Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 106
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: Reira
Ne Duymak İstiyordum?
Leganile Krallığı’ndan önce ufak bir yere vardık. Tabii ki buraya gelmeden önce tek bir tane bile han yoktu bu yüzden geceleri dışarıda geçirmiştik.
Marao yolculuk boyunca benim düşündüğümden daha iyi iş çıkarıyordu. Uyuyacak yer hakkında hiçbir sıkıntısı yoktu.
Yemeği ormanda bulunun mantar benzeri şeyler ve vahşi sebzeler kullanarak yapmıştı, kenarda bir nehir olduğu zaman balık bile pişirmişti. Aşçılık yetenekleri iyiydi ve yemekleri de çok lezzetliydi.
Daha sonra Leganile Krallığı topraklarına girmeden önce son kez ormanda mola verdiğimiz zaman bu kişi ortaya çıktı. Siyah cübbeli bir kişi hışırtı sesleri çıkartırken ormanın içinden geldi.
Bu kişinin yüzünün sadece yarısını görebiliyordum ama bu kişinin endamından erkek olduğunu anlamıştım.
“Kehihihi…. Sonunda insanlar ile karşılaştım. Bunu denemeye devam edebilirim.”
Denemek… Ben ve Grave- san bu rahatsız edici sözlerden sonra hemen tepki verdik. Marao adamın bir sonraki hareketini tahmin ederek biz adama dik dik bakarken arkamıza saklandı.
“Antlaşmaya göre sesime cevap ver.”
“Çağırma büyüsü?” (Grave)
Grave-san’ın bağırması ile birlikte dört büyük ve küçük büyü dairesi adamın etrafında ortaya çıktı. Canavarlar büyü dairesininden fırladı. Büyü dairesinden çıkan canavarlar aynı türdendiler ama boyutları farklıydı.
Bunlar yaygın olarak ‘Sentetik Canavarlar (Kimera)’ olarak biliniyorlardı. Tek bir bedene çeşitli hayvan parçaları bağlanmıştı. Bu kimeralar bizi düşman olarak tanımıştı, sanki cüppeli adamı koruyorlarmış gibi önündeki yerden yavaşça hareket ederken *grrr* diye kükrüyorlardı.
“Kehihi… Kendiniz olun. Endişelenmeyin, tazelik önemli olduğundan sizi öldürmeyeceğim.”
Cübbeli adam yakınındaki kimeranın başını okşarken genişçe sırıtan yamuk gülümsemesini bize doğrulttu.
Dahası, gözleri başlığın altında saklanmış olmasına rağmen, kötücül duygularla bizi gözlemlediğini hissedebiliyordum.
“Uee… Deney hakkında konuşmak, eğer yakalanırsak kötü şeyler olacak gibi görünüyor.” (Wazu)
“Aah… onu hatırladım… çağırma büyüsü kullanarak deney yapmayı seven bir piç, o aranan bir suçlu!” (Grave)
“Kehihihi… Ünlü olmuşum.”
“Ne yaptı?” (Wazu)
“Yaptığı tek bir şey var, daha önce hakkında konuştuğu deney… Ancak bu deney insan bedenini parçalama ve parçaları bir araya getirme gibi şeyler içeriyor, kısacası yeni bir insan ırkı yaratıyor. Kurbanlarının sayısı bini aştı… O en kötü orospu çocuğu.” (Grave)
Bu hikayeye göre, o gerçekten de bir piçti. Karar verildi, hızlıca bu adamın işini bitireceğim. Ama ben gitmek üzereyken Marao özür diler bir sesle arkamdan seslendi.
“Umm… bunun iyi bir zamanlama olmadığını biliyorum.” (Marao)
“Hmm? Sorun ne?” (Wazu)
“Ben de benzer bir hikaye duydum ve bu her zaman aklımdaydı.” (Marao)
“Hmm…” (Wazu)
“Neden böyle bir adamın yalnız olduğunu hep merak ediyordum? Acaba hiç arkadaşı yok mu?” (Marao)
Marao… Böyle söyledi, gerçekten de söylemişti. Marao merak ederken, ben ve Grave-san da sıkıntılı bir yüz ifadesine sahiptik.
