Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 069
Çevirmen: Kylerxy Redaktör:ggurcan
Ben, Tata-san ve diğerleri mümkün olabildiğince hızlı bir şekilde Linnic şehrine yöneldik. Çünkü acele etmezsen Wazu-san şehri terk etmiş olabilirdi. Çok hızlı hareket ettiğimizi düşünüyordum. Tata-san zar zor nefes alıyordu, yorgun olmalıydı. Ama yine de, bacaklarını ileri doğru hareket ettirmeye devam etti. Mümkün olabildiğince kısa zamanda Wazu-san’ı görmek istiyordu, bu benim için de geçerliydi. Bu yüzden ona yardım etmeyi ihmal etmedim. Bacaklarına bir rüzgar büyüsü uyguladım böylece biraz daha kolay hareket edebilecekti. Rakip olmasına rağmen bu garip bir histi. Belki de, Wazu-san’a karşı duygularında dürüst olan ondan hoşlanmıyordum. Wazu-san’ın bize yardım ettiği bölümlerden birbirimize bahsettik.
Kısa bir süre içerisinde şehir merkezine ulaşmıştık. Kasabaya girmek için sınavdan geçmek zorundaydık. İlk olarak en öndeki elfler daha sonra da kimliğini saklamak için seyahat kıyafetinin başlığını takan Tata-san bizim arkamızdan girdi. Bu şehirden olmasına rağmen arkasında yatan nedeni sordum.
Garret-san daha önceki lordun tatlı bitki özlerini emen salakların hala burada yaşadıklarını ve Wazu-san’dan intikam için onu arama ihtimalleri olduğunu söyledi. Bunun onların suçu olduğunu söylemek istiyordum.
Garret-san’ın yüzünü gördüklerinde inceleme yapılmadan kapıdan geçtik. Ayrıca hiç herhangi özel sorular da sormadılar. Bu şekilde, Linnic şehri merkezine girdik.
İlk önce maceracılar loncasına yöneldik. Garet-san’a göre, lonca başkanı olan Regan Wazu-san’ın nerede olduğunu biliyor olmalıydı. Ancak Yuyuna ve ben aklımızda başka bir endişeye sahiptik.
Şehre girdiğimizden beri bizi izleyen bir bakış hissetmiştik. Garret-san da bunu fark etmişti ama şimdilik kafaya takmak zorunda olmadığımızı söyledi. Böylece hiçbir problemle karşılaşmadan maceracılar loncasına ulaştık.
”Wazu-san’ın nerede olduğunu biliyor musun?”(Garret)
Garret-san’ın önderliğinde kafasında saçları olmayan bir adamın bulunduğunu odaya girdik. Bu kişi lonca başkanı Regandı. Sorumuzu duyduğunda huzursuzlaştı.
”Çok kötü… o ayrıldı. Şuanda Mobondo krallığına gidiyor olmalı”(Regan)
Görünüşe göre çoktan ayrılmıştı. Regan’nın hikayesine göre Wazu-san Orlando diye adlandırılan genç bir adamla birlikte imparatorluk başkentine doğru yönelmişti. Bir kadınla birlikte olmadığından rahatlamıştım ama aynı zamanda onunla buluşamadığımdan hayal kırıklığına uğramıştım.
Ancak, yaya olarak gittiğini söylediğinde, şuanda atlı araba ile yola çıkarsak imparatorluk şehrinde onunla buluşma ihtimalimizin hala olduğunu düşünmüştüm. Ama bu ana kadar yaptığımız yolculuktan dolayı yorgunluğumuzu atmak için dinlenmeye ve imparatorluk başkentine yarın sabah yola çıkmaya karar verdik.
Ben iyi olmama rağmen bu Tata-san için imkansız olacaktı. Ayrıca, eğer onu terk edip Wazu-san ile tek başıma buluşursam, onun aşk yolculuğunu çalıyormuşum gibi görünecekti ve bu hoşuma gitmemişti. Onunla birlikte buluşmalıydık.
Hana gelince, Regan-san’ın eşinin işlettiği Işığın rüzgarı köşkü’nü göstermişlerdi, orada bir gece kalmayı planlıyorduk. Wazu-san da daha önce bu handa kalmıştı. Wazu-san’ın daha önce kullandığı odayı kullanmak isteyen sadece ben miyim?
