Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 084
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Kaplıca Kasabası Osen
Dördüncü günün akşamında Osen kasabasına vardık. Beklenenden daha hızlı hareket ediyoruz gibi görünüyordu. Kasabaya girmek için, statülerimi gizleyerek lonca kartımı bekçiye gösterdim.
Geçişte, kasabaya giren kişilerin kimliklerini onaylamak için antik bir tür kalıntı kullanıyorlar gibi görünüyordu.
Ben,eh?Bu gerekli mi?
Etrafıma bakındım, benden başka böyle davranan başka kimse yok gibi görünüyordu. Bekçi bana çarpık bir gülümseme yolladı.
Bu kasabanın etrafını saran sadece basit bir çit vardı, diğer şehirlerde olduğu gibi yüksek duvarlar yoktu. Bunun nedenini sordum, kaplıca kasabasının manzarasından dolayı duvarları yıkmışlar gibi görünüyordu. Ancak bana kasabayı her zaman koruyan bir görünmez bariyer olduğunu söylediler.
Bana söyledikleri diğer şeyler ise bu kasabanın üç kısma ayrıldığıydı. Ayrılan bölümler ‘’Karışık banyo bölgesi’ ’Erkek banyo bölgesi’ ’Kadın banyo bölgesi’’ diye adlandır gibi görünüyordu, aralarındaki fark adlarından da anlaşıyordu.
İnsanların çoğu beklenildiği gibi kendi cinsiyetlerine ait olan bölgeye gidiyorlardı. Karışık banyo bölgesine çok nadirde olsa giren askerler var gibi görünüyordu ama genellikle içeride sadece erkekler oluyordu.
Geçmişte karışık banyo bölgesi sadece banyo yapmak için kullanılıyor olsa da, son zamanlarda orada, güneydeki bir mağazadan tavsiye ödünç alarak, ayak banyosu olarak adlandırılan ve sadece kadın ve erkeklerin ayakları ıslatması için ortak bir yer olarak tahsis edilen bir yer yapılmış. Görünüşe göre bu yer popüler olmuştu ve daha fazla insan karışık banyo bölgesine gelmişti.
Ayrıca bu büyü bariyeri de mağazadan bilgi alarak yapılmış gibi görünüyor, bu kasabadaki insanlar mağaza sahibine çok fazla saygı duyuyordu. Bir an bu mağazayı duyduğumda seyyar satıcıyı hatırladım. Âmâ bu kasabadaki değişimi düşününce sanırım farklı bir insan.
Demek istediğim bu dükkanın sahibi inanılmaz şeyler düşünüyordu. Memleketime herhangi bir dönme şansım olursa, mağazayı ziyaret etmek istiyorum.
Konuşurken lonca kartımı geri vermelerini istedim ondan sonra Osen kaplıca kasabasına giriş yaptık.
–
–
–
–
–
Girdiğimiz yer karışık banyo bölgesinin girişi gibi görünüyordu. Zaten gece olmuştu bu yüzden gece kalacak bir han bakmaya karar verdik.
Bir an önce Meru’yu aramaya gitmeyi istiyordum ama tanımadığım bir kasabaydı dahası gece vaktiydi, en ufak bir ipucu olmadan nereden başlayacağım bilmiyordum. Bu fikri yarına bıraktım. UmarımMeru güvendedir.
Karışık banyo bölgesinde tüm hanlar tamamen rezerve edilmişti bu yüzden erkekler banyo bölgesine yöneldik. Âmâ biraz düşündükten sonra, geri dönmeye ve karışık banyo bölgesine bir ambarda kalmaya karar verdik.
Çünkü erkekler banyo bölgesinde Haosui’nin meydan okuyucuları gibi görünen kaslı erkekler her yerdeydi. Kaplıca sıcaklığının kafalarını erittiği ve kavga ettikleri zamanlar vardı. Bu bölge canlı(gürültülü) bir yere dönüşmüştü.
Bence kararımız yanlış değildi. Hancıdan izin istedik ve geceyi ambarda geçirdik.
Ertesi gün, hancının nezaketinden dolayı kaplıcada kalmamıza izin verdi. Bir an önce Meru’nun nerede olduğunu bulmak için Haosui’yi aramaya karar verdim.
Hancıya sordum; görünüşe göre Haosui’nin dövüş meydan okuması bu kasabanın bir numaralı eğlence kaynağı haline gelmişti bu yüzden yeri hemen bulunabilirdi.
