Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 010
Çevirmen: Kylerxy
Boş Konuşma Sorana
Siena’yı kaçıran haydutlarla karşılaştığımız zaman onunla tanıştığımız andı. (Sorana)
Siena’yı haydutlardan kurtarmak için bir fırsat ararken, oku attığım yönden bir adam geldi. Canavar kürkünden ve derisinden yapılmış bir kıyafet giyiyor gibi görünüyordu. Kılıç ya da başka hiçbir silah taşımıyordu. Ormanda ne yaptığını merak ediyordum. Hiçbir düşmanlık hissetmedim bu yüzden onu görmezden geldim.
Haydutlardan birisi adama doğru yürümeye başladı ama göz açıp kapayıncaya kadar ortadan kayboldu ve Siena’nın yanında ortaya çıktı.
Bu şansı kullanarak, haydutları büyümle yok ettim ”Bu son” bilinçsizce böyle düşündüm. Siena’yı kurtaran adama teşekkür ettim. Ancak, bir nedenden dolayı beni gördüğünde bir anda katılaştı.
(Neden acaba? Yüzümde bir şey mi var?)
”Tamam, karar verdim~~~!!!!!” (Wazu)
Ne hakkında konuştuğunu anlamadım.
Siena’yı kurtaran hayırsever adamın isminin Wazu olduğunu öğrendik. En yakın şehri sordu ama ona cevap vermek yerine, onu köyümüze getirdik.
Bir rehber olarak önden ilerledim. Arkamda Yuyuna ve Ruruna sık sık Wazu ile konuşurken Siena da ona yapışıyordu.
Siena’nın annesi, biz köye ulaştığımızda koşarak geldi ve Siena’ya sarıldı.
(Her şey güzel bir şekilde sonlandı…)
Yuyuna ve Ruruna, Wazu’nun onlarla birlikte kalacağını söyledi. Bunu duyduğumda çok kıskandım. Ruruna bir gece kalmamı teklif etti ama reddettim.
(Benim gibi birisi sadece ruh halini bozar…)
— ♦ ♦ ♦ —
Çocukluğumdan beri hiçbir zaman antremanlarımı kaçırmamıştım ve ben fark etmeden etrafımdaki insanlar beni bir dahi olarak adlandırmaya başlamıştı.Diğerlerinin beklentilerini karşılamak için gerçekten çok çalıştım.
Sonunda, başarılı bir şekilde diğer elflerin tepesinde köy koruyucusu olarak durdum. Ama arkama baktığımda, yanlız olduğumu fark ettim. Diğer insanlar gibi bana ait özel bir şeyim yoktu ve sadece Yuyuna ve Ruruna bana eşit olarak davranan kişilerdi.
Oldukça yanlız bir hayattı…
Ama Wazu-san farklıydı. Sık sık benimle konuşurdu. Otları ve yenilebilir bitkileri toplamak için birlikte ormana gittik. Özel hiçbir şey yoktu ama mutlu hissetmiştim.
Wazu-san’ın köye gelmesinden bu yana 2 hafta geçmişti ve bu sefer içimde yavaş yavaş bir şeyler değişiyordu. Wazu-san ne zaman benimle konuşma mutlu hissettim ve gülümsemesi kalbimi sakinleştirdi.
Ancak, ne zaman başka bir kadınla konuşsa göğsümün içinde bir acı hissettim. Bu gerçekten hoş olmayan bir duyguydu.
(Ruruna…Wazu-san’a çok yakın değil misin?)
Daha sonra, bir gün, köy şefinden bir çağrı geldi. Gazuna duello için bana meydan okuyordu. Ek olarak, kaybedenin köyden ayrılması şeklinde bir şart vardı.
(Ondan hoşlanmasam da, o hala köyün bir parçası. Onun gücünü küçümsememeliyim. Daha sonra tekrar, ona karşı kaybettiğimi göremedim)(burada kaybedeceğini düşünmemek manasında)
Düelloyu önermişti bu yüzden onun tarafından önemli bir karar ve kararlılık olmalıydı. Kabul edip etmemem gerektiğini merak ediyordum.
(Hayır, kabul etmeliyim. Bunu anlıyorum)
Hâlâ aklımdan çıkaramadım ve adımlarım sanki normal bir şeymiş gibi Wazu-san’a doğru gidiyordu. Sadece kararımı netleştirene kadar onun yanında olmak istedim.
Ertesi gün Gazuna ile karşılaştım.
Elbisenin gücü karşısında çok şaşırdım.Ancak,bu beni yenmek için yeterli olmayacaktı.Ancak aniden köyü dolduran canavar sürüsünü gördüm. Dürüst olmak gerekirse o zaman ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Her ne kadar dağ eteklerindeki canavarlar gelmiş olsa da, hala B derece canavarların arasına karışmış A derece canavarlar vardı. Onlar tek başıma kazanamayacağım canavarlardı. Kalbim hayal kırıklığı ile doluydu.
Büyü yapmaya çaılıtım ama ağzımdan hiçbir kelime çıkmadı.Bunu canavarlar ve haydutlara karşı kullanmakta tereddüt etmezdim ama Gazuna hala benim köyümün bir vatandaşı. Onu hor görsemde, hâlâ büyümü ona doğrultamam…
Aniden Wazu-san önümde ortaya çıktı.
