No Game No Life - C7Bölüm 02-7
『』 『』 『』
“Bedenimin ihtişamının doruk noktasına döndüğü bu hâline bakarak bayılmak… Ah, görüyorum ki birini daha büyülemişim.”
O kas yığını Ino, banyoda gençliğindeki zorlukları hatırlıyordu—“fazla popüler” olduğu günleri.
Bu, Sora’yı iliklerine kadar sinir etti.
“…Hey, yaşlı bunak. Şu an aklıma takılan bir soruya cevap verebilir misin?”
Sora, gözlerini doğrudan Werebeast’e çevirmemek için direnerek, alçak bir sesle sordu.
Gerçi, 3.6 yaşına düşmüş bedeniyle bu pek de etkileyici olmuyordu.
“Kamuya açık alanda çıplak dolaşmak, hak ihlali değil mi? On Kural’ın ihlali sayılmaz mı?”
Hmm?
Ino, Sora’ya göz gezdirdi, ardından gülümseyerek yanıtladı:
“Böyle ufak şeyler için kimse kendini yormaz. Neden arzuların doğrultusunda yaşamıyorsun?”
“Ben sana, ‘Titreşen kaslar’ diye adlandırdığın bu şok edici görüntünün şiddet suçu sayılıp sayılmadığını soruyorum! Sen gerçekten ima edilen şeyleri hiç anlamıyorsun, değil mi?! …Ve ‘ufak şeyler’ deme! Bu sadece yaşım yüzünden!!”
Sora, zarlarının azalmasıyla birlikte bazı kısımlarının da küçüldüğünü ısrarla belirtti.
Bir bölme, banyo alanını ayırıyordu.
Shiro’nun eli, bölmenin altında Sora’nın elini tutarken hafifçe titriyordu.
Belli ki biraz önce yaşadığı bu “şiddet” eylemi, ruhunda derin yaralar bırakmıştı.
“…Çok korkunç… Euuugh, kaslar… Üzerime geliyorlaaar…”
Küçük kız kardeş, yaş sınırlamalarını kandırmaya çalıştığı için hak ettiğinden çok daha ağır bir ceza almış biri gibi sayıklıyordu.
Bu sırada, bölmenin diğer tarafından başka bir ses geldi.
“…Beni uykumdan uyandırıp, ‘Shiro’nun saçlarını yıka’ diye ısrar ettin. Bu da şiddet sayılmaz mı?”
“Ne yapabilirdim ki…? Shiro hâlâ Jibril’e çok kızgın, biliyorsun…”
Steph, Jibril tarafından adeta bir nehir akıntısına kapılmış gibi sürüklenerek içeri çekildi.
Sora, bölmenin ötesinde neler olduğunu göremiyordu, ama Shiro’dan altı zar alan Steph’in artık 12.6 yaşında olduğunu biliyordu ve şu an Shiro’nun saçlarını yıkıyordu.
Banyodan gelen fokurdayan sesler ise büyük ihtimalle Jibril’in, Shiro tarafından suyun dibine doğru tekmelendiğinin bir göstergesiydi.
“Zarlarını ne kadar da umursamazca dağıtıyorsun, efendim. Bunların hayatın olduğunu bilmiyor musun?”
Şüphe, kafa karışıklığı… Ino’nun mırıldanışları, sayısız anlam barındırıyordu.
Bölmenin diğer tarafından gelen bakışları hisseden Sora, derin bir iç çekti.
“Ne var yani…? Bir ya da on fark etmez, sıfıra inmediğin sürece. Ayrıca—”
Elini gelişigüzel salladı, sonra çenesiyle Steph’i işaret etti.
“—hepimiz aynı gemideyiz. Canlılığımız neredeyse sıfır. Bizim hayatta kalmamız mümkün değil.”
Ardından gelen sessizlik, farklı duygular ve niyetleri barındırıyor gibiydi, ama Sora hafifçe elini sallayarak tüm bu düşünceleri dağıtmaya çalıştı.
Konuyu değiştirerek utancını gizlemeye çalıştı.
“Neyse, siz burada ne yapıyorsunuz? Özellikle sen, Yaşl–ihtiyar? Senin ne işin var burada?”
Gerçi, en nihayetinde ikiniz de hayat kurtarıcı çıktınız, diye düşündü Sora.
“Tabii ki de seni gebertmeye geldim, efendim.”
“H-h-hey!! Bari biraz daha kibar söyle! Ağlatacaksın adamı, lan!!”
On Kural gereği şiddet yasaklanmış olsa da, eğer Schwarzenegger’in en iyi zamanlarındaki vücudu gibi biri size doğru yaklaşıp “Sen artık bittin.” dese, bunun korkutucu olmayacağını söylemek düpedüz yalan olurdu.
“Ancak fikrimi değiştirdim. Seni en sona bırakmaya karar verdim.”
…Ah, şimdi anladım… ‘Seni en son öldüreceğim.’
Herkes bu cümlenin devamını biliyordu—‘Şaka yaptım.’
Lanet olsun. Listede sıradaki ben miyim—?!”