Super God Gene - 0431
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Bir Kez Daha
Sonunda Han Sen bunun nedeninin Lu Bin’in öldürme niyetinin olmadığından değil aksine öldürme niyetinin çok güçlü olduğundan kaynaklandığını fark etti.
Eğer oda içerisinde bir lamba olsaydı o zaman ışığın nereden geldiğini söylemek kolay olacaktı. Ancak eğer oda lambalar ile doluysa ışığın kaynağını bulmak çok zor olacaktı.
Lu Bin’in öldürme niyeti listelerin dışında olduğundan rakibi artık niyetini göremiyordu, çünkü her yerlerdelerdi.
Başlangıçta Han Sen Lu Bin’in öldürme niyetinin kaynağını bulmaya çalışıyordu ama daha sonra vazgeçti. Böyle kavurucu öldürme niyetinin altında, bir şeyler bulmak anlamsızdı çünkü bir fark yaratmayacaktı.
Böyle birisi ile savaşırken, kazanmanın tek bir yolu vardı.
Boom!
Han Sen artık daha fazla geri adım atmadı bunun yerine kendisi bir tekme attı, bacakları Lu Bin’e vuruyor ve yüksek ses çıkarıyordu.
Lu Bin’in ayak yetenekleri pratikti ki bu da nadir olmadığı anlamına geliyordu. Yaygın olarak görülen yeteneklerin hepsinin bir ansiklopedisi olan Panorama’yı öğrenen Han Sen Lu Bin’in Katil Tekmeler ’ini taklit etmenin çok kolay olduğunu hissetti. Aslında birçok insan bu yeteneği taklit edebilirdi ama gerçek zorluk onu nasıl kullanacağındaydı.
Yeteneğine ve anlayış kapasitesine bağlı olarak aynı ayak yetenekleri farklı insanlar tarafından kullanıldığını farklılık gösterebiliyordu. Ölüm kalım savaşları için tasarlanan bu tekmelere geldiğinde bu gerçekten de doğruydu. Küçük farklar tamamen farklı sonuçlar doğurabilirdi.
Han Sen öldürme niyetini çok iyi bilen birisiydi. Aslında, bu onunla birlikte salınmaya başlayan bir şeydi. Geçmişte niyetini saklama gereksinimden farklı olarak yapması gereken tek şey, bu savaşta böyle bir niyetle kendisini doldurmaktı.
Boom boom boom!
Han Sen ve Lu Bin birbirlerinin karşısında duran neredeyse aynı kişilerdi. Çılgınlıkla birbirlerini tekmeliyorlar ve insanların tüylerini diken diken yapan sesler çıkarıyorlardı. Seyirciler bunun bir simülasyon savaşı olduğunu bilmesine rağmen, hala iki savaşçının kemiklerinin kırılmasından korkuyorlardı.
‘’İşte bu. Kendini geri tutmak bir askerin yolu değildir’’ Lu Bin heyecanla bağırdı, ayaklarıyla tekrar tekrar rüzgar kadar hızlı tekmeliyordu.
Han Sen de son derece heyecanlıydı. Lu Bin’in stili o kadar agresifti ki Han Sen de elindekilerin hepsini göstermek istemişti.
Katil Tekmeler Katil Tekmelere karşı. Sadece iki kişi savaşmasına rağmen seyirciler iki birliğin savaştığını hissetmişti, heyecanlandırıyor ve hem de aynı zamanda korkutuyordu.
Ürkek bazı kızlar bağırmadan edememişlerdi, bunun bir simülasyon savaşı olduğunu unutmuşlardı.
Öldür öldür öldür öldür öldür!
Uzun bacaklar bir bıçak gibi aşağı yukarı hareket etti, metal sesleri çıkarıyordu. Her değiş tokuş seyircilerin kalplerinin titremesine neden oldu. Bunun sadece simülasyon bir savaş olduğunu hayal etmek çok zordu.
‘’Katil Tekmeler. O da Katil Tekmeleri kullanıyor. ‘’ Wang Daqing sonunda bunun farkına vararak bağırmadan edemedi.
Diğerleri de aniden Wang Daqing’in haklı olduğunu fark etti. Savaş Gemisinde Bir Asker de Katil Tekmeleri kullanıyordu. Katil Tekmeleri Lu Bin’in önünde kullanabiliyordu ve ondan aşağı kalır yanı yoktu.
Herkesin yüzlerinde aniden garip bir ifade oluştu, çılgınlar gibi savaşan ikiliyi izliyorlardı.
‘’Savaş Gemisinde Bir Asker kim? O da mı bir kıdemli?’’ Herkes aniden böyle bir şüpheye düştü. Lu Bin kadar iyi Katil Tekmeler kullananın ne tür bir kişi olduğunu hayal edememişlerdi.