Bu soruya nasıl cevap vereceğiz?
Bunun gibi bir şey, arkadaşı olmadığından böyle bir şey yapmıştı. Ben ve Grave-san cevap konusunda endişelenirken, cübbeli adamdan yüksek bir ses geldi.
“Var, tabii ki de birçok arkadaşım var! Ne söylüyorsun? Seni küçük kız!”
Dedi. Aşırı tepki vermesi aslında hiç arkadaşı olmadığını kanıtlıyordu. Başka bir kanıt ise cübbeli adam yanındaki kimerayı daha fazla okşamaya başlamıştı.
“Gerçekten, bu küçük kız, aniden ne hakkında konuşuyorsun? Burada bile arkadaşlarım var, onları görmüyor musun? Aptal mısın? O gerçekten de kaba bir kız değil mi? Orada! Burada!”
Yapma! Lütfen kes şunu! Dur artık, izlemekten ağlamak üzereydim. Bu iğrenç canavarları okşayarak daha da zavallı gözüküyordu, gerçekten bunu kesmen gerekiyor!
Ancak, onu aptal olarak adlandırsa bile Marao önündeki sahneyi önemsemeden konuyu daha da ileri taşıdı.
“Hayır, öyle değil… Tabii ki, ben de evcil hayvanlarımı arkadaş olarak görüyorum harika bir şey ama, acaba hiç normal arkadaşın var mı?” (Marao)
“…”
Bu dayanılmaz; Marao, benim ve Grave-san için de öyle. Cübbeli adam da Marao’nun sözlerine cevap vermeden sessiz kadı.
Kimeraların ne yapacağını bilmiyordum, onlar bize ve cübbeli adama dönüşümlü olarak bakıyorlardı. Ben ve Grave-san birbirimize baktık, cübbeli adamla ne yapacağımızı merak ediyorduk.
Bu sefer cübbeli adamdan öneri gelmeden önce bir süre sessiz kaldık.
“O-o zaman… Bir dahaki sefere… Arkadaşlarımı getireceğim… Şimdilik dağılalım? Demek istediğim… Buna ne dersin? Gelecek sefer karşılaştığımızda sorunu yanıtlayacağım.”
“Aa… Ooh… Evet… Hayır, yani bir suçluyla karşı karşıyayız, değil mi?” (Marao)
“Şey… Bu… Bu doğru, değil mi? Kaçıramam… Bunu yapamam, değil mi?”
“Kesin olmayan birisisin değil mi? Her ne kadar hikaye sona ermiş olmasına rağmen sorumluluk almalısın.” (Marao)
Marao *zubazuba* sesi ile geldi! Bu gerçekten de hassas bir sorun! Bu kalbinde yara bırakabilecek bir sorun!
“Öyleyse, kendim döneceğim. Daha sonra, size yeni arkadaşlarımı göstereceğim. Buna ne dersin?”
“Şey, kulağa hoş geliyor… Sanırım?” (Marao)
“E-evet..!”
“O zaman, bir kere daha gidiyoruz. Demek istediğim şu anda hiçbir cevabın yok, değil mi?” (Marao)
Sakinleş! Sakinleş, Marao! Cübbeli adam sessizce teslim oldu ve çağırdığı yaratıklar kayboldu.
Cübbeli adamı ana yolun yakınındaki bir ağaca bağladık.
“Umm… İyi misin? Bu çok sıkı mı?” (Wazu)
“Sorun değil, teşekkürler.”
“Bir şey değil… Bir arkadaş edinebileceğine eminim.” (Wazu)
“Evet… Kesinlikle ona göstereceğim.”
“Bol şanslar.” (Wazu)
Daha sonra, tekrar Leganile Krallığı’na doğru ilerlemeye başladık. Cübbeli adam kesinlikle bir suçluydu ama hiç arkadaşı olmadığına üzülmüştüm. Ayrıca insanlarla tanışmak istediğimden dağlardan ayrılmıştım. Bu nedenle içimden arkadaş bulabilmesini diliyordum.