(Huh? Wazu-san? Nasıl burada olabilirsin?)
Wazu-san’ın arkasındaki alana doğru hızlı bir bakış attım. Etrafta bir çok canavar cesedi yatıyordu.
”Size kök söktüreceğim! İyi şanslar!” (Wazu)
(Huh? Ne söyledin? Canavarları kovacak mısın? Bu bir yalan değil mi?)
Ama bir nedenden dolayı, canavarlar ondan kaçıyordu…
(Ah,Wazu-san’ın zarar görmemesi çok iyi.)
Gazuna’nın büyüsü tükenmek üzere gibiydi ama hala pes etmek istemiyordu ve savaşı uzatmak istiyordu.
(Bunu hemen sonlandıracağım!)
Gazuna kırmızı topu yuttu ve bedeni dönüştü.Artık daha fazla bir elf gibi görünmüyordu,farklı yaratık gibiydi,hikayelerde ”İblis” diye adlandırılan bir şey.
Gözlerimi ona odakladım ama yorgunluk nedeniyle bedenimin tepki vermesi biraz yavaş kalmıştı. Son anda bıçağım ile deldim ama onun saldırısı durmadı ve bedenimi bariyere kadar uçurdu.
Bir şekilde hala bilincim yerindeydi ama istediğim gibi hareket edemiyordum. Önümde Gazuna en sevdiğim bıçağı çıplak elleriyle ezdi.
(Lanet olsun…)
Wazu-san’ın bariyerin diğer tarafında gördüğümde,herkes ile birlikte kaçmasını söyledim.Ancak böyle bir endişe gereksizdi.
*pariiiiiin!!*
Bariyer gitmişti. Hayır,yok edilmişti…
(Wazu-san, hangi dünyadansın?)
Wazu-san Gazuna’yı köşeye sıkıştırdı.Bu sırada yavaşça ayağa kalktım ve vücudumun durumunu kontrol ettim.Daha sonra, böyle bir şey kulaklarıma geldi.
”…….Ama belki de sevdiğim birisini incittiğin içindir!!” (Wazu)
(…….Eeeeeeeeh? Şu anda,Wazu-san ne dedi? Sevdiği birisi? Beni seviyor!?)
Yüzüm…hayır, benim bütün bedenim bir anda ısındı. Kalbim çok hızlı atıyordu, biraz yaralanmıştı.
(Neden bana bakmadın? Wazu-san…)
Sonunda,Wazu-san bedenini döndürdü ve gözlerimiz buluştu ama kafam aniden boşaldı…
(N-ne yapmalıyım)
‘….Şey…Bu…Wazu-san’ın daha önceki sözleri hakkında….” (Sarona)
Bütün yüzün yanıyordu…
”Takdir ediyorum…..senin hislerini….” (Sarona)
Wazu-san’ın yüzünü göremedim çünkü utancımdan yüzümü saklamak için aşağı bakıyordum.
”……ü-üzgünüm….hayır,kast ettiğim….” (Sarona)
(Bu değil,bu söylemek istediğim şey değil! Dürüst olmak gerekirse, ben ne yapıyorum?)
”Ayrıca…” (Sarona)
Yüzümü kaldırdım ama sadece inanılmaz bir hızda koşan Wazu-san’ın figürünü gördüm.
(Eh-Eeeeeeeeeeeeeeh?Wazu-san çok hızlısın….beni bekle…itirafımı daha bitirmedim…)
……İtiraf?
(Oh,anladım….şimdi fark ettim…Wazu-san ben de senden hoşlanıyorum…)
Nihayet duygularımı fark ettim ve kalbim garip bir şekilde hafifledi.İstemeden gülümsedim.
””Sarona!!”” (Yuyuna/Ruruna)
Aniden iki sesin beni çağırdığını duydum
”O gitti!” (Yuyuna)
”Köyü ve Sarona’yı kurtaran kahraman….Eh? Sarona? Bana söyleme!?” (Ruruna)
Ruruna benim ifademe baktı ve duygularımı fark etmiş gibi görünüyordu.
(Yüzümü okumak bu kadar kolay mı? Ughhhh…)
Aceleyle yanaklarımı kapattım.Kendimi anlayamadım.
”Gerçekten? Sen….ona……” (Ruruna)
”Böyle bir şey yok” (Sarona)
Ruruna’nın sözlerini reddettim ama Wazu-san’a duygularımı ulaştırmak için kalbimin içinde onu kovalamaya karar verdim .O zaman bile onun yanında başka birisi vardı, Kaybetmeyeceğim!!
Her şeyden önce, Morito’dan istifa edeceğim. Zaman alacak ama seni bulacağımdan emin olacağım. Hazırlıklı ol Wazu-san!!
”Şu anda yapılabilecek başka bir şey var mı?” (Yuyuna)
Kafamın için Wazu-san ile doluydu. Yuyuna’nın işaret ettiği yere baktım, Gazuna vardı.
”Eh? Onu yanlız bıraktım! Gelecek hakkında düşüncelerim var, ya da daha doğrusu köy şefinin onu halletmesine izin ver. Dürüst olmak gerekirse, şu anda yaşayıp yaşamadığını önemsemiyorum…görüşürüz!!” (Sarona)
Yuyuna ve Ruruna’nın yüzündeki şaşkın ifade ile birlikte topuklarımı çevirdim.