Super God Gene - 0336
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
ÇILGIN YARATIK
Han Sen uçurumdan aşağı baktı ve şok oldu. Jin Rijien, Jin Qiuli ve Sun Minghua da şok olmuştu.
İki gün boyunca kaplumbağayı daha ve daha derinlere takip etmişlerdi. Bir şeylerin yanlış olması gerektiğini hissetmişlerdi, bir uçurum üzerindeydiler.
Uçurum altında fışkıran bir lav havuzu vardı. Ve kaplumbağa sanki suymuş gibi havuza dalmıştı.
Grup kaplumbağanın tekrar yüzeye çıktığını görmemişlerdi.
‘’Lavdan oluşan ısı tarafından öldü mü?’’ Jin Rijie tahmin etti.
‘’Canavarlar insanlar kadar zeki olmasalar da, intihar eden birisini daha önce hiç görmedim’’ Jin Qiuli kafasını salladı ve söyledi.
Sun Minghua aniden heyecanlandı ‘’Biliyorum!’’
‘’Ne biliyorsun, profesör?’’ Han Sen sordu.
‘’Size normal olarak yaratıkların doğum yapmak için bitkileri yediğini söylemiştim hatırlamalısınız. Okyanusu terk ettikten sonra, kaplumbağa Bakır Dağlarında birçok bitki tüketti. Belki de amacı burada doğum yapmaktır’’ Sun Minghua heyecanla söyledi.
‘’Doğum yapmak? Burada?’’ Jin Qiuli inanamayarak lav havuzunu işaret etti.
‘’Lav insanlar için ölümcül olmasına rağmen, yaratıklar için bu geçerli olmayabilir. Kaplumbağanın sırtındaki kırmızı desenleri fark ettiniz mi? Belki kaplumbağa burada lavın içerisinde doğmuştur. Biliyorsunuz ki dünyamızda da bazı kaplumbağalar okyanusta yaşamalarına rağmen kumda doğum yapıyor…’’ profesör açıkladı.
Han Sen profesörü dinlerken lav havuzunu izledi. Profesörün açıklamasının çok mantıklı olduğunu düşünüyordu. Kaplumbağanın davranışları altın hırlayan köpeğe aşırı benziyordu. Belki de gerçekten de burada doğum yapacaktı.
Ancak, gerçekten de altın hırlayan köpek gibiyse o zaman yaşam özünü tükürdükten sonra ölecekti. Han Sen ne kadar güçlü olursa olsun, yaşam özünü almak için lavlara atlaması imkânsızdı.
‘’Bir başka çıkış bulmamız gerekiyor gibi görünüyor’’ Jin Rijie kaşlarını çatarak söyledi. Açıkçası, başka bir çıkış yoktu.
Sun Minghua düşündü ve söyledi ‘’Bu yol üzerinde hiçbir tehlike ile karşılaşmadık. Buradan çıkmak istiyorsan çok zor olmamalı. Kalıp izleyelim. Belki kaplumbağa doğumdan sonra okyanusa geri dönecektir’’
Han Sen bunu dediğine sevinmişti. Böyle ayrılsalardı, en savunmasız anında bir süper yaratığı avlamaktan vazgeçseydi üzülecekti.
En azından Han Sen, kaplumbağadan vazgeçmeden önce bir kez daha göremeyeceğinden emin olmak zorundaydı.
Jin Rijie ve Jin Qiuli de aynı fikirdeydiler. Buraya gelirken yol üzerinde hiçbir yaratık görmemişlerdi bu yüzden geldikleri yoldan geri dönmek çok fazla riskli olmayacaktı.
Ek olarak, bir ay kadar dayanacak levazım getirmişlerdi.
Grup hala tartışırken garip bir ses duyduklarında aniden duraksadılar.
Gürültünün geldiği yöne baktıklarında bir mağaradan çıkan devasa bir yaratığı gördüler, taşları kırarak ilerliyordu. Yeraltı nehrinde gördükleri yaratık olduğunu anlamışlardı.
Grubun hepsi dehşete düşmüştü. Nefes almaya bile cesaret edemdiler. Çok geçmeden, yaratığın onlar için gelmediğini anladılar bunun yerine uçurumun altındaki lav havuzuna doğru ilerlemişti.
‘’Yolu yok, bu yaratıkta mı lav havuzunda doğum yapıyor?’’ Han Sen kendi kendine düşündü o kadar meraklıydı ki uçurumdan aşağı bakıyordu.
Jin Rijie,Jin Qiuli ve Sun Minghua hepsi rahat bir nefes verdi. Han Sen gibi onlar da meraklıydı ve yaratığın ne yapmaya çalıştığını görmek istiyorlardı.
Bir dakika içerisinde yaratık lav havuzunun kenarına gitti ama grubun hayal ettiği gibi içine girmedi.
Lavın çevresinde dolaşan yaratık daha sonra havuzun yanındaki taş duvara doğru yavaşça ilerledi.
Grup garip hissediyordu. Taş duvarda hiçbir şey yoktu ve yaratığın ne yapmaya çalıştığını merak ediyorlardı.
Onlar merak ederken, yaratık aniden sanki ajite olmuş gibi kendisini duvara sertçe fırlattı.
Bang! Etkini altında kayalar düştü. Ancak, taş duvar hala sağlamdı.
Yaratık çılgınlık içerisinde tekrar tekrar vurdu ve duvardaki çatlaklar büyürken yaratığın kendsi de yaralanmıştı ve kanla kaplandı.
Ancak sanki ebeveynleri öldürülmüş gibi tekrar tekrar duvara çarpmaktan vazgeçmedi.
Jin Qiuli dehşete düşmüştü ve söyledi ‘’Yaratık kızgın olmalı. İntihar ediyor olmalı’’
Sun Minghua konuşmadı. O da şaşkındı ve yaratığın ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.
Han Sen de yaratığın ne yapmaya çalıştığını söyleyemese de, çok mutlu olmuştu. Başlangıçta yaratık çok büyük olduğundan endişeliydi ve onu öldürmek için uygun bir silahı yoktu.
Şimdi yaratık kendi kendini öldürüyordu. Ölmeye yakın olduğu zaman, eğer Han Sen bu fırsattan yararlanabilir ve onu öldürebilirse çok güzel olacaktı.
Ne kadar güçlü olduğuna bakılırsa belki gerçekten de bir süper yaratıktı.
Dördü karınların üzerine uzandı ve uçurumdan aşağı baktı. Belki de kaplumbağa doğurmak için lavın içine girmişti ama bu yaratığın da doğurmak için kafasını duvarlara vurması imkânsızdı.
Nasıl düşündüklerinin bir önemi yoktu, mantıklı bir açıklaması yoktu.
‘’Ne yapmaya çalışıyor?’’ Han Sen yaratığın kendisini taş duvara vurmasını izliyordu. Lavdaki loş ışıktan yaratığın hareketlerini net bir şekilde görebiliyordu.
Taş duvar yaratık tarafından kırıldı ve çok fazla kan akıtıyordu, kan taşı kırmızıya boyamıştı.
Aniden Han Sen’in göz bebekleri büzüştü.