Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 065
Çevirmen: Kylerxy Redaktör:ggurcan
Kafamda Meru ile birlikte savaş alanına doğru koştum. Her şeyden önce, yolda bulduğum siyah demir bir sopayı tutarken inek şeklindeki bir canavarı kavradım. Arkadan hala gözüken canavar sürüsüne doğru fırlattım.
*boooom——!*
İnek şeklindeki canavarı fırlattıktan sonra, yüz ya da daha fazla canavar parçalara ayrılarak cesette dönüştü. Açık hat canavar sürüsü boyunca oluşmuştu. İnek şeklindeki canavar baskı ve hıza dayanamadığından ölmüştü.
Havaya zıpladım. Keskin ve demir gibi sert gagaya sahip büyük bir kuşun gagasını kırarken canavarların toplandığı yere doğru indirdim.
*boooom——!*
Kuş çarptığından yer oyuldu ve patladı. Etraftaki canavarlar sadece etkiyle havaya uçuruldular, kuş etraftaki canavarlarla birlikte ölmüştü.
İndikten sonra dengemi geri kazandım. Büyük ve yeşil ağzından salya akan bir canavarın başına topuğumla vurdum. İvme durmamıştı, yere dokunduğumda canavar ikiye ayrılmıştı. Meru mutlu görünüyordu ve *peshi-peshi* diye elleriyle alkışladı.
Şövalyeler, maceracılar ve canavarlar oldukları yerde donmuşlardı çünkü ne olduğunu anlayamıyorlardı ama burada durmadım. İndiğim noktadaki etrafta bulunan canavarlara atladım. Aklımda hala taze iken roundhouse tekmenin nasıl yapıldığı gibi dövüş yeteneklerimi pratik yapmayı denedim.
Tüm canavarları tek bir darbe ile ezeceğim.
Canavarların birçoğu arkadaşlarının kolayca uçtuğunu gördüklerinde korkmuşlardı ve kafa karışıklığıyla kaçışıyorlardı. Yine de durmadım
Kalan canavarların canlarını inanılmaz bir hızda hareket ederken aldım. Beni izlemekten hareketlerini durdurmuş şövalyelere ve maceracılara saldırmak üzere olan canavarları gördüm. Biraz taş aldım ve onların(canavarların) yüzüne doğru fırlattım. Taşlar görülemeyen bir hızda yüzlerine yapıştı.
Canavarları keserken yarım daire şeklindeki bir yola ulaştım. Yol boyu ilerlerken canavarları tekmeledim. Yüzünü kaybeden canavarlar ya da karnında büyük bir delik olan canavarlar yağmur gibi yağdı. Yüzlerce canavarı cesedini arkamda bırakırken ilerliyordum. Bu alandaki canavarlar hayatlarını kaybederken geriye kalan canavarlar çoktan kaçmıştı.
Hareketlerim durmadı. Bu sefer kırmızı Kalkanlı gruba doğru yöneldim. Benim geldiğimi gördüklerinde, birçoğu silahlarını bıraktı ve teslim olmak için ellerini kaldırdı.
Artık dövüşmek istemeyen insanlara saldırmak anlamsız olacaktı bu yüzden etraftaki şövalyelere bu işi bıraktım.
Demek istediğim, onlara yaklaştığımda kendileri yolu açtılar ve gözlerimiz kesiştiğinden hemen secde ettiler.
Oi, size henüz bir şey yapmadım…
Buna rağmen, bana meydan okumak için gelenler vardı. Bana yaklaştılar ve kılıçla öldürmeye çalıştılar ama ikinci hamlede hareketsiz kaldılar. Kılıçlarını kırdım, kırmızı kalkanlarını parçaladım, bir kez yumruk attım ve bitirdim. EN: (Saitamanın oğlu bulunmuştur saygılar)
Canavarların tarafının aksine burada ve orada düşmanlar ve müttefikler vardı. Sanki savaş alanını dikiyormuşum gibi ileriye atıldım. Bana meydan okuyan insanları bir yumruk ve tekmeyle yolladım. Orlando merkezde iki insanla savaşıyordu, gözlerimin önünde üçü birbirini kesmeye çalışıyordu.
Kılıç yeteneklerinden bahsediyorsak Orlando daha üstündü ama bu insanlar kalkan kullanmada oldukça iyiydiler. Savaş yakın bir zamanda bitecekmiş gibi görünmüyordu.
”Yo, Orlando! Yardıma ihtiyacın var mı?”(Wazu)
Yürümeyi durdurdum. Bakmadan bana yaklaşma fırsatını kullanan ve saldıran bir adamı yenerken hafif bir tonda Orlando ile konuştum.
”Guhh… Hayır… İyiyim… Eğer bu kadarını yapamazsam… Bir şövalye… Olmak için uygun değilimdir!”(Orlando)
Rakibini bir saldırı ile karşılarken cevap verdi. Nefesinin dengesi bozulmuştu ama kazanacağından emindim. Orlando rakibinin hareketlerini sakince okuyordu ve net bir saldırı yaptı. Düşündüğüm gibi Orlando ortalama bir şövalyeden çok daha güçlüydü.
”O zaman bu yeri sana bırakıyorum!”(Wazu)
”Evet! Bana bırak!”(Orlando)
Orlando savaşa devam etti ve ben diğer kırmızı kalkanlı adamları yenmek için yöneldim. Yenerken, tekmelerken, fırlatırken bayılmış adamları şövalyelere bırakıyordum. Birinin ardından diğerini yere sererken ilerliyordum.
Ayrıca aralarında sert görünümlü bir adam da vardı. Bedeni 3 metre boyutunda büyük bir adamdı.*tumb-tumb* sesleri çıkarken yaklaşıyordu.
”Guhehehehe!Bu senin so—-”
*zudoooom*
Kırmızı kalkan ve zırhını kırarken yumruğum karnına indi. Şey, az önce büyük bir bedeni vardı. Kırmızı Kalkanlı adamların geri kalanını temizlemek için ilerledim.
Çok geçmeden kırmızı kalkanı olan adamlar temizlenmişti. Tüm bölgede bağırma seslerini duyabilirdin. Orlando da savaşı kazanmış gibi görünüyordu. Etrafa bakınırken bana yaklaştı.
”Wazu… Bu aşırı güç kullanma, değil mi?”(Orlando)
”Ben de öyle düşünüyorum…”(Wazu)
Sonunda, neredeyse tüm canavarlar ve kırmızı kalkanı olan grubu tek başıma yendim.