Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 056
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Bondo ovasını kuş bakışı görebileceğimiz hafif yüksek bir tepede durumun nasıl ilerlediğini gözlemliyorduk. Binicileriyle birlikte atlar tam arkalarındaki ormanla birlikte bariz bir şekilde bir sütun gibi dizilmişlerdi. Gözlerimi Bondo ovasındaki formasyon boyunca gezdirdim, bu savaşın her an başlayabileceği bir durumdu.
Her formasyonun arkasında kızıl saçlarından dolayı böyle bir mesafeden bile görülebilecek bir kadın ve erkek vardı. Muhtemelen onlar Naminissa’nın ablası ve abisiydi. Şuanda ikisi de askerleri ile bir savaş konuşması yapıyor gibi gözüküyordu ama ben bunu duyamıyordum. Ancak savaşın her ikisi de konuşmasını bitirdiğinde başlaması muhtemeldi.
Yanımdaki Naminissa’ya baktım. Üzgün bir yüzle sahneyi izliyordu… Böyle bir yüz ile onu görmek istemiyorum…
”Ne yapmalıyız? Naminissa-sama. Bu ordu kalabalığının içinden onlara yaklaşmak imkansız gibi görünüyor”(Orlando)
Orlando da sert bir ifadeye sahipti. Sadece o değil Floyd ve Kumia-san da aynı yüze sahiptiler.
”Bakalım… İlk olarak, abim ve ablamın emri altında yaklaşık 100 kutsal şövalye olmalı”(Naminissa)
”””…”””
”Şövalyeleri inandırmak çok zor olacak… Doğrudan ablam ve abim üzerine bağlılık yemini ettiler. Eğer barış zamanında konuşsaydık bu farklı bir hikâye olurdu ama savaş zamanına gelince… Dürüst olmak gerekirse, şuanda herhangi bir önlem düşünemiyorum… Kansız Kutsal Prenses olarak çağrılsam da, savaş zamanı geldiğinde çok güçsüzüm… Bu noktada, sadece abim ve ablam değil… Ayrıca şövalyeler de zarar görecek”(Naminissa)
Naminissa ağlamak üzere olan yüzünü kapadı. Durumuna baktım ve kararımı verdim. Ellerini nazikçe yüzünde çektim ve ciddi bir ifade ile ona baktım.
”Wazu-sama… ”(Naminissa)
İnsanların kalbini yatıştıran nazik yüzünü görmek istiyorum.
”Ben… Ne… Yapmalıyım… ?”(Naminissa)
Yani karar verdim… Naminissa ile birlikte olamasam bile…
”Orlando, gidiyorum. Belki de, o grup tekrar saldırmaya başlayacak ve tam zamanında geri dönüp dönemeyeceği bilmiyorum, bu yüzden burayı sana emanet ediyorum”(Wazu)
”Lütfen… Dikkatli ol”(Naminissa)
”Kiminle konuşuyorsun? Floyd ya da Kumia-san… ? Söylemene gerek yok, Naminissa-sama’yı koruyacağım”(Orlando)
”Yapılması gereken doğal şey bu”(Floyd)
”Je-s”(Kumia)
Meru’yu okşadım ve onu Naminissa’ya bıraktım.–Kyuii!”– dedi. Oh, iyi şanslar mı dedin? Meru’yu okşayan elimi Naminissa’nın başına doğru kaldırdım ve *ponpon* ile yavaşça okşadım.
”Gerisini bana bırak. Gidiyorum!”(Wazu)
Böyle dedim ve tepeden atladım. Arkamdan Naminissa’nın seslenmesini duydum ama arkama bakmadan ilerlemeye devam ettim.
Ovaya indim ve iki bölüm olarak ayrılmış Şövalyelerin merkezine doğru yürüdüm. Beni fark ettiklerinde, formasyonun önünde yer alan Şövalyeler gürültü yapmaya başladılar. Herkes ”Sen kimsin?” diye sordu ama sessiz kalmaya ve yürümeye devam ettim.
İki kamp arasındaki merkez bölgede, yürümeyi durdurdum. İki tarafın da dik dik bana baktığı bir durumdaydım. Navirio ve Narellina sonunda benim varlığımı fark ettiler. Konuşmaları durdu ve etraf sessiz bir hal aldı. Ve daha sonra…
”Herkes! Her iki tarafının da bu kadar sadakate sahip olması harika, ama bu savaşın bir anlamı var mı? Hepiniz kendi Lortlarınızda doğal olmayan bir şeyler olduğunu fark etmediniz mi? Bu sorunun nedeninden kurtulabilirim! Lütfen kılıçlarınızı indirin ve benim için yol açın!”(Wazu)
Yüksek sesle yalvarıyordum ama kimse kılıcını aşağı indirmeyecek gibi görünüyordu. Peki, bu durumu tahmin etmiştim çünkü şuanda biraz şüpheli birisi gibi görünüyorum. Bu bilinmeyen kişi doğru şeyleri söylese bile kimse ona inanıp takip etmeyecekti. Belki de bunun doğru olmadığını zaten biliyorlardı ama başka seçenekleri olmadığından bu kadar ileriye gitmişlerdi.
Böylece sonunda her iki tarafta süreç boyunca lortlarını korurken yanlarında kalmaya karar vermişlerdi. Bu yüzden savaşa katılıyorlardı.
Navirio-sama ve Narellina-sama hala bana karşı bir harekette bulunmadılar. Belki de onları manipüle eden kişi beni hesaba katmamıştı. Eğer Naminissa benim yerimde olsaydı, ikisi de şövalyelere onu öldürmesini emredecekti. Yine de buna kesinlikle izin vermeyeceğim.
”Her iki tarafta bana yol açacakmış gibi görünmüyor…”(Wazu)
Şövalyeler kılıçlarını çektiler ve hatta duruşlarını bile aldılar. Tek taraflı protestoma kızmaya başlıyorlar gibi görünüyordu.
”Fu-… O zaman, başka çare yok”(Wazu)
Gücümü yavaşça topladım. Kimsenin ölmesine izin verme… Çünkü Naminissa üzülecek… Gücümü dikkatlice geri tutmalıyım ama aynı zamanda biraz ciddi olmalıyım. Derin bir nefes aldım ve buradaki herkesin duyabilmesi için yüksek sesle bağırdım.
”Zorla ittireceğim, ouuuuuuu!”(Wazu)
Bildirimimle birlikte anında fırladım.