Super God Gene - 00459
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Anormal Shelter
Birisi ilk olduktan sonra birçok kişi Tanrıça Çetesi’nden ayrılmak ve sözleşmelerini fes etmek için ayağa kalktı.
Çok fazla kişi Han Sen gerçekten de Ruh Shelter’i işgal edebileceğine inanmıyordu. Ruh shelter’i içerisinde birçok mutant yaratık ve temelde ölümsüz olan bir aristokrat ruhu vardı. Bunların hepsi büyük sıkıntılardı.
Ruh taşlarını yok etmeden ruhlar neredeyse kendi sheterlerin de ölümsüzdü. Ek olarak orada ne kadar mutant yaratık ve ilkel yaratık olduğu konusunda hiç kimsenin bir fikri yoktu. Tanrıça Çetesi toplamda iki yüz kişiye sahipti ve onlardan birçoğu hala ilkel geno puanında eksiklik çekiyordu. Bire bir ilkel yaratıklarla bile savaşamıyorlardı. Ruh shelter’i basitçe büyük bir hedefti.
Sadece iki yüz kişiye sahip Tanrıça Çetesi üyelerinin yarısını çok geçmeden kaybetmişti. Sadece üç düzine insan geride kalmıştı.
Han Sen önceden buna tamamen hazırlıklıydı. Ancak yine de bu kadar çok üye kaybedeceğini beklememişti. İlk bakışta kalan çoğu üye Xu You gibi genç insanlardı. Onlardan sadece birkaç tanesi yaşlıydı.
Han Sen’i şaşırtan onu küçümseyen konuşmalar yapan orta yaşlı adam hala takımdaydı ve ayrılmayı seçmemişti.
Han Sen hala adının Zheng Guoxiong olduğunu hatırlıyordu. İkinci Gods Sanctuary’ye bir kutsal evrimleşici olarak yirmi yıl önce gelmişti. Ancak sonucun böyle boktan bir yerde biteceğini beklememişti. Yirmi yıl onun için hiçbir şeydi. Han Sen’in kurduğu Tanrıça Çetesine katılmıştı ama etkileyici bir performans göstermemişti.
‘’Kardeş, hala ruh shelter’i işgal etmeye gidecek miyiz?’’ Zhu Ting de ayrılmamıştı. Geride kalan insanlara baktı ve Han Sen’e fısıldadı.
‘’Tabi ki, yarın işgal etmeye gideceğimizi söyledim. Bu değişmeyecek. Geri dönün ve hazırlanın. Yarın sabah 6:30 da burada toplanacağız’’ Han Sen herkesin gitmesini istedi.
Yarına kadar beklemesi ve hemen ayrılmak istememesinin nedeni yarına kadar geride kalan insanları test etmek istemesiydi. Belki de şu adan heyecanlı ve motive olmuşlardı. Ancak tüm gece düşündükten sonra eğer hala gitmeye cesaret ediyorlarsa o zaman onların gerçekten de pürüzlü elmaslar oldukları anlamına gelirdi.
Bu insanların Han Sen’in ne kadar kişinin onu takip ettiğini önemsemediğini bilmelerine imkan yoktu. O ve Sıfır burada olduğu sürece kendi başlarına ruh shelter’i indirebilirlerdi. İnsanları götürmesinin nedeni potansiyel yetenekleri seçmek istemesiydi. Sonuçta shelter’i işgal ettikten sonra orayı yönetecek birileri olmak zorundaydı.
‘’Bu insanları gerçekten de ruh shelter’i işgal etmek için mi götüreceksin?’’ Herkes gittikten sonra Yang Manli Han Sen’e ciddiyetle sordu.
‘’Ne oldu? Sen de mi ruh shelter’i indirebileceğime inanmıyorsun?’’ Han Sen gülümseyerek Yang Manli’ye baktı.
‘’Saf güçten yola çıkarak bu gerçekten de zor’’ Yang Manli başkaları tarafından yanlış yönlendirilecek bir kadın değildi ve dürüstçe cevap verdi.
‘’Yani, geliyor musun gelmiyor musun?’’ Han Sen sormaya devam etti.
‘’Evet’’ Yang Mani iddialı bir cevap verdi.
‘’O zaman geri dön ve hazırlan. Yarın sabah ayrılacağız’’ Han Sen gülümsedi ve söyledi.
Ertesi sabah birkaç kişi daha kaybetmişlerdi. Sonunda Yang Manli, Qing Amca ve Zhu Ting dahil toplamda yirmi kişiydiler.
‘’Gidelim’’ Han Sen sözlerini boşa harcamak istememişti ve ruh shelter’in bulunduğu büyük dağa doğru ilerlemeleri için herkese emir verdi.
