Super God Gene - 0419
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Tekrardan Ateş Kuşu
Işınlanma cihazı hakkındaki kural Gods Sanctuary’ye girmek için kullandığın aynı cihaz ile dışarı çıkabilirdin, Gods Sanctuary’ye nereye ışınlandığının bir önemi yoktu.
Eğer ışınlanma cihazı bozulursa, kişi en yakındaki bir cihaza ışınlanacaktı. Kural asla değişmemişti. Han Sen az önce yaptığı gibi tam olarak aynı cihazdan Sıfırın Gods Sanctuary’ye ışınlanması gibi böyle bir tesadüfün olabileceğine inanmıyordu. Bu basitçe inanılmazdı.
Han Sen Gods Sanctuary’den ayrıldıktan sonra ondan kurtulmayı başarabileceğini düşünmüştü ama görünen o ki Han Sen’in kaşlarının çatmasına neden olan onu dışarıda da takip edebiliyordu.
Kız bir süper zamanlı bombaydı bu yüzden Han Sen onu eve götürmeye cesaret edememişti. Ancak Shura olduğunu iddia edip İttifak’a dönerse, görünüşünün yüzde yüz insana benzemesinden yola çıkarak İttifak Han Sen’in sadece deli olduğunu ya da Sıfıra çamur atmaya çalıştığını düşünecekti.
Sıfıra bakarken Han Sen şaşkındı. Daha sonra aniden aklına bir fikir geldi ve Gods Sanctuary’e geri dönmek için ışınlanma cihazına doğru yürüdü.
Steel Armor Shelter’de odasında duran Han Sen odasındaki ışınlanma cihazını yakından izledi. Daha sonra, en çok endişelendiği şey gerçekleşti.
Bir dönme ile Sıfır hızlı ışınlanma cihazında ortaya çıktı ve güzel benliği ile dışarı çıktı.
Shelter’deki odanın içinde yer alan ışınlanma cihazı normalde sadece odanın sahibi tarafından kullanılabilirdi. Eğer birisi bir odaya sahip değilse, o kişi Plaza’daki halka açık ışınlanma cihazını kullanmak zorundaydı. Ancak Sıfır Han Sen’in odasındaki ışınlanma cihazını kullanmayı başarabilmişti. Han Sen geri geldiği zaman onu tekrar odasına kadar takip etmişti.
‘’Lanet olsun! Bu neden oluyor?’’ Han Sen içinden küfretti. Ama Sıfır hakkında yapabileceği hiçbir şey yoktu. Han Sen bir kez daha İttifak’a ışınlandı ve beklenildiği gibi Sıfır tarafından takip ediliyordu. Han Sen bunun olacağını bilmesine rağmen yine de çok üzgün hissediyordu.
‘’Görünüşe göre ondan sadece İkinci Gods Sanctuary’ye evrimleştiğim zaman kurtulabileceğim’’ Han Sen bir salona girdi, bazı yararlı bilgiler almak için comlink aracılığıyla hafıza kartını okutmaya çalışıyordu.
Çok geçmeden Han Sen hayal kırıklığına uğradı. Hafıza kartında birçok bilgi saklanmış olmasına rağmen, çoğunlukla geno solüsyonlarının nasıl üretildiği ile alakalıydı. Teknolojik bilgiler dışında herhangi bir şey çok nadirdi.
Han Sen geno solüsyonları ile ilgilenmiyordu. Bu onun uzmanlığı değildi bu yüzden çok fazla şey anlamamıştı.
Sıfır hakkında hiçbir bilgi bulamamıştı ve onu eve götüremezdi bu yüzden Han Sen Steel Armor Shelter’e geri dönmek zorunda kalmıştı.
Han Sen hala üç kutsal geno puanına ihtiyaç duyduğundan Sıfırı bazı yaratıklar avlamaya götürmeye karar vermişti. Üç kutsal geno puanı ve geriye kalan yaşam özleri ile Han Sen muhtemelen evrimleşip bir evrimleşici olabilecekti.
Han Sen şansının tükenip tükenmediğini ya da Sıfırın onu takip etmesinin ona kötü şans getirip getirmediğini merak ediyordu. Birkaç gündür Han Sen Şeytan çölünde dolanmıştı ama hiç kutsal kanlı yaratık bulamamıştı.
