Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 047
Çevirmen: Kylerxy & Redaktör: ggurcan
47. Bölüm: Yüzük Vasıtası ile Bir Ses Ulaştı
Orlando ve ben yavaşça bir sonraki köye doğru ana yoldan yürüdük. Köye ulaşmak için başka bir beş gün daha yürümemiz gerekiyor gibi görünüyordu, antrenman için zaman ayırırken sürekli ilerliyorduk. Bazen Orlando yeni kılıcına alışmak için kılıç pratikleri yapıyordu.
Görünüşe göre eski kılıcın bıçak kısmı dev adamla savaştan sonra oradan ve buradan dilimlenmişti ve neredeyse yaşam süresinin bitimine ulaşmıştı. Dev adamın baltasını savuşturmak için kullandığından buna şaşmamalıydı.
Meru’yu okşarken, ana yol üzerindeki Goblinleri Orlando’nun kesmesini izledim. Başını yana yatırırken geri döndü.
”Sorun ne?”(Wazu)
”Hayır, belki de hayal gücüm ama kılıcı kullandığımda bedenim daha hafif hissediyor”(Orlando)
Bakarak söyleyemem ama Orlando böyle hissediyorsa doğru olmalıydı. Bunu düşünerek hiçbir yere varamazdık bu yüzden tekrar diğer köye doğru yürümeye başladık. Sonraki köyden sadece bir günlük yürü mesafesi uzaklıktaydık. Orlando ile sohbet ederken ve yürürken kulaklarıma garip bir ses ulaştı.
”Yar——-m—–e—–din—-”
Hm? Şimdi ne var… ? Etrafı kontrol ettim ama çevrede bizden başka kimseyi bulamadım. Orlando ani davranışlarımdan dolayı garip bir bakışla beni süzdü. Meru tepki vermeden sadece uyuyordu. Sadece hayal gücüm olduğunu düşündüm bu yüzden eskisi gibi yürümeye devam ettim ama bu sefer ses daha netti.
”Beni… Duyabiliyor musun? Herhangi… Birisi…”’
Oh? Duydum. Çevreye tekrar baktım ama hiçbir insan figürü bulamadım… Bir hayalet? Beklenildiği gibi onu tekmeleyemeyeceğim ya da vuramayacağım. Ne yapacağımı düşünürken, Orlando elimi işaret etti.
”Yüzükten olabilir mi?”(Orlando)
”Oh?”(Wazu)
Anlıyorum, şuanda işaret parmağımda düzen yüzüğünü takıyorum o zaman, duyduğum kadın sesi yüzükten geliyor.
”Yardım edin… ”’
*kabooooom!*
Bunu söylediği anda, bir alev patlaması önümüzdeki ormandan yükseldi. Orlando ve ben birbirimize baktık ve kafa salladık. Patlamanın meydana geldiği ormana doğru koştuk.
Orada üç adam vardı. İkisi kırmızı bir zırh ve kırmızı bir kalkan giyerken bir kılıcı tutuyordu. Diğer birisi kırmızı bir elbise giyerken bir değnek tutuyordu. Başlıkları ve kaskları nedeniyle yüzlerini tam net göremiyordum.
Bu üçlüyle yüzleşen bir kadın da vardı. Üç adama acıklı bir ifade ile bakarken bariyer gibi görünen yarı saydam ışık gibi görünen yarım bir daire ile çevriliydi. Keşiş kıyafetleri giymesine rağmen, ince vücut şeklinden dolayı kıyafetlerinin üzerinden şehvetli göğüslerinin olduğunu anlamak mümkündü.
Şu anda acıklı bir ifadeye sahip olmasına rağmen, herkesin kalbini sakinleştiren nazik gülümsemesini hayal edebiliyordum. Ancak en çok göze çarpan kısmı kırmızı gözleriydi. Sırtında ufak örgülerle bağlanmış saçları ile aynı renkteydi. Her nedense gözlerimi ondan alamıyordum.
Şuanda yalnız başıma üç erkek ve bir kadın arasında duruyordum. Orlando ve Meru ormanda bir yerde saklanıyordu. Elden bir şey gelmezdi çünkü çok hızlı koşmuştum, zamanında duramadım. Duramayacağımı anlayınca Meru kendisi uzaklaşmıştı. Bu hain Ejderha…
Orlando’ya bir hareketimle gelmesini söyledim. Dövüşümün nasıl sonuçlanacağını bilmiyordum bu yüzden gereksiz bir dürtü vermek istemiyordum.
Hiçbir şey söylemeden hala onların önünde durduğum için adamlar ikinci kez düşünmeden kılıçları ile bana saldırdı. Zaman öldürürken kılıçlardan kaçındım.
Kılıçları ahenk içerisinde üzerime geliyordu. Saldırılarının aynı tarzda olduklarını düşünmüştüm. İyi zırh ve iyi kalkan aynı ekipmanları giyiyorlardı, bir yerde aynı grubun üyeleri olduklarını söyleyebilirdim.
Bunu mümkün olduğunca düşünmemeye çalıştım ama… Şövalyelere benziyorlardı, hm? İyi adamlar bunlar ve bariyerin içerisindeki kadın da iblis olabilir mi? Ama… Cidden beni öldürmeye çalıştılar… Beni hedefleyen kılıçlarının kana susamışlıklarını hissedebiliyorum… Kadına bir bakış attım, sanki benim hakkımda endişelenmiş gibi solgun bir suratla bana bakıyordu. Burada kimin kötü kişi olduğu belli iç çekme… Elden bir şey gelmez.
Kılıçlarından kağıttan ince bir mesafeden kaçındım ve bu sırada onları bilinçsiz hale getirmek için tek tek vurdum. Şaşırmış olan büyücüye yaklaşıyordum çünkü ikisi göz açıp kapayıncaya kadar düşmüştü. Ayrıca ona büyü kullanma şansı vermemek için bir vuruşta onları bayıltmıştım.
Fuu-…onları öldürmediğimden şimdilik başım belaya girmeyecek değil mi? Ama daha sonra sorun yaratırlar mı bilmiyorum?
”Onları öldürdün mü?”(Orlando)
”Hayır, onları sadece bayılttım”(Wazu)
Orlando çalılıklardan çıktı ve sordu. Meru tekrar başıma zıpladı. Yoksa onlara vurursam herhangi birinin öleceğini mi düşünüyorsun? Benim hakkında ne düşünüyorsun… Peki, yapabilirdim… İç çekme…
Sözde bir bariyerin içinde olan kadın rahatlamış bir ifade ile bize yaklaştı. Bizden bir kaç adım uzaklıkta aniden başını indirdi.
”Yardımın için çok teşekkür ederim. Şuanda, sana minnettarlık sözleri dışında başka hiçbir şey veremem” Başını kaldırdığında, düşündüğüm gibi nazik bir gülümsemesi vardı.
”Ben Mabono krallığının ikinci prensesi, Naminissa Mabondo”
Oopss, bir bela gibi kokuyor…
Naminissa Mabondo