Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 110
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: Friolero
İhanet
Barro-san’ın sözleri bize ihanet ettiğini kanıtlamıştı. Dünyada neler olduğunu düşünmüştüm. Belinden kılıcını çeken Grave-san’ı gördüğümde aklımdaki fikir hemen dağıldı.
Şu adna en önemli şey bu kafesten kurtulmak ve rehineleri kurtarmaktı. İhanet üzücü olmasına rağmen daha sonra bahanesini dinleyebilirdim.
Ve daha sonra Grave-san kafese doğru elindeki kılıcı salladı.
gakiin
Demir çubuklar Grave-san’ın kılıcını geri sektirdi. Arkasında tek bir çizik bile bırakmamıştı. Aksine kılıcın bıçak kısmı biraz parçalanmıştı. Grave-san demir çubuklara bir bakış atmadan önce kılıcın eksik parçasına baktı.
‘’Bu sıradan bir metalden yapılmış gibi görünmüyor…’’ (Grave)
Grave-san’ın sözlerini doğrulamak için demir çubukları tuttum. Kesinlikle, bir şekilde verdiği his farklı. Şey, elimle daha fazla güç uygularsam bükmek kolay gibi görünüyor.
‘’GUHAHA-HA-HA!! FAYDASIZ. BU UCUZ KILICIN İLE HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZSIN. KAFES GÜÇLENDİRİLDİ, BU ÖZEL BİR YAPIM’’ (Deizu)
Konuşan kişi Barro-san’ın yanındaki bir canavaradamdı. ‘’Geldiğini görebiliyorum’’ diye düşünmeden edemedim, sesin sahibine doğru kafamı çevirdiğimde.
Altın kedisi kulaklara ve saçlara sahip yapılı bir bedenin vahşi bir doğası vardı. Ama dikkatimi en çok çeken şey siyah-kırmızı gözleri ve yüzünde ve bedeninde oluşan çatlak izleriydi. Bu hiç şüphesiz birisinin kırmızı topu yuttuktan sonraki haliydi.
Marao’nun ülkesi hakkında ilk konuştuğu zamanları hatırlıyorum. Ödün vermeyen grubun liderinin aniden değiştiğini söylemişti. Bunun gibi bir şeyin olacağını düşünmüştüm ve gözlerimin önündeki adam bu fikrimin doğru olduğunun kanıtıydı.
Basitleştirmek gerekirse şu anda karşımdaki adam ödün vermeyen grubun lideriydi. Adının Deizu olduğundan eminim değil mi?
‘’Anlıyorum… Sen Deizu’sun değil mi?’’ (Grave)
Grave-san’a daha önceleri kırmızı top hakkında bahsetmiştim. Benimle aynı fikirde gibi görünüyordu.
Grave-san onaylamak için sorduğunda Deizu’nun ifadesi aniden kızgınlıkla değişti. Grave-san’a nefretle bakıyordu.
‘’PİS AĞZINA BENİM ADIMI ALAYIM DEME, İNSAN’’ (Deizu)
Bedeninin her yerinde olan kaslar öfkeli kükremesine karşılık daha da şişiyordu.
Ama gözlerim başka bir şeye odaklanmıştı, bedeninin etrafında dalgalanan siyah-kırmızı büyü gücü vardı. Un, hoş görünmüyor… Ama benim yetenek etkimden dolayı iddiaya girerim hala lezzetli.
Deizu kendi içindeki bir şeyin dikkatini dağıtmaya çalışırken derin derin nefes alıp veriyordu. Ben ve Grave-san önceki sahnede kalmıştık. Barro-san Deizu’ya seslendiğinde tekrar kendimize geldik.
‘’Gitme zamanı, Deizu-sama…’’ (Barro)
‘’FU-FU-FU… PEKİ, UNUT GİTSİN… SONUÇTA SEN İNSAN, YARINA KADAR YAŞAYACAKSIN!!’’ (Deizu)
‘’Yarına kadar yaşayacaksın? Ne demek istiyorsun!?’’ (Grave)
Grave-san bu rahatsız edici sözler ile yanıt verdi.
‘’BU BANA KALSIN, BUNU SİZE SÖYLEYEMEM. GÜNEY KRALLIĞINA İLERLEYİŞİMİZE YARIN BAŞLAYACAĞIZ. AMA BUNDAN ÖNCE ASKERLERİN ÖNÜNDE ÖLECEKSİNİZ. HALKIN ÖNÜNDE İNFAZ YAPACAĞIZ’’ (Deizu)
Ou… Halkın önünde infaz edileceğiz. Beklenildiği gibi bunu duyduktan sonra sessiz kalamam. Barro-san’a doğru bakışımı çevirdim. Fark ettiğinde, bu tarafa döndü ve sonuna kadar başını eğdi.
