Super God Gene - 0435
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Sadece Bir Kadın
Han Sen yerdeki paramparça kristale baktı ve şok oldu. İnsanlar hala sadece Dünya üzerinde yaşıyorken, bilim adamları bir fıçının içerisindeki birçok potansiyel ile insan beyninin sadece yüzde on oranında geliştiğine inanıyorlardı.
Ancak bilim ve teknolojinin gelişmesi bu teorinin saçma olduğu kanıtlanmıştı.
İnsan beyninin her bir parçası özel bir işleve sahipti bu yüzden az gelişmiş bölge hiç yoktu. İnsan beyninin kapasitesini arttırmak için beynin daha da evrimleşmesi gerekiyordu.
Gods Sanctuary içerisindeki insanların evrimi beynin de evrimleşmesini sağlayabilirdi. Bu neden bu günlerde ve çağda daha yüksek evrim seviyesine sahip insanlar onları daha zeki yapan daha gelişmiş beyinlere sahipti.
Ancak, bedenin evrimi ile karşılaştırıldığında beynin evrimi önemli ölçüde daha zayıftı. Kristalizatör uygarlığının kristalinin beyin evrimini hızlandırabilmesi gerçeği şaşırtıcıydı. En azından bu noktaya kadar insan beynini doğrudan geliştirebilecek herhangi bir ilaç ya da cihaz üretilmemişti.
Bu tek bir teknoloji Kristalizatör uygarlığının ne kadar muhteşem olduğunu gösteriyordu. Daha şaşırtıcı olan ise böyle gelişmiş bir uygarlığın tarihten silinmiş olmasıydı.
‘’Kristaliztör teknolojileri içerisinde bunun gibi birçok harika şey var. Ancak, Kristalizatörlerin kalıntıları çok tehlikeli bu yüzden çok fazla şey ele geçirmeyi başaramadık. Ek olarak henüz anlayamadığımız birçok eşyaya sahipler’’ Ji Yanran daha sonra Han Sen’e Kristalizatör hakkında daha fazla bilgi verdi.
‘’Bunlar gizli bilgi olmalı. Bana söylemen uygun mu?’’ Han Sen Ji Yanran’a sordu.
‘’Bunlar gerçekten gizli bilgi. Ve sen henüz bu yetkiye sahip değilsin. Ancak sen benim erkek arkadaşımsın ve ben bencil bir kaptan değilim, sadece bir kadınım. Ama bunları başka birisine söyleme aksi halde başım belaya girebilir’’ Ji Yanran dil çıkardı.
‘’Bir güvenlik kamerası olduğunu söylememiş miydin ha, nasıl benimle dalga geçmeye cesaret edersin, nasıl istersen’’ Han Sen aniden Ji Yanran’ın onunla dalga geçtiğini anladı, onu yakaladı, yüz üstü masaya dayadı ve sertçe şaplak attı.
‘’Sana yalan söylemedim. Gerçekten de bir gözetleme kamerası var. Sadece geçici olarak kapattım. Çok terbiyesiz olacağını biliyordum’’ Ji Yanran poposundaki hissi görmezden gelmeye çalışarak fısıldadı.
‘’Tamam, sana terbiyesizliğin nasıl olduğunu göstereceğim, hemen olabilirim’’ Han Sen aniden Ji Yanran’ın beyaz kaptan pantolonunu aşağı çekti.
‘’Nohmmm’’
Han Sen kaptan kabininden ayrıldığında, çok tazelenmiş ve rahatlamış hissetmişti.
Ji Yanran’ın yumuşak teni ve kaptan takımını düşündüğünde Han Sen Kaptan kabine geri dönme ve sonsuza kadar orada kalma dürtüsüne sahipti.
Ancak, bu pek mümkün değildi. Ji Yanran Han Sen’e çoktan Defne hakkındaki bazı bilgileri söylemişti. Ji Yanran kaptan olmasına rağmen hala çok genç ve tecrübesizdi. Eğer ailesi olmasaydı, çaylak bir evrimleşici olduğundan kaptan olarak bile tanınmazdı.
Ek olarak Defne özel bir savaş gemisiydi. Ji Yanran ile aynı güçte bir profesör vardı bu yüzden ana görev kalıntıları araştırmak ve ortaya çıkarmak olduğundan zaman zaman ona itaat etmesi gerekiyordu.
Uzman levhasının tüm üyeleri neredeyse yüksek sosyal statüye sahipti bu yüzden her zaman geminin işleyicinde söz sahibi olacaklardı. Ji Yanran’ın kendi başına karar veremediği birçok şey vardı.
