Super God Gene - 0100
Çevirmen: Kylerxy
Yarışma Merkezi
Han Sen’in sırasıydı. Onun rakibi Lei Ban olarak biliniyordu. Han Sen sahneye çıktığı anda Lei Ban bir canavar ruhu yayı ve üç canavar ruhu oku çağırdı ve üç oku da ona ateş etti. Üç oku da neredeyse aynı anda Han Sen’e fırlatmıştı.
Han Sen şaşırmıştı. Lei Ban okçulukta en az onun kadar iyi olmalıydı ve hatta ondan daha iyi tekniklere sahipti. Yayının görünüşünden yola çıkarak, bir kutsal kanlı canavar ruhu yayı olmalıydı ve oklardan ikisi koyu yeşil rengindeydi, bu yüzden muhtemelen zehirli mutant siyah iğne oku benzeri olmalıydı. Üçüncü ok mavi kristalden yapılmıştı ve havadayken hava yırtılıyormuş gibi ses çıkartıyordu, bunun da kutsal kanlı canavar ruhu oku olduğunu tahmin ediyordu.
”Tabii ki, burada zayıf kimse yok” Han Sen hızlıca güçlü mavi kristal okundan kaçındı ve diğer iki oktan kurtulmak için mutant sawfish (Testere Balığı) mızrağını çağırdı.
Han Sen oklar mızrakla çarpıştığında bir darbe hissetti. Mızrak neredeyse elinden düşüyordu.
”Mükemmel okçu ve silahlar” diye Han Sen içinden haykırdı. Mızrağını kavradı ve Lei Ban’a yaklaştı.
Lei Ban sadece hızlı değildi ama koşarken de atış yapabiliyordu. Oklar o hareket ederken çok fazla etkili değilidi. Lei Ban’ı mızrakla yakalayamayan Han Sen, Lei Ban’ın oklarından kaçarken onun peşinden koşmak zorunda kaldı.
Büyük güç ve isabetlilikle hareket ederken tüm pozisyonlarda ok atabilen ve ondan çok daha iyi ayak hareketlerine sahip birine Han Sen çok fazla saygı duyuyordu. Han Sen de okçulukta çok çalışmıştı ama hala durduğu yerden ok atabiliyordu. Onun isabetliliği hareket ederken denerse kıvranırdı.
Lei Ban aslında okçulukta ondan çok daha güçlüydü bu yüzden Han Sen maçı bitirmek için acele etmiyordu. Onun yerine rakibi gözlemleyip ondan bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu.
Han Sen’in maçı birçok kişinin de dikkatini çekmişti. Sonuçta Jin Bi popülerdi. Ama Yi Dongmu ile karşılaştırıldığında onun performansı daha az etkileyiciydi. Yarım saatten fazla süre geçti ve hala birbirlerini kovalıyorlardı, seyircilerin uykusunu getirmişti.
Birinci Gods Sanctuary’deki (Tanrılar Tapınağı) onun büyük hayranları dışındaki insanlar Jin Bi konusunda oldukça hayal kırıklığına uğramıştı. Bilinmeyen bir adamla maç yaparken çok fazla çaba harcamıştı. Jin Bi, Seçilmiş olmak için gerekenlere sahip değil gibi görünüyordu.
Maç bir saatten daha fazlaya doğru giderken Han Sen kanlı katil şekline büründü, Lei Ban’a yaklaştı ve onu yakın dövüşte yendi, Lei bunda iyi değildi.
Aynı gün, İttifak içerisindeki bütün büyük medya yarışmayı kaplamıştı. Görüntü alamasalar da muhabirler kelimeleriyle maçları canlıymış gibi anlatmaya çalışıyorlardı.
Onların ana odak noktası Yi Dongmu’nun maçıydı. Yi’nin arka planı da yayınlanmıştı – Gods Sanctuary’ye (Tanrılar Tapınağı) girmeden önce en iyi lüks okuldan en iyi notlarla mezun olan Senatör Li ‘nin torunu.
Onun arka planı ve Ejderha Silahşör’ü saniyeler içerisinde öldürmesi bu sene onu büyük bir yarışmacı yapmıştı.
Tang’ın zaferi de onu favori yapmıştı.
