Super God Gene - 0401
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
No:107
‘’No:107 nerede?’’ Han Sen ağzından biraz kan tükürdü ve yavaşça sordu.
‘’Oraya vardığımız zaman öğreneceksin’’ Ning Yue tekrar Han Sen ile konuşmadı ve yola koyuldu.
Ning Yue Han Sen’in ağzındaki baklaları çıkarmasını beklemiyordu. Ve bu noktada Han Sen’in
kancasından kurtulmasına izin vermesinin imkanı yoktu.
Han Sen Ning Yue’nin bahsettiği No:107’yi merak ediyordu. Ancak, bir grup insan bunun hakkında hiç
konuşmadı. Tek yaptıkları seyahat etmekti. Aceleleri varmış gibi görünüyordu.
Han Sen nedeni anlamıştı. Hepsi evrimleşmişti ve Birinci Gods Sanctuary’de çok fazla kalamazlardı
aksi taktirde bedenleri bunu kaldırmayacaktı.
Bu şartlar altında Ning Yue Han Sen’i daha da meraklandıran No:107’ye götürmede yine de ısrar etti.
Çok geçmeden Han Sen’in sorusu cevaplanmıştı. Bir grup insan kutsal kanlı binek hayvanları üzerinde
Şeytan Çölü boyunca seyahat etti ve kurak bir dağa ulaştılar.
Vadiye girmek için sadece dar bir yol vardı. Aynı anda sadece bir adam geçebilirdi. Birkaç adam Han
Sen’i vadinin girişine götürdü. Vadiye yaklaştıklarında Han Sen her şeyi gördü.
Başka bir yaratığı zar zor görebiliyordu. Beyaz kayalar ve kum her yerdeydi. Vadinin ortasında, yukarı
bakan gül gibi devasa açmış kırmızı bir çiçek vardı.
Çiçeğin etrafında, dikenlerle kaplı birçok sarmaşık vardı. Sarmaşıklar neredeyse tüm vadiyi kaplamıştı,
çiçekler için bir seraya benziyordu.
Han Sen etrafına baktı. Kırmızı çiçeğe ve sarmaşıklara ek olarak herhangi bir yaratığı bırak başka hiçbir
şey görmemişti.
‘’Bu No:17 mi?’’ Han Sen şaşkınlıkla sordu.
‘’Bu doğru. Burası No:107’’ Ning Yue, Han Sen’i şaşırtan bir şekilde cevap verdi. Ning Yue devam etti
‘’Her Starry Grup kutsal kanlının ötesinde olduğundan şüphelendiği bir yaratık bulduğu zaman ona bir
sayı verecek ve kaydedeceğiz. İşte bu No:107’’
‘’Bu dev çiçekten mi bahsediyorsun?’’ Han Sen her şekliyle bir bitkiye benzeyen kırmızı çiçeğe baktı.
Büyük olmasına rağmen, bir yaratık olmasının hiçbir yolu yoktu.
‘’Çok yakında öğreneceksin. Vadiye girin’’ Ning Yue adamlarından Han Sen’i okları ve silahları ile
hedeflemesini istedi, Han Sen’i içeri girmeye zorluyordu.
‘’içeri gir’’ Liu Lin Han Sen’in bacaklarını zincirledikten sonra, Han Sen’i sertçe ittirdi.
‘’Burası neresi?’’ Han Sen neredeyse dengesini kaybetmişti ama Liu Lin hiç aldırış etmemişti.
Ning Yue canavar ruhlarını sormamıştı. Vadi içerisinde birçok sarmaşık büyümesine rağmen, kutsal
kanlı kanatlara sahip olduğu sürece kolayca uçarak kaçabilirdi. Vadinin onu nasıl tuzağa düşüreceğini
görememişti.
‘’Şimdi bana hançeri ver ve içeri girmek zorunda kalmayacaksın’’ Ning Yue sakince söyledi.
‘’Sana hançerimi vermek ve içeri girmek istemiyorum’’ Han Sen cevapladı.
‘’Hepimizi öldürmeye ve kaçmaya çalışabilirsin’’ Ning Yue gülümseyerek söyledi.
Ning Yue’nin sözleri evrimleşicileri güldürdü. Hepsi silahlarını Han Sen’e doğrulttu, her an Han Sen’in
hayatını alabileceklerini belirtiyorlardı.
