Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 098
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: Joker
Tanrıça bu sözleri söylediği anda ortam gerginleşti
‘’Ana konuya gelelim….O kişi hakkında mı bahsediyorsun?’’(Dünya Tanrıçası)
‘’O kişi huh….’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Gerçekten de ısrarcı…’’(Deniz Tanrıçası)
Bu yerdeki herkes aynı anda bir şey hatırladı ve derinden iç çekti.
‘’Biz dört ana direk tanrıçanın toplanması gerçeği….geriye kalan sadece o kız
huh…’’(Tanrıça)
‘’Şey, bu bizim için de imkansız bir görev ve doğrudan karışamayız…’’ (Savaş
Tanrıçası)
‘’Ayrıca en iyi olasılıkla on davadan dokuzunu kaybedeceğiz…’’(Dünya Tanrıçası)
‘’Ben de öyle düşünüyorum…’’(Deniz Tanrıçası)
‘’Bu kişinin tanrı mührünü ve kendi üzerimize koyduğumuz yedi bütünleyici
mührü kırabileceğini düşünmemiştim…’’(Tanrıça)
‘’Bu gerçekten de başa bela….’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Bunu sevmedim…’’(Dünya Tanrıçası)
‘’Mührü koymak için elimizden gelenin en iyisini yapmamamıza
rağmen….’’(Deniz Tanrıçası)
‘’Mühürle birlikte imkansız olabilir. O kişinin gücünün eskisinden daha da fazla
olduğunu hissediyorum’’(Tanrıça)
‘’Önce o seyyar satıcı hakkında bir şeyler yapabilir miyiz? Ya da Wazu-sama’dan
bizim için yapmasını isteyebilir miyiz?’’(Dünya Tanrıçası)
‘’Faydasız. Bu zaten bir zaman meselesi. Şuan da ne yaparsak yapalım en
sonunda mührü kıracak’’(Deniz Tanrıçası)
‘’Katılıyorum. Şuan da, o kişinin canlanmasından sonra yapacağımız hareketleri
düşünmemiz gerekiyor’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Ben de öyle düşünüyorum. Şu anda Wazu-san bile kazanamayacağına göre, her
şeyden önce dünyaya bunu duyurmanın bir yolunu bulmalıyız….’’(Tanrıça)
‘’’’’’…………’’’’’’(Dünya, Savaş, Deniz)
Sessizlik bir süre devam etti ve Tanrıça bu sözleri mırıldandı.
‘’Ancak, bu kız geri geldiğinde…. Acaba o da Wazu-san’a aşık olacak
mı….’’(Tanrıça)
Diğer üç direk sessiz kalmaya devam etti.
‘’Hayır, hayır, ne olursa olsun bu imkansız, değil mi?’’(Dünya Tanrıçası)
‘’Bu doğru, imkansız!!’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Evet, bunun gerçekle ihtimali yok…’’(Deniz Tanrıçası)
Herkesin zarif ifadeleri vardı ama bu kaygılarını gizleyemezdi. Kimse bunu
güvenle söyleyememişti ve hepsi gözlerini birbirinden kaçırıyorlardı.
‘’’’’’……….Bu inkar edilemez!!!!!!!’’’’’’
Bu kendiliğinden oybirliği ile söylenmişti.
‘’A-Ama yine de Wazu-san beni seçecek!!’’(Tanrıça)
‘’Hayır, beni. Wazu-sama kesinlikle üzerimde şifalı bir yeri arıyor!!’’(Dünya
Tanrıçası)
‘Hayır, hayır, beni. O onunla eşit şartlarda dövüşebilecek birisini arıyor, o
benim!!’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Bu yanlış. Onun hakkındaki her şeyi deniz kadar sakin bir şekilde kabul edecek
birisini arıyor, o benim!!’’(Deniz Tanrıçası)
Herkes gözlerinden kıvılcımlar saçıyordu. Daha sonra Tanrıça elini önüne koydu
ve yüksek sesle ilan etti.
‘’Öyleyse, bu bir savaş!!!!’’(Tanrıça)
Tanrıçalar savaş moduna girmişti. Zafer ya da mağlubiyet Bakın iki (olmadı card
game) kart oyunu ile karar verilecekti.
Yuvarlak masanın etrafında otururken çiftler halinde birçok kez kart oyunu
oynadılar. Savaş o kadar da uzun sürmemişti.
Dünya Tanrıçası ve Deniz Tanrıçası kartların kazananı olduklarından savaş,
Tanrıça ve Savaş Tanrıçası arasındaydı.
Dünya Tanrıçası ve Deniz Tanrıçası yüzlerinde zafer gülümsemesi ile
koltuklarından iki tanrıçanın mücadelesini izliyordu.
‘’İkinize de iyi şanslar-‘’(Dünya Tanrıçası)
‘’Fufu-…….Bu zafer çayı ne kadar da lezzetti….’’(Deniz Tanrıçası)
‘’*gününü…*’’(Tanrıça/Savaş)
Dünya ve Savaş tanrıçası çaylarını kazananlar olarak keyifle içtiler.
Böyle bir sahne gösterildiğine göre Tanrıça ve Savaş Tanrıçası sadece dişlerini
sıkabilirdi. Yine de iki tanrıça da rakiplerini asla küçümsemedi.