Başka bir üst yarışmacı Lin Feng’di. Ancak onun maçı, rakibinin zayıflığından yararlanarak, az bir farkla kazandığı düşünülüyordu.
Han Sen hakkında da yazanlar vardı, ama genel olarak kısaydılar. Uzun olanlardan bir tanesi Jin Bi’nin hayal kırıklığı olmasına değinmişti.
Yazıların çoğu ”Az farkla kazanma”, ”İtibar kadar yaşamak zor”, ”Geliştirilecek” ve ”Yapılması gereken işler” gibi ifadelerle doluydu. Çok fazla açıklama yoktu.
Aslında hayranları da dahil onun maçını görenler sadece ortalama olduğunu kabul etmek zorundaydılar.
Tv program ekibi ”Yarışma Merkezi” ofis binalarında bir toplantı düzenliyorlardı. Konferans odasında, istasyon müdürü Xu Kangnian parmaklarıyla masaya vuruyordu. Yan tarafında oturan Fang Mingquan’a bakıyordu ve bir gülümseme ile önerdi ”Fang, bugünün şovunda bazı değişiklikler yapmamız gerektiğini düşünüyor musun?”
”Aklınızda ne tarz değişiklikler var?” Fang Mingquan kaşlarını çattı, Xu Kangnian’nın ne söylemek istediğini tahmin edebiliyordu.
Jin Bi’nin videosu popüler olduğundan beri, Fang Mingquan Huaxing Stüdyosunun ”Yarışma Merkezi” takımına host olarak atanmıştı. Buralarda çok fazla popüler değildi çünkü istasyondaki eski bir çalışanın yerini almıştı. Orada ve burada hedeflenmişti ve kariyer hedeflerini gerçekleştirmesi zorlaşıyordu.
”Fang, biz gazeteciler sıcak konulara odaklanmalıyız. Yarışma merkezi bu yarışma için kuruldu ve daha çok ilgi çeken maçlara odaklanmalıyız” Xu Kangnian durdu ve söyledi ”Jin Bi’nin bu yarışmayı ne kadar sürdürebilir ve daha iyi bir maç olana kadar onu bırakalım? İlk önce Yi Dngmu’ya odaklanalım. Ne düşünüyorsun?”
”Müdür bu noktada haklı. Yi şuan çok popüler, tabii ki ona odaklanmalıyız. Jin Bi kötü bir şekilde yaralı Shura’yı, sadece şansla öldürdü. Onun zayıflığı yarışmada ortaya çıktı ve Seçilmiş olmayı bırak ilk yüze bile giremez. Onun maçında çok az nokta var. Odaklanmada ilk sıraya Yi’yi koymalıyız” Wang Changqing, Fang Mingquan’a soğuk bir bakış atarken acımasız bir yüzle baktı.
Bu program Wang Changqing’e aitti ve Fang Mingquan tarafından değiştirilmişti ki bu da Fang’ın neden favori kişi olmadığını açıklıyordu.
”Evet, o zaman çözüldü. Fang, o zaman bunu Yi için çalalım” Xu Kangnian söyledi. (Çn: Kutlamadan kast ediyor)
Fang Mingquan dudaklarını kıvırdı ve boğulduğunu hissetti. Öfkesini bastırdı ve her bir görüntüyü taradı. Wang Changqing’e soğuk bir bakış attı, Xu Kangnian’a baktı ve sakince söyledi ”Direktör Xu, eğer hala benim Yarışma Merkezinin hostu olmamı istiyorsanız, tek bu bölüm için değil gelecekteki bütün bölümler için Jin Bi hakkında konuşacağım. Ayrıca herkese Jin Bi’nin yarışmanın galibi olacağını söyleyin”
Konferans salonundaki herkes duraksadı ve Fang Mingquan’a çıldırmış diye baktı.
Çevirmen Notu: Evet bununla yüzüncü bölümü de tamamlamış olduk. Hayırlı olsun diyelim. Merak ettim bakalım noveli kaç kişi okuyormuş okuyan herkes yorum atsın 🙂
RuyaGezer Notu: 50 bölüm önceki notta yazan atın cinsini hatırlayan var mı? En azından bilelim, çevirmenimiz ne cins ata binmiş ki bu kadar hızlı gidiyor 😀