ve o anda— kalabalığın sonundan başka bir ses geldi.
“Babacığım!”
Riku arkasına döndü ve küçük bir kızın koştuğunu gördü.
Onu gören Allei’nin nefesi kesildi.
Koştuğu için nefes nefese kalan küçük kız ağlarken Riku’ya gülümsedi.
“Babam nerede!?”
“…”
Riku cevap veremedi.
Parlak saçı ve mavi gözleri babasına benziyordu—Ivan’ın kızı.
“…Nona.”
“Hey, Riku. Babam nerede?”
Nona Riku’nun kazağını çekiştirdi ve sordu.
Ancak o neşeli yüzün arkasında tedirgin bir his vardı.
“Şöyle, Nona….”
Allei ciddi bir şekilde yürüdü ve ağzını açtı ama Riku eliyle onu durdurdu.
Aynı zamanda Nona’ya yaklaşan Coron’u bakışlarıyla durdurdu.
—-Böylesi iyi. Bekle.
Ruhsuz bir ses tonuyla,
“Ivan— Baban geri dönemeyecek.”
—-
Bu sözcüklerin ne anlama geldiğini anlayamadı, kızın gözleri açıldı. Riku’nun sessizliği ile yüz yüze kalan kız, ona inanmamayı seçti.
Titreyen dudakları açılırken gözlerinden yaşlar akıyordu.
“—- Neden—?”
“…”
“Geri geleyeceğini söyledi! Babam uslu uslu evde beklememi söyledi!? Nona iyi bir kız oldu—Sözünü tuttu!? O zaman neden—Babam geri gelmiyor!?”
“…Çünkü o öldü.”
“YALANCI!!!”
Nona’nın umutsuz çığlığı mağarada yankılandı.
“Babam… Geri geleceğine söz vermişti!”
Riku bunların başlangıcını düşünmeye başladı.
—Böyle acı bir sesi duyan Riku hareketsiz kaldı.
“Ivan sözünü tutmak istedi. Ama yolda bir Demonia ile karşılaştık bu yüzden o yem olmak zorundaydı.”
“Böyle şeyler umurumda değil! Babam neden geri gelmeyecek!?”
— Nona haklıydı, diye düşündü Riku.
Neden korudu, ne için ölmüştü, bunların onunla hiçbir ilgisi yoktu. Sadece sevgili babasının geri dönmeyeceğini biliyordu— Gerçek buydu.
“Babam daha önce insanlık kazanacak demişti!”
“Elbette kazanacağız. Ivan bunu için savaşıyordu. Bizi korumak için— Herkesin zaferi için.”
Riku düşünmeye başladı.
—Ne zaman bu kadar fazla yalan söylemeye başlamıştı? Nona yüzünü kırıştırmıştı.
“Bu bir zafer değil! Eğer bu bir zafer olsaydı—”
“—Nona!”
Kızın arkasından keskin bir ses geldi ve bir el uzandı.
— [Eğer Riku ölse daha iyi olmaz mıydı] —
Güzel genç kadın – Nona’nın Annesi – Ivan’ın karısı bir anda belirdi.
Eliyle kızının ağzını tıkadı ve Riku’ya baktı.
Gözlerinde herhangi bir kızgınlık veya nefret yoktu. O anda, Riku— kendi göğsüne dokundu.
—Böyle iyi, sorun yok
“Riku…”
Meranda— Nona’nın annesi, kısık bir sesle ismini söyledi.
Üzgünüm— Riku söylemeye niyetliydi ama kelimelerini yuttu.
“—Ivan kaçabilmemiz için yem oldu, yoksa üçümüz ölecektik. Çünkü bu seferki [Hasadı] güvenli bir şekilde getirdiğimizde Nona’nın güvende olacağına inanıyorduk.”
“…Teşekkürler, Riku.”
Bunları söylerken Meranda’nın yanağından yaşlar aktı.
Onların figürleri gözden kaybolana kadar Coron onlar için dua etmeye devam etti.
“…Ivan. İyi bir insandı.”
—Evet, harika bir adam. Karısı da öyle, harika bir kadın.
Şikâyet yoktu, öfke yoktu, onları barındırmıyordu. Sadece ona inandı.
Bu arada kızları, gerçeği görebilen akıllı bir kızdı. Çünkü kız gerçek niyetlerini anlamıştı—
— [Yalancı]
“Riku!”
Riku yere yığılmak üzereyken Coron onu kucakladı.
“—Hoş geldiniz. Güvende olduğun için mutluyum. ”
“…Ahhh evet… Geldim.”
Daha sonra, Coron kasıtlı olarak konuyu değiştirdi.
“Ooo—tamam tamam! Su ısınmış olmalı bu yüzden git duş al!”
“Duş!”
Allei mutlu bir şekilde bağırdı. Riku kaşlarını çattı ve mutsuz bir şekilde söyledi.
“Sadece vücudu silmek yetmez mi— Kaynakların israfı.”
“O-Nee-Sa-Ma banyo yapmanı söylüyor! Gerçekten kötü kokuyorsun oh!”
Coron giysilerini koklayarak söyledi. Daha fazla karşı çıkamadı, Riku iç çekti ve hızını arttırdı.