Eğer bir kıdemli değilse, nasıl bu kadar iyi Katil Tekmeleri kullanabilir?
Qian Hezhen dilini yutmuştu. Lu Bin’in haklı olduğunu şimdi anlamıştı. Savaş Gemisinde Bir Asker kondisyon indeksinde ondan çok daha güçlüydü. Az önce onunla savaştığında Savaş Gemisinde Bir Asker her şeyini kullanmamıştı bunun yerine gücünü kısıtlamaya çalışmıştı.
‘’Bu nasıl mümkün olabilir? Ne kadar zaman geçti? Kondisyonu nasıl bu kadar çok gelişebilir?’’ Qian Hezhen Han Sen’e karışık duygular ile baktı.
‘’Öldür!’’ Lu Bin aniden bağırdı ve zıpladı, bir balta gibi ayağı Han Sen’e vuruyordu.
‘’Yedi Ecel!!’’ Wang Daqing’in gözleri aniden parladı.
Katil Tekmeler ’in çoğunluğu yaygın yeteneklerdi bu yüzden odak noktası teknikten çok zihniyetti. Sadece Katil Tekmelerin ‘’Yedi Ecel’’ olarak adlandırılan yedi tekmesi istisnaydı.
Yedi tekme Katil Tekmeler ’in son hareketlerine izin veriyordu. Kişi yukarıdan art arda yedi tekme atmak için gökyüzüne zıplamalıydı. Bu o kadar zordu ki evrimleşiciler için dizayn edilen ayak yetenekleri arasında bile nadirdi.
Herkesin bir zıplama ile bırak yedi tekmenin hepsinin sert ve hızlı olmasını yedi tekme atması bile çok zordu. Birçok üst düzey evrimleşici Yedi Ecel de ustalaşamıyordu.
Yedi tekme hiç duraksama olmadan bir anda neredeyse bitmişti. Birisi bir nefeslik sürede yedi tekme atmayı başarabilmişti. Bakmak son derece hoştu sanki dünyayı bölen bir savaş baltası gibiydi. Seyirciler için, savaşçı yere indiğinde çoktan yedi tekmeyi attığını hayal etmek bile son derece zordu. O kadar pürüzsüzdü ki tek bir sert tekme gibi görünüyordu.
Boom!
Han Sen Yedi Eceli engelleyememişti ve hemen arkasına düştü. Sağlığı önemli ölçüde azalmıştı neredeyse anında dibe düşmüştü.
‘’Zafer!’’ Wang Daqing heyecanlıydı ve diğerleri de alkışlamaya başladı.
Ancak alkışlar sadece bir saniye sürdü. Savaş Gemisinde Bir Asker çoktan aniden yerden kalkmıştı. Sağlık barı neredeyse boştu, sadece bir çizgi kalmıştı. Sayı %2’ye gerilemişti.
‘’Harika ayak yetenekleri. Adı ne?’’ Han Sen ciddi bir şekilde Lu Bin’e sordu.
‘’Yedi Ecel’’ Lu Bin güldü ve söyledi ‘’Bu benim en iyi çalışmam. Altı tekmeyi engelleyebilmen oldukça etkileyici’’
‘’Yedi Ecel, not aldım’’ Han Sen yeteneğin ismini tekrar etti ve aniden gözleri keskinleşti. Lu Bin’e bakarken yavaşça söyledi ‘’Hadi bir kez daha yapalım’’
‘’Nasıl istersen’’ Lu Bin arık öldürme dürtüsüne dayanamıyordu. Tereddüt etmeden koştu ve zıpladı, sanki dünya ve cenneti bölen savaş baltası gibi Han Sen’i tekmeliyordu.
Han Sen hareket etmedi, gözleri Lu Bin’e odaklanmıştı. Tekme başına düşmek üzereyken Han Sen aniden hareket etti.
Muhteşem bir adım. Sparticle’yi kullanarak Han Sen inanılmaz hızlı bir adım attı. Aynı anda bedeni de zarifçe hareket ediyordu, bir sonbahar rüzgarındaki nilüfer yaprağı gibi dalgalanıyordu.
Vızıldamak!
Lu Bin’in bacakları aşağı indi ve yedi tekmeye döndü. Ancak, hepsi havaya vururken dalgalanan Han Sen’e hiçbiri vurmadı. Lu Bin inanamayarak Han Sen’e gözlerini odaklayarak yere indi.
‘’Yedi Ecel’’ Han Sen bağırdı, Lu Bin gibi zıpladı ve rakibini tekmeledi.