Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 107
Çevirmen: Kylerxy Düzenleme: Friolero
Gizli Geçit
Leganile Krallığı’na ulaştık. Yol üzerinde çeşitli sıkıntılar ile karşılaşmamıza rağmen, takvimden daha önce ulaşmışız gibi görünüyordu. Şimdi, net bir şekilde şehri görebileceğimiz bir yerde durduk.
Şehre girmek ve doğrudan kaleye gitmek imkansız gibi duruyordu. Ödün vermeyen grubun askerleri şehir kapısını koruyordu.
Oradan zorla geçmeye kalkarsak rehinelere ne olacağını bilmediğimizden dolayı kapıyı kullanamazdık. Dahası buraya ulaştığımızı onların öğrenmesine izin veremezdik.
Marao’ya ne yapacağımızı sorduğumda ılımlı grup tarafından hazırlanmış az daha ileride ormanın içerisinde şehre girmek için gizli bir geçit olduğunu söyledi.
Gizli geçit ılımlı grubun şehir içerisindeki gizli karargahı ile bağlantılı gibi görünüyordu. Böylece gizli geçidin bulunduğu yere gidiyorduk.
Gizli geçit ölü ağaçların ve düşen yaprakların altına saklanmıştı. Varlığından haberdar değilsen fark edilemezdi. Marao’nun liderliğinde gizli geçide girdik.
Gizli geçit kafamın neredeyse tavana değeceği kadar dardı. Meru’yu ellerimde tutarken ilerliyordum. Duvar düzgünce sağlamlaştırılmış göründüğünden, mağara konusunda endişelenmemize gerek yoktu.
Girişin yakınlarına da bir meşale hazırlanmıştı ve Marao önümüzde ilerliyordu. Geçidin sonuna ulaştığımızda Marao ton ton ton ton ton diye belli bir ritimde duvara vuruyordu. Daha sonra, duvarın diğer tarafından da aynı ritmi duyduk.
‘’Kim..?’’
‘’Ben Marao!!’’ (Marao)
Sadece bu kadar söyeyen Marao duvarın içindeki ufak deliğe parmağını soktu. Aniden bir süre sonra duvar hareket etmeye başladı. Bunun anlamı ne?
‘’Onaylandı. Eve hoş geldiniz prenses’’
Duvarın diğer tarafından ışık sızdı ve bizi aydınlattı. Aniden ışık parladığından bir anlığına görüşüm kapandı, gözlerimi açtığımda lambalarla aydınlatılmış ahşap bir bodrumun içini görebiliyordum.
İçeride üç canavaradam vardı. Köpek kulaklarıyla biri kadın ve biri erkek, diğer adam ise maymun kulaklarına sahipti. Köpek kulaklı adam hevesle Marao ile el sıkışıyordu.
‘’Sizi sağlıklı gördüğüme sevindim’’
‘’Çok fazla endişeleniyorsun!! Hao-chan’dan ufak bir yardım istemek için gittim’’ (Marao)
‘’Yine de oldukça uzun bir zaman oldu… Öyleyse kahraman Haosui nerede? Onu göremiyorum…’’
‘’Üzgünüm… Durumu iyi olmadığından Haosui gelemedi… Ama Hao-chan tarafından önerilen yardımcılar onun yerine geldi’’ (Marao)
Marao böyle söyledi ve bizi tanıtmak için elini çevirdi, üç canavar adamın bakışları ben ve Grave-san’ın üzerine toplandı. Bakışlarına yanıt vermek için kafamı eğdim.
Köpek kulaklı kadın bir sebepten dolayı bize inançsız bakışlarla bakıyordu. Hımm? Daha önce onunla bir yerde karşılaştık mı?
‘’Iura… Seni güvende gördüğüme sevindim!!’’ (Grave)
Böyle bir mırıldanma duyduğumdan yüzümü yana çevirdim, orada Grave-san gözyaşları döküyordu. Köpek kulaklı kadının tepkisine bakarak, muhtemelen Grave-san’ın eşlerinden birisiydi. Başka bir kanıt olarak kadın da Grave-san’ı gördüğünde gözyaşları döküyordu.
‘’Grave… Seni görmek istedim… ‘’ (Lura)
Güvende olmalarını kutlayan iki kişinin sarılmasını izliyorduk. Kendi sözleri ile meşgullerken Marao’ya yaklaştım. Daha önce aklımda olan şeyi sormayı düşünüyordum.
‘’Marao, görünüşe göre az önce duvara parmağını soktun?’’ (Wazu)
‘’Oh, bu…’’ (Marao)
‘’Kokusunu kontrol ediyordum. Canavaradamların iyi burunları vardır. Parola ile karşı tarafın kimliğini onaylamaktan daha güvenilir bir yöntem olduğunu düşünüyorum’’
Marao’nun yanında duran köpek kulaklı adam cevap verdi. Ben de öyle düşünmüştüm. Parola onu bilen herhangi biri tarafından kullanılabilirdi. Ama beden kokusu her bireyin sahip olduğu ve birbirlerinden farklı olan eşsiz bir şeydi. Kesinlikle Canavaradamlar’a özel daha güvenilir bir onaylama yöntemiydi.
‘’Tanıştığımıza memnun oldum, ben Barro. Normalde kalenin muhafız şefiyim. Ödün vermeyen grup kalenin kotrolünü eline geçirdiğinden bu pozisyondan istifa ettim. Biz, ılımlı grup çok az kişiye sahip olduğumuzdan, şu anki durum kötü. Kahraman Haosui tarafından önerilmek, sizden büyük beklentilerim var’’ (Barro)
Barro diye çağırılan canavaradama bir kez daha baktım, eski muhafız şefi olmak için kesinlikle antrenmanlı bir bedene sahipti, birçok savaşa katıldığını kanıtlayan bedeninde birkaç yara izi vardı ve büyük bir tane de yüzünde yer alıyordu.
Neden böyle bir karakterin ılımlı gruba katıldığını merak ediyorum? El sıkışmasını kabul ettim ve kendimi tanıttım.
‘’Tanıştığımıza memnun oldum, ben Wazu. Beklentinizi karşılamak için elimden geleni yapacağım’’ (Wazu)
Şey, kaba kuvvet kullanırsam her şeyi bastırabileceğimi düşünüyorum. Ama çok fazla rakip varsa bu biraz sıkıntılı olacaktır. Dahası, rehinelere dikkat etmek zorundayım. Bunu bir de ondan duymak istiyorum.
‘’Peki, şu anda bu ülkenin durumu ne? Rehineleri nerede tutuyorlar?’’ (Wazu)
Böyle söyledim ve Barro acıklı bir görünüşle yanıtladı.
‘’… Durum iyi değil. Rehinelerin yerini tespit edebilmemize rağmen, sadece çok az zaman kaldı. Ödün vermeyen grup yarından sonraki gün güney ülkesi için ayrılacak…’’ (Barro)
Oldukça çaresiz bir durumda görünüyorduk.