Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 091
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: Reira
Kalede Bir Gece
O gün kalede bir gece kaldım. Ama şu anda balkonda yalnızdım. Onların değerli aile zamanları olduğundan onları rahatsız etmek istemedim. Bu nedenle büyük salondaki bu yere gizlice girdim.
Tek başıma yıldızlı gökyüzüne bakarken içiyordum. İçkiyi kasabadan getirmiştim. Tabii bu atmosfer ile çok iyi giden alkol değildi. Ama yine de yeteri kadar alkolüm var.
(Haa… Çok lezzetli.)
Artık alkole dokunmak istemiyorum. İçtikten sonra ertesi gün başım çok ağrıdığından onu sevmedim.
Alkole karşı toleransım sıfır. Belki de içmeye devam edersem tolerans kazanabilirim ama bu çok acı verici olurdu. Bu yüzden gerek yok.
Böyle bir şeyi düşünürken gökyüzünü izliyordum, yıldızlar ışıl ışıl parlıyordu. Harika bir geceydi.
Ben de böyle güzel gece gökyüzünde sevdiklerim ile birlikte olmayı dilerdim. Ama bir tanesine bile
sahip değilim.
Yalnızım… Keşke bir gün beni gerçekten seven birini bulabilsem. Ama geçmişteki olaylara baktığımda
çok zor gibi görünüyor. Acaba hayatımın geri kalanında da hep yalnız mı kalacağım?
Bu kadar yeter. Sadece bunu düşünmek bile beni üzüyor. Bu lezzetli içeceğin tadını mahvediyor. Hadi
gecenin tadını çıkaralım ve her şeyi unutalım.
Kendi kendime böyle düşüncelere daldığımda arkamdan yaklaşan birinin ayak seslerini duydum. Sese doğru döndüm. Orada elindeki fıçısıyla bana doğru yaklaşan Ragnil vardı.
“Böyle bir yerde ne yapıyorsun?” (Ragnil)
“Neden buraya geldin Ragnil? Ben size biraz aile zamanı vermeyi düşünürken…” (Wazu)
“Hahaha. Burada olduğundan Wazu ile içmek istediğimi düşündüm!” (Ragnil)
“Alkol kullanmıyorum.” (Wazu)
“Umrumda değil! Çünkü en önemli şey birlikte olmaktır.” (Ragnil)
Bunu söylerken Ragnil yanıma oturdu ve alkolle dolu fıçıdan içmeye başladı.
“Haha~! Yanımda bir arkadaş olduğundan sake bu gece de lezzetli! Bu doğru, Meru ve diğer her şey konusunda seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.” (Ragnil)
“Endişelenme, Meru ile seyahat ederken ben de eğleniyorum!” (Wazu)
“Bunu duyduğuma sevindim.” (Ragnil)
Bununla birlikte kap ve fıçıyı tokuşturduk.
“Kuzey kahramanı hakkındakileri duydum. Kayınvalidemin gözyaşlarını kullanarak kurtulabiliyorsa bu iyi olurdu.” (Ragnil)
“Umarım öyledir. Hmm? Haosui için endişeleniyor musun? Onunla şahsen hiç tanışmamış olmana bile rağmen mi?” (Wazu)
“Kesinlikle o Ryujin insan ailesi olarak sınıflandırıldı. Yaşam süreleri ya da güçleri biz ejderhalardan çok uzak. Ama yine de aynı ejderha kanı bedenlerimizde dolaşıyor. Bundan dolayı biz (ejderhalar) onları akraba olarak tanıyoruz.” (Ragnil)
“Anlıyorum… Elimden gelenin en iyisini yapacağım.” (Wazu)
“Güzel, onu sana bırakıyorum.” (Ragnil)
Dinlenme zamanımızı yıldızlara bakarak harcadık.
“Peki, gerçekten ne hakkında konuşmak istiyorsun?” (Wazu)
“Kayınvalidem beni affetmedi.” (Ragnil)
Ben de öyle düşünmüştüm. Aksi takdirde ejderha kralının kaleyi kendisinin temizlediğini görmezdim.