Bir grup insan ayrıldığında birçok insan onları izliyordu. Hepsi Han Sen’in delirmiş olduğunu düşünüyordu. Bu kadar az insanla Ruh shelter’i işgal etmeye gitmekle intihar etmek arasındaki fark neydi ki?
Han Sen’in takımındaki en güçlü savaşçı Qing Amca olmasına rağmen ne kadar güçlü olursa olsun sadece bir mutant yaratığa karşı dayanabilirdi.
Han Sen bir ya da iki mutant yaratık ile başa çıkabilse bile geri kalanları ile kim baş edecekti? Onların çoğu İkinci Gods Sanctuary’ye uzun zaman önce girmemiş genç insanlardı. Ayrıca onlar sadece mutant evrimleşicilerdi. Sadece bir ya da iki tanesi kutsal evrimleşiciydi. İlkel evrimleşici olan üç genç adam bile vardı.
Hiç kimse bunlar gibi yirmi kişinin bir aristokrat ruh shelter’i işgal edebileceğine inanmazdı. Herkes delirmiş olduğuna inanıyordu.
Han Sen’i takip eden genç adamları izleyen birçok kişi onlara acımıştı bile.
Tabi ki birçok insan onların ayrılmasına mutlu olmuştu. Starry Grup’un saygısını kazanmış ünlü bir aileden geldiğini düşünenler Han Sen’in kibirli olduğuna bile inanıyorlardı. Ruh shelter’i içerisinde ölmeyi hak etmişti. Ama Qing Amca ve bu genç adamlar gibi iyi kişileri kaybedecekleri için üzülüyorlardı.
Hatta en kötü karakterli kişiler Han Sen’in orada ölmesini ve Yang Mangli ve Sıfırın güvenli bir şekilde geri dönmesini bile dilediler böylece kadınlara karşı bir şanları olacaktı.
Yirmi kişi şiddetli kar yağışı altında ruh shelter’ine doğru yürüdü ve kısa bir süre sonra uçsuz bucaksız kar alanı içerisinde kayboldular. Birçok insan sonsuza dek kaybolma ihtimallerinin yüksek olduğunu düşünüyordu.
Gruptaki genç insanların birçoğu bile bu savaş hakkında kötümser hissetmişlerdi. Ancak tutkularından dolayı bir zar atmak istemişlerdi ve belki de bir gelecekleri olabilirdi.
Ancak öyle olsa bile endişeliydiler. Sonuçta bu bir aristokrat ruh shelter’i idi. Daha önce hiç silahtar ya da şövalye shelter’ine gitmemişlerdi. Bu ilk saldırılarıydı ve hedefleri aristokrat shelteri idi. Gergin olmaları kesinlikle normaldi.
Kar dağına yaklaştıkça daha da gerginleştiler. Qing Amca bile ciddi bir ifadeye sahipti.
Qing Amca Han Sen’in aptal bir adam olmadığını biliyordu. Ancak gözlerinde ruh shelter’i işgal edecek kadar yeterli değillerdi. Eğer Han Sen’in herhangi yedek bir planı yoksa büyük bir risk alıyor olacaklardı. Ölümden kaçmak onlar için çok zor olacaktı.
Ancak han Jingzhi’nin adına duyduğu kör güvenden dolayı Qing Amca ayrılmak istememişti.
‘’Üşüyor musun?’’ savrulan kar taneleri arasında Han Sen Sıfırın ellerini tuttu ve nefesi ile onları ısıttı.
‘’Hayır’’ Sıfır sessizce kafasını salladı.
Han Sen daha sonra Sıfırın kendisinden bile daha iyi bir fiziğe sahip olduğunu hatırladı. Böyle hava koşullarından korkması mümkün değildi.
‘’Bu bir ruh shelter’i. Gerçekten gidecek miyiz?’’ Zhu Ting önlerindeki büyük dağa baktı ve tekrar sordu.
‘’Kesinlikle’’ Han Sen altın hırlayan köpeği büyük dağa doğru en önde sürdü.
Geri kalanlar birbirlerine baktı ve daha sonra hepsi Han Sen’i yokuş yukarı takip etti. Birçoğu bir eski kale gibi görünen ruh shelter’ine bakarken yüzlerinde hiçbir ifade olmadan dimdik yürüyordu.
Ruh shelter’i sessizdi. Yere düşen kar taneleri dışında mutlak bir sessizlik hakimdi. Shelter sakinleri olmayan cansız bir kale gibi görünüyordu.
Amca Qing, Zhu Ting ve Yang Manli kaşlarını çatmadan edemedi. Bu açıkça oldukça anormaldi. Yaratıklar ve ruh onları uzun zaman önce fark etmiş olmalıydı. Ancak burada hiç ses yoktu. Shelter’in kapıları açıktı ama oldukça garip bir şekilde hiçbir yaratık dışarı çıkmamıştı.