Bu daha sonraki bir hikayeydi, hana yönelmek için maceracılar loncasından ayrıldık. Çıktığımızda bir düzine kaba görünüşlü adam tarafından çevrelenmiştik. Bazı insanlar da kaçmamamız için maceracılar loncasının giriş kapısını engelliyordu.
”Yoo Garret! Eğer buradaysan, bu Tata’nın da mı geri döndüğü anlamına geliyor? Bazı acı dolu deneyimler yaşamak istemiyorsan sessizce onu bize ver!”
Bu adamların lideri mi? Düzgünce giyinmiş bir adam Garret-san’la konuştu. Düzgün giyinmesine rağmen kaba yüzünü gizleyemezdi. Sanki bizi değerlendiriyormuş gibi bakışlarında hoş olmayan bir his vardı. Muhtemelen bu adamlar Garret-san’ın daha önce bahsettiği önceki lordun tatlı bitki özlerini sömürerek yaşayan insanlardı.
”Tata ile ne yapacaksın?”(Garret)
”Bu açık değil mi? Onun güzel yüzünü mahvedeceğiz ve onu bu boktan piçin önüne sürükleyeceğiz!”
Boktan piç? Wazu-san hakkında mı konuşuyor… Aniden tüm bedenimde bir öfke yükseldi. Elimi kısa kılıcımın kabzasına yerleştirdim.
”Adı neydi?… ah doğru,Wazu piçine acı çektireceğiz ve yaşadığına pişman edeceğiz!!”
Wazu-san’ın adını duyduğumda yavaşça o adama doğru yürüdüm.
”Haa? Sen kimsin? Belki de Tata mısın?”
”Yaşadığına pişman etmek…”(Sarona)
”Haa? Ne dedin?”
Adamın önünde durdum ve kısa kılıcımı öfkeyle çektim.
”YAŞADIĞINA PİŞMAN OLMASI GEREKEN SENSİN!”(Sarona)
Benim tarafımdan kesilen adam kaç fışkırtıyordu ve halsizleşmiş gibi yere düştü. Kılıçtan damlayan kanı sallıyordum ve kapüşonumu çıkardım. Öfke dolu gözlerimi diğerlerine doğru çevirdim.
”Şimdi aptalca davranışınız sonucunu anlamış olmalısınız!”(Sarona)
Ondan sonrası bir ezme oyunuydu. Nenya-san ve Ruruna Tata-san’ı korurken savaştı. Yuyuna bu adamları mızrakla şişliyor ve Garret-san kılıçla onları kesiyordu. Bir kısa kılıç ve büyüyle bu adamları bir bir keserken etrafta koşturdum. Kargaşayı duyan maceracılar da dışarı çıkmıştı. Regan-san da memnuniyetle savaşa katıldı.
Göz açıp kapayıncaya kadar savaş bitmişti. Hepsi bu şehrin güvenlik görevlileri tarafından alınmıştı. Bu şehrin maceracıları kurtarıcılarına bu şekilde bir geri ödeme yapabildiklerinden dolayı hepsi çok mutluydu. Gerisini Regan-san ve Garret-san’a bıraktık ve hana doğru yöneldik. Böylece bir gece orada geçirdik.
Ertesi gün, Tata-san ve ben Wazu-san’ın daha önce kaldığı odaya gittik ve kahvaltı yaptık. Bundan sonra Garret-san’ın hazırladığı at arabaları ile imparatorluk başkentine doğru yola çıktık. Regan-san’ın ablasını görmeye gidiyorduk, Leria-san Wazu-san’ın nerede olduğu hakkında bir bilgisi olabilirdi.
Dürüst olmak gerekirse Hanın Yolu çok derindi…
———————
Daha sonra Regan vatandaşların desteği ile Linnic şehrinin yeni lordu oldu. Bir eski lonca başkanı olarak Linnic şehrindeki barışı korumak için maceracılar loncası ile iyi ilişkililer kurdu. Flebonda krallığından bağımsızlığını ilan ettikten sonra burası dünyanın en küçük orta-dereceli şehri olacaktı.