No Game No Life - C6Bölüm 03-13
Çevirmen: Uchuujin
『』 『』 『』
Satranç oyunları 12 maçtan oluşuyordu. Elf beş tane kazandı, dört tane kaybetti ve üç tane berabere kaldı. Ve sonuçta kazanmıştı. Yani Riku ona istediği tüm bilgileri sağladı— Doğrulama: İstediği bilgileri elde ederken ona vermek istediği bilgiler… Ama Elf, masadan destek alarak kafasını ellerinin arasına aldı ve inledi.
“İnaktif olan bir Old Deus’u patlatmak…? Bu pislikler, dengesizler…”
Bu arada Riku yüzünü eğerek, sen onlardan farklı mısın ki? Diye düşündü.
Arka-shi-anse’nin ne olduğunu bildiği iddiasını sürdürerek onun söylediklerinden yola çıkarak ayin prensibine ulaşmıştı.
(Bir Phantasma’ya kendi kendini imha ettirmenin yolunu bulan biri bir başkasının aklını kaçırdığını iddia etmişti.—Bu komik bile değildi.)
Bu dünya içindeki herkesin delirdiği bir noktaya ulaşmıştı. Elf’in yanından geçip gitmeye hazırlanırken kendi kendine şikayet etti—
“…Bekle”
Onu durdurdu.
“—Gerçek kimliği olsun, bu bilgileri nasıl öğrendiğiniz olsun bunlara burnumu sokmayacağım. Zaten mevcut durumda bilgilerin doğruluğu teyit edilene kadar her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmekten başka çarem yok.”
“Böylesi iyi. Akıllıca bir karar.”
“Ama bana sadece tek bir şeyi söyle.”
Direkt gözlerinin içine bakarak— Belli bir sebebi olmasaydı Riku bile böyle bir surat ifadesi takınamazdı. Elf iyi bilenmiş bir bıçak gibi olan öldürme niyetini Riku’ya yöneltirken işaret etti.
“Bazı hamleleri kasıtlı olarak kaybet için yaptığını düşünüyorum—Bir kere daha sormama izni ver.”
Cevabına bağlı olarak kim olduğun ya da ne olduğun fark etmeksizin bildiğim tüm öldürme yöntemlerini üstünde deneyeceğim. Sonuçta düşen ben olsam bile kendimi buna hazırladım.
“—Sen bir düşman mısın? Yoksa bir dost mu?”
—Ama maalesef.
“Ne düşmanım ne dost, bu soruyu ikinciye yanıtlıyorum.…Ama…”
Gülerek cevaplayan Riku, ağır bir öldürme niyeti hissetti… Ama onun için ufak bir esintiden farksızdı. Ölümle kol kola yaşayanlar için böyle bir şey… Tatlı küçük bir niyetten öte bir şey değildi.
“Eğer bu cevap senin tatmin etmediyse, o zaman şöyle tamamlayalım.”
Böyle bir dünyada yaşayan Riku—[Kalbinin] derinlerinden gelen şu sözleri söyledi.
“Mümkün olduğunca-Aniden- ölmemenizi diliyorum.”
“…Pekala [Hayalet]-san, bu bilgiyi doğru kabul edersem daha sonra ne yapacağımı söylememi istiyorsun, değil mi?”
Tüm büyüsünü kullanarak onun sözlerindeki doğruluğu bir kez daha kontrol etmiş olmalıydı. Yalan değildi, çünkü bunlar Riku’nun gerçek hisleriydi. Dost ya da düşman olmasa bile durum böyle olunca…
“—Bizim için bir kötü niyetiniz olmadığı kanısına vardım. Tam olarak istediğiniz bu değil mi?”
Nina diye adlandırılan Elf sırıtarak-hayır…
“—Bu arada~”
Aniden ses tonu değişti—hayır, onun kişiliği—
“Birkaç şey biliyorum, [Hayalet]-san… Senin bile bilmediğin…~”
Sanki tamamen farklı birine dönüşen Elf—
“Nina Clive bir mahlas. Gerçek ismim…”
Alev sıcaklığını hatırlatan yumuşak bir gülümseme ile:
“…Think Nirvalen~”
Ve kıkırdadı, hee-hee.
“Bu gerçek benliğim~ Küçük hilemi anlayabildin mi~?”
Nina—hayır Think Nirvalen— alaycı bir şekilde sırıttı. Sanki diğer kişiliğini sorunsuz bir şekilde serbest bırakmış gibiydi. Riku başını kaldırmadı ama kıkırdayarak cevap verdi:
“Evet, fark ettim.”
“…”
“Sana hiç [Nina] diye seslendim mi?”
Geliştirici ve düzenleyicileri için bile şifrelenmiş belgeler. Yani isimlerin doğruluğundan şüphe etmek—gayet doğaldı. Ama Riku, artık Arka-shi-anse’nin temel prensibini öğrendiği için bilgiler daha sezgisel bir anlam kazanmıştı.
Think Nirvalen adı altın böyle çılgınca planları yayınlayacak kadar aptal değildi.
“Hee-hee… Açık konuşacak olursam~ İçim içime sığmıyor, anlıyorsun ya!~”
Kendini bir aktör sanan— Elflerin en iyi büyücüsü sinirli bir şekilde güldü. Onu bir kez bile zeka savaşında yenemeyen Think öfkeden köpürdü, ama Riku—
“Üzgünüm, ama oyunculuk bir [Hayaletin] işidir… Nasıl göründüğünü biliyorum.”
-Evet.
“İşte bu yüzden seçtiğim kişi sendin.”
Think’te karar kılmasının son nedeni: Olayın [Hayaletle] olan bağlantısını ört pas edecek, verdiği bilgilerin kanıtlarını bulacak ve sonra Elflere en uygun rotayı çizecekti. Riku ayrılırken Think ona bakmadı bile.
“Bu arada, [Hayalet]-san… Daha önce duymuş muydun? Elfler asla affetmez ve asla unutmaz?”
“Evet, birkaç kez işitmiştim. Olayın üstünden onlarca nesil geçse bile intikamlarını alacaklarını söylüyorlar.”
Think bir çiçek gibi yumuşakça kıkırdadı.
“Verdiğiniz bilgileri ve ölmememiz konusundaki içten dileğinizi alçakgönüllülükle kabul edeceğim… ama bu bir yana~”
Gülümseyen Think Nirvalen, Riku’nun sırtına bir bakış attı.
“Kim olduğunu bulacağım, [Hayalet]-san— ve seni öldüreceğim. Sana sözüm olsun ~ Benimle oynadığını mı düşünüyorsun, tüm elfleri elinde oynattığını… Pişman olmanı sağlayacağım—Elfler kinini asla unutmaz söylentisi… Aslen Nirvalen ailesine dayanıyor~”
-Hmm.
“Bunu ilk kez duyduğumu kabul ediyorum ve oldukça sorunlu bir rakibi kışkırttığım için şimdiden pişman oldum bile.”
Bu sözleri söyleyen Riku veda etti ve Think yüzünde çarpık bir gülümseme ile onu yol boyunca izledi…