Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 015
Çevirmen: Kylerxy & Editör: Faen_the_1134
A Derece Maceracılar Gücü
Odaya girdikten sonra yatağa atladım. Çok geniş veya çok dar değildi, uygun bir odaydı. Düzgün bir şekilde temiz olduğunu hissedebiliyordum.
(Hanın yolu huh…çok derin….hayır….hayır…..hayır…hayır….!!)
Neredeyse beynim yıkanmıştı. Bu Lula, ne korkunç bir kız… Bunu bir kenara bırakıp, geleceğim hakkında düşünmek zorundayım.
Sorun şu ki gücüm çok fazla. Şimdiye kadar, kendimi sıradan bir insan olarak düşündüm. Ama şu anki varlığım bir canavar olarak adlandırılabilir. Bu yüzden kendim ile ne yapacağımı bilmiyorum….
İlk olarak,bu gerçek mi…? Eğer Tanrıça-sama’nın açıklamalarına inanırsam, ciddi gücüm ile bir ya da iki yıldızı bile paramparça edebilirim.
Sadece bunu düşünmek bile korkutucu… İstemsiz olarak tüm bedeninmi yatağa gömdüğümde titriyordum. Ne kadar güçlü bir hale geldiğimin bir önemi yok ruhum sadece sıradan bir insan. Korkmadan edemiyordum.
Ne kadar süredir bunu düşündüğümü bilmiyordum ama kalbimin içinde ufak bir umut hissettim.
Bu kesinlikle korkutucu bir güç. Ancak, o zaman bu güce sahip olmasaydım Sarona-san’ı kurtarmam mümkün değildi…
Bu gücü kullanarak birilerini kurtarabilirim. Ama eğer tereddüt edersem, zamanı geldiğinde korumak istediğim birisini koruyamayabilirim. Evet, burada tereddüt edecek bir şey yok. Düşüncesiz bir şekilde kullanamasam da, bunu yapmaya karar verdim.
*knock-knock*
”Wazu-saaaaan! Öğle yemeği hazır.” (Lula)
“Hyaiii!!” (Wazu)
Beni şaşırttı. Bu yüzden Lula’nın seslenmesine garip bir sesle cevap verdim. Kapı açıldığında, Lula bir önlük giyiyordu, çarpık bir gülümseme attı. Utanç vericiydi… (Önlük şu aşçıları kullandığı.) (D.N. Evet loli bir maid değil, sakin.)
Odaya geldiğimden beri baya bir zaman geçmişti. Lula’yı takip ettiğimde, güneş çoktan tepeye çıkmıştı. Yemek odasındaki masalarda maceracılar gibi görünen bir çok insan vardı. Herkes sırasıyla, yemek yiyor, içiyor gülüyor ya da mırıldanıyordu. Herkes eğleniyordu.
Luna beni odanın köşesindeki bir masaya yönlendirdi ve oraya oturdum. Lula hemen yemekle birlikte geri geleceğini söyledikten sonra arka taraftan kayboldu. Yemeğin gelmesini beklerken, yemek odasındaki durumu gözlemledim.
(Ne güzel! Herkes eğleniyor. Onları biraz kıskanıyorum.)
”Bir gün, kendi partini de kurabilirsin. İşte sizi beklettiğim için özür dilerim.” (Kayla)
Kayla-san söyledikten sonra önüme bir tabak koydu. Aklımı okudu ve bu utanç vericiydi. Dikkatimi yemeğe verdim.
Izgarada terbiye edilmiş et, salata,çorba ve ekmek. Bu yemekte özel olan bir şey yok, öyle olsa bile, bu benim için harika bir şölen.
(Bu bana eskileri hatırlatıyor, çok uzun bir süre oldu huh…)
Dağda yaşarken genellikele ızgara et yerdim. Ama elf köyünde, sadece otlar ve ağaç fındıkları vardı.
(Etin tadına bakalım… *gulp* …)
Bütün kalbimle birlikte yemeği yedim. Bazen, çocuk ve aile ikilisi beni mutlu bir şekilde izliyordu.
”Bu da ne? Çok kötü bir tadı var. Böyle bir şeyi yiyemem!!”
Bütün yemeği bitirdikten sonra karın ağrısı hissederken, bazı affedilmez kelimeler de kullaklarıma ulaşmıştı.
”Bu yüzden Homura, bu yere girmeden önce onu durdurmamızı söyledim.”
”Bunu zaten biliyorum. Sadece bir süredir bu tarz bir yerde yemek yemeyi denemek istiyordum.”
Gözlerimi sesin geldiği yere çevirdim ve gülen ve çirkin bir gülümseme ile duran üç adam gördüm.
(Ortadaki adam, sesini yükselten ilk kişi gibi gözüküyor.)
Kırmızı saç, suratsız gözler, hareketliliğe odaklanmış bir zırh giyiyordu. Sol tarafında, gözlerinin birini kapatan oldukça uzun saçları olan bir adam, sırtında çapraz mızrak taşırken duvara yaslanıyordu. Sağ tarafında, narsist bir adam uzun sarı saçları ile oynuyordu. Pahalı bir elbise giyiyordu ve biraz büyücü tarzında bir hava yayıyordu.
(Yosh, hadi adamları öldürelim!)
Birdenbire bir sebepten dolayı kuvvet kullanma gibi dürtüye sahiptim… Onlara karşı hiçbir tereddüt etmedim.
Bunu düşünürken durum daha da kötüleşti.
”Babamın yemek pişirmesini kötüleme—–” (Lula)
Lula önlüğünü tutarken bu üç kişiyi protesto etti.
”Oh, bu çocuk kim? Baban?”
”Belki de bu yıpranmış hanın sahibinin kızıdır?”
”Fumu, kızı mı? O zaman babana işini düzgün yapmasını söyle!Y emeklerin tadı kötü, bunun gibi bir şeyi yiyemeyiz!”
Bu sözlerden dolayı yemek odasındaki herkes kana susamıştı.
”Oh? Siz hangi cehennemdensiniz böyle beyler?K im olduğumuzu bilmiyor musunuz?”
”Hey, nasıl bilebilirler? Onla böyle bir sınır kasabasındaki maceracılar…”
Bu sözlerle, kırmızı saçlı adam bedenini bir sandalyeye yaslarken ayağını masaya koydu.
”Bizler Siyah Ateş, A-derece maceracılar partisiyiz!”
”Bu önemli değil, babamdan özür dile!!” (Lula)
Lula’nıyı korkutmaya devam ediyorlardı ama o hala tereddüt etmeden özür dilemelerini istiyordu.
Manzaraya bakarak,küçük bir ”Oo…” sesi mırıldanırken ellerimi çırptım.
”Tch,bu velet….”
Kızıl saçlı adam ellerini Lula’ya doğru uzattı.Bir anda,aralarına hareket ettim ve dik dik bakatken ellerini yakaladım.(kızıl saçlının elini yakaladı)
Bu arada,diğer elimle ağlayan ufak gözyaşları ile ağlayan Lula’ya sırtımın arkasına saklanması için işaret ettim.
(Bu adam,ciddi bir şekilde onu boğmaya çalışıyordu)
”Bu piçte kim?Ölmek mi istiyorsun?”
Kırmızı saçlı adam kana susamışlığını bana yönlendirerek beni korkutmaya çalıştı.
Sırtımda Lula giysilerimi sıkıca kavramıştı.Bir şey söylemeden önce,yemek odasının içinden kaba bir ses duyulduç
”Bu kargaşanın nedeni ne?”