“Yani, benim için ona iyi sözler söyleyebilir misin?” (Ragnil)
“Bir arkadaş olarak yardım etmek istiyorum ama bu imkansız. Bu sizin aile probleminiz bu yüzden
buna karışmaktan kaçınmak istiyorum. Sadece sabırlı bir şekilde dayan!” (Wazu)
“Sen kalpsiz bir arkadaşsın.” (Ragnil)
“Seninle aynı durumda olsaydım bana yardım edecek miydin?” (Wazu)
“Şey, uzaktan bakıp senin için dua ederdim.” (Ragnil)
Demek bulunduğum pozisyonu anlıyorsun.
“Bir düşününce sorunlu kırmızı ejderhayı birisi ile tanıştırmanı söylemiştim. Bu konuya ne oldu?” (Wazu)
“Oh, onu yardımcılarımdan birisi olan mavi bir bekar ejderha ile tanıştırdım.Onları birbiri ile
buluşturduğum anda birbiri ile uyuştular. Tüm gün etrafta flört ediyorlar. Bu can sıkıcı olmaya
başladı.” (Ragnil)
“…” (Wazu)
Bu nasıl olabilir?!
Benden başka herkes için bu olay nasıl bu kadar düzgün ilerleyebilir? Bu hiç adil değil! Bana bunun bir
yalan olduğunu söyle! Lanet olsun, bu gerçek değil! Neden benim için de işler bu şekilde işlemiyor?
Neden ben hala yalnızım? Benim suçum ne? Bunu hak edecek yanlış bir şey mi yaptım? Lanet olsun!
Ben çok kıskandım!
BEN DE MUTLU OLMAK İSTİYORUM!!
Umutsuzca elimde tuttuğum sıvıyı tek bir seferde ağzıma götürdüm.
“Sorun ne, Wazu? Atmosferin aniden karanlıklaştı, biliyor musun?” (Ragnil)
“Şu anki ben dünyayı paramparça edebilecekmişim gibi hissettiriyor.” (Wazu)
“Ş-şaka yapıyorsun!!” (Ragnil)
Yapabilirim, değil mi? Tanrıçaların kutsamaları ve diğer her şeyle denemeli miyim? Uh, böyle sözler…
Bir anda yok olmalı! Bundan sonra bana dost olan dünya yapılacak!
“HAHAHAHAHAHA.” (Wazu)
“Sorun ne Wazu? Lütfen beni korkutma!” (Ragnil)
Ben gülerken yere çöktüğümde endişeli görünen Ragnil’in yüzünü gördüm. Taş zemin soğuk ve iyi hissettiriyordu. Daha sonra yüzümün üzerine tuttuğum şişeyi baktım. Şişenin alt kısmına bir kağıt yapıştırılmıştı ve üzerinde şöyle yazıyordu:
※Bu içecek az miktarda alkol içerir※
Bu ne… alkol içerir… sen diyorsun ki-… Zzz…
Ertesi gün baş ağrısı ile uyandım. Hemen su içtim ve nefesimi yeniden düzenlemdim. Dünkü kendimi gerçekten dövmek istiyorum. Bir dahaki sefere bir şeyler içmeden önce dikkatli bir şekilde kontrol edeceğim.
Meru’ya bakmak için odadan çıktım. Yolda kaleyi temizleyen Ragnil ile karşılaştım ve dün hakkında ki durumları açıkladı.
Meru, Meral ve Megil ile birlikte salondaydı. Bir şeyler hakkında konuşuyorlar gibi görünüyorlardı.
Meru benim geldiğimi fark ettikten sonra üstüme fırladı ve kafama tırmanmaya başladı. Bunu
gördüklerinde Meral ve Megil gülümseyince biraz rahatsız edici hissettim.
“Wazu-san, Meru’yu senin ellerine emanet ediyorum.” (Meral)
“Evet, tabi ki!” (Wazu)
“Wazu, Haosui ile alakalı meseleyi sana bırakıyorum. Lütfen onu kurtar.” (Megil)
“Elimden gelenin en iyisini yapacağım. O zaman, daha sonra tekrar geleceğim.” (Wazu)
Kısa bir şekilde vedalaştık ve Meru ile birlikte Osen Kasabasına geri döndük.