No Game No Life - C7Bölüm 03-5
『』 『』 『』
Sanki daha dün gibi, Ino Siren ve Dhampir’in tuzak kurduğu Oceand’dan yeni dönmüştü. Miko Bahçesi’nde, küpeşteye tünemiş altın tilki o gün yaptığı gibi yine sake’sini bir dikişte bitirdi…
“Ino Hatsuse. Açık konuşmak gerekirse, seni gözden çıkarmamız gerektiğini düşünüyordum.”
Ino, yarım asırdan fazla bir süredir Miko’nun yanında olmuştu ve onu iyi tanıyordu. Eğer Werebeastler’in iyiliği için gerekirse… azınlığı feda etmekten asla çekinmezdi.
Doğu Birliği’ni inşa eden o inanılmaz kararlılığı ve yeteneği, onu her zaman ileriye bakmaya zorlamıştı.
Ama bu, duygularından tamamen arınmış olduğu anlamına gelmiyordu. Her verdiği kararın ardında acı ve içsel savaşlar vardı.
Yine de asla boyun eğmedi.
Kimseden medet ummadan, daima ilerideki ufka bakıyordu.
Ama o gün, “kaybeden biri” olduğunu itiraf edip nerede hata yaptığını sorgulamıştı.
O gün, bitmek bilmeyen rüyasının sonunu gördüğünü söylemişti…
“Ben seni terk etmeye hazırken, kendine sadık kalıp seni bırakmayan bir adam var. Ona bir şans vermeye var mısın?”
Kesinlikle hayır, diye düşünmüştü Ino.
Sora’yı anlamıyordu, ama hakkında emin olduğu tek bir şey vardı:
En azından, güvenilecek bir adam değildi.
“—Ama bu, senin tekrar hayal kurmanı sağlayacaksa.”
Başını eğerek… böyle cevap vermişti.
Çünkü o gün—
O, acı dolu gözyaşlarını bastırıp kırılmamaya çalıştığı gün,
“Bu maçı erteliyorum” deyip hayaline sırt çevirdiği gün—
Gülümsemesi, her zamankinden çok daha donuktu.
Ama şimdi öyle değildi.
Şimdi, Ino’nun onu ilk gördüğü gündeki gibi, sonsuzluğun sonuna bakan o kıza dönmüştü.
O mücevher gibi kıymetli şeyler solmadan önceki gülümsemeye.
Maçı, cevabını bulana kadar erteleyen kız, cevabını bir şekilde Sora ve Shiro’da bulmuş olmalıydı…
Ve yeniden hayal kurabiliyordu.
Ino, yarım asırdan fazla bir süredir Miko’nun yanında olmuştu ve onu iyi tanıyordu.
…Ya da en azından, öyle sanıyordu…