Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 062
Fluegel’in üst bedeni bir ayağı önde bir ayağı arkada, açık sol elini öne çıkarmış, sıktığı sağ elini vücuduna doğru çekmiş bir vaziyetteyken çapraz bir duruş aldı, daha sonra hala duruş pozisyonunu korurken ağırlık merkezini indirdi.
Benim tarafımda ise sadece yavaş yavaş elimi sıkıyordum. Demek istediğim… Herhangi bir dövüş yeteneğim yok ya da kesin olarak herhangi bir savaş yeteneğim yok. Şuana kadar rakiplerimi sadece tekmeledim ve yumrukladım… hmm, S-derece bir rakiple karşılaştırıldığında yeteneğimin nasıl olduğunu merak ediyorum?
”Peki, başlayalım mı?”(Fluegel)
Bir gün savaş yetenekleri öğrenebilecek miyim merak ediyorum…
*bakon!!!*
Karnıma bir şok geldi! Siktir, bunun hakkında düşünmenin zama…
*dogun!!!*
Yanağımdan tekmelendim… *dogun!!!*
——-
Şuanda sürekli dayak—tekme—fırlatma saldırılarını aldıktan sonra yerde uzanıyordum.
Crap! Fluegel ayağını indirip üstüme basmaya çalıştığında, bedenimi yuvarladım ve bir anda kaçtım. Hızlıca ayağa kalktım. Gücümü elimin içine koydum ve hızlıca onu yumrukladım ama yumruğum sadece havayı kesti.
Huh? Bundan kaçabildi mi?
Fluegel’in tekmesi karnıma indi ve beni havaya uçurdu. İnerken Fluegel bana tuhaf bir bakış attı.
”Nesin sen?”(Fluegel)
”Hmm?”(Wazu)
”Bunu nasıl adlandırmalıyım, bu doğru hissettirmiyor. Fiziksel yeteneğim ile bile, bin yaşında bir ağaç kadar büyük bir şeye vuruyormuşum gibi hissediyorum. Hareketlerin aynı zamanda amatörce, hayır amatörden daha çok vahşi bir canavara benziyor… Herhangi bir dövüş yeteneğine sahip olmayabilir misin?”(Fluegel)
Bu doğru… Oh? Beni izleyerek bu kadarını anlayabiliyor musun? Kesinlikle, rakibimi yenmek için bir tek fiziksel yeteneklerime güveniyorum. Sadece dağda yaşadığımdan, bazı savaş deneyimleri kazanabildim. Fluegel bunu gördü mü? Sadece benim hareketlerime bakarak… Bu bir S-derecenin yeteneği mi… ?
”Sonunda bu savaştan zevk alabileceğimi düşünmüştüm… Oh peki… Bunu hızlıca bitirelim”(Fluegel)
Fluegel hayal kırıklığını belli etmek için başını kaşırken yumruğumu yüzüne doğru savurdum ama bundan da kolayca kaçındı.
”Eğer sadece fiziksel yeteneğinle, rakibin zayıf bir A-derece maceracı ise bir şeyler yapabilirsin. Ancak teknik olmadan saldırıların bana ulaşmayacak”(Fluegel)
Bunu söyledi ve avucu kanatlarıma indi. O anda, su alanının içinde bir su damlasının düşmesiyle oluşan dalgalanma gibi bir hissi tüm vücudumda hissedebiliyordum. Vücudumun içinde yoğun bir acı hissettim. Aynı olduğum yere düştüm.
Guh… Bu lanet olası şey de ne…
Bir an, yabancı bir maddenin vücuduma girdiği ve bedenimde yayıldığı gibi hoş olmayan bir his vardı.
İçimden çığlık atıyordum.
Ağzımda demir tadı vardı, parmağımı ağzıma soktuğumda, kırmızı bir sıvı gelmişti. Bu kan mı…?
Hoş olmayan duygu çok geçmeden ortadan kaybolmuştu. Ayağa kalktım ve Fluegel’e bakarken ağzımın içinde kalan kanı tükürdüm.