Haosui kasabanın ortasındaki büyük sahnede meydan okuyuculara karşı savaşıyordu. Bazı insanlar sadece bunu izlemeye geliyorlar gibi görünüyordu. Bilgiyi baz alarak hepimiz bu yere yöneldik.
–
–
–
–
–
Sahnede iki kişi vardı, bir kadın ve erkek. Erkek mükemmel-geliştirilmiş vücudunu seyirciyi heyecanlandırmaktan gurur duyarak sergiliyordu. Tek bir vuruşta bir ağacı kesebilecekmiş gibi görünen bir dev kılıç kuşanıyordu. Bir eliyle seyirciyi daha da heyecanlandırmak için uğultulu bir ses yaparken tepesinde dev kılıcı salladı.
Öte yandan, adamla yüzleşen 14 yaşlarında uzun boylu bir kız duruyordu. Saçlarını rengi parlak yeşildi. Saçlarının bir kısmı iki boynuzu andıran bir şekilde toka ile bağlanmıştı.
Bu pijama mı? Söylediğim gibi. Yukarında aşağıya doğru bol kıyafetler giyiyordu, her iki elinde uzun elbise kollarının içinde saklanmıştı. Bu yeni uyanan birisinin görünüşü, savaşa girecek birisinin değil.
Ancak en çok dikkatimi çeken yeri gözleriydi. Çocukluğunun hala kaldığı o ufak yüzünde yarı açık koyu kırmızı uykulu gözler vardı. Sanırım kırmızı topu yutmuştu ama hiçbir yerinde bir çatlak görememiştim. Nasıl böyle bir şey olabilir?
Seyyar satıcı o kızla tanışmamı istediğini söylemişti, bunda hiç şüphe yok. Ve bu sözlerinden, şuanda gördüğüm küçük kız hakkında konuştuğunu anlamaya başladım, kuzeyin kahramanı Haosui.
Önümdeki savaş bu Haosui kızı tarafından ezici bir üstünlükle sonlandı.
Savaş çığlıklarıyla birlikte adam dev kılıcını Haosui’ye karşı savurmuştu. Ancak Haosui bir santim bile hareket etmemişti, uykulu ve esniyor gibi görünüyordu.
Haosui hakkında bir şeyler bilmeyen seyirciler savaşın bu saldırı ile sonlanacağını düşünmüştü. Ancak dev kılıç Haosui’yi hiç kesmedi. Bedenine dokunduğu anda dev kılıç ufalandı ve parçalara ayrıldı.
Seyirciler gördükleri yüzünden heyecanlanmışlarken adam sanki bir illüzyon görüyormuş gibi gözlerini Haosui’ye çevirdi.
Şey, ben bile aynı şeyi yapabilirim.
Adamın görüş alanı içerisinde en sonunda Haosui’nin figürü yoktu çünkü onun arkasına hareket etmişti. Daha sonra Haosui doğal bir şekilde bir yumruk savurdu, bir adamın bedeni kasabanın bilinmeyen bir yerine uçtu.
Seyirciler Haosui’nin zaferinin resmileştiğini anlamıştı, ne olduğu hakkında hiçbir fikirleri olmadan bile kutlama çığlıkları atıyorlardı.
‘’Dünyanın en güçlüsünden daha azı da beklenmezdi… Onun gücü gerçekten de aşırı fazla. Ben bile ona karşı kazanabileceğimden emin değilim’’(Grave)
‘’Dünyanın En Güçlüsü?’’(Wazu)
Dikkatsizce Grave-san’ın mırıldanmasına tepki gösterdim.
‘’Evet,bu Haosui-chan’ın takma adı.Tıpkı benim ‘’Hortum’’ gibi’’(Grave)
‘’Anlıyorum’’(Wazu)
Kesinlikle bu insanlık dışı bir güçtü. Sıradan bir kılıç sadece ona vurarak parçalanıyor… Kendim hakkında hiç düşünmemeliyim.
Daha da önemlisi şuanda Meru nerede? Bu Haosui’nin yerinde olduğu anlamına mı geliyor?
Etraftaki alana çaresizce bakınıyordum ama Meru’yu hiçbir yerde bulamadım. Doğrudan Haosui’ye sorup sormamam gerektiğini düşünüyordum.
Haosui’ye doğru görüş açımı çevirdiğimde gözlerimiz buluştu. Bir anlığa dik dik baktı ve yavaşça bana yaklaştı. Önümdeki sahnede dururken kelimeleri söyledi.
‘’…sen çocuğun hakkında bahsettiği kişi misin?’’(Haosui)