Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 057
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Dikkatlerini kendi üzerime çekmeyi başardım. Tüm bunların basit bir nedeni vardı, her iki tarafın şövalyelerinin savaşmalarını engellemek. Naminisa bunun olduğunu görürse incinecek. Bu Savaş’ın ben ve iki taraftaki şövalyeler arasında olacak hale gelmesini istiyorum.
Bu yüzden, onların ortak düşmanı haline gelmeyi ve düşmanlıklarını direkt bana doğru yönlendirmelerini seçtim. Nede olsa şövalyeleri öldürmeyeceğim. Navirio-sama ve Narellina-sama’ya ulaşana kadar minimum sayıda insanı etkisiz hale getireceğim. Diğer bir neden ise bu savaşı izleyen insanlar var.
İki şövalye kampının merkezinde durduğumda bazı kötü bakışlar hissettim. Şövalyelerden değildi, Naviri-sama ya da Narellina-sama da değildi, tabi ki Naminissa’nın grubu da değildi.
Ormanda geliyordu ve Bondo vadisinde Naminissa’nın beklediği yerin karşı tarafından geliyordu. Burada olup olmadıklarını merak ediyorum, Navirio-sama ve Narellina-sama’ya lanetli aletleri verenler.
Kırmızı kalkanı olan grup. Belki de savaş sona erdikten sonra tükenen iki kampı da ezmeyi planladıkları tarzında bir senaryo olabilir. Bu nedenle mümkün olduğunca savaş potansiyelini terk ettirerek bu savaşı sonlandırmak istiyorum.
İlk olarak Navirio-sama’nın kampına doğru koştum. Narellina-sama sadece kendini kaybediyordu ama Navirio-sama manipüle ediliyordu. İlk olarak onu serbest bırakmanın daha iyi olduğunu düşündüm böylece her şey yoluna girecekti.
En öndekinden başlayarak sırasıyla en yakında iki şövalyeyi elimle kavradım. Diğer şövalyeler bir anda kendilerini kalkan formasyonu için hazırladılar. Ben sadece ilerleyeceğim ve bu işi STR(Saldırı Gücü) statüme bırakacağım.
”Uoooo ~ ~ ~ ~”(Wazu)
*dom~ dom~ dom~*
Navirio-sama formasyonun merkezindeydi ve merkezin üçte birini ilerledim.
Daha önce yakaladığım şövalyeleri farklı mesafelerde havaya fırlattım. Koşma ivmemi kullanarak, önümdeki şövalye kalkanlarını bir basamak olarak kullanarak ileri atladım.
En yakında olan az önce fırlattığım şövalyeye doğru yöneldim ve bu sefer onun sırtını basamak olarak kullanarak tekrar zıpladım.(sen çok Cüneyt arkın izlemişsin az izle bir dahakine)
Daha önce fırlattığım ikinci şövalyenin karnında indim ve başka bir zıplama yaptım. Formasyonun merkezine en yakın yere doğru alçaldım.
Önüme baktım, şuana kadarki şövalyelerden açıkça farklı bir grup şövalye vardı. Fark onların görünüşlerindeydi, farklı zırh, kılıç ve kalkan kullanıyorlardı. Ayrıca sırtlarında bazı süslemelerle bir pelerin vardı.
Ama sadece görünüş olarak değil, his olacakta tamamen farklı varlıklardı. Emektar olduklarını hissedebiliyordum çünkü önümde kutsal şövalye grubu vardı.
Aşağı doğru inerken, yerdeki kutsal şövalye grubu aynı anda kılıçlarını bana yönelttiler.–”Üzgünüm ama… ”– zihnimde özür diledim. Kutsal şövalyelerin bile tepki veremediği bir hızda ileri fırladım.
*dooooooooooom!*
*dooooooooooom!*
Önümdeki tüm kutsal şövalyeleri bir kerede onları öldürmeyecek bir tekme ile ittirdim. Formasyonları çöktü ve kırmızı uzun saçlı bir kişi benim görüş alanıma geldi. Navirio-sama olduğunu farz ediyordum.
Navirio-sama kılıcını çekti ve kendisini bıçaklamaya çalıştı. Etrafındaki kutsal şövalyeler onu durdurmaya çalıştı ama zamanında başaramayacaklar gibi görünüyordu. Tüm gücümü ayaklarımda topladım ve ileri koştum. Lütfennnnnnnnnn bunu başar!
İlk kez en yüksek hızımda koştuğum andı, sanki dünya durmuş gibiydi.
Hayır, bu farklıydı. Vücudumu her zamanki gibi hareket ettiremiyordum ama yine de normal bir şekilde yürüyebiliyordum. Diğer herkesin daha yavaş hareket ettiğini fark ettim.
Avucumun içi kılıcın ucu ile Navirio-sama’nın bedeni arasına daldı o, anda kılıç elim ile temas etti….
*bakkiiiin!*
Kılıç parçalara ayrıldı. VIT(Defans Gücü’mden) beklenildiği gibi, avucumda bir çizik bile yoktu. Navirio-sama’nın elini tuttum. Elimle giydiği bileziği çıkardım ve ezdim.
Tüm gücünü yitiren ve çökmek üzere olan Navirio-sama’yı arkasından destekledim. Kutsal şövalyeler kılıçlarını bana döndürdüler. Durumu görmek için yerimde kaldım.
Bir kaç saniye içerisinde Navirio-sama bilincini yeniden kazandı ve etrafındaki şövalyelerin silahlarını indirmelerini emretti.
Vücuduna dönen gücü görebiliyordum bu yüzden elimi çektim. Navirio-sama yavaşça kendi ayakların üzerine kalktı ve bana yaklaşmak için döndü.
Tekrar bakınca Navirio-sama’nın çok güzel özellikleri vardı. Omzuna kadar ortadan güzelce bölünmüş kırmızı uzun saçlar açıkça parlıyordu. Naminissa gibi aynı kırmızı gözler ancak açısı insanların bakışlarına nazik bir ifade ile bakarken biraz düştü. Navirio-sama varlığımı onayladıktan sonra, başını eğerken tek diz pozisyonuna geçti. Eh? Beeekle? Neden?
”Teşekkür ederim, manipüle edilirken vücudum söylediklerimi dinlemese de az miktarda bilincim yerindeydi. Ancak senin sayende bu lanetten kurtulabildim. Bir kez daha, sana teşekkür ederim”(Navirio)
”Hayır, b-bekle! Lütfen başını kaldır. Kraliyet ailesi başlarını indirmemeli, benim için rahatsız edici!”(Wazu)
”Bu doğru değil. Kraliyet ailesi olsa bile, bir kişinin kurtarıcısına karşı minnettarlık duymaması utanç vericidir”(Navirio)
Bu sefer tüm şövalyeler ve kutsal şövalyeler kılıçlarını yerine koydular ve aynı anda dizlerinin üzerine çöktüler. Bbbeeeekkklee—!
”An-anladım! Anladığımdan, lütfen başlarınızı kaldırın! Savaş henüz bitmedi”(Wazu)
”Bu doğru. Ancak bunu bir kez daha söyleme izin verin, yardımlarını için gerçekten minnettarım”(Navirio)
Bunu söylerken, Navirio-sama ayağa kalktı ve bana nazik bir gülümseme gösterdi. Şimdi Navirio-sama ciddi bir yüz ile bakıyordu. Ne söylemek istediğimi biliyor mu? Navirio-sama da ciddi bir ifade ile başını salladı.
”Sıradaki… ”(Wazu)
”Narellina huh… ”(Navirio)