”Bu neydi… ?”(Wazu)
”Huh, Leria sana söylemedi mi?”(Fluegel)
”Neyi… ?”(Wazu)
”Ben ”Yıkıcı” takma adında S-derece bir maceracıyım. Saldırım boyunca büyü gücü salarak rakibimin içini tahrip eden özel bir büyüye sahibim”(Fluegel)
Anlıyorum, bu yüzden Navirio Fluegel’i yenmemi değil meşgul etmemi söyledi. Saldırılarım ona dokunmuyor, onunla eşleşecek herhangi bir savaş yeteneklerine bile sahip değilim ama öten yandan Fluegel bana zarar verebilir… Lanet olsun!
”Aman Allah’ım! Hayal kırıklığına uğradım… Ayakta durabilmek için elinden geleni yap”(Fluegel)
Fluegel anında bana yaklaştı sol yumruğu uçarak bana doğru geldi, kaçmak için geri zıpladım, guh…! Aniden sağ yumruğunu sol karnıma çaktı.
*dokun!*
”Ughh… !”(Wazu)
Vücudumda daha önceden olduğundan daha güçlü olan şiddetli bir acı hissediyordum. Yere dizlerimin üzerine düştüm, mücadele ediyor ve debeleniyordum. Acı hızlıca kısa bir süre sonra ortadan kayboldu.
Gözyaşlarıyla Fluegel’e dik dik baktım.
”Fu… Fu…”(Wazu)
”Öncekinden daha güçlü bir saldırı yaptım ama hala iyi görünüyorsun”(Fluegel)
LANET OLSUN!
Onu yumruklamak için anında kalktım. Her ne kadar Navirio’ya yardım ettiğim kadar olmasa da dünyaların akışı yavaşlıyordu.
Yine de, Fluegel benim yumruğumdan kaçabildi ve anında beni yendi.
Bir kez daha tüm bedenim boyunca acı yayıldı.
Acı dengemi geri kazandığımda kayboldu. Bir tekme fırlattım ama bundan da kaçması çok kolaydı. Bu sefer kıyafetlerimi yakaladı ve beni yere çarptı.
Acı bütün bedenim boyunca yayıldı ve hızlıca ortadan kayboldu.
Dişlerimi sıktım, onu tekmelerken vücudumu büktüm ama daha önce durduğu yerde değildi. Etrafa baktım ama onun figürünü bulamadım.
Daha sonra, bu sefer sırtımda biraz ağırlık hissettim bedenim yere doğru battı.
Bir acı hissettim ve kayboldu.
Görünüşe göre gökyüzüne zıpladı ve inerken beni tekmeledi.
”Bunun bir faydası yok. Hareketlerin sıradan. Okunması çok kolaysın, görüyor musun? Saldırılarının ne kadar güçlü olduğunun bir anlamı yok, eğer bana ulaşamazsan bu işe yaramaz”(Fluegel)
Bana gelen Fluegel’in dengesini bozmak için gücümü kullandım ve yumruğumun arkasını kullanarak vururken kalkmaya çalıştım. Ama bu olmadan önce yüzümü tekmeledi ve yumruğum onu sıyırmadı bile.
Acı bedenim boyunca yayıldı ve ortadan kayboldu.
Fluegel biraz mesafe aldıktan sonra önümde durdu.
LANET OLSUN… !
”Hala anlamıyor musun? Kazanma şansın yok!”(Fluegel)
LANET… LANET OLSSSSUNNNNNNNNN… !
Bu gidişle kazanamam… Ne yapmalıyım… ?burada kaybedemem!
Fluegel’in hareketlerini gözlemlerken çeşitli saldırılar denedim ama hala ona ulaşamadım. Vücudumda birçok kez acı hissettim ve defalarca kayboldu.
—–
”Haa… Haa…”(Wazu)
Şuanda, ben ve Fluegel yüz yüze duruyorduk. Fluegel, savaşa başlamadan önceki gibi herhangi bir değişiklik olmadan sakınca duruyordu. Bana gelince, durmadan defalarca yere çarpıldığımdan bitmiş bir haldeydim. Nefes almak gittikçe zorlaşıyordu ve tekrar tekrar tükürüyordum.
Haa… Haa… Anladım…”(Wazu)