Yaşam özlerini yemeyi bitirdikten sonra sonunda doksan dokuz süper geno puanına sahip olmuştu, maksimize etmekten bir tane eksikti. Ne kötü şans! Ancak Sıfır onu sanki bir gölge gibi sessizce takip ediyordu. Hiç konuşmuyor ya da hiç sıkıntı çıkarmıyordu. Han Sen onu azarlamak istese bile, başlayabileceği bir yer yoktu.
Ek olarak Sıfırın fiziği ile Han Sen onu kızdırabilecek değildi. Bir kez delirdiğinde neler yapacağını sadece Tanrı bilirdi.
Han Sen Şeytan çölünde dolaşmak zorunda kalmıştı. Şansı nihayet geriye gelmişti. Han Sen zirvesi beyaz karlarla kaplı bir volkan gibi görünen uzakta bir dağ görmüştü. Anka benzeri kuşu gördüğü dağla tıpatıp aynıydı.
Han Sen çok sevinçliydi. Yaratığı öldürdüğü sürece eksik olan son süper geno puanını kazanabilecek ve evrimleşebilecekti. Bu şekilde korkutucu zaman bombası Sıfır’ dan kurtulabilirdi.
Altın kaya solucanı kralı ve süper evcil hayvan zırhı Sıfır tarafından neredeyse yok edilmişti. Şu anda, Han Sen’in zihninde yenileniyorlardı ve kısa bir süre içerisinde kullanılamazlardı.
Han Sen hızlıca kutsal meleği çağırdı ve onu dağı araştırması için gönderdi. Han Sen’in ateş kuşu hakkında birçok çekincesi vardı ve kendi başına risk almak istemiyordu.
Kutsal melek kanatları ile tuttu ve dağın zirvesine gitti. Aniden dağın zirvesinden yaklaşan keskin bir kuş sesi duydu. Altın ve kırmızı alevlerle yanan garip kuş bir Anka gibi dağın zirvesinden kutsal meleğe doğru geliyordu.
Kutsal meleğin uzun saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Altın gözlerinde acımasız bakışlar vardı. Kanatlarını çırptı ve gelen ataş kuşuna doğru hareket etti.
Ateş kuşu cıvıldadı ve kutsal meleğe uçtu. Kız ve kuş havada savaşmaya başladı. Kutsal melek ateş kuşunun saldırılarından kaçınmaya devam ediyordu, ateşe yakalanmaya isteksizdi. Öte yandan ateş kuşu da kutsal meleğin önünde herhangi bir zayıflık göstermeye isteksizdi, çok dikkatli hareket ediyordu.
Savaş oldukça sert gözükmesine rağmen çok fazla hareket değiş tokuşunda bulunmamışlardı. Han Sen kutsal meleğin bile ateş kuşunun alevlerinden korktuğunu ve risk almaya cesaret edemediğini görmüştü.
Han Sen bir süper yaratıktan bile daha düşük kondisyon seviyesine sahipti. Kutsal melek bile ateşlere yakalanmak istemediğine göre, Han Sen için çok daha tehlikeli olacaktı. Bu yüzden gitmek istese bile, çok fazla yardımcı olamayacaktı.
Ancak, Han Sen kutsal melek ve ateş kuşunun eşit olduğunu gördüğünde endişelenmişti. Savaşın sonlanması çok zor görünüyordu. İkisi de çok tedbirliydi ve rakibini hızlıca yenemeyebilirdi.
Ancak Han Sen’in buna bir çözümü yoktu. Eğer Sıfır tarafından süper evcil hayvan zırhı hasar almasaydı, ateş kuşunun alevlerinden onu koruyabilecek zırhı kutsal meleğin üzerine takabilirdi. Eğer böyle olsaydı ateş kuşu çoktan ölmüş olabilirdi.
‘’Böyle bir kötü şans’’ Han Sen yanında duran Sıfıra bir bakış attı ve oldukça üzgündü.
Sıfırı gördükten sonra Han Sen’in gözleri aniden parladı. Düşündü, ateş kuşunu öldürmesini istese ona yardım edip etmeyeceğini merak ediyordu. Zaten yaşam özü ile ilgilenmiyordu bu yüzden yaşam özlerini kendine saklaması konusundan endişelenmesine gerek yoktu.
‘’Ahem, Sıfır. Bana bir iyilik yapar mısın?’’ Han Sen boğazını temizledi ve sordu.
Sıfır Han Sen’e bakmamıştı bile. Aniden zıpladı ve sadece birkaç hareketle dağa ulaştı. Uzun bir zıplama ile elini uzattı ve kutsal melek ile savaşan ataş kuşunu yakaladı.