Bu durumda kalan kartların sayısı Tanrıçanın elinde 2,Savaş Tanrıçasının elinde
1’di.
Savaş Tanrıçası bir yutkunma sesi çıkardı. Eli Tanrıçasnın elindeki iki karttan
birine yavaşça uzanıyordu, sol taraftaki kartı tuttu ve Tanrıçanın tepkisini
görürken sırıttı.
‘’Alışkanlıklarını anlıyorum. Bu doğru kart değil mi?’’(Savaş Tanrıçası)
Bu sadece bir blöftü.
Bu sözleri söylerken Tanrıçanın tepkisinden doğru kartı çıkarmaya çalışıyordu. Bu
yüzden Savaş Tanrıçası gözlerin asla Tanrıçadan çekmedi. Ama Tanrıça Savaş
Tanrıçasının gözlerine baktı ve korkusuzca güldü.
‘’Ne kadar aptalca bir fikir! Böyle bir alışkanlığım yok’’(Tanrıça)
‘’Aptalca fikir? Farkında değil misin? Sana burada gerçeği söylüyorum’’(Savaş
Tanrıçası)
‘’Ne kadar aptalca…..yalan söylediğini anlayabiliyorum’’(Tanrıça)
‘’……….’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Bu kelimelerin bir yalan olduğunu anlamak çok kolay. Sanırım yalan söylerken
geriliyorsun, çünkü sol yanağından ter akıyor’’(Tanrıça)
Bu sözler yüzünden kızardı. Savaş Tanrıçası hızlıca elini çekti ve sol yanağına
dokundu. Fakat orada hiçbir şey yoktu.
‘’Fuh…burada kim yalancı?’’(Savaş Tanrıçası)
Savaş Tanrıçası terlemediğinden rahatlamıştı. Bir kez daha Tanrıçanın elindeki
kartlara ulaştı ama yarıda durdu. Çünkü Tanrıça bir nedenden dolayı çok mutlu
bir şekilde gülümsüyordu.
‘’Fufufu…kukuku….hahaha….!!Uyuyor musun? Ne kadar da salak!! Kafan
kaslardan mı yapıldı? Önemli olan terlemen değil!! Davranışın şu anda haklı
olduğumu onayladı!! Davranışların yalan söylediğinin kanıtıydı!!’’(Tanrıça)
Tanrıçadan gelen son sözler Savaş Tanrıçasının nihayet hatalarını fark etmesini
sağladı. Tanrıçanın söylediği gibi, davranışları yalanını ele vermişti. Bu Tanrıça
tarafından kurulmuş bir tuzaktı.
Savaş Tanrıçası, gerçeği söylüyor olsaydı sol yanağını kontrol etmezdi. Ama bu bir
yalandı, bu yüzden yalanının ortaya çıktığını sanarak Tanrıça’nın sözlerini
duyduktan sonra düşünmeden hareket etmişti.
Ancak, bu da Tanrıçanın kumarıydı. Gerçekten de böyle bir alışkanlığı olup
olmadığı konusunda kendinden şüphe etmişti. Kalbi titriyordu ama sonunda
bahsi kazanmıştı.
Kazanmıştı çünkü şanslıydı. Bu nedenle Tanrıça zaferine emin olmuştu ve
güvenle ilan etti.
‘’Şimdi, lütfen kartı çek!! O zaman kaybet!!’’(Tanrıça)
‘’Lanet olsun—-!!!’’(Savaş Tanrıçası)
Savaş Tanrıçası kendi yenilgisini fark etti ve kendi güvenini yitirerek bir kart çekti.
Çektiği kartın resmi elindeki kartın resmi ile aynıydı.
‘’Whoa, yaptım!!’’(Savaş Tanrıçası)
‘’İm-imkansız……..!!!’’(Tanrıça)
Tanrıça olay yerinde çöktü. Diğer taraftan Savaş Tanrıçası, Dünya Tanrıçası ve
Deniz Tanrıçası zaferlerini kutluyordu.
‘’Bu bizim zaferimiz!’’(Dünya Tanrıçası)
‘’Yaptık!!’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Bu doğal bir sonuç’’(Deniz Tanrıçası)
Birbirlerinin zaferlerinden dolayı mutlu olan üç direğin yanı sıra Tanrıça çöktüğü
pozisyondan kurtulduktan sonra karanlık bir şekilde gülümsüyordu.
‘’Fufufuf…….’’(Tanrıça)
‘’Oh? Bu kaybeden bir şeyler istiyor?’’ (Dünya Tanrıçası)
‘’Oi-oi, kaybeden köpek şimdi havlayacak mı?’’(Savaş Tanrıçası)
‘’Bu çok çirkince-‘’(Deniz Tanrıçası)
‘’Anlıyorum…bu oyunda kaybettiğim doğru….’’(Tanrıça)
‘’’’’’???’’’’’’
Üç direk başlarını eğdi çünkü Tanca’nın ne dediğini anlamamışlardı. Daha sonra
Tanrıça şu sözlerle devam etti.
‘’Kesinlikle….adından da anlaşılacağı gibi ‘’baba’’ gitti ve geriye kalan her şey
benim, genç hizmetçi!!’’(Tanrıça)
‘’Sen!! Getirin, bu sefer gerçekten savaşacağız!!’’
Tanrıçalar tekrar adına savaş denilen oyuna başladı.