Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 079
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
YERE AYAK BASTIIMDA RAHATLADIM
Lonca kartımı sakladım ve Freud’un bulunduğu yere doğru ilerlemek için ayağa kalktım.
*Bikibikibiki*
Bu acıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııttı!
Vücudum acı içinde çığlık atıyordu. Vücudumu birazcık hareket ettirmeme rağmen, her yerim ağrıyordu. Tanrısallık yeteneğinden dolayı mı oldu? Tanrısallık durumundan yeni çıktığımdan yan etkisi gibi görünüyor. Ughh… Böyle bir acı çekmeyeli çok uzun zaman oldu. Çok fazla acıdığından biraz gözyaşı akıttım.
Freud’a bakmak için ağrıya dayanırken bedenimi hareket ettirdim. Sadece yürümek tüm gücümü aldı.
Freud ve Grave-san geminin kenarından denize doğru burunlarını karıştırıyorlardı. Birbirleri ile her an kusabilecekleri bir pozisyonda konuşuyorlardı. Ağrıyan vücudumu hareket ettirdim ve bu yere doğru yöneldim.
‘’Wazu-sama. Etrafta böyle dolaşmanda sıkıntı yok mu?’’(Freud)
‘’Evet, iyiyim’’(Wazu)
‘’Gemiye döndükten sonra aniden bayıldığını düşününce, gerçekten çok şaşırdım’’(Grave)
‘’Sizi endişelendirmişim gibi görünüyor…’’(Wazu)
Freued durumumu gözlemliyordu. Ten rengi kötüydü ama yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Daha doğrusu, sizin gibi görünenler ölüyorlar…
‘’Ancak, orada ne oldu? Saçların biraz değişti…’’(Grave)
‘’Değişti?’’(Wazu)
Huh? Garip bir şey mi var? Görmediğimden söyelemiyorum. Ne değiştiğini merak ediyorum… Umarım garip görünmüyordur. Kendim onaylayamıyorum…
‘’İşte, kendin bak
Su aynası bedenimi göster’’(Grave)
Grave-san büyüsünü yaptığı zaman, parmak ucunda bir yüz büyüklüğünde ince bir su belirdi. Yüzümü ona yaklaştırdığımda değişen kısmın ne olduğunu anladım.
Başlangıçta saçımın rengi zift siyahıydı ama şuanda siyah saçın birkaç yeri beyaza dönmüştü. Söylemek gerekirse, bir çeşit desen gibi görünüyordu.
‘’Saçlarıma ne oldu?’’(Wazu)
‘’Siz buraya geri döndüğünüzden beri bu durumda… Nedeni hakkında hiçbir fikriniz yok mu?’’
‘’Aklımda bir şey var ama…’’(Wazu)
Sanırım bu Tanrısallığın etkisi… Eski hakinde dönecek mi?
‘’Endişelenmene gerek yok, güzel değil mii? Bence çok havalı!’’(Grave)
‘’Öyle mi?’’(Wazu)
Grave-san çok pozitif… Şey, şuanda eski haline dönmesini istesem bile imkânsız gibi görünüyor. Bu görünüşü korumalı mıyım? Çünkü geri nasıl döndürüleceğini bilmiyorum.
‘’Bu arada, döndüğümden bu yana ne kadar zamandır uyuyorum?’’(Wazu)
‘’Hmm? Fazla zaman geçmedi, değil mi?’’(Grave)
‘’Bir düşünelim, bir saat bile olmadı, sanırım?’’(Freud)
Grave sakince cevapladı ve Freued yaklaşık olarak söyledi. Tanrılık durumuna girdikten sonra uzun süre etrafta dolanamayacağım gibi görünüyor. Her seferinde böyle mi olacak? Hayatımın tehlikede olduğu bir durumla karşı karşılaya kalacağımı sanmıyorum ama biraz daha dikkatli olmam gerekiyor.
Bundan sonra üçümüz biraz zaman öldürmek için sohbet etmeye devam ettik. Genellikle Grave-san’ın harem ilişkisi hakkında konuştuk. Kadın tercihinin genişliğinden dolayı korktum.
Yaşları ne olursa olsun, sevdiği her kadını ciddiye alıyor gibi görünüyordu. Sıradan kasaba insanından şövalyeye, güney denizinden kadın bir korsan bile vardı.
Ancak, Grave-san’ın kendisinin dediği gibi, kraliyet ailesine katılmak istememişti. Görünüşe göre eşi olan kadınların da peşinden asla gitmiyordu.
Ancak, birçok kadın birbiri ile savaşmıyor mu? Ya da oralarda bir yerlerdeki kıskanç bir adam tarafından hedef alınmayacak mı?
Görünüşe göre Grave-san’ın karıları çok iyi ilişki içerisinde. Her gün bilgi alışverişi yapabilmek için ‘’Grave Eşleri Birliği’’ kurmuşlardı. Ayrıca sahnenin arkasından Grave-san’ı kötü böceklerden koruyorlardı.
‘’Ama Grave-san sen S-derece bir maceracısın değil mi? Korunacak pozisyonda olmanız nasıl mümkün olabilir?’’(Wazu)
‘’Hayır. Hayır. Hayır. Her zamana çevreme karşı dikkatli değilim. Böyle bir zamanda saldırıya uğrarsam ne olacak? S-derece ol ya da olma, hala kılıç tarafından kesilebilirim’’(Grave)
Bu doğru. Belki de ben istisnayım.
‘’Eşlerimin birliğinin bilgi ağını küçümseyemezsin! Çünkü onlar dünyanın her yerindeler! Hahahaha!’’(Grave)
‘’Anlıyorum, onların kıçları altında tamamen gizlisin huh?’’(Wazu)
‘’Tabi ki! Eşlerimle eşleşemem! Ama eşlerime zarar verecek bir adam olursa… Ölüm onlar için gelecek… O adamın kim olduğunun bir önemi yok’’(Grave)
Bu söyleyen Grave-san’ın havası aniden değişti. Çevresindeki hava bir anda ağırlaştı. Böyle ağır bir basınçta hareket etmek imkânsız hale gelmişti. Şuanda mükemmel bir S-derece maceracı görünümünde olduğunu söyleyebilirim. Şey, yine de ben iyiyim.
‘’Bunu biliyorum! Grave-san’ı bir düşman yapmayı asla düşünmedim’’(Wazu)
‘’Şey, bu benim için de geçerli’’(Grave)
Ağır atmosfer bir anda kayboldu ve Grave-san nazik ve arkadaşça bir gülümseme gösterdi. Bu tarz birisi huh… Ben ve Grave-san sıkıca el sıkıştık.
Ama harem…
Şey, bu benim için imkânsız ilk olarak daha bir eşe bile sahip değilim.
–
–
–
–
–
Sonra üçümüz sohbetimize devam ettik, çok geçmeden gemi limana ulaştı. Varış noktasına vardığı anda, Freud gemiden zıpladı ve yere serildi, bir sevgili gibi yeri öpmeye başladı.
‘’Haa-harika, sallanmıyor! Artık seni terk etmeyeceğim!’’(Freud)
Ben ve Grave-san Freud’un tuhaf davranışı karşısında şaşırdık. Grave-san yavaşça Freud’u işaret etti.
‘’O hep böyle mi? Bir prensesin uşağı olmasına rağmen? Neyse, ilginç birisi olduğundan umursamıyorum…’’(Grave)
‘’Dostum… Onunla daha yeni tanıştım…’’(Wazu)
Şimdilik Freud hakkında deri düşünmemeye çalıştım. Ya da daha doğrusu onu yalnız bıraktım…