Bu nedenle Han Sen’in kız arkadaşının kollarında her gün doğal olarak uyanana kadar uyumak istemesi gerçekçi değildi.
Ek olarak, eğer diğerleri Han Sen’in Ji Yanran’ın sevgilisi olduğunu ve onun yüzünden bu gemide olduğunu bilselerdi muhtemelen Ji Yanran’ın daha da azına sahip olduğunu düşünecekler ve onun yönetim rolünde kalmasını daha da zorlaştıracaklardı.
Han Sen Ji Yanran’ın onu gemiye almasının kolay olmadığını biliyordu bu yüzden onun yüzünden başının derde girmesini görmek istemiyordu. Şu an için onunla ilişkisini gizli tutmak ve başı aşağıda bir yemekhane askeri olarak görevini yerine getirmek zorundaydı.
Neyse ki ikisi de Defne’de idi. Etrafta kimse olmadığında gemi üzerindeki özel comlink’leri kullanarak birbirlerini arayabilirlerdi. Bazen Han Sen’in dört gözle beklediği gizli gizli buluşabilirdiler bile.
Gizli aşk ilişkisi gibi hissediyordu. Han Sen mutlu bir şekilde düşündü ve bir şarkı mırıldanmaya başladı.
Boom!
Han Sen şuanda hala romantizmi düşünüyordu. Savaş gemisinde olduğunda gardını tamamen indirmişti ve dikkat etmiyordu. Köşeyi döndüğü an, hemen birisi ile çarpıştı.
Han Sen biraz ağır egzersizler yapıyordu bu yüzden ayakları hala biraz uyuşuktu. Dikkat etmediğinden, hemen geriye yalpalamıştı. Neyse ki tepkisi hızlıydı, kendini sabitledi ve yere düşmedi.
‘’Hangi departmandansın? Neden burada dolaşıyor ve mırıldanıyorsun?’’ Bu yirmi ila otuz yaş arasında üniformalı bir adamdı. Rozetine bakılırsa albay olmalıydı.
Şişman bölük lideri de bir albaydı bu yüzden bu adamda aynı şekilde bir bölük lideri olmalıydı. Ancak Han Sen onun için çalışmadığından, Han Sen’in hiçbir şey açıklamasına gerek yoktu. Adama bakmadan bile Han Sen sanki orada yokmuş gibi yürüdü
Şu anda iyi bir havamda olduğumdan çok şanslısın bu yüzden şu anda seni rahat bırakacağım. Han Sen sevinçle ilerlemeye devam etti.
‘’Senin sorunun ne? Seninle konuşuyorum. Beni duymadın mı? Hangi departmandansın?’’ Adam sinirlenmişti ve hızlıca Han Sen’i yakaladı.
‘’Seninle ne alakası var?’’ Han Sen kaşlarını çattı ve söyledi.
Dikkatsiz olmasına rağmen hızlı yürümüyordu. Doğrudan birisine çarpması mümkün değildi. Adamın Han Sen’e çarpmasının nedeni bu kişinin onu gördükten sonra yönünü hiş değiştirmemesiydi.
Aksi halde Han Sen’in refleksleri ile birbirlerine bu kadar sert çarpmalarının hiçbir yolu yoktu. Bu adam bunu bilerek yapıyordu.
‘’Sen bir asker gibi bile görünmüyorsun. Düz dur’’ Adam bağırdı.
‘’Yemekhane askerleri bir asker gibi gözükmüyor olsa da bu Savaş araçları departmanı yerine benimle alakalı. Albay Wang, lütfen kendi departmanınız işleri ile ilgilenin’’ şişman bölük lideri aniden ortaya çıktı ve adama soğukça söyledi.
‘’Albay Luo askeriniz birine çarptığında ve şarkı mırıldandığında onu bile azarlayamıyormuyum? Söylemek istediğiniz bu mu?’’ Wang Hou soğukça şişman bölük liderine baktı.
‘’Evet, bu bizim hobimiz. Isır beni’’ şişman bölük lideri Han Sen’i bile şaşırtan bir cevap verdi. Wang Hou’nun yüzü aniden mora döndüğünden suskunlaştı.
‘’Neden burada duruyorsun?’’ şişman bölük lideri Han Sen’e söyledi ve onu götürdü.
Wang Hou kıllandı. Şişman bölük lideri ve Han Sen uzaklaşırken Wang Hou kendi kendine mırıldandı ‘’Neden Ji Yanran bir yemekhane askerini bu kadar uzun süre ofisinde tuttu? Aptal şişman işin içinde olmasaydı daha fazla bilgi koparabilirdim’’