Hiç kimse Han Sen’in on dört evrimleşicinin kuşatması altından kaçabileceğine inanmıyordu.
Ek olarak Han Sen’in üst gövdesi eklemlerinden özel Z-Çelik kilitlerle zincirlenmişti. Bir evrimleşici olsa
bile bu tarz bir kilitten kurtulamazdı.
Sadece seksen civarı kondisyon indeksi olan güçlü evrinleşiciler kendi güçleri ile kilidi kırarak özgür
kalabilirdi.
‘’Genç Efendi, neden beni öldürmek zorundasınız. Görsel ikizini öldürdüğüm için bana kızgınsanız
sana ödemesini yapabilirim’’ Han Sen Ning Yue’ye baktı.
‘’Eğer bana zıt gitmeseydin, asla seni öldürmeyecekim. Ne yazık ki sahip olmaman gereken bir şeye
sahipsin. Hançeri bana ver ya da vadiye gir, seçim senin’’ Ning Yue yavaşça söyledi.
‘’Öldürmeyi seçiyorum’’ Han Sen bedenini salladı ve en garip açıyla kıvırdı. Eklemlerindeki kilitler
bedeninden düşütü. Han Sen uzun süredir Jadeskin pratiği yapıyordu ve bedenini daha ve daha iyi
kontrol edebiliyordu. Kaslarını ve kemiklerini oynatırken kilitlerin onun üzerinde tamamen işe
yaramaz olduğunu hissetti.
Han Sen kilitleri çıkardıktan sonra hızlıca lanetli kurt hançerini çağırdı ve Ning Yue’yi bıçakladı.
Ning Yue şaşırmış görünmüyordu. İnce bir kılıç çağırdı ve Han Sen’i kesti. On üç evrimleşici de kendi
silahlarını çağırdı ve Han Sen’e saldırmaya başladı.
Eğer Han Sen hançeri ile Ning Yue’yi öldürmede ısrarcı olsaydı, on üç silahla yüzleşmek zorunda
kalacaktı. Bu nedenle geriye çekilmek ve silahını diğer insanlar üzerinde kullanmak zorunda kalmıştı.
Han Sen’in kondisyon indeksi kutsal kanlı evrimleşicilerden biraz daha zayıftı. Heresy Mantra ve Aşırı
Yükleme onun orijinal kondisyonunu arttırmıyordu. Evrimleşiciler tarafından kesilirken, hala
yaralanacaktı bu yüzden Han Sen onların saldırılarından kaçınmaya çalışıyordu.
Bu şekilde Han Sen kendini tuzağa düştüğünü hissetti. Heresy Mantra ve Aşırı Yükleme ve lanetli kurt
hançeri ile evrimleşicilerden kurtulmasının hala zor olduğunu keşfetti.
Han Sen birine bile yaralayamadı ya da tek bir silaha zarar veremedi. On üç farklı silah sürekli Han
Sen’in üzerine geliyordu, onu mutlak bir dezavantaja sokuyordu. Han Sen vadinin içine geri çekilmek
zorunda kaldı.
Bunun nedeni on üç evrimleşicinin güçlü olması değil Ning Yue’ydi.
Ning Yue’nin kılıç yetenekleri çok etkileyici görünmüyordu. Bunun yerine, her nasılsa biraz saçmaydı.
Bazen, kılıç Han Sen’e bile yaklaşmıyordu bunun yerine boş alana doğru ilerliyordu.
Ancak, on üç kişiden birlikte gelen saldırılardan Han Sen’i kaçamayacağı bir tuzağa düşüren işte bu
kılıç yetenekleriydi. Han Sen geri savaşmak için bir fırsat bile yakalayamamıştı. Keskin bir silaha sahip
olmasına rağmen, tekrar ve tekrar geri çekilmek zorundaydı.
Ç.N: Evcil hayvanlarıma sizi oyuncak yapacağım diyerek artistlik yapıp kendini yakalatmıştın ne oldu.
Ya yeminle bazen yazarlara öyle sövesim geliyor ki iki bölüm önce artistlik yapıyordu. Sadece vadiye
girsin diye bilerek bunu yapıyor. Vadide hazine falan bulacaktır. Abi yapmayın şunu ya hikayenin içine
ediyor.