‘’Bir bahane söyleyemeyeceğim… Sadece korumam gerekenleri koruyorum. Bu amaçla ne kadar acımasız olursa olsun yine de yapacağım’’ (Barro)
‘’Koruman gereken insanlar… Marao ve Kral’dan mı bahsediyorsun?’’
‘’Bu doğru’’ (Barro)
‘’Onları korumak için bizi mi feda ediyorsun?’’ (Wazu)
‘’Bu doğru’’ (Barro)
‘’Marao bunu biliyor mu..?’’ (Wazu)
‘’Prensesin bununla hiçbir ilgisi yok. Ben sadece görevimi yapıyorum’’ (Barro)
Fuh… O zaman öfkelenmek iyi bir fikir değil. Eğer Marao ile giden Haosui olsaydı şu anda benim pozisyonumda olacağı anlamına geliyor.
Bu kabul edilebilir bir şey değil ama Marao’nun bunlar ile hiçbir ilgisi olmadığından sessiz kalmalı ve şu anki durumu gözlemlemeliyim…
İnanamıyorum ama Barro-san’ın söyledikleri gerçek ise o zaman bir yerde esir tutulan rehineler eğer biz vahşileşip şimdi kaçarsak tehlikeye girerler. Böyle bir durumdan kaçınmalıyım.
‘’Bu durumda, neden yardım etmeye gelen biz feda ediliyoruz ki..?’’ (Grave)
‘’Bu sabah Deizu-sama bana söz verdi. Eğer hayatımı verirsem ılımlı gruptan insanların hayatını bağışlayacak’’ (Barro)
‘’TABİİ Kİ. FARK GÖZETMEKSİZİN TAKİPÇİLERİMİZİ ÖLDÜRMEYECEĞİM’’ (Deizu)
Bize doğru zafer gülümsemesi yaparken söyledi.
Az çok ne olduğunu anladım. Bu sabah gizlice Barro-san biz saklanma yerindeyken Deizu ile görüşme yapmış.
Belki de bize karşı suçluluk duyan Barro-san itaatkarca sorularımızı yanıtlamıştı.
‘’Peki Marao ve diğerleri..?’’ (Wazu)
‘’Marao şu anda Gio-sama ile tekrar bir araya gelmiş olmalı… Lura ve diğerleri de güvende. Onlara asla zarar vermeyeceğim’’ (Barro)
‘’Diğer bir deyişle bizim hayatımıza gram değer vermiyorsun huh?’’ (Grave)
‘’Yani onlar da yakalandı…’’ (Wazu)
‘’En azından hayatlarını garanti edebilirim’’ (Barro)
Bunu dediğinde Barro-san ve Deizu odadan çıktı. Peki, duymak istediklerimi aldım, başka bir görevim yoktu, o yüzden sıkıntı yok. Yarın bizim şansımız.
‘’Böyle bir şey olacağını hiç düşünmemiştim… Ne yapmalıyız, Wazu evlat?’’ (Grave)
Grave-san kafasını kaşırken bana yaklaştı.
‘’Hmm? Çok sakin görünüyorsun, yarın idam edileceğiz biliyorsun değil mi?’’ (Wazu)
‘’Macera işinde çalışıyorum bu yüzden her zaman ölmeye hazırım. Arkada eşlerimi bırakacağımdan kötü hissetmeme rağmen, yine de yapmak istediğim birçok şey var… Peki, sen, Wazu evlat ?’’ (Grave)
‘’Bakalım. Rehineleri kurtarmak ve bu sorunu mümkün olduğunca sessiz çözmek istiyorum ama ilk olarak bu durumdan kurtulmak istiyorum’’ (Wazu)
Böyle söyledim, daha sonra güç kullanarak demir çubukları büktüm ve eski haline getirdim. Grave-san şaşırdı ve beni alkışlamaya başladı. Utanç verici, lütfen dur.
‘’O zaman yarın için biraz dinlenelim’’ (Grave)
Grave-san yere uzandı ve sonraki an horuldamaya başladı. Bu insanın uykuya dalmasının ne kadar kolay olduğuna şaşırdım. Grave-san’ı takip ederek ben de uzandım.
Unn. Yarına kadar yapacak hiçbir şeyimiz yok… Hadi uyuyalım….